31 Ağustos 2022 Çarşamba

SİMYACI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Simyacı

Yazarı: Paulo Coelho

Basım: Can Yayınları

Sayfa:  188

Tür: Roman


İNCELEME:

Brezilyalı yazar Paulo Coelho bu romanı yazarken Mevlana’nın ‘Mesnevi’sinde yer alan bir öyküden esinleniyor.

Simyacı, İspanyol bir çoban olan Santiago’nun masalsı hikayesini anlatıyor. Santiago gezgin olmak istemektedir. Bir gün bir rüya görür. Mısır Piramitlerinde bir hazine onu beklemektedir. Ve Santiago hazinesini bulmak üzere İspanyadan Mısır’ın çöllerine uzun bir yolculuğa çıkar. Kişisel Menkıbesi’ni bulma yolunda çıktığı bu yolculukta birçok zorlukla karşılaşır ve yeni yaşam tecrübeleri edinir. Yol boyunca birçok farklı insanla yolu kesişir. Hırsızlarla karşılaşır, her şeyini kaybeder. Bir simyacı ile tanışır ve yolun bir kısmında ona eşlik eder. Ona simya ilmi ile ilgili bilgiler verir. Santiago yaşadığı birçok tecrübe sonrasında hazinesine beklenmedik bir şekilde kavuşur.

Santiago’nun yolculuğu ülkeler arasında yaptığı uzun bir yolculuk gibi görünse de aslında kendi içine yaptığı, kendini keşfetme yolunda içsel ve derin bir yolculuk. İnsanın kendi yaşam amacını keşfetme, hayallerine ulaşma yolunda vermesi gereken mücadele ve bu mücadeleden zaferle çıkabilmek hususunda verilen öğütleri bir kurgu içerisinde anlatıyor. Felsefi yanı güçlü, derin mesajlar barındıran bir roman.

“Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: başarısızlığa uğrama korkusu.” diyor yazar.

Kendi kişisel yolculuğumuz içinde Kişisel Menkıbe’mizi keşfedip korkmadan, vazgeçmeden mücadele ederek ona ulaşabilmemiz dileğiyle…

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 "En kusursuz cinayet, yaşama sevincini öldürmektir."

 

“Bir şeyi gerçekten istersen, bütün evren onu gerçekleştirmek için işbirliği yapar.”

 

"...üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre, daha iyi ya da daha kötü olacaktır. Aşk'ın gücü işte burada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman."

 

“Yüreğin neredeyse hazinen oradadır.”

 

“Bizi görmek istedikleri gibi değilsek canları sıkılır.

Çünkü herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır!”

 

“En iyisini sonraya saklamayın. Yarının ne getireceğini bilemezsiniz.”


ŞEKER PORTAKALI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Şeker Portakalı

Yazarı: Jose Mauro de Vasconcelos

Basım: Can Yayınları

Sayfa:  183

Tür:  Roman


İNCELEME:

Şeker Portakalı, “Bir gün acıyı keşfeden küçük bir çocuğun hikâyesi...”

Yazar bizi kendi çocukluğundan da izler taşıyan Zeze ile tanıştırıyor. Kitap çocuk edebiyatı olarak değerlendirilsede, zamansız diye nitelendirebileceğimiz bir eser. Hangi yaşta okursanız okuyun içinizdeki çocuğa dokunacak bir hikâye ve Zeze’yi eminim asla unutmayacaksınız.

Zeze 5 yaşında, kalbi ve hayal dünyası kocaman, çok zeki ve bir o kadar da yaramaz bir çocuk. Geçim sıkıntısı yaşayan bir ailenin en küçüğü. Yaptığı yaramazlıklar nedeniyle herkes ona “şeytanın vaftiz oğlu” diyor. Bu haylazlıklar yüzünden ailesinden özellikle babasından yoğun ve orantısız şiddet görüyor. Kalbi kırık çünkü baba bir evlat için çok şeydir aslında.

Bu kalabalığın içinde yalnız ve ilgisiz bu küçük çocuk, önce ‘içindeki kuş’ ile sonra da yeni taşındıkları evin bahçesindeki kendi gibi çelimsiz portakal fidanı ile dertleşmeye başlar. Fidana Minguinho adını verir. Mutlu olduğu zamanlarda ise ona Xururuca der.

Sonrasında tanıştığı 50 yaşlarında bir adam olan Portuga ile babası ile kuramadığı baba-oğul bağını kuracaktır Zeze. Portuga bu küçük çocuğun hayatında çok şey değiştirecektir. Doğru iletişim ve sevginin küçük bir çocuğun hayatındaki önemini kavratıyor ve sevginin iyileştiremeyeceği şey yoktur dedirtiyor Portuga ile Zeze’nin ilişkisi.

Bir gün evlerinin arazisinden yol geçeceği ve dolayısıyla şeker portakalı ağacının kesileceği haberiyle yıkılır Zeze. Ağacını kestirmek istemez ve ailesi ile tartışır, yine dayak yer. Okula gittiğinde de Portuga’nın ciddi bir kaza geçirdiği ve öldüğü haberini alır. İkinci darbeyi de böyle alır. Zeze acısını şöyle betimler:

''Onu aklımdan çıkaramıyordum, acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyorum. Acı çekmek bayılana kadar dayak yemek değildi, ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları başları hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.''

Çocuk kalbi ile bu iki acının altında ezilir ve çok hastalanır. Bir süre sonra ailesinin ilgisi ve bakımı ile iyileşecektir ancak Zeze artık çocuk değildir.

Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu roman için “yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını” söyler. Küçük Zeze’nin hikâyesinin sizin de yüreğinize dokunacağını ve uzun yıllar aklınızda yer edeceğini düşünüyorum.

Zeze’nin çocukluk yıllarını anlatan bu roman, gençlik yıllarını anlatan ‘Güneşi Uyandıralım’ ve devamında yetişkinlik anılarını anlatan ‘Delifişek’ romanları ile devam etmektedir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 "Ben şuna inanıyorum, sevgi insana her şeyi yaptırabilir bir de sevgisizlik."

 

“- Acılarım kaç gün sürecek Portuga?

+ 40 gün.

- 40 gün sonra geçecek mi?

+ Hayır, alışacaksın...”

 

“Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.”

 

“- Biliyor musun, insanları öldürüyorum Portuga.

 + Bunu nasıl yapıyorsun Zeze?

- Onları unutarak.”

 

“Annem bana hep şöyle derdi Portuga,

‘Kalbini oluşturmak 9 ayımı aldı, kimsenin 15 dakikada kırmasına izin verme.’”

 

"- Daha çok anlat, dedim.

+ Hoşuna gidiyor mu?’

- Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.’

+ Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"

- Gider gibi yaparız."

 

"Hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına uğramıyorum."

 

“Bir kış sabretmişsin de tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat.”


30 Ağustos 2022 Salı

BEYİNDE ARARKEN BAĞIRSAKTA BULDUM


 










KÜNYE

Kitap Adı: Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum

Yazarı: Serkan Karaismailoğlu

Basım: Elma Yayınevi- 2.Basım- 2017

Sayfa:  287

Tür:  Popüler Bilim, Araştırma-İnceleme, Sağlık


İNCELEME:

‘Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum’ kitabı biyolog, fizyolog ve akademisyen olan Serkan Karasmailoğlu’nun yayınlanan ikinci kitabı. Yazar bu kitabında da bilimsel konuları esprili, eğlenceli ve herkesin anlayabileceği bir dil ile aktarıyor okuyucusuna. Son yıllarda sık sık duyduğumuz ‘Bağırsaklar ikinci beynimizdir.’ cümlesinin içini dolduruyor ve bize ‘Mikrobiyota’yı anlatıyor.

Siz, yani yaklaşık 30 trilyon hücreden oluşan canlı,(…) sadece bağırsaklarınızda yaklaşık 40 trilyon mikroorganizmanın yaşadığını biliyor musunuz? Yani sizi siz yapan hücrelerin sayısından daha fazla sayıda mikroorganizma içinizde yaşıyor. Üstelik bu mikroorganizmalar sayıca fazla olduğu gibi beyninizi, karakterinizi ve kararlarını doğrudan etkileyen kimyasallar üretebilmektedir.” diyor yazar.

Biz, bizi yönetenin beynimiz olduğunuz düşünürken, bağırsağımızda yaşayan bu mikrop camiası (mikrobiyota) gerçekten hayatımızı bu ölçüde kontrol ediyor olabilir mi?

Yediklerimiz doğrultusunda şekillenen bu mikroorganizma dünyası salgıladıkları kimyasallar ile duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı, karakterimizi, seçimlerimizi ve psikolojimizi ne ölçüde yönetiyor? Peki biz bu durumu nasıl lehimize çevirebiliriz? İşte son soruya yazar şöyle cevap veriyor:

“Ne yersen osun.”

Bir beslenme-diyet kitabı değil, bu tarz önerileri uzmanına bırakıyor yazar. Bize sadece fizyolojimiz ve mikrobiyotamızı lehimize çevirecek bilimsel açıklamalarda bulunuyor.

Kitapta yer alan çizimler de anlatılan konuları hem daha anlaşılır kılıyor hem de eğlenceli bir hava katıyor.

Bu kitap ile mikroplara karşı bakış açınız bir hayli değişebilir. Siz de içinizdeki mikroplarla tanışmak ister misiniz?

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“İçinde milyarlarca mikroorganizma var ve sen yalnız hissediyorsun.”

 

“Bir fikre eylem eşlik etmiyorsa, o fikir ancak beyinde işgal ettiği hücre kadar büyüyebilir.”

 

“İnsan olarak doğup, mikrop olarak ölüyoruz.”

 

“Çocuğunun derisinin üzerinde tek bir mikrop bırakmamaya kendini adamış olan bu anneye çamurun gücünü anlatabilseydim diye geçirdi aklından. Keşke...”

 

“Dünyadaki en önemli problem, bazı insanların her şeye sahip olma açgözlülüğüdür. Ama unutmamak gerekir ki doğa, tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilir ama açgözlülüğünü asla karşılayamaz.”

 

"Hayatınızdan üç şeyi çıkarırsanız oldukça hafifliyorsunuz: Fazla kilolarınız, egonuz ve etrafınızdaki sorumsuz insanlar."

 

“Bazen kendini, Şahin marka arabanın arka camına yazılmış Dante'den bir dörtlük gibi hissedersin. Ya hissettiğin yanlıştır ya da olduğun yer.”

 

“Yerçekiminin olduğu dünyada düşmek en kolay eylemdir. Seni diğerlerinden ayıran, her defasında ne kadar erken ayağa kalktığındır.”


29 Ağustos 2022 Pazartesi

MUSTAFA KEMAL


 










KÜNYE

Kitap Adı: Mustafa Kemal

Yazarı: Yılmaz Özdil

Basım: Kırmızı Kedi Yayınevi- 1.Basım- 2018

Sayfa:  520

Tür:  Biyografi, Araştırma-İnceleme


İNCELEME:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

Devlet adamı ve asker özellikleri ile Atatürk’ü ders kitapları dahil birçok mecrada okuduk, izledik. Yılmaz Özdil bize siyasi ve askeri tarafının yanında; çocuk olan, genç olan, kardeş olan, aşık olan, arkadaş olan, babalık yapan Mustafa Kemal’i anlatıyor. Üzüntüleri, sevinçleri, heyecanları, vatan sevgisi, hayvan sevgisi, çocuk sevgisi, aşkları ile duygusal tarafını; dostuk ilişkileri, sohbet masaları, kılık-kıyafeti, davetleri, hobileri ile sosyal tarafını anlatıyor. Dahası görevleri, cepheleri, kararları, vatan için hizmetleri, yaşadıkları, bakış açısı, yara izleri, hastalıkları ve en acısı vefatı…

Kısaca bu kitap Selanik’te doğumundan Anıtkabir’de definine kadar Mustafa Kemal’in hayatını az bilinen yönleriyle anlatıyor bize.

Yılmaz Özdil 10 yılı aşkın bir araştırmanın ürünü olarak belirtiyor bu eseri. Köşe yazılarında kullandığı yazı diliyle, oldukça akıcı ve sade bir yazım kullanmış. Tarihsel bir eser değil daha çok biyografi, anı-inceleme olarak nitelendirilebilir. Eksiği ise bunca araştırmanın karşılığında aktarılmış bilgilere dair bir kaynak verilmemiş olması. Bu durum verilen bilgilerin dayanağının verilmediğine yönelik oldukça da eleştiri almış.

Mutlaka daha tarihi ve edebi eserler verilmiştir Atatürk hakkında. Ancak verdiği bilgilerle mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Tarih derslerinde öğrendiğimiz nispeten sığ kalan bilgilerin yanında hem verdiği bilgiler hem de anlatımının yalınlığı ile Atatürk’ü öğrenmek ve anlamak için oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum.

Kitabın son 100 sayfasını ise duygusal açıdan biraz zor okuduğumu itiraf edeyim, gözleriniz dolmadan bitirmenin ise pek mümkün olduğunu sanmıyorum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Cumhuriyet ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Sultanlık,korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık ise korkuya ve tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir".

 

"Kadının insandan sayılmadığı dönemlerdi ama, Mustafa Kemal için kadın erkek ayrımı yoktu. Yürek var mı, ona bakıyordu."

 

“Mustafa Kemal'in kız kardeşi Makbule'ye göre ... Latife Atatürk'ü, Fikriye Mustafa Kemal'i sevmişti. Biri sonuca, öbürü sebebe aşıktı.”

 

"Yıllar geçtikçe külleneceğine, giderek alevlenen, böylesine sevginin, böylesine saygının, insanlık tarihinde örneği yok."

Türk insanı vücuduna Mustafa Kemal'in imzasını dövme olarak kazıtıyor. Dövme yaptırmayan, otomobiline yapıştırıyor, motosikletinin kaskına yapıştırıyor, bebek arabalarına yazdırıyor.

Vefatından neredeyse bir asır sonra, hiç tanımadığı, hiç görmediği insanların bedenine imzasını atan bir başka lider yok.

Her 10 Kasım'da yeniden doğuyor.

1881-193∞

"Sonsöz değil , dünya durdukça önsözdür. Mustafa Kemal ilelebet payidardır."


28 Ağustos 2022 Pazar

KADIN BEYNİ ERKEK BEYNİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Kadın Beyni Erkek Beyni

Yazarı: Serkan Karaismailoğlu

Basım: Elma Yayınevi – 5.Basım – 2017

Sayfa: 221

Tür: Popüler Bilim


İNCELEME:

Biyolog ve fizyolog olarak nörofizyoloji alanında çalışmalar yapan Serkan Karaismailoğlu tarafından yazılan bu kitap popüler bilim kategorisinde yer alıyor. Bilimsel konuları, bilimsel araştırma sonuçlarının ışığında, sohbet havasında sunuyor yazar bizlere. Kalemi hem esprili hem oldukça anlaşılır ve akıcı.

Aranızda mutlaka zaman zaman ‘Bu adam beni hiç anlamıyor?’ diyen kadınlar ya da tam tersi ‘Bu kadın beni niye anlamıyor?’ diyen erkekler vardır diye düşünüyorum. Cinsiyetler arası iletişim kopukluklarının, durumlara karşı bakış açısı farklılıklarının nedeninin beyin fizyolojilerimizdeki farklılıklardan kaynaklandığını söylesem.

Öncelikle belirtmeliyim ki bu kitapta yazar Kadın ve Erkek arasındaki farklardan bahsetmiyor. O tamamen kişisel gelişim kitaplarının konusu altına girerdi sanırım. Daha ziyade ‘Kadın Beyni’ ile ‘Erkek Beyni arasındaki farkları, fizyolojik nedenleri ile birlikte inceliyor. Peki fark ne dediğinizi duyar gibiyim? Beyninizin biyolojik cinsiyetinizden bağımsız bir cinsiyeti olduğunu biliyor muydunuz?

Yani dişi beyinli bir erkek ya da erkek beyinli bir kadın olabilirsiniz. (Bu durumun cinsel yönelim ile alakası olmadığının notunu hemen buraya düşelim.) Pek tabi ki biyolojik cinsiyetiniz ile beyninizin cinsiyeti paralel seyretmiş de olabilir. Ya siz beyninizin cinsiyetini öğrenmek ister misiniz? Yazar kitabında bununla ilgili tüm bilimsel çalışmaları ve hesaplama yöntemini açıklıyor. Ve bizlere kadın beyni ile erkek beyninin olaylara ve durumlara yaklaşımlarındaki, hayatı algılamalarındaki farklılıkları fizyolojik temelleriyle birlikte açıklıyor.

Konu ile ilgili daha neler okuyoruz bu kitapta?

·         Tarihte beyin çalışmaları nasıl yol almış, hangi zorluklardan geçmiş?

·         ‘Beynin cinsiyeti’ nedir? Ve bu cinsiyetin oluşumuna neden olan etkiler neler?

·         Parmaklarımız beynimizin cinsiyeti hakkında ne söylüyor?

·         Erkekler neden dinlemez? Kadınlar çok mu konuşur?

·         Renkleri aynı şekilde mi algılıyoruz?

·         Neden vesikalık fotoğraflarımızı genellikle beğenmeyiz? Duygular bu işin neresinde?

·         Neden çarptığımız başımızı annemiz ‘öpünce geçer’.

·         Çocuklar doğduklarında boş bir defter gibi mi doğar yoksa doğmadan önce psikososyal olarak şekillenmişler midir? (Bruce ve Brenda vakası oldukça dikkat çekici ve aynı zamanda trajik)

 

Oldukça ilgi çekici bu bilimsel bilgileri çok da eğlenceli bir dil ile sunuyor yazar. Hem karşı cinsle iletişimlerimizde farklı bir bakış açısı geliştirmemiz adına da oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum.

Siz karşınızdakinden yakınırken belki de o nörolojik olarak maksimum performansını sergilemektedir. Hayatı birbirimize dar etmemek adına bir adım. Neden olmasın?


KİTAPTAN ALINTILAR

 

"Ne zaman bir kitap açıp okusan, bir ağaç gülümser ölümden sonra yaşam olduğunu bilen."

 

Bardağın yarısı boş mu, dolu mu önemli değil. Asıl mesele bardakta ne var sen bana onu söyle.

 

"Masal tadında insanlar tanıdım. Bir varmış bir yokmuşlardı..."

 

"Sanırım aşk, beyninin kullanma kılavuzunu hiç tanımadığın birine teslim etmek olsa gerek..."

 

"Bulunduğun odadaki en zeki insan olman, aslında sadece yanlış odada olduğunu gösterir."

 

Detaycılık, beynin sol yarıküresinin baskınlığı ile ilgilidir ve tipik kadın özelliğidir.

 

“Kadınlar ve erkeklerin birbirlerinden farklı bir beyin yapısına sahip olmasındaki en önemli etkenin, anne karnında iken maruz kaldıkları cinsiyet hormonları olduğu gösterilmiştir.

Gelişim sırasında çeşitli hormonların birtakım etkileri olmasına rağmen asıl etki gösteren hormon testosterondur.”


27 Ağustos 2022 Cumartesi

LAL MASALLAR

 


KÜNYE

Kitap Adı: Lal Masallar

Yazarı: Murathan Mungan

Basım: Metis Yayınları- 17.Basım- 2016

Sayfa:  128

Tür:  Hikâye


İNCELEME:

Murathan Mungan bu kitabında büyükler için 3 masal sunuyor.

·         Âzer ile Yadigâr,

·         Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı,

·         Ulak ile Sadrazam.

İlk iki masal Anadolu’dan gelme efsanevi aşk hikâyeleri, üçüncü masal ise tarihsel ve sadakat temalı bir hikâye. Masalların ortak yönü her masalda bir kahramanın lal olması.

Ancak bu masallar dinlediğimiz, bildiğimiz masallara benzemiyor. Büyüklere masallar hüzünlü sonlar içeriyor.

Murathan Mungan şiirsel bir dil ile anlatmış masallarını. Akıcı ve etkileyici.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Her yürek ses veren bir uçurumdur zaten. Belki kendi yüreğine dayanır kulağın. Duyarsan eğer, sahilden duyarsan, bundan sonra daha iyi olursun. Kendi hayatına ermiş olursun. Lakin herkes kendi uçurumunu yüreğinde taşır kızım.”

 

"Biliyorum ki kötülüğün gücü sonunda sahibine dayanır. Kötülüğün sınırları o kadar geniştir ki, gün gelip içine sahibini almamazlık edemez. Kendi kötülüğüyle baş edebilen hiç kimseyi tanımadım, tanımıyorum. Mutsuzluğun kötülükle çok yakın ilişkisi olduğunu da biliyorum."

 

“Her kıssanın hissesi kendine zimmetlidir, kendiyle kitlenir. (Her şair sözünün mührünü kendinde taşır.)”

 

“Ölüm, her şeyi sıradanlaştırırken, en fazla yaşarken kaçırılmış fırsatların ve olanakların acısını duyuruyor.”


KİMSENİN BİLEMEYECEĞİ ŞEYLER


 










KÜNYE

Kitap Adı: Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler

Yazarı: Sinan Canan

Basım: Tuti Kitap - 9.Basım- 2017

Sayfa:  292

Tür: Popüler Bilim, Araştırma-İnceleme


İNCELEME:

Sinan Canan, biyolog ve sinirbilimci. Youtube yayınları, katıldığı TV programlarındaki konuşmaları ile popüler bir bilim insanı. Kitabında da okuyucunun rahat anlayabileceği bir dil kullanmış. Gerçekten kitap adının hakkını veriyor çünkü kitabın içeriğindeki bilgiler herkesin bilebileceği bilgiler değil. Dolayısıyla ufuk açacak bir kitapla karşı karşıyasınız eğer popüler bilim kitaplarından hoşlanıyorsanız. Aynı zamanda kitapta yer alan resimlerle de hem anlatıları desteklemiş hem de ilgiyi kitapta tutmayı başarmış yazarımız.

Kitap 3 bölümden oluşuyor:

1.Bölüm: “Bize Dair”; Beynimizin işleyişi, lisan bilgisi, dil kullanımı, aşkın fizyolojisi ve beyindeki etkisi, gerçeklik, zihin kontrolü gibi konulara değinmiş.

2.Bölüm: "Bilim ve İnanca Dair"; adı üzerinde bilim ve inanç arasındaki ilişkiden bahsediyor. Özellikle Evrim konusu üzerinde duruyor yazar. Sinan Canan İslami düşünceleri ile evrim teorisini bir potada eriterek kendi tezini sunmuş bize. Müslüman bir bilim adamının mantık çerçevesinden, kabul ettiği evrim tezini okumak farklı bir bakış açısı kazandırabilir tabi. Ki bu argümanı ile hem materyalist bilim hem tutucu İslam çevrelerinden kızdırmış olduğu gruplar var yazarın. Bana bu konuyla ilgili bazı anlatımları biraz zorlama geldi ne yazık ki. Bunun dışında; son alt bölümde ‘Bilimle Uğraşmak İsteyen Gençlere Minik Hatırlatmalar’ başlığı altında verdiği 25 tavsiye gerçekten gençlere yol gösterecek nitelikte.

3.Bölüm: "Kaosa Dair"; Kaos Teorisi ile ilgili bilgiler veriyor. Kaos bilimi, Kelebek etkisi, Fraktal Geometri, Kenar Etkisi ve Zuhur (Emergence) kavramı üzerine bilgiler veriyor. Fraktaller ve Kenarlar konusu oldukça ilgi çekici bilgiler ve görseller içeriyor.

Dünyaya bakış açınızı zenginleştirecek bir kitap.



KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 ''Kendini bilen insan, gördüğünü sandığı her şeyin bir hayal olabilme ihtimaline hazırlıklı, gerçekliğin tüm boyutlarına karşı zihni açık ve 'uyanık' olan insandır.''

 

"İnandığım bir şey daha var: Küçük çabaların büyük sonuçlar doğurabilme yeteneği...

Öğrenmeyi, okumayı, araştırmayı, sorgulamayı başkasına bırakmayıp entelektüel hayatımızın iplerini elimize alabilirsek, kişisel zeminde -yani bizzat kendimizde- yapabileceğimiz küçücük değişiklikler bile hayret verici sonuçlar doğurabilir."

 

“Göğsünün ortasında atan kalbe dikkat edebilen insan için saatin tıkırtıları önemini yitirir ama zaman paha biçilemez hale gelir.”


26 Ağustos 2022 Cuma

UNUTMA DERSLERİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Unutma Dersleri

Yazarı: Nermin Yıldırım

Basım: Doğan Egmont Yayıncılık (Doğan Kitap) - 5.Basım- 207

Sayfa:  312

Tür:  Roman


İNCELEME:

Ana karakter ve aynı zamanda anlatıcımız Feribe, 13 yıllık rutin bir evlilik hayatı yaşarken bir anda yasak aşka yelken açıyor. Ancak bu heyecan fazla sürmez ve terk edilir. Yaşadığı yasak aşkın acısını ile de tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Bir gün iş yerindeki arkadaşları konuşurken Mazi İmha Merkezi (MİM)’nin varlığından haberdar olur. Derin depresyonunun içinde tek başına debelenmektense MİM’e başvurmaya karar verir.


“Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan)” filmindeki gibi hafızasını sildirebileceğini düşünmüştür ancak MİM’de süreç farklı işlemektedir. Burada kişilere unutma dersleri verilmekte her ders seansı sonrası da bazı ödevler yapmaları istenmektedir. Unutmak istenen şeyi önce hatırlamak ve kabullenmek gerekiyordur.


MİM’ne başvuranlar 4 ders almaktadır:

Birinci ders: Unutulacak olanı hatırla.

İkinci ders: Yasını tut.

Üçüncü ders: Gel barışalım artık

Üç buçuk uncu ders: Kolaysa affet ;)

Dördüncü ders: Geleceğe bak!

 

Bu dersler sırasında Feribe’nin çocukluğuna da iniyor ve aile travmalarına da tanıklık ediyoruz. Olaylar beklediğimizden (Feribe’nin de beklediğinden) farklı bir yönde gelişiyor. “Rüya sanmıştım gerçekmiş. Gerçek sandıklarım da rüya.” diyor Feribe.

 

Kitabın son cümlesi hayat mottosu olacak türden:

Yarın ne getirecek bilmiyorum, ama her şeyi doğru yapmış değil, ‘yaşadım’ diyebilecek biri olarak ölmek istiyorum. Hayat hata yapmaktan korkmak için çok kısa. Korkmuyorum.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Yadırgadığın her şeyi yaşayabilir, yargıladığın herkese dönüşebilirdin.”


“Güzel şeyler hızla; doğru ve emniyetli olanlarsa zamana yayıp bekleyerek yaşananlardır.”

 

“Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti bozuk para gibi harcama telaşı.”

 

“İnsan kandırılamaz, kanmak istediği için kanar.”

 

"Hayaller, ceplerinde sırça kırıklarıyla gezdiklerinden, hatıralardan bile daha tehlikeli, daha vahşiydiler. Olup bitmişle baş etmek, sonuna dek yaşanamadan kalbe saplanan heveslerin sancısıyla cenk etmekten kolaydı. (…) Ve yarım kalan her şey sonsuzluğa uzardı."

 

“…Ama bir beklediğiniz varsa genellikle gelmez. Beklemek çünkü, bir olmazı oldurmayı umanların safdilliğidir. Gelecekler zaten kalbinizi yormadan gelir. Bekletmek, gelmeyeceklerin işidir. Bu yüzden en çok gelmeyecek olanlar beklenir.


BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU


 










KÜNYE

Kitap Adı: Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Yazarı: Stefan Zweig

Basım: e-kitap (İş Bankası Kültür Yayınları)

Sayfa:  68

Tür:  Hikaye


İNCELEME:

13 yaşında karşı dairesine taşınan bir adama âşık olan bir kız çocuğu… 3 yıl boyunca karşı dairenin kapı deliğinden onun gelişini, gidişini, hayatını izler, aşkını içinde büyütür. 16 yaşında annesi başka bir şehre taşınmaları gerektiğini söyler ve dünya başına yıkılır. Taşınırlar ve içine kapanır.

18 yaşına bastığında ise eski şehrine geri döner ve adamı izlemeye başlar. En sonunda adamın dikkatini çeker ve 3 günlük bir ilişki yaşarlar. Kadın hamile kalır ve bir oğlu olur.

Bundan sonra kadın her doğum gününde adama bir buket beyaz gül yollar. Zengin adamlarla birlikte olur ya da günübirlik ilişkiler yaşar oğluna bakabilmek için.

Bir gün umduğu gibi adamla tekrar karşılaşır ve yakınlaşırlar ancak adam onu tanımaz ve fahişe muamelesi yapar. Kadın yıkılır ve adama karşı tüm umutlarını yitirir.

Oğlu bir gün hastalanır ve ölür. Kadını o zamana kadar oğlu hayata bağlamış ve her şeyi unutturmuştur. Oğlunun kaybı ile her şey anlamını yitirir ve adama bir mektup yazar.

 

"Bu mektup kime mi?

 Sana. Beni hiç tanımamış olan sana..."

Bir aşkın itirafı şeklinde yazılan mektup işte böyle başlıyor. Ve diyor ki eğer bu mektup sana ulaştıysa yüksek ihtimalle ben de ölmüşümdür. Adama tüm hislerini ve yaşadıklarını bu mektupla anlatır.

Bir kadının platonik ve hüzünlü aşk hikâyesini erkek bir yazarın kaleminden bu kadar başarılı okumak etkileyici. Sorulması gereken soru ise okuduğumuz hikâye aslında gerçek bir Aşk’ın mı yoksa bir saplantının mı hikâyesi idi? Zira ben hikâyeyi okuduğumda çok da sağlıklı duygular yaşanmadığı düşüncesine vardım? Okuduysanız siz ne düşünüyorsunuz?

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikâyesidir. Ve hikâyeler kalanlara aittir.”

 

“Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.”

 

“Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.”


EV YAPIMI BİR PARAŞÜT


 










KÜNYE

Kitap Adı: Ev Yapımı Bir Paraşüt

Yazarı: Berrak Yurdakul

Basım: Okuyan Us Yayıncılık- 1.Basım- 2015

Sayfa:  345

Tür:  Kişisel Gelişim


İNCELEME:

Ev Yapımı Bir Paraşüt, meditasyon, farkındalık, zihni eğitmek, an’da kalmak gibi konulara değinen bir kişisel gelişim kitabı.

Uzak doğu felsefesi dikkatinizi çekiyorsa bir başlangıç kitabı olabilir sizler için. Zihni toparlayamama, odaklanamama, düşünce kargaşası yaşama, sürekli geçmişte yaşama ya da gelecek kaygısı yaşama gibi durumlar ile nasıl baş edilebileceğine dair bilgiler, öğütler ve egzersizler veriyor. Bu konuları bir kurgu içine yedirerek anlatıyor yazar kitabında.

 

Kitabın arka kapak yazısı hem bir özet hem de bir davet niteliğinde:

“Zihniniz sizi yönetiyor ve unun farkında bile değilsiniz.

Aslında düşündüklerinizi düşünmüyor, inandıklarınıza inanmıyorsunuz.

Yalnızca çokbilmiş bir gevezenin esirisiniz. Korkularınız, kaygılarınız, yetersizlik ve tatminsizlik hissinizin sebebi bu.

Nasıl olduğunu öğrenmek ister misiniz?”

 

Ben biraz daha öz anlatıları daha çok seviyorum, farklı argümanlarla olsa da fazla tekrar bulunduğunu düşünüyorum kitapta. Belki pekiştirmek için. İlgi duyanlara keyifli okumalar dilerim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ben düşüncelerim değilim, ben bu düşünceleri üreten zihin değilim, ben bu zihni izleyenim.”


“Düşünmek zihnin çalışmasıdır, izlemek ise zihnin çalışmayı durdurmuş halidir.”

 

“Başkalarıyla meşgul olduğun her an kendini unutmuş olduğun bir andır.”

 

“Zihniniz iflah olmaz bir hırsızdır sizden şimdiki zamanı çalar.”

 

“Düşünmek zihnin çalışmasıdır, izlemek ise zihnin çalışmayı durdurmuş halidir.”

 

“Zihninizin bütün alışkanlıkları sizin dikkatinizle beslenirler. Dikkatinizi neye doğrultursanız onu beslersiniz.”

 

“Gerçekte sorun diye bir şey yoktur. Beğenmediği durumları bir sorun olarak etiketleyen ve onları da büyük sorunlar ve küçük sorunlar diye gruplara ayırıp sınırlandıran sizin zihninizdir. Siz bir durumu sorun olarak görmezseniz, ortada hiç bir sorun yoktur. Yerdeki bir çamur birikintisi sizin için bir sorun teşkil edebilir çünkü üzerinize sıçrarsa leke yapacağını düşünürsünüz. Oysa aynı çamur birikintisi, oradan geçen bir çocuk için ideal bir oyun alanına dönüşür. Çocuğa göre ortada bir sorun yoktur.”


 “Zihni kullanmayı bilmiyorsan, o seni kullanır. Kullanabilirsen, sana sadakatle hizmet eder. Seni ele geçirirse yıkıcı ve tehlikeli olur. Hayatını senin yerine zihnin yönettiği sürece sen kedere ve ıstıraba sürüklenmeye mahkûmsun, çünkü zihnin yapabildiği tek şey o güne dek yaptıklarını tekrarlayıp durmaktır.”


 "Zihninin ortaya attığı her duyguyu, her düşünceyi kovalamayı bırakman gerekiyor. Bir köpek gibi değil, bir aslan gibi olman gerekiyor. Aslana birisi top attığı zaman, aslan topun değil, topu atanın peşine düşer. Bir aslana yalnızca bir defa top atabilirsin."


25 Ağustos 2022 Perşembe

MASAL TERAPİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Masal Terapi

Yazarı: Judith Malika Liberman

Basım: Doğan Egmont Yayıncılık- 59.Basım- 2019

Sayfa: 286

Tür: Masal, Kişisel Gelişim


İNCELEME:

Judith Liberman bir masal anlatıcısı. Masal Terapi kitabında da dünyanın dört bir yanından gelen, pek çok farklı gelenekten toplanmış tam 54 masal yer alıyor.

Kitabı baştan sona kesintisiz bir roman gibi okumamızı istemiyor yazar. Masalların bilgeliğine ve iyileştirici, dönüştürücü gücüne kulak vermemizi, her seferinde yalnızca bir masal okumamızı istiyor. Her güne bir masal. Kafamıza takılan bir soru ya da konu olduğunda bir rehber olarak masallara başvurmamızı istiyor. Sorumuza odaklanıp rastgele bir sayfa seçmemizi ya da 1 ile 54 arasında bir sayı tutup ilgili sayıya karşılık gelen masalı okumamızı öneriyor.

Her masalın sonunda ‘mesaj’, ‘seyir defteri’, ‘alıştırmalar’ ve ‘alıntılar’ adı altında 4 bölüm var.

Mesaj: masalın bize ne anlatmak istediği. Tabi öncelikle bizim masalı okuduktan sonra ne hissettiğimiz önemli.

Seyir defteri: Masalın dönüştürücü gücünü göstermesi için ‘yazmak’ gerektiğini söylüyor yazar. Bu bölüm bize sorular soruyor ve cevaplarını yazarak kaydetmemizi istiyor. Hem de ertelemeden.

Alıştırma: Bize pratikte uygulayacağımız küçük çalışmalar veriyor. Çok küçük, kolay ve etkili. Kitabın verdiği mesajı hayatımıza geçirmemiz için.

Alıntılar: Masalın mesajını pekiştirecek alıntılar sunuyor, beğendiysen bir kağıda yaz ve görebileceğin bir yere as diyor.

Giriş bölümünde diyor ki:

“Masallar bilge arkadaşlar gibidirler.

Sana gelmelerinin bir sebebi vardır.

Bu oyunda tesadüf yok!”

Ve şöyle sesleniyor:

Sevgili masal yolcusu;

Seni masallarla bir oyun oynamaya davet ediyorum.(…)”

 

Masalları kim sevmez, hele ki şifalı bir enerjisi varsa… Siz de masalların iyileştirici ve dönüştürücü dünyasına adım atmak ister misiniz?

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

“Sevgili yolcu;

Bu kitap senin için bir pusula olsun diye hayal edildi.

Onu çantanda taşı.

Kendini bir yol ayrımında bulduğunda, kararsızlık yaşadığında, ruhun yolunu kaybettiğinde kitabı çantandan çıkar.

Rasgele bir sayfasını aç. Ve okumaya başla…

Karşına çıkan masal sana yolunu bulmanda yardım edecek.

Seni masallarla bir oyun oynamaya davet ediyorum.

İçindeki yıldız gözlü oyunbaz çocukla yeniden bağ kurmanın vakti geldi.

Bu bir iyileşme oyunudur.

Bırak masallar sana rehberlik etsin, seni iyileştirsin ve dönüştürsün…”

 


24 Ağustos 2022 Çarşamba

DÖNÜŞÜM


 










KÜNYE

Kitap Adı: Dönüşüm

Yazarı: Kafka

Basım: Panama Yayınları

Sayfa: 88

Tür: Hikaye


İNCELEME:

Bir sabah huzursuz edici rüyalarından uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa’nın hikâyesini okuyoruz. Böyle okuyunca karşınızda fantastik bir hikâye olduğunu düşünebilirsiniz tabi ama aslında böcek metaforu üzerinden bir sistem ve toplum eleştirisi sunuyor Kafka bizlere.

Hikâyede Gregor, annesi, babası ve kız kardeşi ile bir evde yaşıyor ve evin tüm geçimini kumaş pazarlamacılığı yaparak kendisi sağlıyordur. İşinden mutlu değildir ancak ailesinin sorumluluğu onun üstündedir. Yaşamak istediği hayat ile ailesine karşı sorumlulukları arasında sıkışıp kalmışlığın psikolojik baskısı altındadır. Ve bir sabah yatağında bir böcek olarak uyanır. Hayatında dönüşen sadece fiziki bedeni olmayacaktır.

Gregor artık en temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumdadır, hiçbir işe yaramaz, kardeşi onun ihtiyaçları ile ilgilenir ancak bunu da iğrenerek yaptığı çok aşikârdır. Aile bundan böyle maddi ihtiyaçları karşılamak için işe girip çalışmak durumundadır. Gregor artık işe yaramadığı gibi onlara da çok büyük yük olmaktadır. Bir süre sonra ailesi Gregor’un durumuna karşı artık ne acıma ne üzüntü hisseder hatta artık yok olmasını temenni ederler. Gregor ise bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmektense işe gidemediği için telaş eder. Yani sistemin kısır çarkları içinde hala debelenip durmaktadır. Ailesinin desteği yerine hor görüldüğünü ve istenmediğini gördüğünde ise yavaş yavaş tükenir.

Bir böcek metaforu üzerinden yalnızlığı, dışlanmayı, menfaati, değersizliği, nankörlüğü anlatıyor Kafka okuyucusuna. Toplumun değer yargılarına uygun hareket ediyorsak kabul görüyor, aksi şekilde davranırsak dışlanıyoruz. Çevrene bir faydan dokunuyorsa değerlisin, saygı değersin, aksi halde kimsenin umurunda değilsin ve değersizsin. Bir hiç gibi hissetmeye başlıyorsun ve varlığının manevi olarak bir anlamı olmadığını hissediyorsun.

Gregor Samsa’nın içinde yaşadığı psikolojik travmayı ve incinmişliği okurken aynı zamanda Kafka’nın hayatında yaşadığı depresyon dönemlerinin ve babası ile ilişkisinin de bu kitaba yansımalarını görüyoruz.

Bir gecede okunacak ancak verdiği mesajlar bakımından oldukça dolu bir kitap.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Değer vaktinde bilinmeli."

 

“Beni üzecek gücü sana verdiğim için kendimden özür dilerim.”

 

"Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor."

 

"Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı."

 

“Beni hayal kırıklığına uğratan, benden başkası değil.”


CİN AYNASI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Cin Aynası

Yazarı: Ercan Kesal

Basım: İletişim Yayınları- 1.Basım- 2016

Sayfa: 292

Tür: Deneme-İnceleme


İNCELEME:

Cin Aynası, deneme türünde birçok yazı içeriyor ve 5 ayrı bölümden oluşuyor: ‘Var Git Ölüm’, ‘Prometheus’tan Bugüne’, ‘Analardır Adam Eden Adamı’, ‘Işıkla Karanlık Arasında’ ve ‘Artistlik Yapmayan Artisttir’. Ama öncesinde bir Girizgah bölümü içeriyor ve bu bölümde yazar kitabı neden yazdığını anlatıyor. Ve diyor ki;

 ‘Kimsenin birbirine acımadığı, herkesin kolayca birbirinden nefret ettiği, birinin ötekine yardım etmeyi aklından dahi geçirmediği soğuk ve umutsuz bir dünya’da yaşıyoruz. Yalnızlıktan korktuğumuz ama sürekli yalnız kalmaya çalıştığımız, yalnızlığımızın yetmediği ve bitmediği bir çağdayız. (...)

 Galeano’dan ilham alırsam; birlikte kurtulmak için ve yeniden buluşabilmeyi ümit ettiğim için yazıyorum. Kederlerimi, iç sıkıntılarımı ve başkalarında da fark ettiğim acıları anlatmak için yazıyorum. Kendime acı vereni açıklamak, içimde büyüyen sevinci ve coşkuyu da hemen paylaşmak için yazıyorum.

Sokaktan duyduğum cümleleri ‘cesaret ve kehanetle bezeyip yeniden asıl sahiplerine gönderdiğimde’ onlardan gelecek işaretin merakıyla yazıyorum. (…)

Geçmişe ilişkim özlemden daha çok bir keder. Yapabileceklerimiz varken yapamadıklarımızdan dolayı içimden atamadığım suçluluk duygusu ve keder. ‘en azından yazdım işte!’ demek için yazıyorum”

Ercan Kesal kitapta yazılarını bir sohbet havasında, samimi ve sıcak bir dille aktarıyor bizlere. Kimi yazılar yazarın çocukluk, tıp öğrenciliği, hekimlik yıllarına, sinema tecrübelerine ait anılar içeriyor. Yazıların diğer kısmı ve aslında ana tema da ülkenin yakın tarihine ait siyasal olaylar, katliamlar, işkenceler, acılar, sürgünler ve haksızlıklar. 1915 olayları, Dersim, 3 Fidan, Maraş, 80 Darbesi, Madımak Oteli, Roboski, Gezi… Biraz kızgın, biraz kırgın ama yine de umutlu… Boğazınız düğüm düğüm okuyorsunuz kimi yazıları.

Yazarın da dediği gibi “Kederli ve yine de ümitli."


KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 "...Bazen intiharın eşiğindeki birini dikkatle dinleyip ona yol gösterirsin ki bu hekimlik sanatıdır; bazen başka bir hayatın mümkün olduğu rüyasını yaşadığın bir alanı terk etmezsin ki bu direnme sanatıdır; bazen de geçip giden bir zaman parçasını kamerayla mühürleyip kaydedersin ki bu da herhalde sinema sanatıdır. Hepsi ' yaşama sanatının' parçası, tamamlayanı ve ona dairdir. Aslolan hayattır!”

 

“Hayat, tam olarak sizin ona verdiğiniz değerdir. Ne kadar yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız önemlidir.”

 

“Anılar belleğimizin bekçileridir, kalbimizi temizlerler."

 

"...Söz söylemenin bedelinin ağır ödendiği bir coğrafya burası..."

 

"Kıyamet koptu da henüz biz mi fark etmedik acaba? Çocukların bir eşya, bir çanta, bir paket gibi çalındığı yeryüzü bize cehennem değilse nedir?"


23 Ağustos 2022 Salı

KAFES


 










KÜNYE

Kitap Adı: Kafes

Yazarı: Josh Malerman

Basım: İthaki Yayınları

Sayfa: 336

Tür: Roman, Korku-Gerilim


İNCELEME:

Kafes, hem anlatımıyla hem konusuyla çok başarılı bir distopik gerilim romanı. Kitap aynı isimle sinemaya da uyarlandı ancak kitabın gerilim yaratma ve tasvirler konusunda çok daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Ben romanı e-kitap şeklinde yıllar önce okudum. Arkasından “Malorie: Bir Kafes Romanı” ismiyle devam niteliği taşıyan bir roman daha yayınlandı.

Hangi duyu organınızı kullanamamak en zoru olurdu sizin için, hiç düşündünüz mü? Benim cevabım görme duyusu olurdu. Kitapta da insanların gözlerini kullanmadan verdikleri yaşam savaşını okuyoruz.

"Dışarıda bir şey var. Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor."

Kitap 5 yıl öncesi ve şimdiki zaman arasında geçişlerle ilerleyerek bize hikâyeyi veriyor. Malorie ve kız kardeşi Shannon birlikte yaşarlar. Televizyonlar bir anda bir felaketten bahseder, insanlar cinnet geçirip ölmeye başlarlar. Dışarda yaratıklar vardır ve onlara bir an bile bakarsanız deliriyor, kendinize zarar vererek intihar ediyorsunuz. Hemen evlerin camlarını battaniyeler ile örterler ve artık gözbağları olmadan sokağa çıkamazlar. Malorie kız kardeşi ile güvenli bir yer olduğu bilgisi alır ancak tam bu sırada Shannon bu deliliğin pençesine düşer ve ölür. Malorie hamiledir ve hazırlıksız yolculuk çok risklidir.

5 yıl boyunca nehir kenarındaki bir evde, iki çocuğu ile hayatta kalmayı başaran Malorie, bu süre zarfında ‘Kız’ ve ‘Oğlan’ı yolculuğa hazırlar ve onları işitme duyularını geliştirecek şekilde eğitir. Malorie beş yıldır çocuklarıyla birlikte güvende olacağı o yere varmanın hayallerini kurmuş ve bütün bu süreyi bunun için gerekli hazırlıkları yaparak geçirmiştir. Bir gün bir sandal ile gözleri bağlı şekilde nehir boyunca yolculuğa çıkarlar. Çocuklar annelerine işitme duyularını kullanarak rehber olurlar. Ancak bir anlık bir hata ölümleri ile sonuçlanabilir. Gözbağları takılı halde kürek çekerek ve sadece işitme duyularına güvenerek bu tehlikeli yolculuğu sonlandırabilecekler midir?

“Gözlerini sakın açma !”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

"Sakın dinlemekten vazgeçme. "

“Bir insanı kazanmak zaman meselesi, kaybetmek ise an meselesidir.”

“İnsanoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir.”

"Denemeden vazgeçemeyiz. "

“Yeni dünyada, gözlerinizi açmaya karar verdiğiniz anla gözlerinizi gerçekten açtığınız an arasında geçen süre son derece korku vericiydi.”