KÜNYE
Kitap Adı:
Tereddüt – Platon’un Mağarasındaki Yasak Ağaç
Yazarı: Emre
Timur
Basım: AZ
Kitap– 1.Basım- 2023
Sayfa: 71
Tür: Novella
İNCELEME:
Teredüt,
Emre Timur’dan okuduğum 3.kitap ancak kendisinin de yayınlamış olduğu ilk
novella. İlk tanışmam felsefe türüyle ikincisi ise bir romanı ile olmuştu.
Kalemini sevdiğim yazar su gibi akan bu novellasında yine okuyucusunu
sorgulamalara itiyor. Bir de diyor ki: “Çöp kutularına fersude inkarlarımızı teptikten
sonra, ıstırapla dolu ama gerçek bir oluş, gerçek bir varoluş yaşayalım istedim.
Gerçeklerin kanattığı beynime suç ortağı bulmaktı niyetim. Buldum.” Ben de suç
ortağı olarak başlıyorum yorumuma.
Ama
öncelikle bilmeyenler için kitabın kapağındaki ‘Platon’un Mağara Alegorisi’ nden
kısaca bahsedeyim. Bir mağarada sadece karşılarındaki duvarı görebilecek
şekilde doğuştan zincirli olan 3 adam, sadece bu duvara mağara girişinden
yansıyan gölgeleri bilirler. Tek gerçeklikleri budur. Bir gün içlerinden biri
kaçmayı başarır ve gerçek dünyayı görür. Gelip diğer iki adama anlatır ancak asla inandıramaz. Artık metaforları anlamak
için Google’a bir danışın derim.
Kahramanımız
isimsiz, evli, dört çocuklu bir Hayat Bilgisi öğretmeni. Severek evlenmemiş,
gönülden baba olmamış. 3.evladı, kızı çok hasta, ameliyatı çok para. Öğretmenin
maddi imkanı yok. Fakirlik karısı ile arasını iyice açmış. Karısı son
münakaşada çok ağır konuşur, öğretmenin onuruna dokunur. Çıkar evden belki
düşünmek, belki unutmak için. Kendini bir kıyıdan diğerine 8-9 tur inmeyeceği
bir vapura atar.
Yine
öğretmen gibi vapurdan inmeden turlayan bir sarhoş yanaşır yanına. Başlar
derdini anlatmaya. Yeni memuriyetten emekli olmuş, parası olan ancak onu
aldatan karısını öldürmeye cesareti olmayan, efkardan içen bir sarhoştur.
Öğretmene lazım olan para sarhoşta, sarhoşa lazım olan cesaret öğretmende.
Teklif sarhoştan gelir ancak öğretmen tereddütlüdür. Öğretmendir sonuçta
yakışır mı? Nasıl katil olur? Ya hasta kızı? Peki kızına şifa olamayan baba mı
olur?
Anlaşma
yapılır, sarhoş öğretmene parasını ve silahını verir, adresine götürür. Gerisi kolaydır.
Kolay mıdır? Sarhoşun karısını gören öğretmen karar değiştirir. İşte buradan
sonra yine sorgulamalar, tereddütler, alınan kararlar, kurulan tezgahlar,
görmezden gelinen değerler, o kararlara örülen kılıflar. Sonrasında daha uygulanırken
değiştirilen kararlar, düşünmeden karartılabilen hayatlar, sonra yine o
kararlara örülen kılıflar.
E
be öğretmen, Allah seni bildiği gibi yapsın dedim. Malum hepimizde var olan o
değer yargıları. Bir yanda toplumun dayattığı kurallar. Bir yanda yaşanmak
istenen bir hayat. Bir yanda mağara duvarındaki gölgeler bir yanda gerçek
dünya. Benim kızgınlığım dürüstçe kabullenmemeye, ikiyüzlülüğe. Bu da
insanoğlunun gerçeği sanırım.
An
geliyor öğretmen bandı geri sarıp düşünüyor ve birden bir ışık yanıyor.
Bulmacanın parçaları dağılıp bambaşka şekilde tekrar birleşiyor. Doğruyu,
onurluyu, etiği sorgularken bir anda karşımıza bir ‘gerçek’ çıkıveriyor. Bu
gerçek içimize hem bir parça su serpiyor hem de bu mümkün olabilir mi
dedirtiyor. Bu sefer tereddütü yaşayan okuyucu oluyor.
Çok
severek bir çırpıda okudum. Diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum.
2024 varoluşçu romanlarla geçecek. Size de tavsiye ederim. Keyifli okumalarınız
olsun.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Hiçbir
anne baba evladının mutluluğunu istemez. Aidiyetini ister; ananeye, töreye,
devlete, sürüye. Mutluluğunu istemediğim evladı yapmak istemiyorum artık.”
“Ama
ölüm çok şeyi hallediyor şu hayatta... Değil mi?”
“İnsanlar
kayıtsız. İnsanlar toz gri... Kimsenin ümidi yok. Neşesi... Herkes kendi ölüm
sırasını bekliyor işte koşuşturarak."
“Duygu…
Çok kıymetli şey (…) Duygu yoksa yaşamak, sevişmek, savaşmak da yok. Ve ilham
da yok. Ve yoz.”
"Ah
bu yalanlarımız... Oynamaklarımız, ikiyüzlü mazlumiyetimiz. Onu görmemeyi uma
uma, onsuz kalış ağıtı yakmak.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder