KÜNYE
Kitap Adı: Kürk Mantolu Madonna
Yazarı: Sabahattin Ali
Basım: Yapı Kredi Yayınları – 68.Basım – 2014
Sayfa: 160
Tür: Roman
İNCELEME
Sabahattin Ali’nin uzun hikâye ya da kısa roman –Novella-
olarak kategorilendirilen bu kitabı 2 bölümden oluşuyor. Birinci bölüm kitapta
anlatıcı olarak da yer alan Rasim’in iş arayışını ve okul arkadaşı vasıtasıyla
girdiği iş yerinde tanıştığı Rauf Bey’i konu alıyor. Rasim’in ağzından, eski
okul arkadaşı Hamdi, Rauf Efendi ve onun ailesini dinlerken, psikolojik ve
davranışsal olarak karakter analizlerini oldukça başarılı bir şekilde aktarıyor
yazar bizlere.
Kitabın ana karakteri Rauf Efendi. Sessiz, tepkisiz, çekimser,
yokmuş gibi yaşayan bir karakter. Hayattan vazgeçmiş, silik… Hayat amacı
olmayan, sanki aldığı her nefes yükmüş gibi görünen, çoktan savaşmaktan, hak
aramaktan, emek vermekten hatta yaşamaktan vazgeçmiş bir adam. Neden?
Kitabın ikinci bölümünde Rauf Efendi’nin Rasim’e emanet
verdiği kara kaplı defterinden Rasim Efendi’nin en büyük sırrını, hüzünlü aşk hikâyesini
okuyoruz. Bu defter Rauf Efendi ile ilgili bütün ‘Neden?’lere ışık tutan da bir
kaynak oluyor.
Rauf Efendinin ailesinin Havran’da sabun fabrikaları vardır
ve genç bir delikanlı iken babası tarafından sabunculuk işinin inceliklerini
öğrenmesi için almanya’ya gönderilir. Rauf Efendi Almanya’da müzeleri ve
sergileri dolaşmaktan çok hoşlanır. Gittiği bir sergide önüne çıkan bir tablo
hayatını değiştirecektir. Tablodaki kadına hayran olur. Tablonun ressamı Maria
Puder kendi portresini çizmiştir. Tablodaki Kürk mantolu kadın, Andreas del
Sarto’nun ‘Madonna delle Arpie’ tablosundaki Meryemana tasvirine
benzetildiğinden ‘Kürk Mantolu Madonna’ yakıştırması yapılır. Rauf’un tablodaki
kadına hayranlığı saplantı haline gelir ve Rauf tabloyu her gün görmeye gider.
Rauf, Kürk Mantolu Madonna için “O benim aradığım bütün kadınların bir
terkibiydi” diyor kitapta.
Ve bir gün Maria ile yolları kesişir ve aralarında bir
yakınlaşma başlar. Rauf’un içinde büyük bir aşk filizlenmektedir. Maria ise şüphelerle
doludur, çekimserdir ve gitgeller yaşar. Rauf onu kaybetmemek için temkinli bir
şekilde davranır ve aşkını sessizce içinde yaşar ancak ilgisini Maria’ya belli
de eder. Sonrası ise önce arkadaşlık ile aşk arasında nereye gideceğini
bilemeyen, devamında yeşeren, büyüyen ancak erken ve apansız gelen ayrılıklarla
uzaklara savrulan bir aşk hikâyesi. Rauf Efendinin tüm hayatını yönlendirecek
olan, mutsuz bir aile hayatını kendine hak görmesine sebep, tüm vazgeçişlerinin
sebebi, keşkelerle dolu bir yaşanamamışlık hikâyesi.
Gerek kişi analizlerindeki yerinde tespitlerden, gerekse
kırılganlığın, isyanın, üzüntünün, ıstırabın, hor görülmenin bu kadar naif bir
dille aktarılmış olmasından dolayı beni etkilemiş kitaplardan biridir. “Seninle,
şöyle bir oturup konuşamadık…” demek zorunda kalmamayı, geç kalmışlıklarla,
keşkelerle sınanmamayı diliyorum hepimiz için.
Keyifli okumalar.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat
her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da
mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."
“Bir ümidim yok. Bu
sondu. Artık hiç bir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok."
“İnsanlara kızmama imkân yoktu, çünkü insanların en
kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti;
diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi?
"Bu akşam anladım ki,
bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli
bağlarla sarılabilirmiş."
"Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız (düş
kırıklıklarımız), hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık,
beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini
bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder