13 Mayıs 2023 Cumartesi

MARTIN EDEN


 










KÜNYE

Kitap Adı: Martin Eden

Yazarı: Jack London

Basım: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 18.Basım- 2020

Sayfa: 517

Tür: Roman


İNCELEME:

Yarı otobiyografik bir roman olan Martin Eden, yazarı Jack London’ın hayatından büyük izler taşıyor. Bir aşk hikayesi olarak başlasa da aslında 20.yüzyıl başlarındaki sosyal ve ideolojik meseleleri merkezine alan, sınıflar arasındaki farkları gözler önüne seren, statü ve servet sahibi olmanın toplumdaki en önemli değer yargısı olmasına eleştiri getiren dolu dolu bir roman. Ve bir insanın güçlü bir motivasyonla her şeyi başarabileceğini de ortaya koyuyor.

Martin Eden 20li yaşlarında işçi sınıfından bir denizcidir. Ablası Gertrude, eniştesi ve çocukları ile aynı evde yaşar, pek hoş muamele görmez. Geçimini arada çıktığı deniz seferlerinden kazanır. Bir gün limanda yaşanan bir kavgada koruduğu Arthur sayesinde burjuvazi ile tanışacaktır. Arthur tarafından Morse ailesinin evinde yemeğe davet edilir. Bu yemek hayatını değiştirecektir.

Arthur’un kardeşi Ruth ile tanışır ve genç kıza aşık olur. Ruth edebiyat öğrencisidir. Martin ise eline geçeni okuyabilen bir okuyucudur. Ortak okudukları bir kitap üzerinden başlayan sohbet ikiliyi yakınlaştırır. Bu entelektüel aile Martin’i büyüler. Kendi sosyal sınıfı ile bir karşılaştırma yapar ve kendini geliştirmesi gerektiğine karar verir. Ruth’u etkilemelidir. Ruth’dan destek ister. Ruth onun gelişimine yardım etmeyi kabul eder.

Martin çok çalışır. Günde sadece 5 saat uyur ve kalan zamanında sürekli kitap okur. Eğitim açığını kapatmalıdır. Zaman geçtikçe bu delikanlı genç kızı etkilemeye başlar ve Ruth Martin’i idealindeki erkek modeline oturtmak için yönlendirme yapmaya başlar. Martin kültür seviyesini arttırdıkça farklı alanlardan da insanlar tanımaya başlar. Yazarlığı kafaya koyar, böylece hem statü edinecek hem de genç kızı kazanacaktır. Sürekli yazılar yazar ve dergilere gönderir ancak hiçbiri yayınlanmaz.

Açlık ve sefaletle dolu günler onu amacından yıldırmaz. Ruth bile artık ona istediği desteği vermemektedir. Ruth düzenli bir işi olsun ister ancak Martin’i hayalinden geri çeviremez. Morse ailesi Martin i kızlarına layık görmez. Önce kendi ailesi sonra Ruth genç adama sırt çevirir. Bu sırada burjuvanın aslında eğitimli ve aydın değil kalın kafalı ve yüzeysel kişiler olduğu gerçeği ile yüzleşir. Yaşadıkları nedeniyle umutsuzluğa düşen Martin hastalanır ve tam her şeyden vazgeçmeye karar verdiği sırada iyi bir dergiden kabul mektubu alır. Yazısının basılması ile peş peşe kabuller gelir. O zamana kadar ki tüm yazıları tek tek yayınlanır ve büyük bir şöhrete kavuşur Martin. Ona sırt çeviren herkes, Ruth dahil tekrar yakınlaşmaya çalışırlar. Ancak hiçbir şeyin önemi yoktur artık onun için. En büyük motivasyonu olan aşkını kaybetmiştir.

Verdiği mücadele başarıya ulaşmıştır, kültürel bir dönüşüm geçirmiştir ancak artık eski sınıfına yabancılaşmıştır. Üst sınıfın ise değer yargıları midesini bulandırır. Her iki sınıfa da uzaklaşan Martin tekrar denize dönmeye karar verir. Güney Adalar’ına gitmek üzere Mariposa Gemisine biner. Ancak hayata karşı tüm heyecanı ve isteğini kaybettiği ile yüzleşir. Ve bir karar verir.

“Ölü adam hiçbir zaman dirilmez.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer.”

 

“Nasıl olur da kitaplardan bir şey öğrenmezlerdi?”

 

“Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.”

 

"Düşünebildiklerini sanan bu düşünce fakirleri, hakikaten düşünebilen üç beş kişinin hayatını belirliyor."

 

“Ben kendi beğenimi insanlığın ortak yargılarına göre şekillendiremem. Eğer bir şeyi beğenmiyorsam beğenmiyorumdur.”

 

“Haritası ya da pusulası olmadan yabancı denizlere sürüklenmiş gemi gibiyim.”

 

"İçini acıtan şeyde zaten buydu; yaşamak."

 

“Hayat, hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi.”

 

"Kölelerden oluşan hiçbir devlet sonsuza kadar yaşayamaz.”

 

“Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşılacak bir şey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.”

 

“Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.”

 

“Dünyayı tanırken, girip çıktığı farklı ortamlarda öğrendiği önemli bir kural vardı: Bilmediğin bir oyun oynuyorsan, bı­rak önce diğer taraf hamlesini yapsın.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder