28 Ocak 2024 Pazar

ÖDEV - NASIL KENDİM OLURUM?

 












KÜNYE

Kitap Adı: Ödev – Nasıl Kendim Olurum?

Yazarı: Emre Timur

Basım: İz Bırakan Kalemler Yayınevi– 1.Basım- 2023

Sayfa: 220

Tür: Deneme


İNCELEME:

Varoluşçu felsefe temelinde eserler veren Emre Timur’dan okuduğum 4. kitap Ödev: tin ve determinizm üzerine denemeler. Yazar ile düşüncelerini kaleme aldığı felsefe kitabı Us ile tanışmıştım. Ödev yine varoluşçuluk temelinde yazarın düşüncelerini kaleme aldığı, bir mukaddime (sunuş) ve beraberine 61 adet deneme içeriyor.

Emre Timur kalemi ile tanışanlar bilir, sert bir dili vardır, gerçekleri tokat gibi çarpar yüzünüze. Yine uyuyanların huzurunu kaçıracak sorgulamalar ile geliyor. “Nasıl yaşanmalı? Hakikat ne? Şimdi ne yapmalıyım? Neden yaşıyorum, benim ödevim ne?” Ve bunları sorgularken okuyucusunu da kendisine suç ortağı kılıyor.

“Ödev kendilik mi? Kendim olmak mı ödevim? Hakikatin peşinde koşmak ya da cemiyete faydalı bir fert olmak mı?”

Doğumumuzdan itibaren dahil olduğumuz aile, çevre, kültür, inanışlar, alışkanlıklar hatta bizlerden çok daha önce kazanılmış ve aktarılmış tecrübeler- kolektif bilinçdışı- nedeniyle sürüklendiğimiz roller, girdiğimiz kalıplar… Gerçekten biz miyiz sığındığımız kabuk? Tahammül edebiliyor musun aynadaki kendine? Gittikçe oynadığımız o rolleri kanıksıyor olmak, kendine yabancılaşıyor olmak huzursuz etmiyor mu seni? Soruyor yazar: “ siz kendinizi hiç özlemiyor musunuz?” ve bir ödev veriyor bu kitapla, kendiliğimizi keşfetme, kendi anlamını yaratma ödevi.

“İnsan ne bitmiş bir inşaattır, ne de "tabula rasa" yani boş levha. İnsan bir yarım inşaat bulur usu, kendisini bulduğunda. İşte o dakikadan sonra kendisine edinebileceği en değerli ödev -bana kalırsa- kendilik ödevidir. İnsan kendisi olmalıdır.”

Bu sorgulamayı yaparken birçok farklı konudan bahsediyor yazar: acı, haz, mutluluk, huzur, bilinç, bilinçdışı, inkar, ölüm, yalnızlık, özgürlük, özgür irade, kader, seçim yetisi, us, inanç, değişim, anlam arayışı, ahlak, seks, aşk, iyi-kötü, adalet ve çok daha fazlası.

Öncelikle kitap devleti fikrine bayıldım, destekliyorum. Kitaptaki birçok konu, üzerine düşünmeye sevk edici, bu nedenle ağır ağır okudum. Us kitabına göre yazar bazı fikirlerinin değiştiğini açıklıkla ifade etmiş, değişim olmazsa olmazımız ne de olsa. Yine cesurca fikirlerini beyan etmiş. Altı çizilesi o kadar cümle var ki rehber niteliğinde bir kitap haline gelmiş. ‘Sırıkçı ve yaşam koçu’ yazısında çok güldüm.

Kitap tamamen küçük harflerle yazılmış. Dili doğru kullanmaya özen gösterdiğini bildiğim yazar için yine bir sorgulamadır nedeni sanıyorum.

Severek okudum. Düşünmeye açık herkese tavsiye ederim.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“hayat, aralıklı mutluluk anları ve geneline yayılmış bir acı ve sancı değil mi? hayat; bayat, kuru, yavan yanlarıyla alışıldık ama ani sürprizler ile şaşılası değil mi? hayat, cehenneme verilen cennet molaları değil mi?”

 

“bizler bir şey değiştiremiyorsak hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin bir anlamı yoktur. Ya dünyayı ya dünyamızı değiştirebiliyor olmalıyız.”

 

“Baştan alırsak; kıskançlık "eşitliğe", "eşitlik" ve intikam da "adalete" evrildi ve en nihayet noktasını "ahlakta" buldu bu kavramlar. Ve lanet olsun, hepsi de tırnak içindeydi. yargılanamaz, eleştirilemez, sarsılmaz tabusal yanları, heybetli geçmişleri ve her vicdandaki eşsiz sızısı ile insan icadı en güçlü yargıç oldular...”

 

“Usu olmayan seçemez. seçim yoksa ortada sömürü vardır. edilgeni kim koruyacak?”

 

“Kendine yabancılaşman, devamlı huzursuz olman, hiç bir yere ait hissetmemen, uykusuzluk ve kötü rüyaların sebebi bu işte. bakmaklardan, bakılmaklardan kurtulduğun anların hiç olmaması. Tüm zamanların kendinden kaçarak geçirilmesi...”

 

“bu çöplüğe mutlu olmak için filan gelmedik. her yer adaletsizlik ve kötülük dolu, çocuklar ölüyor ve açlıktan babalar intihar ediyor; mutlu olmak için geldiğimiz ve bir ton kişinin mutlu olduğu varsayımı bile kendi başına bir işkence. mutluluk pozları aldatıcı olabilir, yemeyin. burası cehennem değilse cennet de değil ve ölüm var ve ayrılık ve hastalık var. o yüzden gerçeklere katlanabileceğimiz ideal kıvamı tutturmalı, daha çoğuna da çok kaşınmamalıyız”

 

“iddia ediyorum ki kitap okuyan toplumda çocuk gelinler, kadın cinayetleri, trafik ihlalleri, her türlü şiddet eğilimi, cinci hocalar, uyuşturucu bağımlılığı azalır, dikkat dağınık- lığı azalır, aile içi şiddet azalır, israf azalır ve kandırılma ihtimali azalır. televizyonlar kapanır, fena mı? tüm bunlar birçokları için fazla hayalperestçe geliyor ama yanılıyorsunuz. fazla fanatik bir toplumuz. her problem fanatizmle çözülüyor. kitap okumak fanatizmi köreltir, ikincisi öfke patlamalarını çözer, üçüncüsü depresyonu azaltır. duygu kontrolü değil mi tüm sorunlarınızın kökeni? daha kültürlü olma kısmına hiç girmiyorum bile. mağara adamlığımız incelir işte, fena mı?”

 

“Demem o ki kibirle doluyuz. Kendi kibrimizden önümüzü göremiyoruz. Kepler "uzayın efendisi değilsiniz" dedi, Darwin, "doğanın efendisi değilsiniz", dedi, Freud da "siz kendinizin bile efendisi değilsiniz," diye haykırdı ama sesi henüz ulaşmadı sağır kulaklara.”

 

“... yerlerde sürünen okuma oranlarımız ve can çekişen metin anlama kabiliyetimiz, bana kalırsa kültürde geri kalmamızın başat sebebidir. kırk üniversite bitirmeniz şart değil; dil, kültürün kendisidir.”

 

“çocuklarınızı mutlu bir gelecek yalanı ile uyutmayın. onlara doğru sebepler için öfkelenmeyi, doğru sebepler için gülmeyi öğretin. tabii kendinize de...”

 

“işte insan! cenneti varlığı ile elli yılda çeviren, yokluğunda cehennemlerin elli yılda cennet olduğu insan. doğada, doğaya zararlı tek şey... kanla, terle, gözyaşı ve emekle tabiata, cemiyete ve nihayetinde de kendine düşman.”

 

"hepimizin inkârları var. inkâr bizi delirmekten koruyan şey.

 

“Huzur, uzun zamana yayılan ağız tadına deniyor. Biraz sıkıştırınca mutluluk oluyor, daha da sıkıştırınca zevk, en yoğunu orgazm.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder