tarihi kurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarihi kurgu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2023 Pazar

ATEŞ VE SİLÜET


 











KÜNYE

Kitap Adı: Ateş ve Silüet

Yazarı: Musa Ünal

Basım: AZ Yayıncılık– 1.Basım- 2023

Sayfa: 303

Tür: Roman Tarihi Kurgu


İNCELEME:

Ateş ve Silüet, tarihimizin en hassas dönemlerinden beslenerek, Kurtuluş savaşının acımasız yüzünü ve milli mücadelenin zorlu zamanlarını işleyen bir tarihi kurgu sunuyor. İşlediği kahramanlık destanının içine bir aşk öyküsünü de yerleştiriyor.

Yıl 1914… Yer Akşehir. Ülke genel olarak savaş atmosferi içinde. İstanbul Hükümeti ülkenin parsel parsel satılmasına göz yummakta, alttan alta işgalcileri desteklemektedir.  Kahramanımız Rauf komutan İttihat ve Terakki Cemiyetine ve vatanına bağlı mert bir komutandır. Silah arkadaşları Şehsuvar, Fuat, Enver, Cezmi ve Talat subaylar ile birlikte çoktan ülkesi için mücadele etmeye karar vermişlerdir.

Tam da bu sıralarda Rauf Komutan ın yolu bir gece Erva ile kesişir. Aşk zaman, mekan, savaş dinlemez ve Rauf komutan gönlünü kaptırır. Ancak vatan işgal altındayken öncelik vatanı toprağına milleti özgürlüğüne kavuşturmaktır. Akşehir’in İtalyan ve Yunan askerlerince işgali sonrası evinden edilen Erva Rauf’a bir mektup bırakarak memleketi terk eder. Gittiği yer meçhuldür. Ancak bu zorlu işgal sürecinde aşkının mevcudiyeti bile Rauf’u ayakta tutacaktır. Artık tek emeli memleketini eski güzel günlerine kavuşturmak ve sevdiceğini bulup o huzurlu günlerde aşkını yaşamaktır.

İttihat ve Terakki’nin öncü komutanı Mustafa Kemal’in ziyareti sonrası önemli kararlar alınır. Karşı atak başlayacaktır. İstanbul işgal altında ve düşman gemileri Çanakkale boğazına demir atmıştır. Akşehir Sultanisi mektebinin küçük öğrencileri asker olmak için gönüllü olmuş, Çanakkale cephesine sevk edilmişken ülkenin padişahı ise İngiltere’ye kaçar.  Rauf Komutan ve silah arkadaşları Akşehir’de büyük mücadele verirken Mustafa Kemal Çanakkale cephesinde yüzbinlerce şehit verilerek bir destan yazar.

Peki Rauf ile Erva kavuşabilecek midir? Zorlu savaş koşullarında aşk nasıl sınanır dersiniz?

Aşk, özlem, direniş, mücadele, bağlılık, kazanılanlar ve kayıplar… Zaman zaman gözlerimin dolduğunu inkar etmeyeceğim. Oldukça da yalın bir dille yazılmış, akıcı bir kitap. Dönem romanı okumayı sevenlerin ilgisini çekecektir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bazen vatanını sevmek ihanet olur.”

 

"Bileklerime kelepçe vurabilirler, ancak yüreğimdeki hürriyet, eşitlik ve adalet sevgisine asla kelepçe vuramayacaklar."

 

“Sevdiğin bir kızı geride bırakacak olsan dahi o harbe gir, bütün yüreğinle savaş; çünkü kokusuna doyamadığın yarin seni bekleyecektir, lakin kokusuna doyamadığın vatan senin direndiğin kadar var olacaktır.”

 

“Seni görmediğim halde gözlerine bakabiliyorum koklayamadığım halde kokunu burnumda hissedebiliyorum, sana dokunmadan teninin sıcaklığını avucumda hissedebiliyorum; aşk çaresizliğin içinde sevdiğinin sıcaklığını duyabilmekmiş meğer."









6 Temmuz 2023 Perşembe

BÖYLE KÜÇÜK ŞEYLER


 










KÜNYE

Kitap Adı: Böyle Küçük Şeyler

Yazarı: Claire Keegan

Basım: Jaguar Kitap– 5.Basım- 2022

Sayfa: 86

Tür: Novella


İNCELEME:

Böyle Küçük Şeyler aslında tarihi bir dönemde oldukça acı vermiş ‘büyük’ olaylara parmak basan kısacık ancak etkileyici bir novella. Kitap 1916 yılında yayınlanmış İrlanda Bildirgesinden çocuk ve kadın haklarına atıf yapan bir bölüm ile başlayarak ironi yapıyor.

Sade ve yalın bir dille seyreden olayları okurken aslında ortalama bulduğum konu, kitabın sonundaki ‘metin üzerine bir not’ şeklinde verilen tarihsel açıklama ile derinleşip yoğun bir etki bıraktı üzerimde. Yazar her ne kadar kişi ve anlatının kurmaca olduğunu belirtmiş olsa da tarihsel bir gerçeğe dayanmış olması etkileyiciliğini arttırıyor. Bu tarihsel lekenin adı Magdelen Çamaşırhaneleri.

Bilgi vermek gerekirse bu kurumlar 20.yüzyılda (1758-1996) İrlanda’da Katolik Kilisesi tarafından, İrlanda Cumhuriyeti Devleti işbirliği içinde işletilip finanse edilmiş. Kilise kurallarına uymayarak evlilik dışı hamile kalan, ailesi tarafından reddedilen bekar anneler, yetim, alkolik, engelli genç kız ve kadınlar bu kurumlarda kendi iradesi dışında kalıyor ve zorlu çalışma şartlarına maruz bırakılıyor. Yaşanan şiddet, istismar ve ölümler ise sonradan açığa çıkıyor. Birçok bebek evlatlık verilse de birçoğu da yaşamını yitirmiş, birçok kadın ve genç kız gibi. Oluşturulan araştırma komisyonları raporlarına göre tahminen 30bin kadın buralarda alıkonulmuş, tek bir merkezde 796, sadece 18 tanesinde 9bin çocuğun öldüğü tespit edilmiş. Bunlar ulaşılabilen kayıtlar çünkü birçoğu imha edilmiş. 2013 yılında İrlanda Başbakanı Enda Kenny tarafından hükümet adına özür dilenmiş.

Kitap 1985 yılında, kilisenin etkisinin baskın olduğu İrlanda’da bir kasabada geçiyor. Bill Furlong karısıyla birlikte beş kızını okutup büyütmeye çalışan, borca girmeden hayatlarını idame etmeye uğraşan bir odun-kömür tüccarıdır. Şans eseri zengin bir kadının himayesine girip işlerini gören ve belki böylece bu kurumların himayesine girmekten kurtulup evladına sıcak bir yuva sağlayan bekar annesini 12 yaşında kaybeden Furlong babasının kimliğini ise öğrenememiştir.

O yıl Noel yaklaşırken siparişler de oldukça sıklaşır. Bir sabah manastıra siparişlerini götürdüğünde ise kömürlüğe kapatılmış oldukça kötü durumda genç bir kıza rastlar. Rahibelerle yaptığı konuşma sonrası burada başka olaylar döndüğünden şüphelenir ve alttan alttan araştırmaya çalışır. Ancak karısı dahil kiminle konuşsa üstü kapalı uyarılır. Saygınlığını ve huzurunu korumak adına olanları görmezden gelen bir kalabalık ile karşılaşır. Annesinin geçmişinin de etkisinde olayları değerlendiren Furlong bu gördükleri karşısında sessiz ve hareketsiz kalabilecek midir?

Dinin hakimiyeti altında uygulanan yanlış ve katı uygulamalar, affedici ve birleştirici olması beklenirken ötekileştiren, dışlayan hatta zulmeden bağnaz bir yaklaşım. Ve bana dokumayan yılan bin yaşasın deyip bu zulme göz yuman bir halk. Birçok açıdan okuyucuyu sorgulamalara iten kısacık bir kitap. Tavsiyemdir.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bu dünyada en kolay iş her şeyini kaybetmekti…”

 

"Bu hayatta ilerlemek istiyorsan, bazı şeyleri görmezden gelmek zorundasın, ancak böyle yol alabilirsin."

 

“İnsan neden en çok da gözünün önünde duran şeyleri görmekte zorlanıyordu?”

 

“Sonuçta biz onlara ne kadar güç veriyorsak ancak o kadar güçlüler, haksız mıyım?”

 

“Yine de esasen kadınlar o keskin sezileriyle çok daha derinlikliydiler; gelmekte olanı gelmezden çok önce kestirebilir, geceleri rüyalarında görebilir ve aklınızı okuyabilirlerdi.”

 

“Bu hayatta sadece çocuğu olmayanlar umursamaz olma lüksüne sahiptir.”


7 Mart 2023 Salı

YÜKSEK ŞATODAKİ ADAM


 










KÜNYE

Kitap Adı: Yüksek Şatodaki Adam

Yazarı: Philip K. Dick (PKD)

Basım: Alfa Kitap- 2.Basım- 2020

Sayfa: 362

Tür: Roman, Tarihi Kurgu


İNCELEME:

2. Dünya Savaşı’nı Almanya ve Japonya kazansaydı ne olurdu?

Evet kitap anlattığı hikaye ile tarihi bambaşka şekilde yeniden kurguluyor. Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’nı kaybettiği, Almanya ve Japonya’nın savaşı kazandığı yeni bir gerçeklik kurguluyor.

Bu alternatif evrende Amerika’nın batı yakasını Japonlar, doğu yakasını Almanlar yönetmeye başlar. Almanya teknolojide üst sıradadır. Mars, Venüs ve Ay’da koloni kurma çalışmalarını başlatmıştır. Japonya idaresi altındaki toprakları genişletmeye çalışır. Almanlar Akdeniz’i kurutup tarım arazisi olarak kullanır ve Afrika kıtasında soykırım yaparak siyahi halkı tamamen sindirirler. Amerika vatandaşları da ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir.

5000 yıllık bir kehanetler kitabı bulunmaktadır: I Ching Değişimler Kitabı. Burada yazı-tura ya da çubuklar kullanılarak belirlenen çizgilerle oluşturulan 64 adet sembol (64 hexagram) ile sorulara cevap alıyorlar. Kişiler seçimlerini yaparken sürekli bu kitaba başvururlar.

Veee merak uyandıran bu hikâye burada biraz daha ilginç bir hal alıyor. Hawthorne Abendsen isimli bir yazar bir kitap yayınlıyor. Konusu ne mi? Şu an yaşadığımız asıl gerçekliği işliyor ‘Çekirge Ağır Gelecek’ isimli kitabında. Yani ‘savaşı Japonya ve Almanya kaybetseydi ne olurdu?’ konusunu işliyor ve pek tabi ki kitap Nazi Almanyası tarafından yasaklanıyor. Kitabın adı Abendsen in yaşadığı ‘Yüksek Şato’ isimli malikaneden geliyor.

Zamanın, tarihin ve gerçekliğin doğası nedir sorusunu ele alan biraz felsefe kokan bir kitap. Ben konunun gelişimini ve detaylandırılmasını biraz zayıf buldum. Sonuç da daha tatmin edici olabilirdi bana biraz yetersiz geldi açıkçası. Yine de konu ve verilenler açısından oldukça ilginç bir kitap.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Anlamadıkları şeyse insanın acizliği. Ben zayıfım, küçüğüm, evrende hiç önemim yok. Evren benim farkımda değil; görünmeden yaşıyorum. Ama bu niye kötü bir şey olsun ki? Böylesi daha iyi değil mi? Tanrılar kimi fark ederlerse yok ediyorlar. Küçük ol... Böylece yücelerin hasetinden korunursun."

 

"Bir insan tüm dünyayı ele geçirmiş, ama bu uğraşı sırasında ruhunu yitirmişse ne kazanır ki?"

 

"Bir devlet, ancak lideri kadar iyidir."

 

"Değişim, kaybeden taraf için hep zordur."

 

"Tarihin kurbanları değil vasıtaları olmak istiyorlar. Kendilerini Tanrı'nın gücüyle özdeşleştirip tanrısal olduklarına inanıyorlar. Bu onların temel deliliği. Bir arketip tarafından ele geçirilmişler; egoları psikotik bir şekilde öyle şişmiş ki, kendilerinin nerede başladığını ve tanrısallığın nerede bittiğini bilemiyorlar. Bu aşırı gurur, kibir değil; şişen egonun mutlak sınırına ulaşması... Tapan ile tapılanın birbiriyle karıştırılması. İnsan, Tanrı’yı yemedi; Tanrı, insanı yedi."

 

"Gerçek, diye düşündü. Ölüm kadar korkutucu. Ama bulması daha zor."