20 Eylül 2025 Cumartesi

KIRMIZI ZAMAN

 











KÜNYE

Kitap Adı: Kırmızı Zaman

Yazarı: Mine Söğüt

Basım: Yapı Kredi Yayınları– sesli kitap

Sayfa: 222

Tür: Roman


İNCELEME:

Kırmızı Zaman / Mine Söğüt

“Bu romandaki İstanbul, efsaneler, insanlar, balıklar, kayıklar, iskeleler, saraylar, dehlizler, kesik başlar, mezarlar, hastaneler, morglar, denizkızları, cinayetler, katiller, cellatlar, deliler, yani her şey uydurmadır.

Efsanelerin yalanı abartılmış, insanların hayatına olmadık benekler atılmış, şehir baştan yaratılmıştır. Yok eğer, "Bunların hepsi gerçek, Haliç'te kırmızı bir kayık durur ve içinde Zaman Dayı yaşar, eski mezarlarda kesik cellat kafaları yatar, küçük kızlar mezar taşlarına dünyanın en güzel şiirlerini yazar, genç bir adam paramparça bir baba arar, her şeyi gören bir kambur hep susar ve İstanbul’un altında sır dolu dehlizler var," diyen biri çıkar da beni yalanlarsa, ne mutlu bana." Mine Söğüt

Bir gün kırmızı kayığı ile haliçte beliriveren mahkum Zaman Dayı,

15 yaşında aklını yitiren, meczup Halat Niyazi,

Hastalığı nedeniyle evden çıkamayan küçük yoksul kız Hüsran,

Hem Yahudi hem çingene kanı taşıyan, cellat Deligavur Leon,

Babasının ölüsünü morglar, hastaneler, mezarlıklar boyu arayan Botan,

Mezarları bekleyen sessiz bir Kambur.

Hepsinin ayrı ayrı hikayeleri, sırları. Hikayelerdeki ortak nokta; surlar ardındaki dehlizler. Dehlizlerin açıldığı bir zamanların Cellat Mezarlığı (Kesik baş mezarlığı) şimdinin Kimsesizler Mezarlığı. Hepsini ayrı ayrı izleyen ve yine yalnız kalırım endişesi ile birbirlerinden haberdar olmamalarını dileyen bir Kambur.

Mine Söğüt’ün okuduğum 4.kitabı oldu. Yazarın buhranlı, karanlık havasını, tedirgin eden üslubunu seviyordum zaten. Bu kitaba biraz daha masalsı ve büyülü bir hava da eşlik etmiş. Ayrıca her bölümün ana teması için bir kelime seçilmiş ve bu kelimeler için farklı sözlük anlamlarının verilmiş olması da ilginçti. Yazarın gerçek ve gerçeküstünü birbirine harmanlandığı bu kitabını da yine çok sevdim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Küçükken anneannem bana, sonsuz zaman algısından bahseden bir masal anlatmıştı: Çocuklar zamanı algılayamadıkları yaşlarda, tüm evrene hâkim olan o tanrısal sonsuzluğu hissedebilirlermiş. Bu onları huzurlu ve korkusuz yaparmış. Zamanı algılayamadıkları için zamanın geçişini de fark etmez ve kendilerini ölümsüz bilirlermiş.

‘Sen’ demişti, ‘Şimdi o sınırsız zaman algısının büyüsündesin; zamanın geçip gittiğini fark ettiğin an büyüyeceksin.’

Anneannemin bana korkunç bir masal anlattığını çok sonra fark ettim. Bana korkunç bir ölüm masalı anlattığını… bir gün zamanı algılamak ölümü de algılamak olacaktı.”

 

“İnsanlar sokakta gördükleri berduşların doğuştan beri öyle olduklarını sanırlar. Onların bir geçmişleri, bir anneleri, babaları, evleri, umutları olduğunu hiç akıllarına getirmezler. Onların kızı/oğlanı öptükleri, televizyonda maç seyrettikleri, akşam evlerinin zilini çaldıkları, komşularına günaydın dedikleri, bankaya girdikleri son bir gün olduğunu hiç düşünmezler. Oysa delilerin deli olmadıkları günler vardır kişisel tarihlerinde. Ve bu günler bazen çok geride bazen de hemen dündedir.”

 

"Gerçekler rüyalara saklanmayı sever."

 

“Gerçekle gerçek üstü tıpkı yin ile yang gibi iç içe geçerek birbirini tamamlayan bir bütündü. Gerçeğin içinde gerçeküstü, gerçeküstünün içinde de gerçek vardı ve birbirlerini sarıp sarmalamışlardı. O yüzden gerçeküstünün peşinden giderken gerçeğe takılıyordu insanların ayakları ve gerçeğin peşinden giderken de gerçeküstüne. Tıpkı ölümün peşinden giderken hayata, hayatın peşinden giderken ölüme takılması gibi ayakların... aklın...kaderin...”

 

“Vicdan,

Tam kalbimizin altında duran bir organ...

Vicdan, bir bebeği ilk ağlatan, bir ölüyü son terkeden...

Vicdan...”

 

“Zaman belki de Tanrı'nın ta kendisidir.”

 

“Hayat, oyuncu bir kedi

Ne zaman pıta atacağı nereden belli!

Marifet tadı alarak yaşamakta,

Bazen akıllı bazen deli.”

 

“Kader, insanın kendi hayatına hiçbir zaman gerçekten sahip olamayacağının açık tehdididir.”

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder