KÜNYE
Kitap Adı:
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Yazarı: Joanne
Greenberg
Basım: Metis
Yayınları– 12.Basım- 2000
Sayfa: 280
Tür: Roman,
Psikoloji
İNCELEME:
Sana
Gül Bahçesi Vadetmedim, bir psikolojik roman olmanın yanı sıra aynı zamanda Joanne
Greenberg’in özyaşam öyküsüdür. Yazar, bir dönem yaşadığı psikiyatrik tedavi
deneyimini roman karakteri üzerinden aktarmıştır. Bu gerçeği iki küçük oğlundan
saklamak için ise uzun yıllar Hannah Green takma ismini kullanır. Yazdıkları
bir dönem eleştirmenler arasında tartışmalara yol açsa da birkaç yıl sonra
yetkin bir kalem ürünü olarak kabul görür.
Kitabın
ana karakteri Deborah Blau, 16 yaşında çok zeki ve aşırı duyarlı bir genç kız.
Daha 5 yaşında üretrasında tespit edilen bir tümör nedeniyle 2 ameliyat
geçirir. Hastane süreci o yaşta bir çocuk için travmatik etkiler oluşturur ve
içine kapanmaya başlar. Mükemmelliyetçi bir büyükbabanın yüklediği sosyal yük
buna eklenir. Sonradan ekonomik güç sahibi olmuş bu adam, Yahudi olması
nedeniyle tek başına sosyal güç elde edememiştir. Kızlarının iyi evlilikler
yapabilmesini sağlamak sosyal statü de kazanmasına yardımcı olacaktır. Tabi bu
baskı sadece kızları üzerinde kalmamıştır. Güzel torunundan da hayatta başarı
sağlaması adına çok ümitlidir.
Deborah
ise önce okulda akranları ve öğretmenleri tarafından hem iletişim sorunları hem
de Yahudi olması nedeniyle dışlanır. Sonra da gittiği yaz kampında yine Yahudi
olduğu için ötekileştirilir ve hakarete uğrar. Tüm yaşananlar ile bir
başarısızlık, yetersizlik ve ait olamama duygusu gelişir. Ve Deborah’ın Benliği
parçalanmaya başlar. Bir yere ait olma dürtüsü ve bir savunma mekanizması olarak
kendine ait olacağı hayali bir dünya yaratır. Dünyadaki gerçek sorunlardan
kaçarak bu düşsel dünyaya sığınır.
Düşsel
dünyanın adı Yr Krallığıdır ve kendine özgü bambaşka bir dili vardır. Düşen
Tanrı Anrerrabae, Kara Tanrı Lactameon ve Gizleyici Tanrıça Idat ilk başlarda
Deborah’a kraliçeleri gibi davranır ve saygı duyarlar. Koro sürekli dünyanın
hayaletleri tarafından seslendirilir ve sürekli hakaretler yağdırır. Tanrılar
ise Deb’i dünyaya karşı korur ve yol gösterir. Tanrılar sürekli hatırlatır:
‘Sen onlardan değilsin. Sen hiçbir zaman onlardan biri olmadın’
Ancak
zaman geçtikçe iki dünya çatışmaya başlar. Zihni bu düş dünyası içinde yeni
oluşumlar oluşturur. Yr’nin gizinin ortaya dökülmesine engel olmak için Sansür
ve cezalandırmak için de Kuyu oluşur. İki dünya arasında kaldığı, kişilik
bölünmesi yaşadığı ya da ‘yanlışlar’ yaptığında Tanrıların, Koro’nun ve
Sansür’ün sürekli bağrıştığı, korkunun, anlamın, dilin, ışığın yok olduğu
Kuyu’ya düşer ve çıktığında uzun süre bir karmaşa yaşar. Artık bu düşsel
dünyanın kraliçesi değil, tutsağı ve kölesi olmuştur. Kendi yarattığı bu düşsel
dünyanın da canını acıtması ile başarısız bir intihar girişiminde bulunur ve
sonucunda Şizofreni teşhisi ile akıl hastanesine yatırılır.
Bundan
sonra Deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının iç yüzüne tanık olacağımız
bir kurtarma operasyonu başlar. Deborah’ın tedavi süreci, doktorların
yaklaşımı, yaşadığı sanrılar, geçirdiği aşamalar, diğer hastalar ile iletişimi,
diğer hastalar üzerinden farklı deneyimler, toplumsal değer yargıları,
normal-anormal kavramları üzerine bir yolculuk başlar.
Deborah
tekrar gerçek dünya ile bağ kurabilecek midir?
Çocukları yetiştirirken
onlar için düşündüğümüz ‘en iyi’, aslında öyle olmayabilir mi? Bizim düzenimiz
onun yıkıntısına sebep olabilir mi? Pedagojinin, bir çocuk ile iletişimin
önemini gözler önüne seriyor. Eli, sesi bir çocuğun dünyasına dokunan herkes
için – ebeveyn, eğitmen, öğretmen, doktor vs.- okunmalı.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Adalet
uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar
acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?”
''Sana
hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet
vadetmedim... Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak
bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana
sunduğum tüm gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla,
bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler
vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir
yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!" (Dr.
Fried)
"Bütün
hasta insanların hastanelerde olduğunu mu sanıyorsun sen?" (Dr. Fried)
“Bütün
hasta insanlar denetleyemedikleri güçlerinden nasıl da korkuyorlar! Nedense,
yalnızca insan olduklarına, yalnızca insan boyutunda bir öfke duyduklarına bir
türlü inanamıyorlar.” (Dr. Fried)
"Akıl
hastası olmanın en kötü yanı, hayatta kalabilmek için ağır bir bedel
ödenmesi."
“Cehennemin
eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde
olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar.”
"Acıtma
kuramsal bir şeydir. Asıl acıtan şey, kendinden başka herkesin yaşamını
yönlendiren güçlerce tekmelenip dışlanmak, yıllarca deli olarak yaşamak,
kimseye bir şeyi anlatıp kendine inandıramamak."
"Bazen
insan boyun eğemeyeceği bir şeyle savaşmak zorunda kalıyor ve deliliğin güvenli
bir şey olduğu bir yere sığınıyor."
“Anılar
biçim olarak değişmeyebilir, ama yıllar boyu önemlerinin vurgulanması onlara
korkunç boyutlar kazandırabilir.” (Dr. Fried)
"Ölmek
istiyorsam, kendimi niçin kurtarıyorum?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder