KÜNYE
Kitap Adı:
Martin Eden
Yazarı:
Jack London
Basım:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 18.Basım- 2020
Sayfa: 517
Tür: Roman
İNCELEME:
Yarı
otobiyografik bir roman olan Martin Eden, yazarı Jack London’ın hayatından
büyük izler taşıyor. Bir aşk hikayesi olarak başlasa da aslında 20.yüzyıl
başlarındaki sosyal ve ideolojik meseleleri merkezine alan, sınıflar arasındaki
farkları gözler önüne seren, statü ve servet sahibi olmanın toplumdaki en
önemli değer yargısı olmasına eleştiri getiren dolu dolu bir roman. Ve bir
insanın güçlü bir motivasyonla her şeyi başarabileceğini de ortaya koyuyor.
Martin
Eden 20li yaşlarında işçi sınıfından bir denizcidir. Ablası Gertrude, eniştesi
ve çocukları ile aynı evde yaşar, pek hoş muamele görmez. Geçimini arada çıktığı
deniz seferlerinden kazanır. Bir gün limanda yaşanan bir kavgada koruduğu
Arthur sayesinde burjuvazi ile tanışacaktır. Arthur tarafından Morse ailesinin
evinde yemeğe davet edilir. Bu yemek hayatını değiştirecektir.
Arthur’un
kardeşi Ruth ile tanışır ve genç kıza aşık olur. Ruth edebiyat öğrencisidir. Martin
ise eline geçeni okuyabilen bir okuyucudur. Ortak okudukları bir kitap
üzerinden başlayan sohbet ikiliyi yakınlaştırır. Bu entelektüel aile Martin’i
büyüler. Kendi sosyal sınıfı ile bir karşılaştırma yapar ve kendini
geliştirmesi gerektiğine karar verir. Ruth’u etkilemelidir. Ruth’dan destek
ister. Ruth onun gelişimine yardım etmeyi kabul eder.
Martin
çok çalışır. Günde sadece 5 saat uyur ve kalan zamanında sürekli kitap okur.
Eğitim açığını kapatmalıdır. Zaman geçtikçe bu delikanlı genç kızı etkilemeye
başlar ve Ruth Martin’i idealindeki erkek modeline oturtmak için yönlendirme
yapmaya başlar. Martin kültür seviyesini arttırdıkça farklı alanlardan da
insanlar tanımaya başlar. Yazarlığı kafaya koyar, böylece hem statü edinecek
hem de genç kızı kazanacaktır. Sürekli yazılar yazar ve dergilere gönderir
ancak hiçbiri yayınlanmaz.
Açlık
ve sefaletle dolu günler onu amacından yıldırmaz. Ruth bile artık ona istediği
desteği vermemektedir. Ruth düzenli bir işi olsun ister ancak Martin’i hayalinden
geri çeviremez. Morse ailesi Martin i kızlarına layık görmez. Önce kendi ailesi
sonra Ruth genç adama sırt çevirir. Bu sırada burjuvanın aslında eğitimli ve
aydın değil kalın kafalı ve yüzeysel kişiler olduğu gerçeği ile yüzleşir. Yaşadıkları
nedeniyle umutsuzluğa düşen Martin hastalanır ve tam her şeyden vazgeçmeye
karar verdiği sırada iyi bir dergiden kabul mektubu alır. Yazısının basılması
ile peş peşe kabuller gelir. O zamana kadar ki tüm yazıları tek tek yayınlanır
ve büyük bir şöhrete kavuşur Martin. Ona sırt çeviren herkes, Ruth dahil tekrar
yakınlaşmaya çalışırlar. Ancak hiçbir şeyin önemi yoktur artık onun için. En
büyük motivasyonu olan aşkını kaybetmiştir.
Verdiği
mücadele başarıya ulaşmıştır, kültürel bir dönüşüm geçirmiştir ancak artık eski
sınıfına yabancılaşmıştır. Üst sınıfın ise değer yargıları midesini bulandırır.
Her iki sınıfa da uzaklaşan Martin tekrar denize dönmeye karar verir. Güney
Adalar’ına gitmek üzere Mariposa Gemisine biner. Ancak hayata karşı tüm
heyecanı ve isteğini kaybettiği ile yüzleşir. Ve bir karar verir.
“Ölü
adam hiçbir zaman dirilmez.”
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Seni
kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya
geliyorsan yaşanmaya değer.”
“Nasıl
olur da kitaplardan bir şey öğrenmezlerdi?”
“Bir sürü
kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.”
"Düşünebildiklerini
sanan bu düşünce fakirleri, hakikaten düşünebilen üç beş kişinin hayatını
belirliyor."
“Ben kendi
beğenimi insanlığın ortak yargılarına göre şekillendiremem. Eğer bir şeyi
beğenmiyorsam beğenmiyorumdur.”
“Haritası
ya da pusulası olmadan yabancı denizlere sürüklenmiş gemi gibiyim.”
"İçini
acıtan şeyde zaten buydu; yaşamak."
“Hayat,
hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi.”
"Kölelerden
oluşan hiçbir devlet sonsuza kadar yaşayamaz.”
“Dünyanın
güçlülere ait olmasında şaşılacak bir şey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine
saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.”
“Kitaplarla,
resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları,
kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.”
“Dünyayı
tanırken, girip çıktığı farklı ortamlarda öğrendiği önemli bir kural vardı:
Bilmediğin bir oyun oynuyorsan, bırak önce diğer taraf hamlesini yapsın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder