31 Ekim 2022 Pazartesi

YARATICI TÜR


 











KÜNYE

Kitap Adı: Yaratıcı Tür – Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor

Yazarı: David Eagleman – Anthony Brandt

Basım: Domingo, Bkz Yayıncılık- 3.Basım- 2019

Sayfa: 296

Tür: Bilim, Araştırma-İnceleme


İNCELEME:

Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor

Ünlü nörobilimci David Eagleman ile besteci ve akademisyen Anthony Brandt tarafından yazılan bu kitap insanlığın yaratma becerisi ve güdüsünün temelinde neler yattığını konu ediniyor. Zihnimizdeki yaratıcı yazılım nasıl çalışıyor ve bu yaratma becerimiz bizi nereye götürüyor?

“Sincaplar neden ağaç tepeleri için asansörler tasarlamaz? Timsahlar neden sürat motorları icat etmez? İnsan beyninde işleyen algoritmalarda gerçekleşmiş olan evrimsel bir ince ayar, dünyayı özümsememizi ve "şöyle olsa ne olur"lar türetmemizi mümkün hale getirmiştir.” Şeklinde konuya değiniyor Eagleman ve nörobilimsel gelişmelerden elde edilen yeni bulgularla bu en önemli insan becerisini, yenilik üretme yeteneğimizi derinlemesine irdeliyor. Eagleman ve Brandt’ın değerlendirmeleri ile yaratıcılık becerimiz hem sanat hem bilimin perspektifinden inceleniyor.

Kitap 3 kısım altındaki alt başlıklardan oluşuyor.

1.Kısım: Değişim Rüzgârı; yaratıcılığa neden ihtiyaç duyduğumuz, yeni fikirleri nasıl oluşturduğumuz ve ürettiğimiz yeniliklerin yaşadığımız yer ve zamandan nasıl etkilendiğini anlatıyor.

2.Kısım: Yaratıcı Düşünce Yapısı; seçenekleri çoğaltmaktan riskin göze alınmasına kadar çeşitlilik gösteren yaratıcı düşünme biçimlerinin ana unsurlarını anlatıyor.

3.Kısım: Yaratıcılığı Geliştirmek; geleceği şekillendiren şirketler ve okullar için yaratıcılığı nasıl teşvik edeceklerine yönelik öneriler paylaşılıyor.

Herkesin anlayacağı şekilde sade bir dille hazırlanmış ve oldukça akıcı bir kitap. Verilen ufuk açıcı bilgilere hem sanattan hem de bilimden örnekler eşlik ediyor. Ayrıca paylaşılan fotoğraf ve resimlerle de kitap görsel olarak ilgiyi üzerinde tutuyor.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Yalnızca biyolojik değil, kültürel evrimin de ürünleriyiz.”

 

"Yaratıcılık, alışkanlıkların özgünlük aracılığıyla yıkılmasıdır."

 

"Aynı kalmak için değişmek zorundayım."

 

“Hatadan kaçmak değil, hatayı kucaklamak da önemlidir. Hata, otomatik davranışlarda başarısızlık, yaratıcı düşünmede ise zorunluluktur.”

 

“Belirli beceriler, yalnızca belirli beyin bölgelerine atfedilebilse de yaratıcılık, beynin bütününün devreye girdiği bir deneyimdir ve birbirine uzak nöral ağlar arasındaki kapsamlı işbirliğinden doğar.”

 

“Bir beynin en yaratıcı olduğu zamanlar, güvenceyi sürprize, alışılmışı bilinmeyene feda ettiği zamanlardır. Ancak bu zihinsel sıçramaların bir bedeli de vardır: Risk. Hem eşi görülmemiş bir şey yapmaya kalkışıp hem de sonuçlardan emin olma lüksünü yaşayamazsınız.”

 

“Rutinler kökleşir ve onlardan kurtulmak giderek zorlaşır. İster evde olsun ister işte, değişiklik aksamalara neden olabilir ama değişiklik olmadan düşünme sürecini taze tutmak zordur.”


30 Ekim 2022 Pazar

HATIRA NOTLARI 1916

 












KÜNYE

Kitap Adı: Hatıra Notları 1916

Yazarı: Mustafa Kemal Atatürk

Basım: Kopernik Kitap Y. - 1.Basım- 2018

Sayfa: 126

Tür:  Anı, Günlük


KİTABIN KONUSU

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığımız bu özel günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi el yazısıyla kaleme aldığı ‘Hatıra Notları 1916’ isimli bu günlüğü paylaşmak istedim sizlerle… Cumhuriyetimizin 99.yılı kutlu olsun.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Doğu Cephesinde (Diyarbakır, Bitlis, Siirt) görevli iken bizzat kendi el yazısı ile kaydettiği ve ‘Muhtıra Defteri’ olarak isimlendirdiği, tarih açısından çok değerli notlar içeren bir çalışmadır. Eserin orijinali günümüze kadar Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde korunmuştur.

Atatürk’ün gün gün kaleme aldığı notları içeren bu eser 7 Kasım 1916’da başlayan ve 25 Aralık 1916 tarihli yarım bir bölümle biten yaklaşık 2 aylık bir dönemi kapsayan bir kitaptır.

Atatürk tuttuğu notlarda bölgede gördüğü insan ve coğrafya manzaralarını, okuduğu kitapları, haberleştiği ya da görüştüğü kişileri, kendi izlenimlerini ve yorumlarını kaleme almıştır.

Atatürk’ün Osmanlı Türkçesi kendi el yazısıyla yazdığı metinler ile günümüz Türkçesine sadeleştirilerek çevrilmiş metinler yan yana sunularak hazırlanmıştır. Ayrıca eserde geçen kişilerin kim olduğuna dair bilgi içeren bir İsimlik bölümü ve sadeleştirilen kelimeler için bir sözlük de yer almaktadır.

Atatürk’ün kendi el yazısını görmek ve üslubunu tanımak adına da çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.

 

KİTAPTAN ALINTILAR

 

Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.”

 

“Üst kademedekiler emri altındakilerle sohbet etmeli. Onları serbest konuşabilmeye alıştırmalı. Emri altındakilerin muhakeme tarzını ve bunu ifade ediş şeklini bilmek faydalı ve gerekli.”

 

“22 Kasım 1916

Saat 09.00’a kadar Kurmay Başkanı ile örtünmenin kaldırılması ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında sohbet:

1) Güçlü ve hayata vakıf anne yetiştirmek.

2) Kadınlara serbestisini vermek.

3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir.”

26 Ekim 2022 Çarşamba

PİA MATER


 










KÜNYE

Kitap Adı: Pia Mater

Yazarı: Serkan Karaismailoğlu

Basım: Elma Yayınevi- 7.Basım- 2019

Sayfa: 422

Tür: Roman, Nöro-Roman


İNCELEME:

Serkan Karaismailoğlu’nun yazdığı ve üçleme olarak hazırlanan Mater serisinin ilk kitabı Pia Mater ile karşınızdayım. Yazar romanının türünü Nöro-roman olarak isimlendiriyor. Kendisinin tanımıyla sinirbilimsel gerçeklerin, belli bir kurgu ve hayali karakterler eşliğinde okura sunulduğu roman türü.

Olaylar romanımızın başkahramanı tıp öğrencisi Tesla etrafında gelişiyor. Tesla’nın ablası Meryam, kocası Perit tarafından aldatıldığını öğrenir ve evi terk eder. Yemek tasarımcısı ve hocası Alef’in davetini kabul edip evine gitmesiyle birlikte Meryam için her şey değişecektir. Alef aynı zamanda sinestezi özelliğine sahiptir.(Dipnot: Sinestezi birleşik duyu anlamına gelir, bir duyu başka bir duyuyu tetikler. Yani kokusunu aldığınız şeyin rengini görmek, tadını aldığınız duyuyu aynı zamanda işitmek gibi)

Tesla, en yakın arkadaşı ve bilgisayar korsanı olan Derviş (İllias) ile birlikte Meryam’ın izini sürer. Bir olay sonrasında yolları bir mafya liderinin veliahtı olan Galen ve arkadaşı Devin ile kesişir. Galen’in lakabı Fizyologdur ve o da İllias gibi önemli bir bilgisayar korsanıdır. Birlikte Alef’in peşine düşerler.

Olaylar gelişirken Galen ve Devin’in geçmişini, Galen’in Tesla ile olan bağlantısını, Tesla ve Meryam’ın yıllar önce ortadan kaybolan abileri Uras’ın hikâyesini, Uras ve Meryam’ın yollarının Alef ile kesişmesinin tesadüf olmadığını öğreniyoruz. Tesla’nın anne ve babasının büyük sırrı neydi? Peki bu sır içerisinde Alef’in rolü ve Alef’in Tesla ile olan bağı neydi?

Tüm bu kovalamaca sırasında Tesla annesi Vera ile yüzleşir. Vera bu vicdan yükünü artık taşıyamaz ve tüm gerçekleri itiraf eder. Ancak o sırada yalnız değillerdir. Tesla’nın yüzleşeceği konular Alef’in anlatacakları ile devam eder. Artık hiçbir şey Tesla için aynı olmayacaktır. Tesla abisini yeni bulmuşken oracıkta maalesef kaybeder. Tesla, Meryam, Galen ve İlias’ı neler beklemektedir?

Bir yandan bir kurgu hikâye okurken bir yandan da bilimsel ve oldukça ilgi çekici birçok bilgi ile tanışıyorsunuz. Hacimli bir kitap olmasının yanında oldukça akıcı ve sürükleyici bu hikâye sonunda öyle yerlere evriliyor ki bir an önce hikâyenin devamını öğrenmek isteyecek, ikinci kitaba başlamak için sabırsızlanacaksınız.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 “Hayat öyle bir sinir ağı ki, kimlerle sinaps yapacağını asla kestiremezsin...”

 

“Çatlamalar ve kırılmalar hayatın en önemli dinamikleridir. Burada önemli olan kırılmanın nasıl yaşandığıdır. Yumurtayı düşün Meryam. Eğer yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar. Yok, eğer yumurta dışarıdan kırılırsa işte o zaman bir hayat son bulur. Yani içten başlamayan dönüşümler ölümcüldür.”

 

“İyiler hep kazanır. Sadece sonucu görmek için zamana ihtiyaçları vardır. Kimi zaman bir gün gerekir, kimi zaman bir ömür. Hatta bazılarının ömrü de yetmeyebilir görmeye ama sonuç değişmez. İyiler hep kazanır...”

 

“Sokakta yaşamanın en öğretici tarafı neydi biliyor musun? İnsan denen memeli canlının yeryüzündeki en vahşi canlı olduğunu görüyordun. Dünyanın en güzel sanat eserlerini ve bilimi üreten bu beyinler, söz konusu kötülük olduğunda, emin ol hiçbir nörona sığmayacak acımasızlıklara imza atabiliyorlardı. Mesela az önce oturduğumuz şu bank. Her tarafı kırık ve kirli. Kimisi üzerini çizmiş, kimisi bir kısmına tekme atıp kırmış. Niye biliyor musun? Çünkü bu bank sahipsizdi ve insanoğlunun sahipsiz olana karşı tavrı netti. Ya sahip olacaktı ya da sahip olmayacaksa illaki zarar verecekti.”

 

“İnsanın laneti de buydu işte. Sürekli kendisi için yeni ihtiyaçlar yaratmak ve sonrasında da bunlara bağımlı olmak.”

 


24 Ekim 2022 Pazartesi

UÇURTMA AVCISI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Uçurtma Avcısı

Yazarı: Khaled Hosseini

Basım: Everest Yayınları - 59.Basım- 2017

Sayfa:  375

Tür:  Roman, Dram


Khaled Hosseini tarafından kaleme alınmış Uçurtma Avcısı romanı, “Coğrafya kaderdir.” sözünü kitabın başından sonuna kadar tekrar tekrar hatırlatan;  savaşın, siyasetin, rejimlerin en çok etkilediği grup olan çocukların yaşadığı zulmü, acıyı, acımasızlığı, istismarı, kayıpları gözler önüne seren bir dram.

Öyle ki kimi zaman içinizi ısıtacak sizi gülümsetecek kimi zamansa öfke ve çaresizlik hissettirecek, yüreğinize dokunacak, gözlerinizi dolduracak ve bence asla unutamayacağınız bir roman. Romanın aynı zamanda 2007 yapımı sinema uyarlaması da bulunmaktadır.

"Gel. Yeniden iyi biri olmak mümkündür."

Kabil’de monarşinin son yılları… Emir ve Hasan aynı sütanneye sahip ve aynı evde birlikte büyüyen iki çocuk olmasının yanında sosyal sınıfları birbirinden çok farklıdır. Emir, tanınmış ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının -Ali- oğludur. Üstelik Hasan, bölgede hor görülen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Emir’in ailesi ise Peştun’dur ve saygı görmektedirler.

Konu bu iki çocuk arasındaki arkadaşlık ilişkisi üzerine kurulmuştur. Hasan Emir’e koşulsuz bir sevgi bağı ve sadakat ile bağlıdır. Emir ise sosyal statüsünün üstünlüğünü her fırsatta hissettirir ve Hasan’ı Baba’dan biraz kıskanmaktadır.

Assef ise Hasan’a sahip olduğu mezhep yüzünden huzur vermeyen, kötü niyetli bir çocuktur. Bölgede her yıl düzenlenen Uçurtma Şenliği sırasında Hasan’ın Emir için yaptığı bir fedakârlık, çok trajik bir olayla sonuçlanır. Emir olaya gizli saklı şahit olur ama müdahale etmez. Yaşadığı pişmanlığı bastırmanın yolunun ise çocuk aklıyla Hasan’dan uzak durmak olduğuna karar verir ve ona kötü davranır. Hasan’ın her şeye rağmen ki sevgisi ve bağlılığı ise ders niteliğindedir.

Peki sadakatin mi ihanetin mi bedeli daha ağır olacaktır?

Sovyet işgalinin başlamasıyla Emir ve Babası ülkeyi terk eder ve Amerika’ya göç ederler. Emir bu şekilde geçmişinden de kaçacağını sanır ancak vicdan azabı yaşamı boyunca devam edecektir.

Bir gün Hasan ile ilgili kötü bir haber alır. Hemen Afganistan’a gider ve orada öğrendikleri hayatını değiştirecektir. Hasan’ın küçük oğlu Sohrap’ı ne pahasına olursa olsun Taliban’ın elinden kurtarmak için bir mücadeleye girer. Sohrap’ın çocuk yüreğinde verdiği savaş ve taşıdığı umudun ağır yükü sizin de yüreğinizi yakacak.

Emir, Hasan’ın emanetini koruyabilecek mi?

Acaba, yeniden iyi biri olmak mümkün mü?

Yapacağımız iyilikler, yaptığımız kötülüklerinin izlerini silmeye yeter mi?

Ömür boyu vicdan ağrısı bırakacak hatalar yapmamak dileğiyle…

 

KİTAPTAN ALINTILAR

 “Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığı zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun…”

 

“Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler."

 

"Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem ya da domuz eti yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur..."

 

"Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın."

 

“Çocukların dehşetle baş etme yöntemi budur: Uyuyakalmak.”

 

“Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur; karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar.”

 

"Afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok. Dünya da öyle değil mi? İnsan çok ama ‘insanlık’ yok."


21 Ekim 2022 Cuma

YERDENİZ BÜYÜCÜSÜ


 











KÜNYE

Kitap Adı: Yerdeniz Büyücüsü

Yazarı: Ursula K. Le Guin

Basım: Metis Yayınları - 3.Basım- 1997

Sayfa: 183

Tür: Fantastik Kurgu


İNCELEME:

Ursula K. Le Guin’nin Yerdeniz serisinin ilk kitabı olan Yerdeniz Büyücüsü, Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter gibi pek çok fantastik kurgu kitaba ilham vermiş. Seri önce üçleme olarak başlasa da Le Guin’in düş dünyası kaleme dökülmeye devam edince seri altı kitap olarak tamamlanmış. Bu kitabı Atuan Mezarları, En Uzak Sahil, Tehanu, Yerdeniz Öyküleri ve Öteki Rüzgâr isimli kitaplar takip eder.

Yerdeniz Büyücüsü, yazarında belirttiği üzere, ‘Büyümek’ üzerine yazılmış. Serinin birinci kitabı bizi ilerde Yerdeniz diyarının en büyük büyücüsü olacak Çevik Atmaca- kadim dildeki adı ile Ged- ile tanıştırıyor.

Gont Adası’nda yaşayan küçük bir çocuk olan Çevik Atmaca doğuştan büyücülük yeteneğine sahiptir ve cadı teyzesinden öğrendiği ufak tefek büyülerle büyücülük serüveni başlar. Akıl hocası olan bilge Ogion ona seçenekler sunar ve sonunda büyü öğrenmesi için onu Roke Adasına gönderir. Birçok hocadan ders alır. Ged kendini herkese kanıtlama telaşına düşer. Çocukluğun toyluğu ile yapabildiklerinin verdiği güç ve kibrin esiri olur ve birçok hata yapar. Uç Yörelerdeki birçok diyara yolculuklara çıkar. Her yolculuktan yeni deneyimler ve öğretiler kazanır. Kendi karanlığı ile tanışır, gölgesiyle yüzleşir. Korkularından kurtulmanın yolunun onlardan kaçmak değil onların üzerine gitmek olduğunu öğrenir. Cesaretle yoluna devam eder. Çevik Atmaca’nın büyüme yolculuğunda ona zaman zaman kadim dostu Vetch ve küçük hayvanı Otakı da eşlik eder.

Yerdeniz dünyasından da biraz bahsedersek: Burada her yörede her büyü geçerli değildir. İsimler çok değerlidir. Kişiler ancak halk arasındaki ismi ile bilinir. Kadim dildeki ismi ise ona ergenlikte verilir ve bu ismi sadece ona o ismi veren ve çok güvendiği kişiler bilebilirler. Çünkü kişinin kadim dildeki gerçek ismini bilen bir büyücü onu her şekilde yönetme gücüne sahip olur. Çevik Atmaca’ya kadim ismini veren Ogion ‘dur.

Ejderhaların efendisi ve baş büyücü olacak Ged’in maceralarını ve büyüme serüvenini büyülü bir dünya kurgusu içerisinde bize aktarıyor Le Guin. Özellikle fantastik kurgu sevenlere bu kült olmuş eseri okumalarını öneririm.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bütün hayatımızı, aslında yapmaktan başka çaremiz olmayan şeyleri rızamızla seçmeyi öğrenmekle geçiriyoruz.”

 

“Duyabilmek için susmak gerekir.”

 

“Bir mum yakan bir gölge yaratır.”

 

“Akıllıya soru gerekmez; aptal ise boşuna sorar.”

 

“Söz sessizlikte,

ışık karanlıkta,

yaşam ölürken;

bomboş gökyüzünde

uçarken parlar atmaca.”


CAMDAKİ KIZ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Camdaki Kız

Yazarı: Gülseren Budayıcıoğlu

Basım: Doğan Kitap - 116.Basım- 2020

Sayfa: 350

Tür: Roman, Psikoloji


İNCELEME:

Gülseren Budayıcıoğlu, kitaplarında ve konuşmalarında Kader Motifi kavramı üzerinde duruyor ve şöyle açıklıyor:

“Aslında bizim kaderimiz biz daha dünyaya gelmeden yazılmaya başlıyor. Bizi kucağına almaya hazırlanan ya da hazırlanmayan, bizi dört gözle bekleyen ya da beklemeyen evlerde açıyoruz gözlerimizi. O evde büyüyor, şekilleniyor ve bize doğru diye tanıtılan şeylere inanıyoruz. Sonradan bir türlü değiştiremediğimiz, kaderimize yön veren katı çocukluk inançlarımız, yine o evlerde şekilleniyor, güçleniyor ve yaralanıyor.

Âh bu yaralar… Kaderimizi de o evlerde aldığımız bu yaralar yazmıyor mu?

Bizi diktatör, lider, kahraman yapan da; kâşif, mucit, dünyaca ünlü edebiyatçı, besteci, ressam yapan da; bir cani, bir katile dönüştüren de; ezilen, reddedilen, sevilmeyen, dışlanan, hep terk edilen, ayaklar altında çiğnenen yapan da; merhametli, şefkatli yapan da işte bu yaralar..."

Camdaki Kız da çocukluk travmalarının ve sevgisizliğin gelecekte hayata yansımasını anlatıyor.

Romanda büyük şehirde dünyaya gelmiş, lüks içinde ve statüsü yüksek bir aile ile birlikte büyümüş olan Nalan’ın hikâyesi. Nalan istenmeyen bir bebek ve annesini doğumda kaybediyor. Dedesi ve anneannesini anne-baba biliyor ancak hiç sevgi görmüyor. Sevgiye muhtaç bir kadın Nalan… Zengin bir ailenin oğlu ile evlendiriliyor ancak aradığı sevgiyi burada da bulamıyor. Ona kendini değerli hissettiren ve sevgi gösteren taşralı Hayri ile hayatı kesiştiğinde ise hiçbir şeyi gözü görmez. Hemen boşanır.

Ancak Hayri’de evlidir ve hatta çocukları vardır. Bir süre sonra Hayri bu aşk masalından uyanır. Gözü başkalarını arar. Bir Laz kızına âşık olur. Ne Nalan’dan ne eşi Türkan’dan ne de Laz kızından vazgeçer. Hayri’de çocukluğunda sevgiye muhtaç büyümüştür.

Yaşanan olaylar sonrasında Nalan Gülseren Hanım’dan terapi almaya başlar. Bu süreçte Nalan’ın yaşadıklarını, Gülseren Hanım’ın psikolojik tahlillerini, çocuklukta yaşananların hayatımızı nasıl yönlendirdiğini okuyoruz.

“küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.” Diyor Gülseren Hanım.

Doğduğumuz evde, yaşadığımız çevrede sevgi ve ilgi görmenin önemini idrak etmemizi sağlayan bir roman. Keyifli okumalar.

 

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 “Ve son olarak hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok daha iyi biliyorum...”

 

“Affetmek insanı özgürleştirir, zincirlerini kırar.”

 

“İnsanın ayrılık kadar canını yakan bir başka şey daha var; aldatılmak...”

 

“Hayal bile bir dayanak arıyor kendine, bir umut, birazcık ışık...”

 

“Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek, hayal kırıklıklarımız da o kadar çok ve derin oluyor.”

 

"Gidenler gidiyor ama hayat kalanlarla yoluna devam ediyor"


14 Ekim 2022 Cuma

BÜYÜ DÜKKANI - PSİKODRAMA ÖYKÜLERİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Büyü Dükkânı – Psikodrama Öyküleri

Yazarı: Yeşim Türköz

Basım: Epsilon Yayınevi- 27.Baskı- 2018

Sayfa:  136

Tür:  Öykü, Psikoloji, Kişisel Gelişim


İNCELEME:

Psikodrama Öyküleri…

Psikoterapist ve psikodrama eğitmeni Yeşim Türköz bu kitaptaki öyküleri kurgularken, bir psikoterapi yaklaşımı olan psıkodramanın, “Büyü Dükkânı” (Magic Shop) isimli tekniğinden esinlenmiş. Tekniğin uygulaması ile ilgili bilgiyi kitabın giriş bölümünde vermiş yazar. Kitapta ‘Büyü Dükkanı’nda geçen 7 adet öykü bulunuyor.

Gelelim hikâyeye. Ünü her yere yayılmış Büyü dükkânını yaşlı bir adam işletmekte. Bu mekânın özelliği hayattan istediğiniz her şeyi buradan temin edebilmeniz. Yalnız bunlar genelde soyut şeyler. Kimi boşa harcadığı hayatını geri istiyor, kimi huzur, kimi şöhret, kimi aşk, kimi cesaret, kimi şans, kimi büyümek istiyor. Ancak tabi ki tüm isteklerimizin bir bedeli var. İşte burada da yaşlı adam ile müşterileri arasında sıkı bir pazarlık başlıyor. Yaşlı adamın istediği bedeller karşısında müşteriler isteklerini sorgulamaya ve kendileri ile yüzleşmeye başlıyorlar.

Bu pazarlıklar ve iç hesaplaşmalar sırasında biz de kendi isteklerimiz üzerine düşünür buluyoruz kendimizi.

Ya siz çok istediğiniz o şey uğruna neyden vazgeçebilirdiniz?

Peki ya; “Hayatta en çok istediğimiz şey, hayattan alabileceğimiz en iyi şey midir?”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

“Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.” (Santayana)

 

“Hayatımın en büyük dersiydi bu bana. Ben cesur olmadığım müddetçe, yaşam acımasız olacaktı.”

 

“Geçmiş ve geleceği birbirinden ayıran tek çizgi, içinde bulunduğumuz andı ve biz, çizginin kendisinden çok onun birbirinden ayırdıklarıyla ilgileniyorduk. Belki de hep o çizginin üzerinde durduğumuz için, o bizden bir parça gibi oluyordu. Oysa geçmiş, uğurladığımız bir misafir, gelecek ise henüz tanımadığımız bir yabancıya benziyordu. Bizden olmayanlar ise bizim dikkatimizi her zaman daha fazla çekmişlerdi.”

 

"Büyük ve güzel kanatlar, ancak onları taşıyabilecek bir gövde varsa işe yarar. Aksi takdirde sırtınızda bir yük olmanın ötesine gidemezler."

 

“Ve anlarsınız ki, savaşta önemli olan savaşma gücünüzden çok, acıya dayanma gücünüzdür.”

 

“Siz gülleri koklamak uğruna yerdeki papatyaları eziyorsunuz. Ama ezdiğinize de değmiyor, çünkü gülün kokusunu içinize çekmiyorsunuz.”


12 Ekim 2022 Çarşamba

BİR PSİKİYATRİSTİN ANILARI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Bir Psikiyatristin Anıları

Yazarı: Irvin D.Yalom

Basım: Pegasus Yayınları - 2.Baskı- 2018

Sayfa: 398

Tür:  Otobiyografi, Anı


İNCELEME:

Psikiyatrist Irvin Yalom’un hayatını kendi kaleminden okuyacağınız otobiyografik bir roman ‘Bir Psikiyatristin Anıları’. 85 yaşında mesleğine âşık ve hala mesleğini icra etme ve faydalı olma çabasında, pek çok insanın hayatına dokunmuş, kitaplarıyla birçoklarına yol gösterici olmuş bilge bir psikiyatristin çocukluğundan yaşlılığına tüm hayat hikâyesi.

Aile kökenleri ve hikâyesi, çocukluğu, öğrenciliği, karısı Marilyn ile hayatının kesişmesi, mesleğe başlangıcı, kariyerinde yükselişi, kitaplarının yazım süreçleri, geçmiş vakaları, tecrübeleri, ziyaret ettiği ülkeler, yaşadığı şehirler, hayatına değer katan anılarını anlattığı 40 ayrı bölüm içeriyor kitap.

Kitapta yaşlanma ve ölüm korkusu üzerine de yoğun şekilde durulmuş. Yazar kendinin yaşlılık süreci ve ölüm kaygısı ile barışma sürecini, bu nedenle Psikolog Rollo May’den aldığı terapi sürecini de yine kitaptaki bir bölümde bizlerle paylaşıyor.

Hastalarından bahsettiği bölümlerden birinde mesleğinin onda yarattığı hissiyatı anlatmak için kurduğu cümle çok hoşuma gitmişti: “Bazen kendimi insanlara kendi evlerinin odalarını dolaştıran bir rehber gibi hissediyorum.”

Ben “Yalom kitabı” diye araştırmadan almış, diğer kitapları gibi psikanaliz seanslarını anlattığı bir kitap olduğunu sanmıştım. Biyografi olduğunu görünce de ilk etapta biraz hayal kırıklığı hissetsemde kitabı okuyunca çok faydalı ve hayata dair yol gösterici bir kitap olduğunu görüp sevdim.

Yalom seviyor ve okuyorsanız, bu kitap onun eserlerinden de bahsettiği için okuma sıranızda en sona alın derim. Böylece anlatılanlara yabancılık duymazsınız ve kitap sizin için daha anlamlı hale gelecektir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ölürken bize gerçekten eşlik edebilecek, bizi rahatlatabilecek tek şey iyi bir hayat sürdüğümüzü bilmektir.”

 

“Hayatı dilediğince yaşayamadığın hissi ne kadar fazlaysa ölüm korkusu da o kadar güçlü olur.”

 

"Geçmişteki anılar ve gelecekteki umutlar yalnızca huzursuzluk yaratır."

 

“Yaralarımız ve övgüye duyduğumuz ihtiyaç, bazen en iyilerimizi bile kör edebilir.”

 

“İnsan nihayetinde fark ediyor ki tek bir hayat hakkımız olduğuna göre onu dolu dolu yaşayıp olabildiğince az pişmanlıkla tamamlamalıyız.”

 

“Eskiden yaşamış insanların kendi önemsizlik duygularıyla baş edebilmek için biz insanları çok önemseyen ve her adımımızı yakından takip eden bir Tanrı yarattığı bence çok açık. Ayrıca ölüm fikrini yumuşatmak için uydurduğumuz cennet tarzı fantezilerin veya peri masallarının da yine bariz bir ortak teması var: 'Biz ölmeyiz' - başka bir gerçekliğe geçiş yaparak var olmaya devam ederiz.”


11 Ekim 2022 Salı

CESUR YENİ DÜNYA

 












KÜNYE

Kitap Adı: Cesur Yeni Dünya

Yazarı: Aldous Huxley

Basım: İthaki Yayınları- 28.Baskı- 2018

Sayfa:  266

Tür:  Bilimkurgu, Ütopya-Distopya


İNCELEME:

Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya adlı romanı ütopya mı yoksa distopya mı tartışmalarına sebep olmuş. Sanırım herkesin kendi bakış açısından değerlendireceği bir konu bu. Bu türün çok okunanlarından Orwell’ın 1984 romanı ile karşılaştırıldığında tam tersi bir dünya kurgusu mevcut. Her şeyin kısıtlandığı, yasaklandığı değil serbest bırakıldığı bir dünya. Böyle söyleyince Huxley’in kurgusu daha cazip görünebilir ama derinlemesine bakıldığında pek de öyle değil ve bence tam bir distopya. 1932 basımlı bu roman 26.yüzyıl Londrası’nda geçiyor.

Doğal yalla üremeye ve doğuma son verilmiş, embriyoların bir ‘Kuluçka Şartlandırma Merkezi’nde tüpler içinde döllendiği ve bir üretim bandından geçerek ihtiyaç duyulan tiplere göre kimyasallar enjekte edilerek geliştirildiği bir yer düşünün. Evet insanlar 5 sınıfa ayrılmış ve ihtiyaç duyulan sınıfa göre insan üretimi yapılmakta. Hiyerarşik yapı ise şu şekilde: Alfa>Beta>Gama>Delta>Epsilon

Bebekler daha ilk aylarından yeni dünya düzenine ve yapacakları mesleğe göre şartlandırma yoluyla öğrenerek karakterleri şekillendiriliyor. Uzak durmaları gereken nesnelerden elektrik verilerek uzak tutulma, hipnopedia denen uykuda hipnoz gibi yöntemler kullanılıyor.

Aile kavramı tamamen yok edilmiş hatta anne, baba kavramları müstehcen karşılanıyor. Sevgi yok, aşk yok, bağlılık yok, evlilik yok. Cinsellik serbest, tek eşli ilişkiler yasak, “Herkes herkes içindir” anlayışı hakim. Çocuklar kendi aralarındaki oyunlarla daha o yaşta cinsellikle tanışıyor.

Ford dini ilahları ve onu Tanrı yerine koyuyorlar. ( ilk seri üretim bantlarını kullanan otomotiv üreticisi Henry Ford’dan esinlenilmiş)

Tamamen toplumun tüketime teşvik edildiği, tüketim gerektirmeyen eylemlere- düşünce, edebiyat, sanat, bilim, doğa sevgisi vs.- yer verilmediği ve uzak durulması için bebeklikte şartlandırma ve hipnopedia yoluna gidildiği, duyguların- endişe, heyecan, keder, mutsuzluk, sevgi- bastırıldığı, hastalık, yaşlılık gibi kavramların bilinmediği tekdüze bir dünya. Mutluluğun kaynağı ise ‘Soma’adı verilen haplar. Sizi uykunuzda istediğiniz yere götüren, her türlü negatif düşünceyi silen, yoğun mutluluk kaynağı bu haplara istediğiniz an ulaşabiliyorsunuz.

Bu yaşam alanı dışında Ayrık Bölge denen, günümüz insanları gibi yaşayan ve Vahşi diye isimlendirilen bir grup yaşamakta. Düzene aykırılık gösteren olursa bu bölgeye sürülüyor.

Kitap karakteleri Bernard ve Lenina’nın Ayrık bölgeye tatile gitmesi ile olaylar gelişir. Buradaki vahşilerden birinin- John- bir sebeple kendini yeni dünya içinde bulması ile de düzene dair sorgulamalar başlar.

Kitapta denetçi görevinde olan bir karakterin –Mustafa Mond- ismi verilirken Atatürk’ten esinlendiğinden de bahsetmeden geçmeyeyim.

Peki sizce bu bir ütopya mı yoksa distopya mı? Siz bu dünyada yaşamak ister miydiniz?

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur.

 

“Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.”

 

"kolay vazgeçerek hiçbir şey elde edemezsin."

 

"Mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek."

 

Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşebilirler, her şeyi delip geçerler.


10 Ekim 2022 Pazartesi

BİR ÖMÜR NASIL YAŞANIR?


 










KÜNYE

Kitap Adı: Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

Yazarı: İlber Ortaylı

Basım: Kronik Kitap- 11.Basım- 2019

Sayfa:  285

Tür:  Söyleşi


İNCELEME:

Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler…

Söyleşi şeklinde kaleme alınmış bu kitap alt başlıktan da anlaşılacağı üzere İlber Ortaylı’nın hayatı verimli yaşamak konusunda verdiği öğütlerden oluşuyor. İlber Hoca’nın kendi yaşam tecrübelerini ve bir insanın, çocukluktan itibaren hayatın her alanında ihtiyaç duyacağı çözümleri okuyucuya aktaran bir başucu kitabı aslında.

Kitaptan maksimum verimin alınması için lise ve üniversite dönemlerinde okunması gerektiğini düşünüyorum. İlber Hoca’nın kendi gençliğinden verdiği örnekleri ve bugünün gençliğinden beklediklerini düşününce günümüz Türkiye’sinde – ekonomik sıkıntı ve fırsat eşitsizliği ortamında- nasıl olacak diye düşünmeden de edemiyor insan ne yazık ki? Yine de kulağa küpe olacak çok fazla bilgi ve tavsiye var kitapta. Kitap 8 bölümden oluşuyor:

1)      Bir Ömür Nasıl Yaşanır? : Hayatı 4 evreye ayırarak bu dönemleri nasıl yaşamak gerektiğine dair tavsiyeler yer alıyor; 12-25 arası, 25-40 arası, 50-55 arası ve 55 sonrası.

2)      Kimden Ne Öğrenilir? : Hayatımıza dâhil ettiğimiz kişilerin önemi ve bize değer katacak insanları nasıl seçeceğimizi anlatıyor.

3)      İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir? : Nasıl entelektüel olunur? Dil öğrenmek ve önemi.

4)      Nasıl Çalışmak Gerekir? : İlber Hoca’nın çalışma ve öğrenme teknikleri.

5)      Nasıl Seyahat Edilir, Nereleri Görmek Gerekir? : Dünya çapında gezilmesi ve görülmesi gereken yerlerle ilgili tavsiyeler veriliyor.

6)      Eğitimde Hangi Tercihleri Yapmak Gerekir? : Türkiye’de eğitim sistemi, üniversite eğitimi, nitelikli öğretmen yetiştirilmesi, sınav sistemi vs.

7)      Ne İzlemeli?/ Ne Dinlemeli?/ Ne Okumalı? : Film /Müzik/Kitap öneri listeleri. Diğer sanat kollarına yönelik tavsiyeler.

8)      İnsan Yaşadığı Şehirden Nasıl Yararlanır? : Yaşadığı dönem ile şu anki İstanbul mukayesesi, olumsuz değişimler, şehircilik, Ankara… Ve görülmesi gereken 20 eser listesi.

Su gibi akan bir kitap değil, mutlaka zamana yayarak ve notlar alarak okunmalı faydalı olması için. Zaten bölüm sonlarında da konuyla ilgili listeler ve öneriler sunulmuş. Kitabı okurken bazı şeyleri kaçırmış ya da geç kalmış olma hissiyatı biraz burukluk oluşturabilir içinizde, benden söylemesi.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Herkes kendi talihinin mimarıdır."

 

"İnsana değer katan insanla beraber olun."

 

“Farklı insanlar arayıp bulun, dünyanız değişsin.”

 

“Bir millet iktisadi krizle düşmez, hukuki ve kültürel yapıdaki derbederlikle düşer.”

 

"Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın, farklı dünyalarla ancak böyle tanışırsınız. Ben hep yerimde dursaydım, dünyamı değiştirecek insanları aramasaydım, bugün tanıdığınız ben olamazdım. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. Kendi dünyasını yerinden kendisi oynatmalıdır"


7 Ekim 2022 Cuma

FAHRENHEIT 451

 












KÜNYE

Kitap Adı: Fahrenheit 451

Yazarı: Ray Bradbury

Basım: İthaki Yayınları- 9.Basım- 2018

Sayfa: 202 

Tür:  Bilimkurgu, Distopya


İNCELEME:

Ray Bradbury distopik bir kurgu ile karşımızda. 1952 yılında yazılmış olan kitabın günümüze -2000li yıllara- dair başarılı bir öngörü niteliğinde olması kitabı oldukça etkileyici kılıyor. Okuma oranının gittikçe azaldığı, sonrasında sadece birkaç cümlelik özetlerle yetinildiği ve sonunda ise kitap okumanın yasaklandığı bir dünya düşünün. Halk tüm gününü televizyon karşısındaki faydasız programlarla geçiriyor. İnsanların düşünme ve sorgulama yeteneğinin günden güne köreltildiği bir dünya. Kulağa tanıdık geliyor mu?

İşte kitap böyle bir düzeni anlatıyor. Okumak, düşünmeye ve sorgulamaya sevk edeceğinden, bilinçlenmek devlet otoritesini sarsacağından kitaplar yasaklanıyor.

Yanmayan evlerin, mekanik tazıların, böcek isimli araçların yer aldığı bir gelecek dünyası. Ve itfaiyeciler… Yanmayan yapıların bulunduğu bir dünyada itfaiyecilerin ne işi var diyebilirsiniz? İtfaiyecilerin hortumlarından su değil gazyağı püskürtülüyor çünkü görevleri yangın söndürmek değil ateş yakmak. Kitapları yakmak.

Kitabın adı buradan geliyor. Fahrenheit 451: Kitap kâğıdının tutuşup yanma sıcaklığı...

Başkahramanımız Guy Montag işini severek ve sorgulamadan yapan bir itfaiyecidir. Eşi Mildred ise tüm gününü TV ekranı karşısında geçirmektedir. Ayrıca bu dünya düzenine karşı durmaya çalışan, kitapları ezberleyerek akıllarında taşımaya çalışan ve nehir kıyısında yaşayan bir de grup bulunmaktadır.

Montag bir gün yeni komşusu 17 yaşındaki Clarisse ile tanışır. Bu tanışma bir dönüm noktasıdır. Sürekli hayatı sorgulayan bu meraklı genç kızın soruları karşısında Montag de günden güne içinde yaşadığı düzeni sorgulamaya başlar. Bir gün kitapların varlığı nedeniyle yaktıkları bir evin sahibi de kitaplarıyla birlikte evde kalmak istediğinde, bu sevgiye neden olan kitapların içindekileri iyice merak etmeye başlar. Küçük kız ile ilgili de yaşayacağı acı durum sonucunda bu korkunç sistemde var olma isteğini sorgular Montag.

Bir ders niteliğinde olan bu kitap, 1966 ve 2018 yıllarında sinemaya da uyarlanmış.

Neil Gaiman’ın önsöz yazısında belirttiği gibi:

“Bu bir uyarı kitabıdır.” (…)

“Bir ‘bu böyle sürerse…’ öyküsüdür.” (…)

“Bu kitap bir şeyleri umursamakla ilgilidir. Kitaplara yazılmış bir aşk mektubudur…”

 

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bir kitabı kapağına göre yargılama.”

 

“Gözlerini merakla doldur ve sanki on saniye sonra ölecekmiş gibi yaşa...”

 

“Bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre, kitaplarda bir şeyler olmalı...”

 

“Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilirler bizi!”

 

“Eylemlerinin sonuçları insanı yakaladığında artık çok geçtir.”


5 Ekim 2022 Çarşamba

GÖR BENİ - İKİ DEVRİN HİKAYESİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: Gör Beni - İki Devrin Hikayesi

Yazarı: Azra Kohen

Basım: Everest Yayınları- 3.Basım- 2019

Sayfa:  592

Tür:  Roman


İNCELEME:

“Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil.

Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil.

Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil.

Beni gör.

 

Derinliğimden boğulmadan,

Sorularımda kaybolmadan,

Korkularında yok olmadan,

Gör beni.

 

Bir fısıltıya koydum kendimi.

Kalbine soruyorum yerimi:

Başarabilir misin beni görmeyi?

Cesaretin yeter mi?

Topla cesaretini ve gör beni.

 

Birileri bizden fırtına bekliyor, onlara gökkuşağı vermeye hazır mısınız?”

(Arka Kapaktan)

 

İki Devrin Hikâyesi… Adı gibi bir geçiş dönemini anlatıyor. Cumhuriyetin ilk yılları… Osmanlı’nın yıkıldığı, saltanatın sona erdiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin adımlarının atıldığı yıllar… Savaşlardan can ve mal kayıplarıyla çıkan bir millet… Cumhuriyeti destekleyenler bir yanda, hala saltanatı savunan Osmanlı’ya dönme çabası içinde bir güruh bir yanda. Oldukça sancılı bir dönem.

Selim: Osmanlının son sadrazamının oğlu. Babası tarih kitaplarında ‘Yüzellilikler’ olarak geçen, ülkeden sürgün edilmiş, önemli bir şahsiyet. Selim babası gibi padişaha bağlı, cumhuriyet karşıtı. Lüks içinde saraylarda yaşamış, yakışıklı ve zeki. Atatürk’e, yeni düzene düşman ve saltanat yanlısı ajanların toplantılarına katılmakta.

Ülkü (Dudu): Ailesinin erkeklerini savaşta şehit vermiş, babasının üniforması ile at binen, silah kullanan, güçlü, onurlu, özgür, modern, tam bir Cumhuriyet kadını. Yakışıklı isminde bir atı var.

Selim ve Ülkü’nün karşılaşmaları; Selim’in babasının konağının ellerinden alınmasıyla, Türkiye’nin ilk apartmanı olan Valpreda Apartmanında komşu olmaları ve filizlenen bir aşk hikâyesi. Cumhuriyetçi bir kız ile Cumhuriyet karşıtı bir adamın fikirlerinin çarpışması bir değişimi tetikleyecek midir?

Bu aşk hikâyesi yanı sıra, Ülkü’nün kardeşleri İlmiye ve Ali ile birlikte Öğretmen Fred’in sınıfında öğrenci oluyoruz. Oğlunu Çanakkale savaşında kaybeden Avusturyalı öğretmenin dersleri Atatürk’ün müfredata kattığı muazzam bilgiler içerir: İnsanlık tarihi, dinler tarihi, edebiyat, medeniyetler, Sümerler, kil tabletler…

Anlatıldığı dönemde yaşanan kargaşa, entrikalar, dinin çıkarlara alet edilmesi, cahillikle mücadele, yapılan yenilikler, kadının toplumdaki yeri, istiklal mücadelesi ve bir aşk hikâyesi…

Kitapta verilen bilgiler kaynak gösterilerek dipnot şeklinde paylaşılmış. Ayrıca kitabı okurken faydalanması için okuyucuya müzik önerileri de sunulmuş.  

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“...kadın olmak başlı başına ihtilaldi. Her gün bir zihni fethedip varlığını olduğun gibi kabul ettirmekle geçen gündelik ama sonsuza kadar süren bir ihtilal. Her gün yeniden başlayan, hiç bitmeyen bir direniş. İnsan yerine konulmanın savaşı!”

 

“Toplumları doğuran kadınları kişi olarak göremeyen, karanlığa iten toplumlar, mazeretleri ne olursa olsun, yok olmaya, yağmalanmaya ve köle olmaya mahkûmdurlar, çünkü kölelik anneden geçer.”

 

“Sevgisizlik resmen bir hastalıktı, henüz tıp dünyasında adı konmamış, insanlığı bozan, yıpratan, dünyayı cehenneme dönüştüren bir hastalıktı ve belki de bulaşıcıydı.”

 

“İnsan olmayı başarabilmek için doğduğunu anlamadıysan, hangi dine inandığının hiçbir anlamı yok.”

 

“İnsanın kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığında, geri kalan herkes anlamsızlaşır.”

 

"Bazen sorgulamak savaşmaktan daha fazla cesaret isterdi."

 

“İnsan, ait olmadığı yerlerde hep azalırdı.”

 

“Hissettiklerimiz değil miydi cennetimiz ya da cehennemimiz?”