KÜNYE
Kitap Adı:
Damızlık Kızın Öyküsü
Yazarı: Margaret
Atwood
Basım: Doğan
Kitap–35.Basım-2020
Sayfa: 392
Tür: Roman,
Distopya
KİTABIN KONUSU
Bir
sabah güne uyandığınızda bir darbe olduğunu ve totaliter bir sistemin başa
geçip kadınların sahip olduğu tüm hakların ellerinden alındığını hayal edin? Çalışmak
yasak, para ve mal sahibi olmak yasak, sohbet etmek, eğlenmek, hissetmek, zevk
almak yasak. İsteme, tercih etme hakkınız yok. Tüm özgürlüklerinize el
konulmuş. Artık sadece doğurgansanız varsınız. Bir isminiz bile yok. Tüyler ürpertici
değil mi? İşte yazar feminist distopya olarak nitelendirilen bu eserinde tam da bu ürkütücü senaryoyu kurguluyor.
Hikâye
liberal demokrasi ile yönetilen Amerikan hükümetine yapılan darbe ile başlıyor.
Bir Hristiyan mezhebine bağlı olan ve İncil’de geçen Tekvin suresinden ilhamla
kendilerine ‘Yakup’un Oğulları’ diyen Gilead örgütü, yönetimi ele geçirir ve
yönetim şeklini teokratik, dini bir diktatörlüğe çevirir. Yeni kurulan düzende
kadının hiçbir varlığı yoktur.
Yönetime
gelenlerin uyguladığı kimyasal saldırılar, radyasyon ve yoğun çevre kirliliği
nedeniyle doğurganlık durma noktasına gelir, nüfus azalır. Ve tüm totaliter
yönetimlerde, dikta rejimlerinde olduğu gibi yönetim değerli şeyleri tekeline
alır: Doğurgan kadınları… Kendilerine Damızlık Kız adı verilir.
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi
bu.”
Gilead
rejimi tarafından kadınlar başta olmak üzere toplum korkunç bir hiyerarşik
düzene sokulur. Tabi ki erkekler bu hiyerarşinin en tepesinde olmakla birlikte
onlar arasında da bir kast sistemi oluşur. Kadının sahip olma, tercih etme,
isteme hakkı yoktur. Kadınların artık adı yoktur, bulunduğu sınıfa göre
adlandırılır ve o sınıfın renklerini taşıyan genel giysileri giyebilirler.
Kadın eski sosyal statüsünü, işini, evini, parasını, malını, ailesini, eşini,
çocuğunu; her şeyini yitirir. Kadının kimliği tamamen yok edilir.
Erkeklerin
hiyerarşideki sınıflandırılmaları şöyledir:
1-
Komutanlar:
En üstte yer alan ve en fazla ayrıcalığa sahip olanlardır.
2-
Muhafızlar:
Polislerin yürüttüğü işleri yürütürler.
3-
Melekler:
Gilead rejimi için çalışan askerlerdir.
4-
Gözler:
Gizli polislerdir.
5-
Fakir
erkekler.
Kadınlar arasındaki
sınıflandırma ise şu şekildedir:
1-
Eşler:
Kadınlar içindeki ayrıcalıklı sınıftır. Komutan eşleridir. Mavi renk giysi
giyerler.
2-
Teyzeler:
Damızlık kızların eğitilmesi ile görevli kısır kadınlardır. Kahverengi renk
giyerler.
3-
Marthalar:
Doğurma yeteneği olmayan, hizmetçi kadınlardır. Yeşil renk giyerler.
4-
Damızlıklar:
Sağlıklı ve doğurgan kadınlardır. Kırmızı renk bir giysi giyerler ve kanat ismi
verilen beyaz bir başlık takarlar.
5-
Ekonokadınlar:
Alt sınıf erkeklerin kadınlarıdır. Ev işlerini ve çocuk doğurma görevini yerine
getirirler. Çizgili desenli giysi giyerler.
6-
Kolonilere
gönderilen kadınlar: Yaşlı, kısır ve asi kadınlar. Ağır işlerde ve kimyasal
atık temizleme tesislerinde çalıştırılarak yavaşça ölürler.
7-
Fahişeler
(Jezebel): Komutanların yasa dışı partilerinde onları eğlendirirler.
Hikâyeyi
bir damızlık kız olan ‘Fredinki’nin ağzından dinliyoruz. Evet damızlık kızların
ismi yok. Sahipleri olan komutanların isimlerinin sonuna eklenen iyelik eki ile
isim buluyorlar (Fred+inki). Fredinki hikâyeyi şimdiki zaman ve geçmiş zaman
arasında gidip gelerek anlatıyor.
Hikâyenin
ürkütücü yanlarından biri ise; bir sınıf kadının (Teyzeler) sırf bu yönetimde
toplu iğne kadar güç elde edebilmek adına kendi hemcinslerine yaptıkları zulüm.
Bu korkunç idareyi normalleştirme çabaları. Ve bir diğer yanı; olup biten her
şeyin çok kolay kanıksanmış görünmesidir.
Distopyalar
genelde her şey olup bittikten, şu anki yaşam tarzı ile bağlar tamamen
koptuktan sonraki uzak bir gelecekte anlatılır. Bu romanın etkileyiciliğini
arttıran ise tam da dönüşüm zamanını aktarıyor olması bence. Ve içinde
yaşadığımız dönemde yaşananlar ile kıyasladığımızda çok da distopik görünmemesi
belki de.
Yayınevinin
kitap arka kapak yazısında belirttiği gibi; (…) Damızlık Kızın Öyküsü, bütün
distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız
gerçeğin ta kendisini dile getiriyor.
Elimizdeki
özgürlüğün kıymetini bilmek ve haklarımız uğruna gereken mücadele ruhunu
kaybetmemek dileğiyle…
KİTAPTAN ALINTILAR
"Doğanın
sonradan aklına düşen bir fikir, insanlığın kaderinde ikincil oyuncular değil
kadınlar."
“Tanrım (…) Keşke amacının ne olduğunu
bilsem. Ama ne olursa olsun, buna dayanmam için yardım et bana, lütfen. Senin
işin olmasa bile; orada, dışarıda olup bitenlerin senin istediğin bir şey
olduğuna bir an için bile inanmıyorum
(…) Şimdi
sıra bağışlamada. Şimdi beni bağışlamakla uğraşma. Daha önemli şeyler var.
Örneğin: Diğerlerini koru, eğer güvenlikteyseler. Çok fazla acı çekmelerine
izin verme. Ölmeleri gerekiyorsa, ölümleri çabuk olsun. Onlar için bir cennet
bile sağlayabilirsin. Cennet için sana ihtiyacımız var. Cehennemi kendi başımıza
da yapabiliyoruz.”
“Gazetelere konu olmayan insanlarız
biz. Baskı kenarlarındaki beyaz boş alanlarda yaşıyorduk. Bu bize daha çok
özgürlük veriyordu. Öyküler arasındaki boşluklarda yaşardık. İşte, yaptıkları
şeylerden biri bu. Seni öldürmeye zorluyorlar, kendi içinde.”
“Hiçbir
şey bir anda değişmez. Derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan
haşlanarak ölürsünüz.”
“erkekler kadınların onlara güleceğinden korkar, kadınlar ise erkeklerin onları öldüreceğinden.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder