29 Eylül 2023 Cuma

PERDELERİ KAPATMA ANNE

 










KÜNYE

Kitap Adı: Perdeleri Kapatma Anne

Yazarı: Ülkü Yağmur Ural

Basım: Dorlion Yayınları – 1.Basım- 2023

Sayfa: 169

Tür: Roman


İNCELEME:

“Yaşadığımız coğrafyada kadın olmak zor, sancılı. Zira kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapılan toplumların belki de ilk ‘öteki‘ sidir kadın. Yok sayılan, sadece fikri değil, varlığı değersiz görülen, üzerinden pazarlıklar yapılan, alınan, satılan, verilen, öldürülen...” (yazar-Önsöz)

Ne acı ki günümüzde bile eğitim hakkı tanınmayan ya da bu bir lüks gibi görülen pek çok kız çocuğu var. Çoğu zaman kendi ayakları üzerinde durmasına izin verilmeyen, görevi evde oturup temizlik yapmak, yemek yapmak ve çocuk bakmak olarak adledilen, oldu ki meslek sahibi oldu yükselmesine izin verilmeyen, hayatın birçok alanında hep mücadele içinde olmak zorunda kalan kadın. Fikrinin yanında birçok kere varlığı da değersizleştirilen kadın. Sosyal hayatı, hobileri, arkadaşları, giydikleri, içtikleri, nerde ne zaman yürüdüğü ile ilgili herkesin beyanat verdiği kadın. Haksızlığa uğrayan, psikolojik şiddete ya da daha fenası fiziksel şiddete uğrayan ama bir nedenle susmak durumunda kalan kadın. Ve sonunda en vahimi yaşam hakkı elinden alınan, cinayete kurban giden kadın.

"Bir kadın öldürülünce, kaç kadın ölür? Bu travmayı yaşayan aileler nasıl etkilenir?"

Yazar gerçek bir olaydan yola çıkarak kaleme aldığı bu romanda kadına yönelik şiddet ve bir kadın cinayetini dört kadın üzerinden anlatıyor. Tülay, Ayşegül, Gülay ve Güz.

Gülay güzel, hayat dolu, evli ve bir kız çocuğu annesi. Yetiştirdiği öğrencilerine saygıyı, sevgiyi, hayata nasıl hazırlanmaları gerektiğini ve kendilerini haksızlıklara karşı nasıl koruyacaklarını anlatan bir öğretmen. Ancak kendini eşi Adnan’ın şiddetinden, onur kırıcı davranışlarından koruyamıyor. Sevenleri duruma karşı tedirgin olup onu uyarsa da bahaneler her zaman aynı: ‘O aslında böyle biri değil’, ‘Bana söz verdi, yapmayacak’, ‘Biz konuştuk, çok pişman, değişeceğini söyledi’. Oysa “İnsanların değişeceğini sanmak büyük bir yanılgıdan ibaretti.” Ve sonunda hazin son onu da buluyor. Eşi, kızları Güz’ün gözleri önünde önce Gülay’ı öldürüyor sonra intihar ediyor.

Güz bu travma ile büyüyor ve o gün yaşadıklarını kimse ile paylaşamıyor. Ta ki bir gün Ayşegül’e destek olacak gücü kendinde bulamayınca hayatını değiştirmeye karar veriyor.

Ayşegül başarılı bir öğretim görevlisi. Ancak o da eşinin gittikçe artan baskıları ile bunalmış halde yaşamına devam etmekte. Ta ki sözlü şiddet bir gün fiziksel şiddete evrilene kadar. Ve sorgulamalar başlar. İnsan teyzesinin kaderini miras alabilir mi?

Tülay ise kardeşinin cenazesini katilinin yanına defnetmek zorunda bırakılmış, yaşadığı acıyı geriye itip yeğeni Güz’e sahip çıkmış, ancak yaşadığı travma nedeniyle bir zaman sonra beyni tüm hatıraları yavaş yavaş zihninden silmeyi seçmiş bir anne.

Oldukça akıcı ve etkileyici bir anlatım. Ülkemizin maalesef ki kanayan yarasına parmak basan ve bu konuda farkındalık oluşturma yönünde başarılı olacağına inandığım romanı okumanızı tavsiye ederim.

 

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Özgürlüğün ve umudun olmadığı “er” meydanında ölümün siyahı, karabasan gibi üstümüze çökerken, kadınlar reva görülene kader deyip geçmişiz.”

 

“Makul sanrılar var zihnimde. Bir kadın kendini de doğurabilmeli. Doğumun eşiğindeyim”

 

“Bir insanın geçmişi silinirse geriye ne kalır ki?”

 

“Ölümün adeti mi olur? Kanıksanmış, doğruluğu sorgulanmamış, bizden öncekiler öyle yaptığı için bize de dayatılan ne çok şey vardı. Acı çekerken bile, toplumun belirlediği ritüellere uymak zorundaydık.”

28 Eylül 2023 Perşembe

GENÇ BİR DOKTORUN ANILARI

 



KÜNYE

Kitap Adı: Genç Bir Doktorun Anıları

Yazarı: Mihail Bulgakov

Basım: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları– 22.Basım- 2022

Sayfa: 157

Tür: Dünya Klasikleri, Hikaye


İNCELEME:

Rus yazar Mihail Bulgakov’un 1925-1927 yılları arasında Tıp İşçisi Dergisi’nde yayınlanan öykülerinden derlenen Genç Bir Doktorun Anıları, isminden de anlaşılacağı üzere yeni mezun bir doktorun meslek anılarını anlatan akıcı bir kitap.

Bolşevik devrimi zamanı Rusya’sı... Dr. Bomgard 24 yaşında Moskova Üniversitesi Tıp Fakültesinden başarı ile mezun olmuş genç bir doktordur. Karakışın, zorlu tipilerin başgösterdiği bir mevsimde Gorelovo isimli ücra bir taşra kasabasına atanır. Şehirde çoktan unutulmuş geleneklere ve batıl inançlara körü körüne sarılmış taşra halkına modern tıp ilkelerini anlatmak ve kabul ettirmek konusunda bir mücadeleye girişecektir.

Genç doktorun tüm bilgisi teoriye dayanmaktadır, pratik bilgisi stajda gözlemlediği birkaç vakadan öteye gitmez. Tecrübesizliği üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır. Ya başarısız olursa? Bu korkuyla sürekli okur araştırır? Kaygısını kimseye belli etmez, dışardan oldukça güvenli bir imaj çizer. Ancak her gelen vaka ile korkuları, endişeleri okuyucuya içsel sorgulamalar şeklinde yansıtılır.

Tecrübesiz doktorumuzun gelmesinden çok korktuğu vakalar vardır. Örneğin boğulmuş fıtık ve ters gebelik gelmesinden çok tedirgindir. Ancak zaman geçtikçe, tecrübe edindikçe, okudukça, uyguladıkça ters doğum dahil birçok vakanın üstesinden gelir. Birkaç başarısız deneyim yaşasa da halkın saygısını kazanan başarılı bir doktor olur sonunda.

Zor doğumlar, bacak ampütasyon cerrahisi, donma vakaları, difteri ve frengi ile mücadeleyle geçen iki yılın sonunda kazandığı tecrübe ile şehre tayini çıkar.

Şehirde çalıştığı dönemde bir mektup alır. Yapılan yanlış uygulamalarla morfin bağımlısı olmuş eski bir meslektaşından bir yardım çağrısıdır. Biz süreci talihsiz doktorun tuttuğu günlükten okurken, Bomgard mesleki tecrübesine yeni bilgiler katacaktır.

Aslında Tıp Fakültesi mezunu olan Bulgakov, belli ki kendi mesleki bilgilerini de kullanarak ilgi çekici ve gerçekçi bir eser ortaya koymuş. Adeta okuyucu Dr.Bomgard ile endişeleniyor, korkuyor, panikliyor, uykusuz gecelerin yorgunluğunu ve kar fırtınalarının soğuğunu hissediyor. Özellikle sağlık alanlarına ilgililer daha çok sevecektir. Ancak doktorluk mesleğinin zorluklarını anlayabilmek adına herkesin okumasını öneririm. Son olarak ben de henüz izlememiş olsam da kitabın aynı isim ile mini dizi olarak ekrana da uyarlandığı bilgisini vereyim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek..."

 

“Bir yıl daha geçti, yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıl gibi bir yığın sürprizle dolu olacak. Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.”

 

“Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!”

 

“Bekleyin, sabırlı olun. Zaman ne yapılması gerektiğini gösterir.”


25 Eylül 2023 Pazartesi

KARDEŞİNİ DOĞURMAK

 










KÜNYE

Kitap Adı: Kardeşini Doğurmak

Yazarı: Büşra Sanay

Basım: Doğan Kitap– 29.Basım- 2023

Sayfa: 370

Tür: Araştırma- İnceleme, Sosyoloji


İNCELEME:

Türkiye’de Ensest Gerçeği

Haber spikeri Büşra Sanay insanlığın en karanlık noktasına büyük bir cesaretle eğiliyor. Konu Ensest. Yıllarca süren titiz bir çalışma ile ensest mağdurlarından ailelere, sosyologlardan ilahiyatçılara, hukukçulardan eğitimcilere, psikologlardan adli tıpçılara kadar her kesimden insanla konuşarak Türkiye'nin ensest tablosunu ortaya çıkarmış. Kitabın sonunda ayrıca Türkiye’nin 7 bölgesinden 21 üniversitenin öğrencileri üzerinde enseste yönelik algı, bilgi ve farkındalığı ölçmek için yapılmış bir anket çalışması da mevcut.

Öncelikle psikolojik olarak çok ağır ve sarsıcı bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Psikolojik açıdan hassas dönemde olan ya da özellikle bu konuda yaralanmış kişilerin okuması yönünde baskı yapmak doğru olmayacaktır belki. Ancak ebeveynlerin, eğitmenlerin, bir çocuğun sorumluluğunu taşıyan herkesin okumasını ve bu bilinci edinmesini şiddetle öneriyorum. Okuması çok zor bir kitap doğru, o nedenle doğru zamanı siz seçin ancak okuyun. Çok ağır ve acı dolu bir konu, kan donduran ifadeler mevcut olsa da tüm bunlar yaşanmışlıklar. Ve biz arkamızı döndüğümüzde, gözümüzü kapattığımızda ne yazık ki yok olmuyorlar. Bizim ‘Ben okuyamam, dayanamam’ dediğimiz bu konuyu birileri bir yerlerde bir travma olarak belki tekrar tekrar yaşıyor.

Bazı yetkili makamların ne acıdır ki “Bu ülke Müslüman ülkedir, ensest olmaz” savunması sadece olayları görmezden gelmek. Adli istatistikler ve Sağlık Bakanlığı raporlarından bunun bir ‘gerçek’ olduğu aşikar. Kabullenmek, mağdurları dinlemek, korumak, sanıkların gerekli cezayı almasını sağlamak ve mücadele etmek zorundayız.  Mücadelenin yolu ise farkındalık oluşturmak, bilinçlenmek, hem çocukları hem yetişkinleri eğitmek. Ve maalesef ki toplum olarak ensest, cinsel istismar gibi konular da bilgimiz çok yetersiz.


Kitapta nelere cevap buluyoruz:

Ensest nedir? Pedofili ile farkı nedir?

Ensest bir hastalık mı yoksa adli bir suç mu?

Ailelerin eğitim düzeyi, sosyokültürel düzeyi, ekonomik düzeyi ile ensest görülme sıklığı arasında bir bağ var mı?

Hangi etkenler daha fazla ortaya çıkmasına sebep oluyor?

Olay yaşandığı andan itibaren ne yapılması gerekir, bunu öğrenen kişi nereye başvurmalı?

Adli Tıp boyutunda hangi işlemler yapılır? Polis ve savcılar nasıl ifade alır?

Psikologlar mağdur ve sanıkların ruh halini nasıl analiz ediyor?

Ensest mağduru hayata entegrasyonunu tekrar nasıl sağlıyor ya da sağlayabiliyor mu?

Travmayı atlatma sürecinde nasıl bir ruh hali yaşıyor?

Mağdur bunu kimselere neden anlatamıyor?

İstismara karşı korumak için çocuklarımıza neleri öğretmeliyiz?

 

Kimi zaman öfkeyle kimi zaman duygu seliyle okuduğum ve zihnime kazınan o ifadelerden bazıları ise şöyle:

 

Baba İfadeleri:

“Biraz daha dayan, ne olacak ki?” (Baba oğluna)

“Hâkim bey, bahçenize diktiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?"

“Benimle olmasaydı, zaten biriyle yaşayacaktı bunu. Önce benimle deneyimledi."

“Ben yabancı değilim, babasıyım, ne var?”

 

Anne İfadeleri:

“Babanın ihtiyacını gider, ne olur, bak bize zarar verecek.”(Anne kızına)

“Abindir ne olur, evlenene kadar yapmak zorundasın” (anne kızına)

"Kocamı aldı elimden, kendisi tahrik edici davranışlarda bulunmasaydı bu olmazdı”

 

Mağdur Çocuk İfadeleri:

“Ben çilekli süt istiyorum. İneğin sütünü istiyorum… Pipi sütü istemiyorum!” (4 yaş)

"Babalar böyle sever sanırdım"

“Ben şimdi kime güveneceğim”

“Ben şimdi ne yapayım, insanın babası bunu yapar mı kızına, ailem yok artık benim, ölmek istiyorum.”

 

Gerçekleri yüzümüze tokat gibi çarpan, okuduktan sonra bir daha aynı siz olamayacağınız bir kitap. Öğrendiklerinizle geçmiş zamanları, arkadaş, aile ve dost çevrenizi tekrar gözünüzün önüne getirtecek, yer yer sorgulatacak, belki çevrenize karamsar bir gözle bakmanıza neden olabilecek bir çalışma. Ama hata olan tozpembe bir dünyada yaşadığımızı sanmak olur sanıyorum. Bu çocukları görmek, duymak ve sesi olmak zorundayız. Unutmamak gerekir ki: “Bilgi ve dikkat her şeyi değiştirebilir.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Kulak tıka­mak çözüm değil, yetişkinlerin zikretmesi bile zorken düşünün ki küçücük bedenler bu yükü taşıyor. Bunu kabul etmemek onlara ihanettir, bu çok açık.”

 

“Oysa ensesti daha görünür, konuşulur kılmak caydırıcılık sağlayabilir.(…) Dolayısıyla bütün bunların açıkça konuşuluyor olması gerekir. Çünkü sustukça artar, sustukça kanar, sustukça mikrop tüm vücudu kaplar.”

 

“Duyarsızlık insanı fena hırpalıyor!”

 

“Benim suçum muydu çocukken büyümek zorunda kalmak?”

 

“Keşke acılar da, suçlar ve cezalar gibi zaman aşımına uğrasaydı...”

 

“Toplum sadece yaşananı ayıplamayı bilir, ben bunun önlenmesine nasıl yardımcı olabilirim diye sormaz.”

 

“Şiddetin seslerine tep­kisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler, çok gürültü var diye... Böyle bir duyarsızlığın olduğu toplumda her türlü olayın gerçekleşebileceğini düşünüyoruz.”

 

“Çocuğu korumak, sadece karnını doyurmak, onu iyi bir okula göndermek ve hasta olmamasını sağlamak değil. Annenin asıl görevi çocuğunu koruyup kollamak, dolayısıyla bilinçli olmak.”

 

“Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç?”

 

“Kendi evinin içindeki insana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin? Bu kadar mı kötü oluyor insanlar diyorsun ama oluyor işte.”

 

“Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden, bir anda büyümek zorunda bırakmayın çocukları... Mağdur Etmeyin” (Büşra Sanay)


14 Eylül 2023 Perşembe

ÇOBAN ATEŞİ

 










KÜNYE

Kitap Adı: Çoban Ateşi

Yazarı: Hasan Suiçmez

Basım: Az Yayıncılık– 1.Basım- 2023

Sayfa: 395

Tür: Deneme


İNCELEME:

Çoban Ateşi, Hasan Suiçmez’in 40 yıllık eğitim-öğretim kariyerinin ve hayat boyu edindiği gözlemlerin analizleriyle kaleme alınmış. Yazarın vaktiyle yazdığı gazete köşe yazıları, denemeler, yayınladığı seyahat kitapları ile yurt içi ve dışında yaptığı kürsü konuşmalarından temel alarak düzenlenmiş bu metinler mevcut sorunlara çözüm odaklı yaklaşan kıymetli öneriler içeriyor.

Milli dayanışmadan, uluslararası ilişkilere; çevreden mimariye; tarihten dil ve edebiyata; eğitimden turizme; insandan topluma; kültürden iç ve dış siyasete kadar geniş bir yelpazede pencereler açıyor. Geçmişten günümüze yönetim uygulamalarına ve yaklaşımlarına dair eleştirilerini de yapıcı bir dille ortaya koyuyor. Ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine erişmesi noktasında da katkılarını sunuyor. Tüm bunları Türk kültürü ve İslami değerler çerçevesinde inceliyor.

Türü sevenlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Demek ki, akıllı olmak başka, akılla hareket etmek başkaymış.”

 

“Günü kurtarmak için yalan söylemeyi marifet sayan insanlarla bir arada yaşamak çok zor.”

 

“Bütün Ortadoğu’nun adeti budur. Tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.”

 

“İnsanlık artık kendi elleriyle düşüncesizce hazırladığı, hiç de arzu etmediği sona doğru yaklaşmaktadır. Acımadan tahrip ettiği doğa bugün insanlıktan adeta intikam almak için kendini savunuyor. Yaşadığı dünyanın hassas dengelerine, daha fazla elde etmek, daha fazla biriktirmek için saldıran insanoğlu bugün doğanın kendini savunması karşısında ne kadar güçsüz ve ne kadar çaresiz kaldığını görmenin şaşkınlığını yaşamaktadır. Hani deler ya:‘Bu daha başlangıç!’ ”


GÜNLER AYLAR YILLAR


 











KÜNYE

Kitap Adı: Günler Aylar Yıllar

Yazarı: Yan Lianke

Basım: Jaguar Kitap– 14.Basım- 2022

Sayfa: 102

Tür: Roman


Çinli yazar Yan Lianke’nin ‘Günler Aylar Yıllar’ adlı eseri, bir varoluş mücadelesinin ve umudun romanı.

Büyük kuraklık Balou Sıradağları’nda tüm yıkıcılığıyla baş göstermiştir. Ellerindeki mısırları tarlalarına ekmiş ancak yağmayan yağmuru beklemekten usanmış bölge halkı kıtlığın ve susuzluğun etkisiyle bölgeyi terk etme kararı alır. 72 yaşındaki ihtiyar ise tarlasında filizlenmiş tek bir mısır filizini yeşertip büyütmek amacıyla köyünde kalır. Uzun göç yolculuğu için de fazla yaşlıdır zaten. Yanında güneşin kavuruculuğundan gözleri kör olmuş köpek dostu Kör ile zorlu bir yaşama ve yaşatma mücadelesi başlar.

Ellerinde sadece komşularının tarlalarına tohum diye diktiği mısır taneleri ve neredeyse kurumuş bir su kuyusu vardır. Mısır filizini büyütmek ve yağışlar başlayınca dönecek olan köylülere tohum olarak bırakmak için bir mısır koçanı yetiştirmek yaşam amacı olur. Ah umut… Fidenin yeşerttiği her yaprak umutları tazelerken sararan kuruyan her yaprak yeni bir mücadeleye kapı açar.

Sıçanlar, kurtlar, açlık, susuzluk, kavurucu güneş gibi çetin koşullarda 4,5 aylık zorlu bir hayatta kalma mücadelesi yanında İhtiyar ile köpeğin etkileyici dayanışma ve bağlılık öyküsünü de aktarıyor hikaye. Ve yaşlı adamın varoluş sorgulamaları da eşlik ediyor hikayeye.

İhtiyar ile Kör bu zorlu koşulları atlatabilecek mi?

Mısır filizi büyüyüp mısır koçanı verebilecek mi?

Güneşin kavurucu sıcağını, sıçanların pis kokusunu, ihtiyarın tiksintisini, korkuyu, açlığı, susuzluğu siz yaşıyormuşçasına duyularınıza hissettiren, aynı zamanda empati yaptırıp ‘ben ne yapardım?’ diye sorgulatan bir anlatı. Oldukça akıcı, sürükleyici, kısacık olmasına karşın oldukça etkileyici bir kitap. Tavsiye ederim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Kör, dedi ihtiyar, ikimiz birlikte yaşamalıyız, ne dersin ha? Biriyle birlikte yaşayınca hayatın tadı da bir başka oluyor be.”

 

“Yalnızlığının sesini dinlerken kalbindeki boşluğun bu kurak dünyadan çok daha uçsuz bucaksız olduğunu hissetti.”

 

“Ayın battığına inanmazsan yıldızların parladığını da görmezsin.”

 

“Ağlama dedi ihtiyar, öldükten sonra eğer bir sonraki hayatımda bir hayvan olarak yeniden doğarsam, sen olarak doğmak isterim, eğer sende bir insan olarak yeniden doğacak olursan, benim oğlum olarak doğabilirsin, böylece birlikte yaşamaya devam edebiliriz.”


12 Eylül 2023 Salı

GÖZLER KANATLAR ÇİÇEKLER KUYRUKLAR


 











KÜNYE

Kitap Adı: Gözler Kanatlar Çiçekler Kuyruklar

Yazarı: Deniz Gezgin

Basım: Can Sanat Yayınları– 1.Basım- 2023

Sayfa: 95

Tür: Roman, Fantastik Distopya


İNCELEME:

Bambaşka bir zamanda bambaşka bir ekosistemde geçiyor Gözler Kanatlar Çiçekler Kuyruklar. Başkahramanlarımız Luçe ve Kara’nın her anı umut taşıyan ve bir özgürlük mücadelesini konu alan masalsı hikayesi.

Luçe… Işıması zehirden doğmuş Luçe’nin, aynı zehirden ölen annesi Siti. Masmavi ışıklı volkanda çalışan bir topluluk. Dünyanın kurumuş gözyaşlarını toplayıp karınlarını doyururken bir yandan da ciğerlerini tüketip ölüyorlar. Volkandan kök alan tek birey Luçe, yine volkanın mavi ışığını da derisine miras alır.

Kara… Küçük çocukların alıkonulduğu Yuva’lardan birinde yaşayan, küçük yaşına rağmen ele avuca sığmaz bir ruh taşıyan ve ilk fırsatta özgürlüğe koşan Kara.

Luçe ve Kara’nın yollarının birleşmesi ile ilerleyen hikayede Çilaba, keçi Patina ve kukla Avel yan karakterlerimiz. Kanatlarındaki beneklerde mum alevi taşıyan İpekkuyruklar, Gelişigüzeller, masmavi ışıyan bir volkan, yaprakları damla damla terleyen ağaçlar, oyuklar, yuvalar, patikalar, cereyanlar, yapay arılar ile bezeli sınırsız bir hayal gücünün biçimlendirdiği bir doğa. Çok zengin olması yanında biraz karanlık ve kasvetli.

“Ağaçlar da dahil bütün bitkilerin kökten değiştiği bir zamana denk gelmişti. Topraksız susuz yaşıyor, yapraksız çoğalıyorlardı. Yeşermek hatırlanan bir şey değildi, otlar, filizler rengini zeytuni bir griliğe çevirmişti. Yakalanmamak yer değiştiren canlıların ilk prensibi olmuştu.”

Gerçek zamanda bizler, doğaya verdiğimiz bu geri dönüşsüz zarar sonrasında gelecekte nasıl bir doğa ile yüzleşeceğiz acaba?

95 sayfalık kısa bir kitap ancak okuması, algılaması bir hayli beni zorladı. Anlatım zenginliği bakımından çok güçlü olsa da cümlelerin dağınıklığı, yer yer anlaşılmayacak derecede ağdalı kullanımı, metaforlar, semboller okurken beni biraz yordu. Yazarın kafasının içinde kurduğu o fantastik dünyayı görmek isterdim çünkü ben anlamakta ve kurgulamakta çok zorlandım. Biraz daha açık bir anlatım kullanılabilirdi diye düşünüyorum.

Sanıyorum tavsiyelere uyup yazardan ilk okuma olarak Ahraz kitabını seçmek daha doğru olacaktı.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“- Neden bu yerkapanından kurtulmak istemiyorsunuz? Hiç mi merak etmiyorsunuz dünyayı?

+ Herşey çok büyük de ondan! Senin o küçük kafandan çıkanların hızına yetişemiyoruz. Boyumuzu aşan şeyler bunlar Kara, anlamıyor musun?

- Anlamıyorum,dedi kırgın bir sesle.”

 

"kıyıları kendimize çekerek yaklaşamayız hiçbir denize."

 

“İnsan, hareket olmazsa yaşadığını kavrayamıyormuş. Mevsimler, renkler, ışık gerekiyor yaşamak için. Değişen, gelişen şeyler görmeli. Lekeler, izler gelişmesi dokunulan yerlerde.”

 

“Küçükken dertler hep mi kucağından taşar?”

 

“Geride bırakılanlar olunca yürüyüp gitmek de bir ağırlıkmış.”

 

“...bazılarının yaşantısı ancak ölümüyle fark ediliyor...”

 

“Pek çok insan gömülecek bir yer uğruna çalışıyor.”


10 Eylül 2023 Pazar

ATEŞ VE SİLÜET


 











KÜNYE

Kitap Adı: Ateş ve Silüet

Yazarı: Musa Ünal

Basım: AZ Yayıncılık– 1.Basım- 2023

Sayfa: 303

Tür: Roman Tarihi Kurgu


İNCELEME:

Ateş ve Silüet, tarihimizin en hassas dönemlerinden beslenerek, Kurtuluş savaşının acımasız yüzünü ve milli mücadelenin zorlu zamanlarını işleyen bir tarihi kurgu sunuyor. İşlediği kahramanlık destanının içine bir aşk öyküsünü de yerleştiriyor.

Yıl 1914… Yer Akşehir. Ülke genel olarak savaş atmosferi içinde. İstanbul Hükümeti ülkenin parsel parsel satılmasına göz yummakta, alttan alta işgalcileri desteklemektedir.  Kahramanımız Rauf komutan İttihat ve Terakki Cemiyetine ve vatanına bağlı mert bir komutandır. Silah arkadaşları Şehsuvar, Fuat, Enver, Cezmi ve Talat subaylar ile birlikte çoktan ülkesi için mücadele etmeye karar vermişlerdir.

Tam da bu sıralarda Rauf Komutan ın yolu bir gece Erva ile kesişir. Aşk zaman, mekan, savaş dinlemez ve Rauf komutan gönlünü kaptırır. Ancak vatan işgal altındayken öncelik vatanı toprağına milleti özgürlüğüne kavuşturmaktır. Akşehir’in İtalyan ve Yunan askerlerince işgali sonrası evinden edilen Erva Rauf’a bir mektup bırakarak memleketi terk eder. Gittiği yer meçhuldür. Ancak bu zorlu işgal sürecinde aşkının mevcudiyeti bile Rauf’u ayakta tutacaktır. Artık tek emeli memleketini eski güzel günlerine kavuşturmak ve sevdiceğini bulup o huzurlu günlerde aşkını yaşamaktır.

İttihat ve Terakki’nin öncü komutanı Mustafa Kemal’in ziyareti sonrası önemli kararlar alınır. Karşı atak başlayacaktır. İstanbul işgal altında ve düşman gemileri Çanakkale boğazına demir atmıştır. Akşehir Sultanisi mektebinin küçük öğrencileri asker olmak için gönüllü olmuş, Çanakkale cephesine sevk edilmişken ülkenin padişahı ise İngiltere’ye kaçar.  Rauf Komutan ve silah arkadaşları Akşehir’de büyük mücadele verirken Mustafa Kemal Çanakkale cephesinde yüzbinlerce şehit verilerek bir destan yazar.

Peki Rauf ile Erva kavuşabilecek midir? Zorlu savaş koşullarında aşk nasıl sınanır dersiniz?

Aşk, özlem, direniş, mücadele, bağlılık, kazanılanlar ve kayıplar… Zaman zaman gözlerimin dolduğunu inkar etmeyeceğim. Oldukça da yalın bir dille yazılmış, akıcı bir kitap. Dönem romanı okumayı sevenlerin ilgisini çekecektir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bazen vatanını sevmek ihanet olur.”

 

"Bileklerime kelepçe vurabilirler, ancak yüreğimdeki hürriyet, eşitlik ve adalet sevgisine asla kelepçe vuramayacaklar."

 

“Sevdiğin bir kızı geride bırakacak olsan dahi o harbe gir, bütün yüreğinle savaş; çünkü kokusuna doyamadığın yarin seni bekleyecektir, lakin kokusuna doyamadığın vatan senin direndiğin kadar var olacaktır.”

 

“Seni görmediğim halde gözlerine bakabiliyorum koklayamadığım halde kokunu burnumda hissedebiliyorum, sana dokunmadan teninin sıcaklığını avucumda hissedebiliyorum; aşk çaresizliğin içinde sevdiğinin sıcaklığını duyabilmekmiş meğer."









6 Eylül 2023 Çarşamba

ÇÜRÜME


 










KÜNYE

Kitap Adı: Çürüme

Yazarı: Emre Timur

Basım: İnkılap Kitapevi– 1.Basım- 2022

Sayfa: 317

Tür: Roman


İNCELEME:

Çürüme, Emre Timur’dan okuduğum ikinci kitap, ilk roman. Daha önce bir düşünce kitabı olan Us’u okumuştum. Çürüme ise kokuşmuş adalete ithafen; çürüyen çağın romanı. Hem felsefeyi hem psikolojiyi harmanlayıp içinde büyütmüş bir kurgu. Kendisinin de beyan ettiği gibi huzurumuzu kaçıracak bir kitap olmuş, yine.

Ana karakterimiz adını bilmediğimiz, sonradan takma adı ile takdim edilen Öncü. Annesinin sarhoş kocası terketmesin diye hamile kaldığı ancak doğduğu için terkedilen Öncü. Alkol ve sigara bağımlısı annesi ve babalığından bir de kardeşi doğan Öncü. Bir gün kül olmuş evden annesinin ve bebek kardeşinin kül cesedinin çıkarılışını gören Öncü. Bunların izini hayat boyu taşıyacak olan Öncü.

Öncü hayat mücadelesine devam eder, kağıt toplayıcısı olur, servis şoförü olur, evlenir ve 4 çocuklu huzurlu bir aile kurar kendine. Ancak bir gün yaptığı bir kaza ve verdiği karar ile hayatı değişir. Kan kardeşi Kader’in dediği gibi kötü başlayan kötü mü biter, iyilik beklemek hata mıdır? Servis aracı ile 2 küçük kıza çarpar ve kaçar. Görmezden gelirse unutulur sanır. Ancak vicdan çok ağır bir yüktür ve ona bunu sıklıkla hatırlatacaktır.

“Bazen öyle bir an öyle bir karar verirsiniz ki, tüm hayatınız boyunca o anı tekrar tekrar yaşamaya mahkum edilirsiniz.”

Sinir krizleri başlar, işten kovulur, bebeği açlıktan ölür, ailesinden kopar, uyuşturucu almaya ve şehir çöplüğünde yaşamaya başlar. Teslim olmayı da dener ama meczup muamelesi görür. Bir gün yolu tetik arkadaşı olacak Masum ile kesişir. Adaletin kalemini kırmadığı suçluların adaletini sağlamak için,  iyi niyetli kötüler ve kötü kalmak istemeyenlerce biraz illegal, biraz legal bir polis alt birimi kurulmuştur. Cezaevinde tatil yapıp çıkmış tecavüzcü ve katillerin yine zarar vermesini engellemek, çalışmayan adaleti çalışır kılmaktır görevleri. Birimin profesyonel katilleri iyilik yapacaktır insanlığa. Böylece vicdan yüklerinden de kurtulabilecekler midir?

Üvey babasının tecavüzü sonrası hapse düşmüş, trans bir birey olarak toplumdan dışlanmış Kader, çöp tenekesini evi yapmış Masum, kitap karşılığı bedenini satan Vasife, Öncü’ye yüz çeviren karısı, adını beğenmeyen köpek Hachiko… Diyaloglar, sorgulamalar, hesaplaşmalar… Çürüyen gurur, çürüyen onur… Çürüyen duygular, bedenler, hayatlar…

Yazar karakterlerinin düşünce ve davranışlarını ilmek ilmek işlemiş. Yaptığı psikolojik analizleri çok başarılı buldum. Öyle ki karakterler ete kemiğe hisse büründü, duygularını öyle başarılı geçirdiler ki yüreğime, zihnim uykumda bile huzurumu kaçırdı. Kitabı okuduğum 4 gün boyunca ruhum ezildi, daraldı, anlam aradı, çürüdü ve sanıyorum bir nebze aydınlandı.

“Bazen anlam acı verir, bazen de acıya anlam yüklenir ama her ikisi de çürütür.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Dünyaya en büyük bela, en büyük azabı veren yaratıklar... Biz olmasak buranın cennete dönüşmesi kaç yıl alırdı acaba? Ve bizimle cehenneme dönüşmesi cennetlerin? Ah bu insanlık... Hınç ve nefretle doğup büyüyen ve yaşayan ve maalesef üreyen... Ortaya da yapay gülücükler ve kazık atma fırsatı ile yanıp tutuşan yeni canlılar üreten bu insanlık... Dünyaya, diğer canlılara ve kendimize duyduğumuz bir ölümcül düşmanlık ile yaşıyoruz. Güzel olan, mutluluk olan, iyilik olan her yeri bozuyoruz. Adalete düşmanız, samimiyet ve bağlılığa düşmanız... En hayırlı işimiz, mezara gidişimiz...”

 

"Evet, durmak bir ölüm çeşididir. Yani bir şeylerin değişmeyi durdurduğu huzurlu hayat çürümedir. Ama yok olmak için çırpınmak, acı ile güçlenmek, çığlık atmak ve hatta can çekişmek, yaşamaktır. Yaşamak için geldik, çürümek için değil."

 

"‘Deli’ demesinler diye okudum, okuyunca ‘deli’ dediler. Ne bulduysam okudum. Okumanın o tuhaf, hürleştirici zehrini almış bulundum. Şu yararı, bu yararı konuşulur ama bana kalırsa en büyük yararı kendi küçük hapishanenizde takılıp kaldığınız ihtimallerin ötesinde, hatalı ikilemlerin dışında yeni, yepyeni dünya önermeleriydi. Önerdiler. Hem de neler neler. Belki de acımla baş etmeyi öğrettiler. Verdikleri bilgiler bana deyip uçup gitti sadece. Mühim kısmetse bana dedikten sonra uçması yani benden sekmesiydi Çünkü çarptığında ilmin değiştiremeyeceği 'insan' bile demiyorum, canlı hatta şey yoktur ki sesli olarak kitap okuduğumda tüm köpek arkadaşlarım sıraya girip pür dikkat bana dikti kulaklarını, gözlerini. Değiştim, değiştiler”

 

“Çöp dağlarında süzülen bakışlar hemen görür ki dünya iki kavim. Diriliş, yaşam, püskürüş ve gidiştir ilki. Çürüme ve sürüklenişse diğeri. Bir esen rüzgara rağmen kanat çırpan kelebek var, bir de Rüzgar sayesinde sürüklenen kuru yaprak. Kendi haline bırakılan her şey gibi dağılmaya mahkum. 1 trilyon yıl evvelden muayyen yasalarca boğulmaya, ufalanmaya, dağılmaya, sürüklenmeye ve aslında yani çürümeye namzet, mahkum ve memur. Bir saat önce dalından kopmuş elma niçin heveslendirir bizleri de bir yıl önce kopmuşun esamesi okunmaz? Çürür her şey uzun vadede. Yeterince uzun vade biçilirse her şeye bir çürük elma olacaktır. En diri, en canlı, en alınabilecek bir tedbir, bir aşı, bir ilaç yoktur.”

 

“Tercihlerimizi değerlendirirken en sık yaptığımız hata budur. Seçeceğimiz şeyi hayal ederiz. Oysa yapmamız gereken vazgeçeceklerimizi hesap etmektedir.”

 

“Yıkıntılı bir gençlik bir şekilde toparlanır; yeter ki yıkıntı çocuklukta olmasın...”

 

“Sessiz, suskun vicdanların olduğu yerde her şey caiz, her şey çürük olur.”

 

“Kimse değişmedi. Çamur çamurdu, gri de gri. Ona bakıp örüntü gören sendin. Ne de kötü bir ressamdın. Şehir çöplüğüne bakıp şelale manzarasını sen çizdin.”

 

“Her şey mutlu mesutken cennetten kovuluşumuzun hıncını çıkardık buradan. Dedik "Bu çizgiden bu taraf benim." Bunu ilk kim dedi, ilk çizgiyi kim çekti? Doğa bunu anlamadı. Zeytin fidanları, bülbüller, karıncalar bunu anlamadı. Mülkü bulduk, doğa anlamadı. Parayı bulduk, ırkı bulduk, araziyi bulduk, sahipliği... Doğa bunları anlayamadı, anlasa başımızı küçükken ezerdi.”

 


1 Eylül 2023 Cuma

OUTLİERS - ÇİZGİNİN DIŞINDAKİLER

 













KÜNYE

Kitap Adı: Outliers (Çizginin Dışındakiler)

Yazarı: Malcolm Gladwell

Basım: MediaCat Yayınları– Basım Yılı:2022

Sayfa: 244

Tür: Kişisel Gelişim


KİTABIN KONUSU


Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?

Başarılı insanların zeki ve hırslı oldukları söylenir. Outliers'te Malcolm Gladwell başarının gerçek hikâyesinin bundan çok farklı olduğunu ve bazı insanların neden başarılı olduğunu anlamak için, bunların çevrelerine daha dikkatli bakmamız gerektiğini iddia ediyor. Mesela aileleri, doğum yerleri ve hatta doğum tarihleri... Başarının hikâyesi başta göründüğünden daha karmaşık ve çok daha ilgi çekici...

Birçok örnek üzerinden başarı hikayeleri zeka, nesiller, aile, kültür ve sınıf açılarından ele alınıyor.  

Kitap 9 bölümü (5+4) içine alan Fırsat ve Miras başlıklı 2 ana kısımdan oluşuyor:

1.Bölüm: İnsanların kendi algı düzeyleri arasındaki kişilerle rekabet etmesi başarıyı arttırıyor. Aynı yaş gruplarından öte doğum ayları bile bunda etkili. Yaş içi değil 4 aylık gruplar içerisinde rekabet başarıyı daha verimli etkiliyor.

2.Bölüm: Mükemmelliğin sihirli sayısı 10bin saat kuralı: Uzmanlar herhangi bir şeyde dünya klasmanında bir uzman olmayı sağlayacak ustalık düzeyine ulaşmak için 10 bin saat (yaklaşık 10 yıl) pratik gerektiğine işaret ediyor.

3.Bölüm: IQ ne kadar önemli? Nereye kadar önemli?

4.Bölüm: Pratik Zeka nedir? Yaratıcı Zihin IQ nun önüne mi geçiyor? Pratik zekanın gelişimine etki eden faktörler neler? Yetiştirme tarzı (işbirliği odaklı eğitim-gelişim odaklı eğitim) ve sosyal sınıfın başarıya etkileri oldukça çarpıcı.

5.Bölüm: Demografik durum, içinde bulunulan tarihsel zaman, anne-babanın eğitim durumu ve mesleği. Coğrafya ve Tarih kaderimizi belirliyor mu gerçekten?

6.Bölüm: Kültürel Mirasın başarıya etkisi? Atalardan miras kalan gelenekler, duygu ve davranış tarzları başarıyı nasıl etkiliyor?

7.Bölüm: Güç mesafesi endeksi nedir? Kültüre göre otoriteye bakışımız başarıyı nasıl etkiliyor? Uçak kazaları üzerinden etnik kuramın etkisini inceliyoruz.

8.Bölüm: “Yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz.” Çeltik tarlaları ve Matematik başarısı ilişkisi.

9.Bölüm: Yoğun ve disiplinli çalışan kültürlerden daha öğrenmeye aç ve disiplinli çalışan nesiller yetişiyor. (Çeltik tarlası işçileri ile Buğday tarlası işçileri arasındaki fark) Uzun yaz tatilleri uygulayarak hata mı yapıyoruz?

Akıcı ve yalın bir dille hazırlanmış, içerdiği ilgi çekici bilgiler, veriler ve örnekler ile ufkunuzu açacak bir kitap.

 

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR

 

"... Ormandaki en uzun meşe sadece en sert palamuttan yetiştiği için en uzun meşe olmamıştır; diğer ağaçlar onun aldığı güneş ışığını kesmediği, çevresindeki toprak derin ve zengin olduğu fidanken hiçbir tavşan onun kabuğunu kemirmediği ve hiçbir oduncu onu vakti gelmeden kesmediği için de en uzun meşe o olmuştur. Başarılı insanların sağlam tohumlardan geldiğini hepimiz biliriz. Ancak onları ısıtan güneş ışığı, kök saldıkları toprak ve uzak kalabilecek kadar şanslı oldukları tavşanlar ve oduncular hakkında da yeterince bilgi sahibi miyiz? Bu kitap uzun ağaçlarla ilgili değil. Bu kitap ormanlarla ilgili"

 

“Çizginin dışındakiler kendilerine fırsat verilenler ve bu fırsatı değerlendirecek güç ve soğukkanlılığa sahip olanlar.”

 

“Başarı, çoğu insanın 30 saniyede vazgeçebildiği bir şeyi anlamak için 22 dakika uğraşacak kadar inatçı, azimli ve istekli olmanın bir işlevi.”

 

“Başarı ile IQ arasındaki ilişki ancak bir noktaya kadar işliyor.120 civarında bir IQ'ya ulaştıktan sonra alınan ekstra IQ puanları gerçek dünyada ölçülebilir bir avantaja dönüşür görünmüyor.”

 

“IQ, bir ölçüde doğuştan gelen yetenektir. Oysa bilgi, sosyal ustalıktır. Öğrenilmesi gereken bir dizi beceridir. Bir yerden gelmesi gerekir ve bu tür tavır ve yetenekleri aldığımız yer ailelerimizdir.”

 

“Sternberg’e göre pratik zeka, ‘kime ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söyleyeceğini bilmek ve maksimum etki için bunu nasıl söyleyeceğini bilmek’..”

 

“Pratik, iyi bir noktaya geldikten sonra yaptığınız bir şey değildir. Sizi iyi bir noktaya getirmesi için yaptığınız bir şeydir.”

 

“İş bulmak için [öğrenciler] doğru aile bağına, doğru yeteneğe, doğru kişiliğe ya da bunların bir kombinasyonuna sahip olmalıdır. Kabul edilebilirlik olarak adlandırılan şey, bu parçaların toplamından oluşur. Bir insan bunlardan herhangi birine sahipse kendine bir iş bulabilir. İkisine sahipse, birden fazla iş seçeneği olabilir; üçüne sahipse istediği işe girebilir.”

 

“Bu üç şey-otonomi, karmaşıklık ve çaba ile ödül arasındaki ilişki- işin tatmin edici olması için taşıması gereken üç özelliktir ki çoğu kişi bunda hemfikir. Sonuçta bizi saat 9 ile 5 arasında mutlu eden şey ne kadar para kazandığımız değil. İşimizin bizi tatmin edip etmediği.

 

“Başarı tesadüf değildir. Öngörülebilir ve güçlü bir dizi koşul ve fırsatlardan ortaya çıkar”

 

“Zeka ve başarının mükemmel bir karşılıklı ilişkiye sahip olmaktan uzak olduğunu gördük.”

 

“Başarı, yetenek artı hazırlık demek.”