30 Aralık 2023 Cumartesi

SON ADA

 












KÜNYE

Kitap Adı: Son Ada

Yazarı: Zülfü Livaneli

Basım: İnkılap Kitabevi– 7.Basım- 2021

Sayfa: 183

Tür: Roman


İNCELEME:

Zülfü Livaneli’den Son Ada bir ütopya olarak başlayan ancak distopya olarak gelişen ve son bulan bir roman. İnsanın çıkarları uğruna ne denli kötüleşebileceğini gözler önüne seriyor.

Son Ada muazzam doğasıyla herkesin yaşama hayali kuracağı, huzurlu, anakaradan ve gözden uzak bir ada. İnsanlar barış ve dayanışma içinde yaşıyorlar. Ada geçmişte varlıklı bir adam tarafından satın alınmış ve arazi hakkı kendinde kalmak kaydıyla yakın dostlarının yerleşip ev yapmasına izin vermiş. Böylece hayat telaşesinden uzak dingin bir yaşam süren 40 hane olmuşlar. Kimi emekli olup gelmiş, kimi eski hayatından kaçıp sığınmış adaya. Kimsenin adını bilmiyoruz, herkes hane numarası ile anılıyor adada. Anlatıcı da yine bir hane sahibi.

Ancak anakarada ihtilal dönemi başa geçen devlet başkanı emekli olur ve adaya yerleşir. O andan itibaren ada için her şey değişecektir. Diktatör başkan adada da otorite kurmak ister. Medeniyet kurma bahanesiyle kendi düzenini kurmak ister. Yapmak istediklerini legal bir düzene oturtmak içinde demokrasi sağlamak bahanesiyle bir yönetim kurulu oluşturur. Tabi ki karar verme mercii yine başkan olmuştur.

Önce ağaçlardan başlanır, kesilir biçilir. Sonra adanın güzel bir koyuna yerleşip yavrulayan, ada halkıyla barış içinde yaşayan martılara savaş açılır. Güzelim koyları turizme açıp zenginlik kazanmak varken martılara hibe edecek hali yoktur başkanın. Doğa dengesini kaybetmeye başlar. Güya dengeyi sağlamak adına yapılan her müdahale sonunda adayı bir cehenneme çevirir. Bu arada sesini çıkarmaya kalkanlar mülkleri ile tehdit edilir. Başkaldıranlar ise anarşist ilan edilir.

Peki kavgayı kim kazanacak? Kötülüğe boyun eğen halk mı, direnen doğa mı?

Adanın bulunduğu ülkeye dair bir bilgi olmasa da okuduklarımız bize çok aşina geliyor. Politik mesajlarla dolu olan kitap, demokrasinin güçler ayrılığı bulunmayan, denetlenmeyen, kararın tek beyne bırakıldığı ve hukukun olmadığı yönetimlerde nasıl diktatörlüğe dönebileceğini korkutucu bir gerçek olarak önümüze seriyor. Ve bir diğer mesaj ise “Doğa ondan alınanı er ya da geç geri alacaktır” olur sanıyorum.

Kitap basıldıktan birkaç yıl sonra yaşanan Gezi Olayları üzerine kitap ‘Hayat sanatı mı taklit ediyor?’ sorusunu sorduran bir eser niteliği kazanmış. Ve Livaneli Gezi olayları sonrasındaki basımlar için,  gezide direnen gençlere selam yollamak adına roman sonuna bir epilog (final) bölümü ekliyor. Ayrıca yazarla kısa bir söyleşi bölümü de yer alıyor okuduğum yayınevi basımında.

Livaneli’den okuduğum 4.roman oldu. Romanları içinde paylaştığı güzel halk hikayelerini de çok seviyorum, aşağıda ayrıca paylaştım hatırlamak adına. Akıcı ve ders niteliğinde bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."

 

“Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk, karşı çıkmıyorduk. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!’ diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk.”

 

"Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor."

 

"Kimseyi gerçekçi olmaya çağırma. Çünkü bunalan insanların, yalan bile olsa bir umuda sığınma ihtiyaçları, gerçeği söyleyenlerden nefret etmesine yol açıyor."

 

“Halk dediğin değişken bir şeydir” dedi. “Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı…”

 

"Zulme karşı direnmeyen insan önce onurunu ve özsaygısını yitiriyordu. Yüzlerine sinsi, işbirlikçilere özgü bir ifade yerleşiyordu."

 

“Çünkü her diktatörlük, başlangıçta kendi çıkarını toplumun çıkarı gibi göstermeye dikkat eder. Kimseyi ürkütmemeye çalışır. Sonra gücü ve kendine güveni arttıkça, dişlerini "yavaşça" göstermeye başlar.”

 

"Her devrim kurban ister!"

 

HİKAYELER

 

"Peygamberi dağa doğru koşarken görenler, 'Ey İsa, aslandan mi kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O 'Hayır!' demiş. 'Kaplandan, ejderhadan mi kaçıyorsun?' diye sormuşlar. O yine 'Hayır! Ben peygamberim, aslandan kaplandan korkmam. 'Peki o zaman neden kaçıyorsun?' diye sormuşlar. 'Ahmaklardan kaçıyorum, çünkü onlarla başedemem.' demiş."

 

"... Bir masala göre zemheri soğuğunda, serçe ile yavrusu bir dala konmuş. Biraz sonra bıyıkları buz tutmuş ve gözleri soğuktan yaş içinde bir avcının yaklaştığını görmüşler. Serçe yavrusu, 'Bak anne' demiş, 'ne kadar merhametli bir adam, gözleri yaşı içinde.' Anne yavrusunu ses çıkarmaması için uyarmış, 'Sen onun gözündeki yaşa değil, elindeki kana bak!' demiş. "


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder