KÜNYE
Kitap Adı:
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Yazarı: Barış
Bıçakçı
Basım: İletişim
Yayınları– sesli kitap
Sayfa: 167
Tür: Roman
İNCELEME:
Bizim
Büyük Çaresizliğimiz / Barış Bıçakçı
Kitabın
isminden etkilenmiş, yazardan ilk kitap olarak seçmiş, çok daha etkileyici ve
dolu bir hikaye okuyacağımı düşünmüştüm. Maalesef kitap beklentimi karşılamadı.
Önce kısaca konudan bahsedeyim, sonra düşüncemi detaylandırayım.
Ender
ve Çetin ilkokul zamanlarından beri yakın dost olan, şimdilerinde 40’lara
merdiven dayamış, orta yaş bunalımları ve sorgulamalarında iki ev arkadaşı.
Fiziken pek etkileyici tipler değiller. İlişkileri fazlaca yakın ve tuhaf
bulunuyor çevrelerce. Sonra okuldan yakın arkadaşları Fikret, ailesinin kaza haberi
üzerine, cenaze işlemleri için Amerika’dan gelir, üniversitede okuyan kız kardeşi
Nihal’i, dostları Ender ve Çetin ile yaşamak üzere onlara emanet eder döner. Gencecik ve güzel Nihal bu eve bomba gibi
düşer, iki karakterin aklını başından alır. Karakterlerin içsel çatışmalarına
tanık oluruz.
Kitap
Ender’in Çetin’e hitaben anlatılarından oluşuyor. Bir Mektup, bir Anı gibi.
Konu biraz klişe, anlatım ise biraz arabesk geldi bana. Yazar edebiyat yapmak
için fazla zorlama, süslü cümleler yerleştirmiş gibiydi sanki. Özgün gelmeyen
konuyu da sevmedim. Orta yaşlı iki adamın, arkadaşlarının kardeşi ve kendilerine
emanet genç yaştaki kıza şehvet ve şefkat arasında gidip gelmeleri, bir ağabey
uyarısıyla şefkat sınırında kalmaya çalışmaları.
Ender
ile Çetin arasındaki ilişkinin yazar tarafından yer yer ‘eşcinsellikle
karıştırılmaması’ vurgusuna rağmen yoğun biseksüellik algısı yaratılarak
verilmesi samimiyetsiz geldi. İki erkek arasındaki dostluk ilişkisi için bence
de fazlaca feminen davranışlara sahiplerdi. Ki bence sorun biseksüel olmaları
değil zaten; hem öyle algısı yaratılıp hem inkâr edilmesi ve sürekli bu duruma
değinilmesi.
Bir
de neden Ender, Çetin’e hitaben yazdı? Kitap sonunda hep bir trajedi, dokunaklı
bir son bekledim. Kitabı enteresan, ilgi çekici kılacak bir son ile de
karşılaşamadım maalesef. Biraz donuk ve duyguyu aktarmakta başarılı bulmadığım bir
anlatımdı. Tek sıcak hissettiren anlar, Ankara özlemim ile Ankara sokaklarında
dolaştırması oldu. Tavsiye edeceğim bir kitap olamadı malesef. Kitabın filmi de
varmış, henüz izlemedim ama anlatım olarak daha naif ve başarılı olduğunu
okudum. İlgilenenler için bilgi olsun.
"Çaresizlik
mi diyorsunuz? Bizim en büyük çaresizliğimiz, aklımızın hala başımızda
olması."
"Dostum,
her şeyin farkında olduğun için mi yalnız ve mutsuzsun?"
“Yalnız
aklıyla hareket eden bir insan gerçek bir insan değildir. Böyle bir insan hiç
yaşamasın daha iyi! İnsan duygularıyla insandır.”
"Reşit,
ömür denen şeyin tedricen yaşanmadığını söylerdi. Gerçekten öyle, her şey birdenbire
oluyor. Küçük bir çocukken birdenbire, ilaçlarını plastik bir margarin kabında
saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun. Kendin için, çocukların için, ülken için
güzel şeyler ümit ederken, seni biçimlendiren şeyin güzel bir gelecek hayali
olduğunu düşünürken, birdenbire kaderinin, güne ayak uyduramamak, gençliğini,
geçmişini özlemek ve hızla dönen dünya tarafından hep kenara savrulmak olduğunu
görüyorsun."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder