KÜNYE
Kitap
Adı: Cesur Yeni Dünya
Yazarı:
Aldous Huxley
Basım:
İthaki Yayınları- 28.Baskı- 2018
Sayfa: 266
Tür: Bilimkurgu, Ütopya-Distopya
İNCELEME:
Aldous
Huxley’in Cesur Yeni Dünya adlı romanı ütopya mı yoksa distopya mı
tartışmalarına sebep olmuş. Sanırım herkesin kendi bakış açısından
değerlendireceği bir konu bu. Bu türün çok okunanlarından Orwell’ın 1984 romanı
ile karşılaştırıldığında tam tersi bir dünya kurgusu mevcut. Her şeyin
kısıtlandığı, yasaklandığı değil serbest bırakıldığı bir dünya. Böyle
söyleyince Huxley’in kurgusu daha cazip görünebilir ama derinlemesine
bakıldığında pek de öyle değil ve bence tam bir distopya. 1932 basımlı bu roman
26.yüzyıl Londrası’nda geçiyor.
Doğal
yalla üremeye ve doğuma son verilmiş, embriyoların bir ‘Kuluçka Şartlandırma
Merkezi’nde tüpler içinde döllendiği ve bir üretim bandından geçerek ihtiyaç
duyulan tiplere göre kimyasallar enjekte edilerek geliştirildiği bir yer
düşünün. Evet insanlar 5 sınıfa ayrılmış ve ihtiyaç duyulan sınıfa göre insan
üretimi yapılmakta. Hiyerarşik yapı ise şu şekilde: Alfa>Beta>Gama>Delta>Epsilon
Bebekler
daha ilk aylarından yeni dünya düzenine ve yapacakları mesleğe göre
şartlandırma yoluyla öğrenerek karakterleri şekillendiriliyor. Uzak durmaları
gereken nesnelerden elektrik verilerek uzak tutulma, hipnopedia denen uykuda
hipnoz gibi yöntemler kullanılıyor.
Aile
kavramı tamamen yok edilmiş hatta anne, baba kavramları müstehcen karşılanıyor.
Sevgi yok, aşk yok, bağlılık yok, evlilik yok. Cinsellik serbest, tek eşli
ilişkiler yasak, “Herkes herkes içindir”
anlayışı hakim. Çocuklar kendi aralarındaki oyunlarla daha o yaşta cinsellikle
tanışıyor.
Ford
dini ilahları ve onu Tanrı yerine koyuyorlar. ( ilk seri üretim bantlarını
kullanan otomotiv üreticisi Henry Ford’dan esinlenilmiş)
Tamamen
toplumun tüketime teşvik edildiği, tüketim gerektirmeyen eylemlere- düşünce, edebiyat,
sanat, bilim, doğa sevgisi vs.- yer verilmediği ve uzak durulması için
bebeklikte şartlandırma ve hipnopedia yoluna gidildiği, duyguların- endişe,
heyecan, keder, mutsuzluk, sevgi- bastırıldığı, hastalık, yaşlılık gibi
kavramların bilinmediği tekdüze bir dünya. Mutluluğun kaynağı ise ‘Soma’adı
verilen haplar. Sizi uykunuzda istediğiniz yere götüren, her türlü negatif
düşünceyi silen, yoğun mutluluk kaynağı bu haplara istediğiniz an
ulaşabiliyorsunuz.
Bu
yaşam alanı dışında Ayrık Bölge denen, günümüz insanları gibi yaşayan ve Vahşi
diye isimlendirilen bir grup yaşamakta. Düzene aykırılık gösteren olursa bu
bölgeye sürülüyor.
Kitap
karakteleri Bernard ve Lenina’nın Ayrık bölgeye tatile gitmesi ile olaylar
gelişir. Buradaki vahşilerden birinin- John- bir sebeple kendini yeni dünya
içinde bulması ile de düzene dair sorgulamalar başlar.
Kitapta
denetçi görevinde olan bir karakterin –Mustafa Mond- ismi verilirken Atatürk’ten
esinlendiğinden de bahsetmeden geçmeyeyim.
Peki
sizce bu bir ütopya mı yoksa distopya mı? Siz bu dünyada yaşamak ister miydiniz?
“Eğer
kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar
durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple
olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu
çamurda yuvarlanmak değildir.”
"kolay
vazgeçerek hiçbir şey elde edemezsin."
"Mutluluk
ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların
amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek."
Eğer
doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşebilirler, her şeyi delip
geçerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder