KÜNYE
Kitap Adı:
Böyle Küçük Şeyler
Yazarı: Claire
Keegan
Basım: Jaguar
Kitap– 5.Basım- 2022
Sayfa: 86
Tür: Novella
İNCELEME:
Böyle
Küçük Şeyler aslında tarihi bir dönemde oldukça acı vermiş ‘büyük’ olaylara
parmak basan kısacık ancak etkileyici bir novella. Kitap 1916 yılında yayınlanmış
İrlanda Bildirgesinden çocuk ve kadın haklarına atıf yapan bir bölüm ile başlayarak
ironi yapıyor.
Sade
ve yalın bir dille seyreden olayları okurken aslında ortalama bulduğum konu,
kitabın sonundaki ‘metin üzerine bir not’ şeklinde verilen tarihsel açıklama
ile derinleşip yoğun bir etki bıraktı üzerimde. Yazar her ne kadar kişi ve
anlatının kurmaca olduğunu belirtmiş olsa da tarihsel bir gerçeğe dayanmış
olması etkileyiciliğini arttırıyor. Bu tarihsel lekenin adı Magdelen
Çamaşırhaneleri.
Bilgi
vermek gerekirse bu kurumlar 20.yüzyılda (1758-1996) İrlanda’da Katolik
Kilisesi tarafından, İrlanda Cumhuriyeti Devleti işbirliği içinde işletilip
finanse edilmiş. Kilise kurallarına uymayarak evlilik dışı hamile kalan, ailesi
tarafından reddedilen bekar anneler, yetim, alkolik, engelli genç kız ve
kadınlar bu kurumlarda kendi iradesi dışında kalıyor ve zorlu çalışma şartlarına
maruz bırakılıyor. Yaşanan şiddet, istismar ve ölümler ise sonradan açığa
çıkıyor. Birçok bebek evlatlık verilse de birçoğu da yaşamını yitirmiş, birçok
kadın ve genç kız gibi. Oluşturulan araştırma komisyonları raporlarına göre
tahminen 30bin kadın buralarda alıkonulmuş, tek bir merkezde 796, sadece 18
tanesinde 9bin çocuğun öldüğü tespit edilmiş. Bunlar ulaşılabilen kayıtlar
çünkü birçoğu imha edilmiş. 2013 yılında İrlanda Başbakanı Enda Kenny
tarafından hükümet adına özür dilenmiş.
Kitap
1985 yılında, kilisenin etkisinin baskın olduğu İrlanda’da bir kasabada
geçiyor. Bill Furlong karısıyla birlikte beş kızını okutup büyütmeye çalışan,
borca girmeden hayatlarını idame etmeye uğraşan bir odun-kömür tüccarıdır. Şans
eseri zengin bir kadının himayesine girip işlerini gören ve belki böylece bu
kurumların himayesine girmekten kurtulup evladına sıcak bir yuva sağlayan bekar
annesini 12 yaşında kaybeden Furlong babasının kimliğini ise öğrenememiştir.
O
yıl Noel yaklaşırken siparişler de oldukça sıklaşır. Bir sabah manastıra
siparişlerini götürdüğünde ise kömürlüğe kapatılmış oldukça kötü durumda genç
bir kıza rastlar. Rahibelerle yaptığı konuşma sonrası burada başka olaylar
döndüğünden şüphelenir ve alttan alttan araştırmaya çalışır. Ancak karısı dahil
kiminle konuşsa üstü kapalı uyarılır. Saygınlığını ve huzurunu korumak adına
olanları görmezden gelen bir kalabalık ile karşılaşır. Annesinin geçmişinin de
etkisinde olayları değerlendiren Furlong bu gördükleri karşısında sessiz ve
hareketsiz kalabilecek midir?
Dinin
hakimiyeti altında uygulanan yanlış ve katı uygulamalar, affedici ve
birleştirici olması beklenirken ötekileştiren, dışlayan hatta zulmeden bağnaz bir
yaklaşım. Ve bana dokumayan yılan bin yaşasın deyip bu zulme göz yuman bir
halk. Birçok açıdan okuyucuyu sorgulamalara iten kısacık bir kitap.
Tavsiyemdir.
“Bu
dünyada en kolay iş her şeyini kaybetmekti…”
"Bu
hayatta ilerlemek istiyorsan, bazı şeyleri görmezden gelmek zorundasın, ancak
böyle yol alabilirsin."
“İnsan
neden en çok da gözünün önünde duran şeyleri görmekte zorlanıyordu?”
“Sonuçta
biz onlara ne kadar güç veriyorsak ancak o kadar güçlüler, haksız mıyım?”
“Yine
de esasen kadınlar o keskin sezileriyle çok daha derinlikliydiler; gelmekte
olanı gelmezden çok önce kestirebilir, geceleri rüyalarında görebilir ve
aklınızı okuyabilirlerdi.”
“Bu
hayatta sadece çocuğu olmayanlar umursamaz olma lüksüne sahiptir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder