Kitap Adı: Beyaz Zambaklar
Ülkesinde
Yazarı: Grigory Petrov
Basım: Koridor Yayıncılık –
19 Ekim 2007
Sayfa: 240
Tür: Edebiyat, Roman, Tarih
KİTABIN KONUSU
Finlandiya...
Kitapta bataklık ve kayalıklar arasında yer alan, doğal kaynak fakiri bu küçük
ülkenin ayağa kalkarak, yoksulluktan kurtulması ve siyasi, ekonomik ve kültürel
açıdan gelişmiş bir refah toplumuna dönüşmesinin hikayesi anlatılmaktadır.
Petrov'ın
görüşüne göre, bu başarı "hayatın mimarları", başka deyişle ülkenin
çalışma şevki ve heyecanıyla dolup taşan, bencillikten uzak insanları, yorulmak
bilmeden halkın eğitimine katkıda bulunan toplum önderleri sayesinde elde
edilmiştir.
Öyle
ki Finlandiya halkı ülkelerine bataklık arazi anlamına gelen Suomi kendilerine
de Suom adını vermiştir. Finlandiya altı asır boyunca İsveç hakimiyeti altında
ikinci sınıf bir ülke konumunda olup; idari, siyasi, sosyal, iktisadi,
kültürel, eğitim, kısacası hiçbir alanda gelişememiş bir toplumdur. Tamamen
İşveç kültürü hakimdir.
İsveç
ve Rusya arasında yaşanan savaş sonucunda Rusya ile birleşen ve özerk bir statü
kazanan Fin halkı adeta bir dönüm noktası yaşarlar.
Sonrasında
"Biz İsveçli değiliz, Rus olmak da istemiyoruz, o zaman Finlandiyalı
olalım." diyerek milli bir uyanış başlatırlar.
Peki şu an
Finlandiya nasıl bir ülke?
Birleşmiş Milletler Finlandiya eğitim sistemini dünyanın en iyilerinden biri olarak nitelendiriyor. Ülkede okuryazarlık oranı yüzde yüz. Kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla Avrupa'da ilkler arasında. Finlandiya, endüstriyel ve laboratuvar ekipmanlarında, iletişim teknolojisinde dünya liderlerinden biri. Birleşmiş Milletler'in 149 ülke arasında yaptığı değerlendirmeyle belirlediği Dünya Mutluluk Raporu'nda Finlandiya birinci sırada bulunuyor.
Nasıl
oluyor da tüm bu elverişsiz doğa koşullarına, yoksulluğa ve imkansızlıklara
rağmen bir bataklık ülkesi, beyaz zambaklar ülkesine dönüşebilir? Kitaptan işte
bu sorunun cevabını alıyoruz. Bir avuç aydın kişinin önderliğinde, toplumun her
kesiminin elini taşın altına koyarak, güçlü bir dayanışma sergileyerek
ülkelerini ve dolayısıyla kendilerini refah düzeyine çıkarışlarını okuyoruz.
Kitapta
Finlerin şu sözü gözümüze çarpıyor: "Eğer bizi yok etmek istiyorsanız
eğitim sistemimizi elimizden alın." Bu cümle yaşanan yükselişin temelinde
eğitimin önemini bize vurguluyor.
Ne
kadar umutsuz durumda olunursa olunsun, tekrar refah düzeyine ulaşmanın mutlaka
bir yolu var. En kestirme yol ise sanırım ‘eğitim’. Tek başına olmasa da masayı
ayakta tutmak için sağlam tutmamız gereken ayaklardan biri olduğu kesin.
Eğer
hala okumadıysanız okumanızı şiddetle öneririm. Sanırım umuda ihtiyacımız olan
günlerden geçiyoruz hep birlikte ve kitap hiçbir şey için geç olmadığını
gösteriyor bizlere.
KİTAPTAN ALINTILAR
“Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun
bırakılmış olması bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok edişi, intihar
etmesi demektir.”
“Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir.”
"Tanrım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş ederim."
“Yöneticiler nasıl olursa olsunlar, ister iyi yürekli ve acımasız, ister kahraman veya zalim... Her zaman halkın içinden çıkmışlardır. Halkın ruhunun bir kopyasıdırlar. Halkları yaratmıştır onları. Halk neyse onlar da o dur. Bu nedenle, yüzyıllar öncesinden bu yana söylendiği gibi her ulus hak ettiği biçimde yönetilir.”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder