KÜNYE
Kitap Adı:
Bin Muhteşem Güneş
Yazarı:
Khaled Hosseini
Basım: Everest
Yayınları– 52.Basım- 2024
Sayfa: 430
Tür: Roman
İNCELEME:
Bin
Muhteşem Güneş / Khaled Hosseini
Meryem
ve Leyla’nın hikayesi. Aslında bu iki kadının yaşadıkları üzerinden Afganistan’ın,
Afganistan halkının ve özellikle şeriat kuralları altında yaşam mücadelesi
veren kadının hikayesi.
Afganistan’ın
1970 li yıllarından itibaren 30 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor kitap.
İşgaller, bombalar, roketler, yıkıntılar, kaçan aileler, dağılan aileler,
kaçamayan aileler, yetimler, acılar, yoksulluk, bir hayat mücadelesi. Devrimci
yenilikçi hükümet düşürülür, Taliban artık silahlı mücahitleri ile sokaklarda
bile şeriat hükümleri uygulamaya başlar. Kadınlara neredeyse nefes almak dahi
yasaklanmıştır. Evden çıkamayan kadın, kocasının fiziki ve ruhsal şiddetiyle
her an karşı karşıya, çocuklarıyla hayatta kalmak için direnir. Ciddi bir sefalet
hakimdir.
Harami
(piç) Meryem’in önce babasıyla sınavı, annesi Nana’nın vicdan yükü derken daha
15 yaşındayken kendinden 30 yaş büyük Raşit ile evlendirilir. 6 sonuçsuz
hamilelikten sonra Raşit onu hor görmeye başlar. Küçük yaşında şiddetle de
tanışır. 30 unda yaşlısın denilip üstüne kuma getirilir.
Ve
Leyla. Modern bir aileye sahip, okulda başarılı, geleceği parlak görülen bir kızdır
Leyla. İki abisi savaşta ölür. Tarık en iyi arkadaşı, abisi ve aşkı olur. Ancak
evlerine isabet eden bir roket bu parlak geleceğe gölge düşürür. Sonrasında da Raşit’in
hain tuzağına düşer.
Ve
hayatları istemeden de olsa kesişen, önce düşman sonra yoldaş olan iki kadının yürekleri
darmadağın eden hikayesi başlar.
Yazarın
daha önce Uçurtma Avcısı kitabını boğazım düğüm düğüm okumuştum. Bin Muhteşem
Güneş’i de elimden bırakamadan soluksuz okudum. Öncelikle tüm kadınlar olmak
üzere herkesin okumasını isterim. Laikliğin, Cumhuriyetin, Atatürk
İnkılaplarının kıymetinin anlaşılması açısından ders niteliğinde, adı gibi
muhteşem ve yüreğe dokunan bir kitap. Meryem fedakarlığın, Leyla umudun adı
oldu benim için. Mutlaka okuyun.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
"Bunu
öğren, kafana iyice sok, kızım," dedi Nana. "Pusulanın hep kuzeyi
gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını
gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem."
"Çünkü
bir toplumun kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur,
Leyla. Hiç yoktur."
“Bütün bu
yılları, zihninin tenha bir köşesinde geçirmişti. Kuru, çorak bir arazide;
arzulamanın ve dövünmenin uzağında, hayallerin ve hayal kırıklıklarının
ötesinde. Orada, geleceğin hiçbir önemi yoktu. Geçmişse yalnızca tek bir dersi
içeriyordu: Sevgi, insana zarar veren bir hatadır; işbirlikçisi, yani umutsa
tehlikeli bir yanılsama. Dolayısıyla, bu iki zehirli çiçek Meryem'in zihnindeki
o kuru, kavruk arazide ne zaman sürgün vermeye yeltense, Meryem onları koparıp
attı.”
“Bir
erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez.
Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez”
“Artık
şuna inanıyordu: Bütün sevgilerini, zaten sahip oldukları çocuklara verip
tüketen anne-babaların, yeni çocuk yapmalarına izin verilmemeliydi.”
“Belki de
yüreksizlerin asıl cezası budur: gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık
yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak.”
“Sırrını
rüzgara fısıldarsan ağaçlara söylediği için suçlayamazsın.”