KÜNYE
Kitap Adı:
Çürüme
Yazarı: Emre
Timur
Basım: İnkılap
Kitapevi– 1.Basım- 2022
Sayfa: 317
Tür: Roman
İNCELEME:
Çürüme,
Emre Timur’dan okuduğum ikinci kitap, ilk roman. Daha önce bir düşünce kitabı
olan Us’u okumuştum. Çürüme ise kokuşmuş adalete ithafen; çürüyen çağın romanı.
Hem felsefeyi hem psikolojiyi harmanlayıp içinde büyütmüş bir kurgu. Kendisinin
de beyan ettiği gibi huzurumuzu kaçıracak bir kitap olmuş, yine.
Ana
karakterimiz adını bilmediğimiz, sonradan takma adı ile takdim edilen Öncü.
Annesinin sarhoş kocası terketmesin diye hamile kaldığı ancak doğduğu için
terkedilen Öncü. Alkol ve sigara bağımlısı annesi ve babalığından bir de kardeşi
doğan Öncü. Bir gün kül olmuş evden annesinin ve bebek kardeşinin kül cesedinin
çıkarılışını gören Öncü. Bunların izini hayat boyu taşıyacak olan Öncü.
Öncü
hayat mücadelesine devam eder, kağıt toplayıcısı olur, servis şoförü olur,
evlenir ve 4 çocuklu huzurlu bir aile kurar kendine. Ancak bir gün yaptığı bir
kaza ve verdiği karar ile hayatı değişir. Kan kardeşi Kader’in dediği gibi kötü
başlayan kötü mü biter, iyilik beklemek hata mıdır? Servis aracı ile 2 küçük
kıza çarpar ve kaçar. Görmezden gelirse unutulur sanır. Ancak vicdan çok ağır
bir yüktür ve ona bunu sıklıkla hatırlatacaktır.
“Bazen öyle bir an öyle bir karar
verirsiniz ki, tüm hayatınız boyunca o anı tekrar tekrar yaşamaya mahkum
edilirsiniz.”
Sinir
krizleri başlar, işten kovulur, bebeği açlıktan ölür, ailesinden kopar,
uyuşturucu almaya ve şehir çöplüğünde yaşamaya başlar. Teslim olmayı da dener
ama meczup muamelesi görür. Bir gün yolu tetik arkadaşı olacak Masum ile
kesişir. Adaletin kalemini kırmadığı suçluların adaletini sağlamak için, iyi niyetli kötüler ve kötü kalmak
istemeyenlerce biraz illegal, biraz legal bir polis alt birimi kurulmuştur. Cezaevinde
tatil yapıp çıkmış tecavüzcü ve katillerin yine zarar vermesini engellemek,
çalışmayan adaleti çalışır kılmaktır görevleri. Birimin profesyonel katilleri
iyilik yapacaktır insanlığa. Böylece vicdan yüklerinden de kurtulabilecekler
midir?
Üvey
babasının tecavüzü sonrası hapse düşmüş, trans bir birey olarak toplumdan
dışlanmış Kader, çöp tenekesini evi yapmış Masum, kitap karşılığı bedenini
satan Vasife, Öncü’ye yüz çeviren karısı, adını beğenmeyen köpek Hachiko…
Diyaloglar, sorgulamalar, hesaplaşmalar… Çürüyen gurur, çürüyen onur… Çürüyen
duygular, bedenler, hayatlar…
Yazar
karakterlerinin düşünce ve davranışlarını ilmek ilmek işlemiş. Yaptığı
psikolojik analizleri çok başarılı buldum. Öyle ki karakterler ete kemiğe hisse
büründü, duygularını öyle başarılı geçirdiler ki yüreğime, zihnim uykumda bile
huzurumu kaçırdı. Kitabı okuduğum 4 gün boyunca ruhum ezildi, daraldı, anlam
aradı, çürüdü ve sanıyorum bir nebze aydınlandı.
“Bazen anlam acı
verir, bazen de acıya anlam yüklenir ama her ikisi de çürütür.”
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Dünyaya
en büyük bela, en büyük azabı veren yaratıklar... Biz olmasak buranın cennete
dönüşmesi kaç yıl alırdı acaba? Ve bizimle cehenneme dönüşmesi cennetlerin? Ah
bu insanlık... Hınç ve nefretle doğup büyüyen ve yaşayan ve maalesef üreyen...
Ortaya da yapay gülücükler ve kazık atma fırsatı ile yanıp tutuşan yeni
canlılar üreten bu insanlık... Dünyaya, diğer canlılara ve kendimize duyduğumuz
bir ölümcül düşmanlık ile yaşıyoruz. Güzel olan, mutluluk olan, iyilik olan her
yeri bozuyoruz. Adalete düşmanız, samimiyet ve bağlılığa düşmanız... En hayırlı
işimiz, mezara gidişimiz...”
"Evet,
durmak bir ölüm çeşididir. Yani bir şeylerin değişmeyi durdurduğu huzurlu hayat
çürümedir. Ama yok olmak için çırpınmak, acı ile güçlenmek, çığlık atmak ve
hatta can çekişmek, yaşamaktır. Yaşamak için geldik, çürümek için değil."
"‘Deli’
demesinler diye okudum, okuyunca ‘deli’ dediler. Ne bulduysam okudum. Okumanın
o tuhaf, hürleştirici zehrini almış bulundum. Şu yararı, bu yararı konuşulur
ama bana kalırsa en büyük yararı kendi küçük hapishanenizde takılıp kaldığınız
ihtimallerin ötesinde, hatalı ikilemlerin dışında yeni, yepyeni dünya
önermeleriydi. Önerdiler. Hem de neler neler. Belki de acımla baş etmeyi
öğrettiler. Verdikleri bilgiler bana deyip uçup gitti sadece. Mühim kısmetse
bana dedikten sonra uçması yani benden sekmesiydi Çünkü çarptığında ilmin
değiştiremeyeceği 'insan' bile demiyorum, canlı hatta şey yoktur ki sesli
olarak kitap okuduğumda tüm köpek arkadaşlarım sıraya girip pür dikkat bana
dikti kulaklarını, gözlerini. Değiştim, değiştiler”
“Çöp
dağlarında süzülen bakışlar hemen görür ki dünya iki kavim. Diriliş, yaşam,
püskürüş ve gidiştir ilki. Çürüme ve sürüklenişse diğeri. Bir esen rüzgara
rağmen kanat çırpan kelebek var, bir de Rüzgar sayesinde sürüklenen kuru
yaprak. Kendi haline bırakılan her şey gibi dağılmaya mahkum. 1 trilyon yıl
evvelden muayyen yasalarca boğulmaya, ufalanmaya, dağılmaya, sürüklenmeye ve
aslında yani çürümeye namzet, mahkum ve memur. Bir saat önce dalından kopmuş
elma niçin heveslendirir bizleri de bir yıl önce kopmuşun esamesi okunmaz?
Çürür her şey uzun vadede. Yeterince uzun vade biçilirse her şeye bir çürük
elma olacaktır. En diri, en canlı, en alınabilecek bir tedbir, bir aşı, bir
ilaç yoktur.”
“Tercihlerimizi
değerlendirirken en sık yaptığımız hata budur. Seçeceğimiz şeyi hayal ederiz.
Oysa yapmamız gereken vazgeçeceklerimizi hesap etmektedir.”
“Yıkıntılı
bir gençlik bir şekilde toparlanır; yeter ki yıkıntı çocuklukta olmasın...”
“Sessiz,
suskun vicdanların olduğu yerde her şey caiz, her şey çürük olur.”
“Kimse
değişmedi. Çamur çamurdu, gri de gri. Ona bakıp örüntü gören sendin. Ne de kötü
bir ressamdın. Şehir çöplüğüne bakıp şelale manzarasını sen çizdin.”
“Her
şey mutlu mesutken cennetten kovuluşumuzun hıncını çıkardık buradan. Dedik
"Bu çizgiden bu taraf benim." Bunu ilk kim dedi, ilk çizgiyi kim
çekti? Doğa bunu anlamadı. Zeytin fidanları, bülbüller, karıncalar bunu
anlamadı. Mülkü bulduk, doğa anlamadı. Parayı bulduk, ırkı bulduk, araziyi
bulduk, sahipliği... Doğa bunları anlayamadı, anlasa başımızı küçükken ezerdi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder