KÜNYE
Kitap Adı:
Palyaçonun Listesi
Yazarı: Emre
Timur
Basım: AZ
Kitap– 2.Basım- 2022
Sayfa: 212
Tür: Roman,
Varoluşçu Roman
İNCELEME:
''Hayat,
sizin ağladığınızdan çok daha hüzünlü ve sizin güldüğünüzden çok daha komik.''
Emre
Timur’dan okuduğum 5.Kitabım, yazarın ilk kitabı olan Palyaçonun Listesi oldu.
Söylemeliyim ki bir yazarın ilk kitabında görmeyi bekleyebileceğiniz
acemilikten eser yok, aynı olgunluk, o demini almış zihin efsane bir kurgu ile
yine kaleme dökmüş tüm huzursuzluğunu. Varoluşçu felsefeyi temele alan, ‘ben
kimim?’, ‘ne yapmalıyım?’, ‘yaşanmaya değer hayat nasıl olmalıdır?’ sorularını
soran ve okuyucuya da sorgulatan, yine buhranlı ve huzur kaçıran bir roman
Palyaçonun Listesi.
Ailece
yaşanan bir kaza. Sonrasında hayatının anlamsızlığını keşfeden, içinde
duyumsadığı huzursuzluğu anlamak, kocaman boşluğu doldurabilmek için içsel bir
yolculuğa çıkan bir adam. Karısını ve çocuklarını terkeden, bir yandan çalışıp
parasını çıkardığı sefil bir otel odasına kafasını sokmuş, yolu ara ara intihar
girişimleriyle buluşmuş, gittiği hastanede önce bir palyaçoluk işi bulmuş ve
hasta çocukları güldürerek kendini sorgulamaya devam eden karakterimiz Palyaço.
Kendi çocuklarını ağlatan palyaço başka çocukları mı güldürüp hayata bağlıyor
denebilir tabi. Kitabın gizemlerinden biri.
Hastaneye
bir gidişinde kimsesiz Palyaçoya bir iş teklif edilir; ilaç denemelerine kobay
olacaktır. Parası çok iyidir ancak alabilmesi için tek şart deneyler bitene
kadar hayatta kalabilmesidir. Eh intihar girişimlerine bir süre ara vermek
zorundadır. Hem kendini bulması, hayatı anlaması için bir yola çıktı ise de
yaşaması gerekmektedir değil mi?
Ve
insandan palyaçoya, palyaçodan deney faresine bir yolculuk başlar.
Bu
sırada ona yol gösteren karakterler var. İnsana ihtiyacı olan cümleler gösteren
yazı levhası olan sahaf Bilge. Aklı küçük, dev cüsseli, ölümcül hasta bir oğlu
olan ve ilaç parası için zorlu bir hayat süren Hanım Bayan. Kanser hastası karısı
hastanede rahat içinde ölebilsin diye çaresiz bekleyen Derviş Bey. Palyaço ile aralarında
geçen çok derin diyaloglar.
Çıkarılan
derslerle saman kağıdı deftere 3 maddede yazılan Palyaçonun Listesi:
1-Kendine
dönüş 2-Korkularından arın 3-Eyleme geç
Peki
bunların altını doldurabilecek mi Palyaço? İlaç kobaylığından hayatta
kalabilecek mi? Peki ya yan etkiler! Ya işlediği cinayetler, nedendi? Olaylar,
kişiler hangisi gerçek, hangisi hayaldi? Gerçek neydi? Önemli olan çıktığımız
yolculuk değil miydi? Bunlar da kitabın gizemlerinden.
Altı
çizilesi çok cümle barındırdığı gibi önemli şahsiyetlerden de birçok alıntı
mevcut. Yine aralara serpiştirilmiş sembolik olgu ve anlatımlarla zenginleşmiş
(örn:Dr.Simge Nur Fırad) Psikoloji ve felsefe sevenlere, huzurunun kaçmasından
çekinmeyenlere şiddetle önerilir.
Mukaddimeden
bir alıntıyla bitiriyorum: “şu sinekli çöplükte daha üst bir mutluluk var değil
kanaatimce; olmak için doğduğu şeyi bulan insanın vazifesi bitmiştir, ölebilir.”
Ve ben hala arıyorum.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
"Kendi
yaşamınız anlamla dolmadan kimseye anlam aşılayamaz ve hatta anlamlı hiçbir
eylem yapamazsınız."
“Gerçekler
ve acılar nasıl el eleyse, yalanlar ve korkular da öyle el eledir. Yalanlar ve
korkular... Her korkak bir yalancı, her yalancı bir korkaktır unutma!”
"Evet,
hayatı yaşamanın iki yolu vardır üç değil: ya acı içinde gerçeklerle, ya da
mutlu yalanlarla yaşarsın. Üçüncü şıklar illüzyondur."
“…
Asıl amacın gerçek olduktan sonra zaten faydalı acılar bulur seni. Aslında
genel olarak hayal kırıklığı en iyi acıdır. En kalıcı, en değiştirici, en
dönüştürücü... (…) İçinde hayal kırıklığı olan şeyden kaçma. Genelde eğitir.”
“Her
şeyi yaparken iki adet neden oluyor keyfiyetçe. Birisi, insanlara ve kendimize
söylediğimiz "normal" ve "topluma aykırı olmayan" neden,
bir de pis yanımızın, sırlı dünyamızın elinde tuttuğu asıl neden. Birincisi
zahiri, ikincisi batıni. Birincisi yalan, ikincisi gerçek.”
“Ümit
bazen en büyük işkencecidir. Ümitsizlikte bile yumuşak bir teselli vardır, bunu
bilin.”
“Doğduğumuz
andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar
değişir, ihtiyaçlar değişir, ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir, tren
istasyonu değil...”
"Şiddet...
İnsan onu ne kolay öğrenip ne zor unutuyor."
“Ancak
yüzleşecek gücümüz olan şeyleri anlarız.”
“Güçlü
olmalısın. Kime karşı? Kendine karşı... Zayıf yanlarına karşı... Güç, duygu ve
düşüncelerini yönetebilmendir. Veya ne kadar yönetebildiğindir."
“İnsan
en çok yalanı kendisine söylüyor. Ve işin ilginci, kendisini de ikna ediyor.”
“İnsanı
korkutan daima belirsizliktir. Ya da belirsizliği fark ediştir.”
“Acıyı
küçülterek erteleme yolu yoktur. O ertelendikçe büyür.”
“Kötü
duygu yoktur, kötüye kullanılan duygu vardır.”
“Depresyon, şehirli ruhsuzların icat ettiği ve geçmişi en fazla yüz elli yıl olan, ilk önce burjuvazide görülmüş, oradan halka yayılmış bir sanayi devrimi hastalığıdır. Bulaşıcıdır. Betonlar ve kalabalık şehirlerde kolay yayılır. Hissiz, şuursuz fertler üretir. Bir kere bulaşınca hayat boyu zaman zaman uğrar. Tembellik ve intihar yaratır. Fakat o bir duygu değildir. Tam tersine duygu iflasıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder