1 Ağustos 2024 Perşembe

ŞİZOFREN

 










KÜNYE

Kitap Adı: Şizofren

Yazarı: Emre Timur

Basım: Az Yayıncılık– 5.Basım- 2020

Sayfa: 248

Tür: Roman, Psikoloji, Felsefe


İNCELEME:

Emre Timur dan okuduğum 7.kitap Şizofren. "bir şizofrenin akıl almaz hayat hikâyesi"

1958 de doğarken annesini kaybeder isimsiz anlatıcımız. Ayna yapıp satan baba ise daha 8 yaşındayken büyük bir travma yaşatır. Başına sıkmış babanın aksiyle aynada yüzleşen çocuğun aynalar yoldaşı olur. Herkesin tam olarak istemediği ama kıyamadığı çocuk amcası tarafından yetimhaneye verilir. Yalnızlık, bir başınalık. Kütüphane en büyük dostu olur. Sürekli okur. Karar verir ve yapar. İçindeki anlamsızlığı anlamak için Psikolog olur.

Darbe öncesi, siyasi kutuplaşmaların arşa çıktığı bir dönem. Üniversitede Müjgan’ı görür aşık olur. Ona ulaşmak için arkadaşı devrimci lider Müjdat ile tanışır. Üçlü ev arkadaşı olur. ‘Fert’ diyen Psikolog, ‘cemiyet’ diyen Müjdat, ‘var mıyız?’ diye soran Müjgan. Derin sohbetler. Ancak gün gelir Psikolog itildiğini hisseder, içine şüphe düşer. Sesler… Aynalar ayrı gölgeler ayrı. Aynalar nefret, ölüm buyurur; gölgeler saklan, kaç der. Şüphe gerçekliği olur ve ihanetle tanışır. Aynaları dinler. Cinayete teşebbüs.

Devrimcilerin liderinin canına kast eden olsa olsa Anarşisttir. Akıl almaz işkencelerle dolu hapishane hücresinden doğru akıl hastanesine. Tanı konur. Paranoid Şizofreni. Yine bir ‘öteki’ oluvermiştir. Ölümden daha çok hayattan korkan, cinneti, korkuyu, hasreti, yalnızlığı yaşayan delilerin arasında, deliliğe direnir. Türkiye’de akıl hastalıklarının ilaç tedavisinin yayılmaya başladığı yıllar… Olur olmadık ilaçlamalar, aç-susuz muameleler, işkenceler, EKT, lobotomi… O dönemlerde akıl hastanelerinin iç yüzü.

Kaçışlar, girişler, taburcu iken darbe, tımarhanede kalakalışlar… Darbe tutuklularının da tımarhaneye doldurulması, aynı muamelelere maruz kalmaları.

Onbaşı (hastabakıcı) Pertev, kendini Nietzsche sanan ve onun lügatından konuşan hasta Nietzsche, mavi gözlü başhekim yardımcısı… Sohbetler ve sorgulamalar; “Bütün bunların anlamı nedir?” Şizofrenin aklında Müjgan.

Bir şizofrenin ağzından hayatta ve tımarhanede bir varoluş mücadelesi. Dostların tek tek kaybı, düşmek, kalkmak, çırpınmak ve hayata yeniden başlamak.

Yıl 2018. Bir seminer ve Türk Şizofreni Derneği başkanı konuşma yapıyor. Kim dersiniz? Geçmiş süreçlerin tecrübesi, eleştirisi, derinlikli bir konuşma. Peki ya sonra? Acı sürprizler!

Bu hayatta rüzgara karşı duran kelebek misin yoksa boyun eğip sürüklenen yaprak mı?

Yoğun bir psikolojik araştırma ve incelemenin ürünü olduğunu anlatımdan anladığımız gibi yaşanmış birçok öyküden ilham alınarak hazırlandığını da belirtiyor yazar. Farklı yazar-düşünürlerden alıntılar ve kendi şiirleriyle besleyerek, yine okuyucuyu düşündüren, sorgulamalara iten felsefe tarafı ağır basan başarılı bir roman. Tavsiye ederim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Günah, eylemlerin neticesine göre midir, niyete göre mi?"

 

"Her aidiyet bir öteki yaratır!"

 

“Dünyanın bu sömürü çağında, tarih boyunca görülmedik miktarda emiyor güçlü güçsüzü. Dünyaya on ekmek düşüyor gökten. Bu ekmeklerin dokuzu bir kişiye, biri de kalan dokuz kişiye pay ediliyor. Kendi eli altında çok nimeti bulunan, düşküne, miskine infak edeceğine, bir de onların bir kuru hasırına göz dikiyor. İnsan fıtraten bencil... İnsan fıtraten hırsız. İnsan fıtraten kibirli, hodbin ve dünyayı sahiplenici...”

 

“Aşk, olunan, insan ise doğulan bir şey değildi. Aşka maruz kalınır, insan inşa edilirdi.”

 

“Dünyada insan sayısı kadar dünya var. Kimse kimseyle aynı dünyada yaşamıyor. İçeridekiler dışarıdakilerden az daha dayanıksız hepsi bu... Dayanamayanları içeri alıyorlar işte...”

 

“Bizleri delirten, çıldırtan şeyler başımıza gelenlerin kendisi mi yoksa onlara verdiğimiz anlamlar mı?...O acele anlamları şuurun kendisi mi veriyor, yoksa bu anlamlar vakaların kendisinde mi var?”

 

“Eksiz yaratılışımızda tamlığı aramak ve kendimizi kandırmak... Hep, bir ötekine muhtaç ama ötekini de ezici, köleleştirici ve ötekileştirici tutumlarımız (...) Doğanın kendisine ait olmayana saldırısı gibi, toplum da abanır kendi gibi olmayanlara.”

 

"Bir toplumun gelişmişliğini ispat eden şey, ötekine yaptığı muamelede gizlidir!"

 

"Ne zaman sona ereceğini bildiğimiz acılar, acıtıcılığını yitirir, çünkü teselli kazanır. Belirsiz bitimler en kötüsüdür."

 

“hayatımızda zaten sahip oluğumuz ya da zaten sahip olmadığımız şeyleri oldukça zor farkederiz. Aslında etmeyiz (…) Hayatımızda bir şey değişmeden öylece değişikliksiz sürüp devam etse görmeyiz bir şey. Bir nevi körlüktür bu.”

 

“İnsanların hayatları da atomlar gibi; ufacık birkaç nokta dışında çoğunluğu boşluk, çoğunluğu hiçlik.”

 

“Hatırlayarak hayatta kalır, vazgeçerek devam ederiz!”

 

“Şu dünyaya gelmiş, insan bedeniyle doğmuş bir kişinin, delirmemesi bir mucizedir! Var olduğunu anlamış, yaşamın farkına varmış bir kişinin, aklına sahip çıkması yegâne ödevidir. Çünkü farkındalık, beraberinde deliliği de getirir.”

 

“En büyük cinayet, ümidi öldürmek...”

 

“Hiçbir zaman rüzgârda sürüklenme, uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, yürüyemiyorsan sürün ama kendin git. İşte "hayır " demek budur!”

 

“Bu kadar karanlık bir gökyüzü altında aydınlık insan bulmak mümkün müydü? Dünya kötü müydü? Yaşanılası mıydı?”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder