KÜNYE
Kitap Adı:
Şeker Portakalı
Yazarı: Jose
Mauro de Vasconcelos
Basım: Can
Yayınları
Sayfa: 183
Tür: Roman
İNCELEME:
Şeker
Portakalı, “Bir gün acıyı keşfeden küçük bir çocuğun hikâyesi...”
Yazar bizi
kendi çocukluğundan da izler taşıyan Zeze ile tanıştırıyor. Kitap çocuk edebiyatı
olarak değerlendirilsede, zamansız diye nitelendirebileceğimiz bir eser. Hangi
yaşta okursanız okuyun içinizdeki çocuğa dokunacak bir hikâye ve Zeze’yi eminim
asla unutmayacaksınız.
Zeze 5
yaşında, kalbi ve hayal dünyası kocaman, çok zeki ve bir o kadar da yaramaz bir
çocuk. Geçim sıkıntısı yaşayan bir ailenin en küçüğü. Yaptığı yaramazlıklar
nedeniyle herkes ona “şeytanın vaftiz oğlu” diyor. Bu haylazlıklar yüzünden
ailesinden özellikle babasından yoğun ve orantısız şiddet görüyor. Kalbi kırık
çünkü baba bir evlat için çok şeydir aslında.
Bu
kalabalığın içinde yalnız ve ilgisiz bu küçük çocuk, önce ‘içindeki kuş’ ile
sonra da yeni taşındıkları evin bahçesindeki kendi gibi çelimsiz portakal
fidanı ile dertleşmeye başlar. Fidana Minguinho adını verir. Mutlu olduğu
zamanlarda ise ona Xururuca der.
Sonrasında
tanıştığı 50 yaşlarında bir adam olan Portuga ile babası ile kuramadığı baba-oğul
bağını kuracaktır Zeze. Portuga bu küçük çocuğun hayatında çok şey
değiştirecektir. Doğru iletişim ve sevginin küçük bir çocuğun hayatındaki
önemini kavratıyor ve sevginin iyileştiremeyeceği şey yoktur dedirtiyor Portuga
ile Zeze’nin ilişkisi.
Bir gün
evlerinin arazisinden yol geçeceği ve dolayısıyla şeker portakalı ağacının
kesileceği haberiyle yıkılır Zeze. Ağacını kestirmek istemez ve ailesi ile
tartışır, yine dayak yer. Okula gittiğinde de Portuga’nın ciddi bir kaza geçirdiği
ve öldüğü haberini alır. İkinci darbeyi de böyle alır. Zeze acısını şöyle
betimler:
''Onu aklımdan çıkaramıyordum, acı
çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyorum. Acı çekmek bayılana kadar dayak yemek
değildi, ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı kalbi
baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi
arzulatan bir şeydi. Kolları başları hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana
dönme isteğini bile söndüren bir şey.''
Çocuk
kalbi ile bu iki acının altında ezilir ve çok hastalanır. Bir süre sonra
ailesinin ilgisi ve bakımı ile iyileşecektir ancak Zeze artık çocuk değildir.
Vasconcelos,
tam on iki günde yazdığı bu roman için “yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde
taşıdığını” söyler. Küçük Zeze’nin hikâyesinin sizin de yüreğinize dokunacağını
ve uzun yıllar aklınızda yer edeceğini düşünüyorum.
Zeze’nin
çocukluk yıllarını anlatan bu roman, gençlik yıllarını anlatan ‘Güneşi
Uyandıralım’ ve devamında yetişkinlik anılarını anlatan ‘Delifişek’ romanları
ile devam etmektedir.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“-
Acılarım kaç gün sürecek Portuga?
+ 40 gün.
- 40 gün
sonra geçecek mi?
+ Hayır,
alışacaksın...”
“Uyuyalım.
İnsan uyudu mu her şeyi unutur.”
“- Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.
+ Bunu nasıl
yapıyorsun Zeze?
- Onları unutarak.”
“Annem
bana hep şöyle derdi Portuga,
‘Kalbini
oluşturmak 9 ayımı aldı, kimsenin 15 dakikada kırmasına izin verme.’”
"- Daha
çok anlat, dedim.
+ Hoşuna
gidiyor mu?’
- Çok.
Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan
konuşurdum.’
+ Bu kadar
yola nasıl benzin yetiştiririz?"
- Gider
gibi yaparız."
"Hiçbir
şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına uğramıyorum."
“Bir kış
sabretmişsin de tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat.”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder