KÜNYE
Kitap Adı:
Kuklacı
Yazarı: Emre
Timur
Basım: Az Yayıncılık–
1.Basım- 2024
Sayfa: 272
Tür: Roman
İNCELEME:
Kuklacı
bir bacağı olmayan, kendi protez bacağını kendisi yapmış bir marangoz. Kuklalar
da yapıp satıyor. Nasırlı, Marangoz, Maskeli diğer lakapları. Kalabalık içine yüzünde
maskeyle çıkıyor Utanç içinde Kuklacı ancak ona cevap veremeyeceklerle
konuşmaya cesaretli. Neden utanıyor? Neden kaçıyor?
Babasına
ayyaş, annesine orospu, kendisine piç dermiş çocukken ada halkı. Ayıp değil mi,
denmeli mi böyle şeyler? Annesi babadan sürekli dayak yer. Bir gün de denizde
unutulur kayıp gider. Kapı deliklerinden izledikleri kalır kuklacının usunda. İçinde
sürekli büyüyen bir nefretle yatalak, belleksiz babaya bakar.
Yaşadığı
yer mutsuz, melankolik, kasvetli, adaletsiz ve batmakta olan bir ada. Dünyada
kalan tek yer diye bilinir. Kayıkla, sandalla, gemiyle açılmaksa yasak. Halkın
yüzü pek gülmez. Katı kurallar var. Bir de sirk. Horlar, horlanmış olanlar…
dilenciler, köleler, fahişeler.
32.Doğumgününde
sarhoş olup yasak olsa da denizde açılır, yüzdükçe yüzer ve bir adaya denk
gelir Kuklacı. Başka insanların yaşadığı, aydınlık, adil, mutlu, hayallere
sığmayan mükemmel bir ada. Cennetin krallığı. Sarhoş kafayla kendi adasına geri
döner hemen. Neden dönmüştür? Döndüğüne pişman. Sonrası kendi adasında bir
anlamsızlık hissi. Puslu görüş, yankılı duyuş. Rüya mı gerçek mi? Nedir ki
gerçek?
O
sıra bir fahişe cüce kıza, Mandalina’ya aşık olur Kuklacı, ama horlara nefes
yok bu adada. Mandalina’nın artık nefesini duyamayacak Kuklacı onun kuklasını
yapıp yaren eder kendisine. Adı iyiden iyiye deliye çıkar. Kim akıllı kim deli
ki? Tehlikeli acılar tehlikeli hazlar doğurur içinde. Babanın eceli Kuklacı’dan
gelir, gitmesi gereken gitmelidir. Pişman mıdır? Gittikçe eksilmektedir.
Bir
umut olmuştur cennetin krallığı. Yaşanacak yeni bir yer. Anlatmak ister kimseye
inandıramaz. Umudu tükenmez kuklacının. Ama kral bu söylentinin yayılmasına
izin vermez. Kuru yargıç tarafından yargılanır. Suçları tek tek sıralanır. Bu
adada “Masumiyeti ispat edilene kadar herkes suçludur.” Ancak deli yaftası
yanına kar kalır da idamdan kurtulup sadece dışlanmakla kalır. Ona destek yanında
sadece birkaç hor vardır.
1
yıl adanın çevresini dolaşır, demircileri, ormancıları, balıkçıları tanır,
düşünür. Karar verir. Pes etmez, Cennetin Krallığı onun gerçeğidir ve gerçeğini
paylaşmaya niyetli, yeminli horlar ile birlikte adaya göçecektir. Gizliden sandal
inşa edilir, hazırlıklar yapılır. Kararlaştırılan gece toplanır. Erzaklar sandala
taşınır. Ve Kuklacı herkesten gizlediği çuvalını sırtına yükler, bu yük
elzemdir. Marangozhaneden hep birlikte çıkılır. Ancak ortada bir kargaşa patlar.
Bir yangın, bir kıyamet. Taşlı polisler peşlerinde. Büyük bir arbede. Kimi sandalda
açılmayı başarır, kiminin sahilde ölüsü kalır. Kuklacı yargılanır ve kendi
eseri olan idam sehpasında taşlanır? Ancak bir süre sonra kuru yargıcı, kralı
ve taşlayanları bir şaşkınlık alır. Taşlanan kimdir?
Emre
Timur okuyan bilir, kalemi keskindir, iğneleyicidir. Tokat etkisi yapar çoğu
zaman, çarpar yüze duymak istenmeyeni. Karamsar, umutsuz bir hava hakimdir. Bu kitabında
insanın huzursuzluğunu, yabancılaşmasını apokaliptik bir dünyada işlemiş. Ancak
bu sefer oldukça umut serpiştirmiş. Umudun ışığına ihtiyacımız var ne de olsa. Alt
metinlerde birçok siyasi taşlama hissettim ve kendimce de çok hak verdim. Yine
severek okuduğum bir eser oldu.
KİTAPTAN SEVDİĞİM
ALINTILAR:
“Hayatın
kısa olduğunu söyler herkes. Hayatın uzun olduğunu söyleyenleri duymazsınız
çünkü onlar intihar etmiştir.”
"Üç
halimiz var; bakan, gözüken, kendilik. Yalnızken kendimiziz. En azından kendimize
en yakın halimiz. Bakarken utandırıyor, bakılırken utanıyoruz. Bakanlarla
beraber bakıyorsak utanmıyor, utandırıyoruz."
"İnsan...
Kirletici bir unsur. Özellikle de bakışı, bakışları. Sanırım âmâlarla fazla
derdim yok. Derdim bakıcı, dikizleyici, gözlerini dikici herkesle(...) Evet,
insan hasta eder insanı. Bulaşıcı sinsi hastalıklar taşır insan bakışı,
tehlikelidir. "
“Anılar,
hatıralar, anlatılamayanlar yapışır, siner duvarlara. Tebdili mekanda o yüzden
ferahlık vardır. Gidersin belleğin geride kalır. Geride kalır hayaletler,
intikamlar, öçler…”
"İnsan
bazen gerçekten sevildiğine emin olamıyor. Sevilmeye mi layık görmüyor kendini,
yoksa sevenler fazla mı sahte seviyor, bilmiyorum …”
“Annesinden
süt emmemişin dişleri güçsüzdür ama sevgi görmemişin kalbi çürüktür.”
“Üç büyük günah: Aşırı sevgi, Aşırı inanç,
Aşırı ümit!
Yeis
ve ümitsizlik bizi acıdan korur;
Nefret
ve Sevgisizlik bizi güçlü kılar;
Şüphe
ve inaçsızlık bizi emniyette tutar!”
“Bir
baba düşen çocuğunu kaldıran olmalı, yere düşüren değil.”
“
Bazı acılar suskun kalmalı”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder