inceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
inceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2023 Pazartesi

KARDEŞİNİ DOĞURMAK

 










KÜNYE

Kitap Adı: Kardeşini Doğurmak

Yazarı: Büşra Sanay

Basım: Doğan Kitap– 29.Basım- 2023

Sayfa: 370

Tür: Araştırma- İnceleme, Sosyoloji


İNCELEME:

Türkiye’de Ensest Gerçeği

Haber spikeri Büşra Sanay insanlığın en karanlık noktasına büyük bir cesaretle eğiliyor. Konu Ensest. Yıllarca süren titiz bir çalışma ile ensest mağdurlarından ailelere, sosyologlardan ilahiyatçılara, hukukçulardan eğitimcilere, psikologlardan adli tıpçılara kadar her kesimden insanla konuşarak Türkiye'nin ensest tablosunu ortaya çıkarmış. Kitabın sonunda ayrıca Türkiye’nin 7 bölgesinden 21 üniversitenin öğrencileri üzerinde enseste yönelik algı, bilgi ve farkındalığı ölçmek için yapılmış bir anket çalışması da mevcut.

Öncelikle psikolojik olarak çok ağır ve sarsıcı bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Psikolojik açıdan hassas dönemde olan ya da özellikle bu konuda yaralanmış kişilerin okuması yönünde baskı yapmak doğru olmayacaktır belki. Ancak ebeveynlerin, eğitmenlerin, bir çocuğun sorumluluğunu taşıyan herkesin okumasını ve bu bilinci edinmesini şiddetle öneriyorum. Okuması çok zor bir kitap doğru, o nedenle doğru zamanı siz seçin ancak okuyun. Çok ağır ve acı dolu bir konu, kan donduran ifadeler mevcut olsa da tüm bunlar yaşanmışlıklar. Ve biz arkamızı döndüğümüzde, gözümüzü kapattığımızda ne yazık ki yok olmuyorlar. Bizim ‘Ben okuyamam, dayanamam’ dediğimiz bu konuyu birileri bir yerlerde bir travma olarak belki tekrar tekrar yaşıyor.

Bazı yetkili makamların ne acıdır ki “Bu ülke Müslüman ülkedir, ensest olmaz” savunması sadece olayları görmezden gelmek. Adli istatistikler ve Sağlık Bakanlığı raporlarından bunun bir ‘gerçek’ olduğu aşikar. Kabullenmek, mağdurları dinlemek, korumak, sanıkların gerekli cezayı almasını sağlamak ve mücadele etmek zorundayız.  Mücadelenin yolu ise farkındalık oluşturmak, bilinçlenmek, hem çocukları hem yetişkinleri eğitmek. Ve maalesef ki toplum olarak ensest, cinsel istismar gibi konular da bilgimiz çok yetersiz.


Kitapta nelere cevap buluyoruz:

Ensest nedir? Pedofili ile farkı nedir?

Ensest bir hastalık mı yoksa adli bir suç mu?

Ailelerin eğitim düzeyi, sosyokültürel düzeyi, ekonomik düzeyi ile ensest görülme sıklığı arasında bir bağ var mı?

Hangi etkenler daha fazla ortaya çıkmasına sebep oluyor?

Olay yaşandığı andan itibaren ne yapılması gerekir, bunu öğrenen kişi nereye başvurmalı?

Adli Tıp boyutunda hangi işlemler yapılır? Polis ve savcılar nasıl ifade alır?

Psikologlar mağdur ve sanıkların ruh halini nasıl analiz ediyor?

Ensest mağduru hayata entegrasyonunu tekrar nasıl sağlıyor ya da sağlayabiliyor mu?

Travmayı atlatma sürecinde nasıl bir ruh hali yaşıyor?

Mağdur bunu kimselere neden anlatamıyor?

İstismara karşı korumak için çocuklarımıza neleri öğretmeliyiz?

 

Kimi zaman öfkeyle kimi zaman duygu seliyle okuduğum ve zihnime kazınan o ifadelerden bazıları ise şöyle:

 

Baba İfadeleri:

“Biraz daha dayan, ne olacak ki?” (Baba oğluna)

“Hâkim bey, bahçenize diktiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?"

“Benimle olmasaydı, zaten biriyle yaşayacaktı bunu. Önce benimle deneyimledi."

“Ben yabancı değilim, babasıyım, ne var?”

 

Anne İfadeleri:

“Babanın ihtiyacını gider, ne olur, bak bize zarar verecek.”(Anne kızına)

“Abindir ne olur, evlenene kadar yapmak zorundasın” (anne kızına)

"Kocamı aldı elimden, kendisi tahrik edici davranışlarda bulunmasaydı bu olmazdı”

 

Mağdur Çocuk İfadeleri:

“Ben çilekli süt istiyorum. İneğin sütünü istiyorum… Pipi sütü istemiyorum!” (4 yaş)

"Babalar böyle sever sanırdım"

“Ben şimdi kime güveneceğim”

“Ben şimdi ne yapayım, insanın babası bunu yapar mı kızına, ailem yok artık benim, ölmek istiyorum.”

 

Gerçekleri yüzümüze tokat gibi çarpan, okuduktan sonra bir daha aynı siz olamayacağınız bir kitap. Öğrendiklerinizle geçmiş zamanları, arkadaş, aile ve dost çevrenizi tekrar gözünüzün önüne getirtecek, yer yer sorgulatacak, belki çevrenize karamsar bir gözle bakmanıza neden olabilecek bir çalışma. Ama hata olan tozpembe bir dünyada yaşadığımızı sanmak olur sanıyorum. Bu çocukları görmek, duymak ve sesi olmak zorundayız. Unutmamak gerekir ki: “Bilgi ve dikkat her şeyi değiştirebilir.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Kulak tıka­mak çözüm değil, yetişkinlerin zikretmesi bile zorken düşünün ki küçücük bedenler bu yükü taşıyor. Bunu kabul etmemek onlara ihanettir, bu çok açık.”

 

“Oysa ensesti daha görünür, konuşulur kılmak caydırıcılık sağlayabilir.(…) Dolayısıyla bütün bunların açıkça konuşuluyor olması gerekir. Çünkü sustukça artar, sustukça kanar, sustukça mikrop tüm vücudu kaplar.”

 

“Duyarsızlık insanı fena hırpalıyor!”

 

“Benim suçum muydu çocukken büyümek zorunda kalmak?”

 

“Keşke acılar da, suçlar ve cezalar gibi zaman aşımına uğrasaydı...”

 

“Toplum sadece yaşananı ayıplamayı bilir, ben bunun önlenmesine nasıl yardımcı olabilirim diye sormaz.”

 

“Şiddetin seslerine tep­kisiz kalan komşular müzik sesine tepki gösterirler, çok gürültü var diye... Böyle bir duyarsızlığın olduğu toplumda her türlü olayın gerçekleşebileceğini düşünüyoruz.”

 

“Çocuğu korumak, sadece karnını doyurmak, onu iyi bir okula göndermek ve hasta olmamasını sağlamak değil. Annenin asıl görevi çocuğunu koruyup kollamak, dolayısıyla bilinçli olmak.”

 

“Benden gitmeyeceğine inandığım insanlar oldu. Çok yanıldım. Sen yanıldın mı böyle hiç?”

 

“Kendi evinin içindeki insana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin? Bu kadar mı kötü oluyor insanlar diyorsun ama oluyor işte.”

 

“Çocuk çocuktur, masumdur, paktır. Çocukluğunu yaşamalıdır. Çekin kirli ellerinizi, düşüncelerinizi onların üzerinden, bir anda büyümek zorunda bırakmayın çocukları... Mağdur Etmeyin” (Büşra Sanay)


22 Ocak 2023 Pazar

SON SÖZÜ GENOM SÖYLER


 










KÜNYE

Kitap Adı: Son Sözü Genom Söyler

Yazarı: Greg Gibson

Basım: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 3.Basım- 2019

Sayfa:  222

Tür: Bilim, Teknoloji, Araştırma-İnceleme


İNCELEME:

Tıp alanında yaşanan gelişmeler ve teknolojik ilerlemeyle birlikte insanın yaşam süresi bir hayli uzamış ve birçok hastalığa çare bulunur hale gelinmiştir. Ancak bazı hastalıklarla da yüzyüze gelme olasılığımızda ciddi bir artış var. Kanser, diyabet, astım, bağırsak hastalıkları, Alzheimer ve hatta depresyon.

Bizi bu kadar çaresiz bırakan hastalıkların altında yatan nedenler nelerdir?

Acaba genetik yapımız mı bizi kaçınılmaz olarak bu yola sürüklüyor?

Genler nasıl çalışır? Birbirleriyle ve çevreyle nasıl bir ilişki içindedir?

Tek sorumlu genler mi? Hastalık geni var mı?

Hastalık etkeni olarak modern kültürün diğer tetikleyicileri neler?

Yaşamlarımızın bir evresinde kanserle mutlaka yüz yüze gelecek miyiz?

Neredeyse bir salgın hastalık özelliği gösteren depresyon genetik temelli olabilir mi?

Georgia Tech Üniversitesi'nden genetik profesörü Greg Gibson, genomlarımız ve modern kültür arasındaki çatışmanın kronik hastalıkların artmasındaki en önemli neden olduğunu öne sürüyor. Bir başka deyişle mevcut genetik yapımızla, hazır gıdalar, bol şekerli besinler ve hareketsiz yaşantı gibi unsurlarla ördüğümüz yeni dünyamızda yaşamakta zorlanıyoruz. Peki bizi neler bekliyor?

Prof. Gibson genlerle çevre arasındaki etkileşimlerin insan sağlığı ve organizma evrimi üzerindeki etkilerini araştırmakta ve bu kitabı ile de bize eşsiz bilgiler sunmaktadır.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

“Huzursuzluğumuzun tohumları insan genomunda saklıdır ve şu an modern yaşamla genetik arasındaki kültür çatışması ile kendini göstermektedir. Organizmaların kimilerinin en iyi uygunluk değerine yaklaşmak üzere evrilmekle kalmayıp, çevrenin önceden bilinemeyen durumlarına karşı tamponlanma göstermek üzere de evrildiklerini artık biliyoruz. Herhangi bir türü yaşadığı rahat ortamın dışına çıkardığınızda aniden ne denli hassas ve korumasız hale geldiğine şahit olursunuz.”

 

“İnsanın inşa ettiği modern çevre bizi tamponlanma bölgesinin dışına çıkarmış ve hastalıkla sonuçlanan değişimlere daha açık hale gelmemize yol açmıştır.”

 

“… hastalık ortaya çıkmaktadır zira insan, gezegendeki diğer tüm türler gibi, bitmemiş bir senfonidir. Belki de bizler diğerlerinden daha bile fazla bitmemiş durumda, modern dünyayla arasındaki denge tamamen kaymış ve hatta kendimizle pek de barışık olmadığımız bir konumdayız.”

 

“Yaşama isteğinin tamamen yitirilmesi, çoğumuz açısından anlaşılmaz bir şeydir ancak giderek çok daha fazla insan, klinik depresyonla sonuçlanan derin ve güçten düşürücü bir kederin pençesine düşmektedir.”


16 Ocak 2023 Pazartesi

KADINLAR RÜYALAR EJDERHALAR


 











KÜNYE

Kitap Adı: Kadınlar Rüyalar Ejderhalar

Yazarı: Ursula K. Le Guin

Basım: Metis Yayınları- 7.Basım- 2015

Sayfa: 154

Tür: Deneme


İNCELEME:

Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabı, Ursula Le Guin’in fantastik ve bilimkurgu edebiyat, değer verdiği önemli yazarlar ve eserleri, çocuk kitapları, yazmak ve yazar olmak, kadın olmak, anne bir yazar olmak, sansür, hayaller, sanat, mitler ve anlatılar, feminizm, psikoloji gibi farklı konularda yazdığı denemelerinden oluşan bir eser.

Kitap içeriğinde 13 adet değerli deneme var:

1-      Everest

2-      Rüyalar Kendilerini Açıklamalı

3-      Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar?

4-      Çocuk ve Gölge

5-      Metin, Sessizlik, Gösteri

6-      Çuval Kuramı ve Kurgu

7-      Bu Fikirler Aklınıza Nereden Geliyor?

8-      Bilimkurgu ve Bayan Brown

9-      Bilimkurguda Mit ve Arketip

10-  Balıkçı Kadının Kızı

11-  Ruhtaki Stalin

12-  Kaçış Yolları

13-  Uzaylı Kocakarı

Benim içlerinde en sevdiklerim ‘Çocuk ve Gölge’, ‘Balıkçı Kadının Kızı’ ve ‘Uzaylı Kocakarı’ oldu.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Çocukların hayal gücüyle yarattıkları oyunlar, açıkça yetişkinlere özgü edinimlerin ve duyguların provasıdır; oyun oynamayan çocuk olgunlaşamaz."

 

"Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur."

 

"Her türden yazı, sözcüğü zaman dışında sabitler ve onu sessizleştirir. Yazılı sözcük bir gölgedir. Gölgeler sessizdir. Okur o gayri faniliğe yeniden can verir nefesiyle, o sessizliğe de belki gürültü üfler"

 

"Hiçbir şey acı kadar kişisel ve paylaşılmaz değildir; acı çekmenin en kötü yanı acının tek başına çekilmesindedir. Ama acı çekmeyenler ya da acı çektiklerini kabul etmeyenler, diğer insanlardan koparak soğuk bir tecrit hırkasına bürünenlerdir. En yalnız deneyim olan acı, sempati ve sevgiyi doğurur."

 

"Sorgusuz sualsiz kabulün bedeli sessizliktir."

 

"İmha dünyanın en kolay cevabıdır. Tüm kapıları kapatırsın, olur biter."

 

“Salt doğruyu aktarmak bazen başa çıkamayacakları durumlar yaratabilir çocuklar üzerine. Masallar, fantezi bu nedenle önemlidir.”


23 Aralık 2022 Cuma

HAYVANLARDAN TANRILARA: SAPIENS


 











KÜNYE

Kitap Adı: Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens

Yazarı: Yuval Noah Harari

Basım: Kolektif Kitap - 39.Basım- 2017

Sayfa: 411

Tür: Popüler Bilim, Araştırma-İnceleme, Tarih, Sosyoloji


İNCELEME:

İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi…

Kitabın arka kapak tanıtımı kitapla ilgili oldukça detaylı bilgi veriyor:

·         Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?

·         Para neden herkesin güvendiği tek şey?

·         Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?

·         Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

·         Geleceğin dini bilim mi?

·         İnsanların miadı çoktan doldu mu?

·         100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?

Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor.

İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

 

v  Kitap insan türünün tarihini 4 kısımda inceliyor:

 

1.Kısım: Bilişsel Devrim: İnsanın evrim süreci, tarihte ki diğer insan (Homo) kardeşlerimiz, beynin gelişimi, sosyalleşme ve kültürel gelişim, biyoloji ve tarih ilişkisi, avcı toplayıcılığın kazanımları, doğal seçilim, Homo sapiens’in nasıl kalan tek insan türü olduğu ve diğer kardeşlerine ne olduğuna değiniliyor.

 

2.Kısım: Tarım Devrimi: Homo sapiens’in avcı-toplayıcılıktan tarıma geçişi ne kadar doğru bir karardı?, tarım devrimi daha iyiyi arayan insan ırkına mutluluğu getirdi mi?, tarıma geçiş ile beynin depolama ve hafıza süreçleri nasıl etkilendi? Soruları yanında cinsiyet ve ırk gibi hiyerarşilerin oluşumunu, ataerkil yapılanmayı konu alıyor.

 

3.Kısım: İnsanoğlunun Birleşmesi: Kültürel devrim, paranın ortaya çıkışı, imparatorlukların ve devletlerin oluşumu, din kavramı ile birlikte putperestlik, çoktanrıcılık, tektanrıcılık ve semavi dinler irdeleniyor. Liberalizm, komünizm, sosyalizm, hümanizm gibi ideolojik yaklaşımlar ele alınıyor.

 

4.Kısım: Bilimsel Devrim: 16.yüzyıl ile başlayan bilimsel devrim ile cehaletimizi keşfediyoruz. Bu son bölümde bilimsel devrimin, imparatorluklara, ekonomiye, sanayiye etkilerini, beraberinde gelişen sanayi devrimini, aile yapısına, doğaya ve çevreye verdiği zararı, teknolojinin gelişim sürecini, teknoloji ile homo sapiens’in eline geçen sonsuz gücü irdeliyor.

 

Önyargılarından ve tabularından sıyrılarak okuyabilecek tüm okuyucuların rahatlıkla anlayabilecekleri yalın bir dil kullanılmış kitapta. Ufuk açıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?”

 

"Fakirlik, hastalık, savaşlar, kıtlık, yaşlılık ve ölüm insanlığın kaderi değildi, sadece cehaletimizin ürünleriydi."

 

“Sapiens'in icat ettiği hayali gerçekliklerin muazzam çeşitliliği ve bunun sonucu olarak gelişen davranış örüntülerinin çokluğu, "Kültür" dediğimiz şeyin başlıca bileşenleridir. Kültürler ortaya çıktığından beri değişim ve gelişimleri hiç durmamıştır ve "tarih" dediğimiz de bu durdurulamayan değişimlerdir.”

 

"Ne kadar çok türü ortadan kaldırmış olduğumuzu bilseydik, hala hayatta olanları korumak için daha istekli olurduk."

 

“Bir maymunu, ölümden sonra gideceği maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırarak elindeki muzu vermeye asla ikna edemezsiniz.”

 

“Tarihin dinamikleri insanların iyiliğini ve mutluluğunu arttırmaya dönük değildir. Tıpkı evrim gibi tarih de bireysel organizmaların mutluluğunu yok sayar, dikkate almaz.”

 

“Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.”

 

“Voltaire Tanrı hakkında, “ Tanrı yoktur ama bunu sakın hizmetkârıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür,” demişti. Hammurabi aynısını hiyerarşi ilkesi hakkında, Thomas Jefferson da insan hakları için söylerdi.”


5 Aralık 2022 Pazartesi

KUŞLARIN FELSEFESİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Kuşların Felsefesi

Yazarı: Philippe J.Dubois - Elise Rousseau

Basım: Domingo Yayınevi

Sayfa:  159

Tür:  Roman, Ekoloji, Araştırma-İnceleme


 Kuşların Felsefesi isimli roman Philippe J.Dubois ve filozof Elise Rousseau tarafından kaleme alınmış ve kuşların hayatlarından ilham alarak bizlere 22 küçük hayat dersi sunuyor.

Özellikle de hayvanlara karşı şiddet haberlerinin yüreklerimizi dağladığı şu günlerde insanoğlu olarak doğadan ayrı bir parça olmadığımızı, hayvanlarla bağlarımızın sadece organik olmadığını, ekosisteme verdiğimiz her zararın kendi topuğumuza da sıkmak anlamı taşıdığını anlamamız için her türlü adıma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Masallarda ve efsanelerde eğitici, öncü, mesaj taşıyan roller taşıyan kuşlar, günümüzde bize hangi dersleri verebilir?

“Kuşlar aşkı nasıl tasavvur eder? Sadık mıdırlar yoksa çok eşli mi? Dingin midirler yoksa başıboş mu? Neden bazıları iflah olmaz gezginlerken diğerleri tam birer ev kuşudur? Yavruları uzun zaman büyütmek mi iyidir yoksa bir an önce başlarının çaresine bakabilmeleri için onlara yardım eli uzatmak mı? Neden kumrular ev işlerini paylaşmanın şahıyken dövüşken kuşlar korkunç birer maçodur? (…)

Yaşamın sağduyulu ustaları olan kuşların, doğallıkları ve hafiflikleriyle bize söyleyecekleri çok şey var. Yeter ki onlara kulak verelim.” (önsözden)

Farklı kuş türlerinden 22 ayrı hayat dersi… Her bir ders, kendisini ‘dünyanın efendisi’ sayan insanın önce kendi davranışları üzerine düşünmesini sağlayacak nitelikte.

Guguk kuşu ve kazdan ahlakı, kartal ve kızılgerdandan cesareti, kumrudan şefkati, tavuktan an’a odaklanmayı, denizkırlangıcından seyahat etmeyi, ispinozdan mutlu olmayı, serçeden zekâyı… Güzelliği, aklı, tutkuyu, özgürlüğü, aşkı, sevgiyi, aile olmayı, sadakati ve daha birçok farklı konuyu kuşlardan öğrenmeye ne dersiniz?

Kuş illüstrasyonları ile desteklenmiş, oldukça akıcı ve yalın bir dili olan kitap son bölümde değindiği konu ile de bizi, yine kendimizi sorgulamamız gereken başka bir konuya odaklıyor. İklim krizi ve çevreye verdiğimiz zarar… Bu konuya dair yazarın sözleri oldukça etkileyici.

 

"Bugün bir yol ayrımındayız. Kaderimiz ellerimizde, kalbi pıt pıt atan, uçmaktan başka hiçbir şey istemeyen ispinozu ellerimizin arasında sımsıkı tutuyoruz adeta. Neredeyse parmaklarımızın altında ezilecek. Karar bize ait: Ellerimizi açıp kanatlanmasına izin mi vereceğiz, yoksa… Ellerimizi tekrar kapatacak mıyız? Kuşları korumaya gerçekten karar verdiğimiz gün, bizzat kendimizi de korumaya karar verdiğimiz gün olacak."

Umarım insanoğlu sahip olduğu gücün kibri ile hareket edip yakıp yıkmak yerine elinde tuttuğu bu gücü dünyayı cennete çevirmek yönünde adımlar atmak için kullanmayı öğrenebilir. Doğa ve canlılar ile bir arada ve onlara saygı duyarak yaşamayı öğrenebilir. Aksi halde Doğa Ana’nın kendinden çalınanı geri almak konusunda ne kadar usta olduğu ile yüzleşmek zorunda kalabiliriz.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR

 

“İşin doğrusu, kuşlar kendilerine mutluluk sorusunu sormazlar. Mutluluğu yaşarlar. Her şey yolunda gittiğinde mutludurlar; öylece, basitçe. Dert etmemeyi bilmek mutluluğun başlangıcı değil midir zaten?”

 

“Yeniden doğmak için insanın kendindeki bazı şeyleri ölüme terk etmeyi bilmesi gerek. Kuş, sağlıkla parlayan yeni tüylere karşılık yıpranmış tüylerini dökerken böyle yapar. Bu, onun için yaşamsaldır: Tüyleri mükem­mel durumda değilse uçamaz. Bizim için de böyledir. Tüy değiştiremememiz, geçmişten kopamamamız, çoğu kez ilerlememize ayak bağı olur.”

 

“Belki de ölmeyi öğrenmek elzem değildir. Sadece yaşamayı öğrenmek yeterlidir.”

 

“...yaşarken kanatları sık sık kırılan bizlerin uçmayı bilmememizde şaşılacak ne var? Hele ki onları kendi kendimize kırıyorsak...”

 

“Hayatımızın küçük ve büyük anlarında tüy dökmeye, tutulma dönemlerine izin verelim. O zaman daha güçlü, daha güzel geri döneriz: kuşlar gibi hafif .”

 

“Her şeyi bildiğimiz, her şeye hâkim olduğumuz iddiasındayız ama doğada, hem de "medenileşmiş" doğada, bir yavru kuş kadar savunmasızız.”

 

“…Yoksa yaşamı sınırlarının ötesine kadar uzatarak, ölüme mahkûm hastaları ya da çok ihtiyarlamış kişileri haftalar boyunca, hem de ıstırap dolu haftalar boyunca yaşamaya zorlayarak barbarlık yapan biz miyiz? Doğa acının uzun sürmesine müsaade etmez.”


10 Eylül 2022 Cumartesi

BONOBO VE ATEİST

 












KÜNYE

Kitap Adı: Bonobo ve Ateist – Primatlar Arasında İnsanı Aramak

Yazarı: Frans de Wall

Basım: Metis Yayınları- 2.Basım- 2014

Sayfa:  259

Tür:  Bilim, Araştırma-İnceleme


İNCELEME:

Etolog (hayvan davranışları uzmanı) ve Primat araştırmacısı olan Frans de Waal, bonobolar başta olmak üzere yakın akrabalarımız olan primat dünyası üzerindeki gözlemlerinden, deneylerden ve araştırmalardan edindiği bilgilerle evrim biyolojisi ve ahlak felsefesi üzerine duruyor. İnsan ahlakı denilen şeyin gökten zembille inmediğini, "içten geldiğini" savunuyor: "Ahlaki davranış ne dinle başlamıştır, ne de dinle biter; evrimin ürünüdür." diyor.

Kitap ahlakın dinden kaynaklandığı, dinden temel aldığı, ahlaka sahip olmamız için mutlaka dini bir inanca sahip olmamız gerektiği yargısını çürütüyor. Ahlaki unsurların evrimsel biyolojinin bir parçası olduğunu örnekleriyle anlatıyor. Ahlakın dinlerden çok daha önce canlılar dünyasında var olduğuna, dinin ahlak kavramı üzerine inşa edildiğine dikkat çekiyor.

Komşumuza tecavüz etmemizi ya da birinin hakkını çalmamızı engelleyen şey din midir ahlak mı? Bu ayrımı çok doğru yapmak gerekiyor. Toplumca kabul görmeyen bu gibi davranışlara engel olmak için illa ki bir dine ihtiyaç olmaması gerektiğine inanıyorum ben de.

Benim de şahsi fikrim bu yöndedir ki kitapta yer aldığı şekliyle paylaşmak isterim:

“… Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım.”

Konusu itibariyle herkesin okumaya yakın hissedeceği bir kitap olduğunu düşünmüyorum, zira ahlak ve inanç kavramlarını sorguladığından muhafazakâr kesim tepkisel yaklaşabilir. Dogmatik yaklaşan kişiler için bazı bilgiler haliyle kabul görmeyecektir. İnanç ve evrimsel konularda katı yargılarını bir kenara koyabilen; ahlak, din, evrim, empati, dayanışma, yardımlaşma, minnettarlık, özgeci davranış konularında bilgiler edinmek isteyenlere tavsiye ederim. Kendimce ahlak ve inanç kavramları üzerine derin bilgiler içeren bir kitap olduğunu düşünüyorum.


KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

“Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir... Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim?"

 

“Bilimin düşmanı din değildir… Asıl düşman, düşüncenin, sorgulamanın ve merakın yerine dogmayı koymaktır.”

 

“İnsanlar elalemin ne düşündüğüne o kadar önem verir ki davranışlarımızı düzeltmemiz için bir duvara yapıştırılmış bir çift göz resmi yeter. Din bunu uzun zaman önce anlamıştır ve Tanrıyı sembolize etmek için her şeyi gören göz imgesini kullanır.”

 

 “Dindar olsun olmasın bütün insan­larla ilişkilerimde, neye inandıklarına değil ne kadar dogmatik ol­duklarına bakarak kesin bir sınır çiziyorum.”

 

“Ölüm konusundaki farkındalığımız genelde biz insanların, dini geliştirme sebepleri arasında yer alır.”

 

“İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikâyelere, ritüellere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar. İlahiyat ikinci, kanıtsa üçüncü sırada gelir...”

 

“Ahlak kanunu yukarıdan dayatılmaz ya da akıl yürütme sonucu varılmış ilkelerden çıkmaz; ezelden beri var olan, içe işlemiş değerlerden kaynaklanır. En temel kanun, grup yaşantısının hayatta tutma değerinden çıkar. Ait olma, iyi geçinme, sevme ve sevilme arzusu, bağlı olduğumuz bireylerle iyi ilişkiler sürdürmek için elimizden geleni yapmamızı sağlar. Başka sosyal primatlar da bu değeri paylaşır ve herkesin onayladığı bir yaşam tarzını sürdürebilmek için duygularla eylemler arasına filtre koyarlar.”