9 Aralık 2022 Cuma

ŞİBUMİ

 















KÜNYE

Kitap Adı: Şibumi

Yazarı: Trevanian

Basım: E Yayınları - 10.Basım - 2017

Sayfa:  456

Tür:  Roman, Polisiye, Macera


İNCELEME

Trevanian takma adını kullanan yazar Rodney William Whitaker  tarafından kaleme alınmış Şibumi, hem Uzakdoğu’nun mistik havasını bir parça hissettirecek hem de sizi sürükleyici bir polisiye macera hikâyesi ile buluşturacak bir roman.

"Nicholai Hel, yarı Rus yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay'da doğmuş, bir Japon general tarafından büyütülmüş ve 'Go' oyununu öğrenmiş. Bask dili dâhil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Üstün düzeydeki 'yakın algılama' yeteneği sayesinde fotoğrafı bile çekilemeyen bu yenilmez savaşçı günün birinde emekli olarak yaşadığı şatosundan amansız ve acımasız bir dövüşe katılmak üzere çıkıyor..."

Arka kapakta yer alan bu tanıtım kitabın ana temasını yansıtsa da çok daha fazlası ile dopdolu bir maceraya sürüklüyor bizi.

Ana kahramanımız Nicholai Hel, çıplak elle öldürme eğitimi almış, her türlü küçük nesne ile insan öldürebilecek yetenekte bir casustur. Devletler adına teröristleri öldürmektedir. Küçük yaşlardan itibaren Şibumi felsefesi ile büyür ve tek amacı Şibumi’ye ulaşmaktır. Peki nedir Şibumi? Şibumi, Japon felsefesinde ve kültüründe erdemli insan olarak geçmekte. Bilgelikle basitliği yakalama felsefesi. Şibumi kitapta şöyle tarifleniyor:

O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçak gönüllük demek. Sanatta Şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini Wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse... nasıl söylemeli... Hâkimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.”

Emekli olan ve bir şatoda yaşamaya devam eden Hel, gelişen olaylar ile yine aksiyonun içine çekilir. CIA ve petrol ticareti yapan ANA şirket, 5 İsrailliden oluşan Münih Beşlisi adlı grubu çökertmek için bir eylem düzenlerler. Örgütten canlı kurtulan Hannah Stern, Hel’in arkadaşının kızıdır ve Hel’den yardım ister. Peşi sıra gelişen olaylar Nicolai Hel için intikam çanları çaldırmaya yeterlidir.

Yazar, bu olay örgüsü içerisine 2. Dünya Savaşı ve ardından gelen soğuk savaş dönemini, Hel için bir baba figürü olan General Kishikawa’yı, Hel’in sevgilisi Hanna’yı, mağara keşif arkadaşı Le Cagot ve onunla mağara serüvenlerini, Go oyununun felsefesini ve bu oyunu Hel’e öğreten Otake’yi, Hel’in gizli istihbarat kaynağı De Lhandes’i, Japon bahçelerini ve Hel’in sahip olduğu mistik birtakım yetenekleri de dokuyarak heyecan dolu ve sürükleyici bir roman sunuyor okuyucusuna.

Kitapla ilgili yorumumu kitapta yer alan bir dipnottaki ilgi çekici bilgi ile sonlandırayım. Yazarın yazmış olduğu diğer romanlarında verdiği ayrıntılı bilgiler, başına biraz iş açmış gibi görünüyor. Bir dağa tırmanış sahnesini detaylarıyla anlattığı romanı filme uyarlanır ve çekimler sırasında kitaptaki teknik uygulanırken genç bir dağcı maalesef düşer ve ölür. Sonraki bir romanında iyi korunan bir müzeden eserlerin nasıl çalındığına dair detaylı tariflemeler, hırsızlara ilham olur ve aynı yöntem birebir uygulanarak Milano Müzesinden 3 önemli eser çalınır, bulunduklarında ise oldukça tahrip edilmiş oldukları görülmüştür. Dolayısıyla yazar bir tehlikeye sebep olmaması amacıyla sorumluluk hissederek bu kitabında yer alan gerek çıplak elle öldürme teknikleri olsun, gerek Kamasutra teknikleri olsun, herhangi bir detaylı anlatıma girmeme kararı almıştır. Yaşanan tecrübelerden sonra oldukça isabetli bir karar olmuş sanki, siz ne dersiniz?

 

KİTAPTAN ALINTILAR

 

“ Aptal bir dost, akıllı bir düşmandan daha tehlikelidir. “

 

“Zaman ancak, içi boş olduğu zaman ağırdı.”

 

“Oysa bir şey ummanın, hayal kırıklığını davet etmek olduğunu o kadar iyi biliyordu ki!”

 

“Ne de olsa rastlantı dediğimiz şey kaderin bir numaralı silahıdır.”

 

“Terbiye her zaman için merhametten de, sadakatten de, yardımdan da, içtenlikten de daha güvenilir bir şeydi. Tıpkı hak yememenin, karşıdakine eşit şans tanımanın, adaletten önemli olması gibi. Büyük sayıları değerler, baskı altına girdiklerinde türlü mantık oyunlarıyla çözülüverirlerdi. Ama terbiye, terbiyeydi. Koşullar ne olursa olsun, hiçbir zaman değişmezdi.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder