16 Temmuz 2023 Pazar

SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM

 












KÜNYE

Kitap Adı: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

Yazarı: Joanne Greenberg

Basım: Metis Yayınları– 12.Basım- 2000

Sayfa: 280

Tür: Roman, Psikoloji


İNCELEME:

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, bir psikolojik roman olmanın yanı sıra aynı zamanda Joanne Greenberg’in özyaşam öyküsüdür. Yazar, bir dönem yaşadığı psikiyatrik tedavi deneyimini roman karakteri üzerinden aktarmıştır. Bu gerçeği iki küçük oğlundan saklamak için ise uzun yıllar Hannah Green takma ismini kullanır. Yazdıkları bir dönem eleştirmenler arasında tartışmalara yol açsa da birkaç yıl sonra yetkin bir kalem ürünü olarak kabul görür.

Kitabın ana karakteri Deborah Blau, 16 yaşında çok zeki ve aşırı duyarlı bir genç kız. Daha 5 yaşında üretrasında tespit edilen bir tümör nedeniyle 2 ameliyat geçirir. Hastane süreci o yaşta bir çocuk için travmatik etkiler oluşturur ve içine kapanmaya başlar. Mükemmelliyetçi bir büyükbabanın yüklediği sosyal yük buna eklenir. Sonradan ekonomik güç sahibi olmuş bu adam, Yahudi olması nedeniyle tek başına sosyal güç elde edememiştir. Kızlarının iyi evlilikler yapabilmesini sağlamak sosyal statü de kazanmasına yardımcı olacaktır. Tabi bu baskı sadece kızları üzerinde kalmamıştır. Güzel torunundan da hayatta başarı sağlaması adına çok ümitlidir.

Deborah ise önce okulda akranları ve öğretmenleri tarafından hem iletişim sorunları hem de Yahudi olması nedeniyle dışlanır. Sonra da gittiği yaz kampında yine Yahudi olduğu için ötekileştirilir ve hakarete uğrar. Tüm yaşananlar ile bir başarısızlık, yetersizlik ve ait olamama duygusu gelişir. Ve Deborah’ın Benliği parçalanmaya başlar. Bir yere ait olma dürtüsü ve bir savunma mekanizması olarak kendine ait olacağı hayali bir dünya yaratır. Dünyadaki gerçek sorunlardan kaçarak bu düşsel dünyaya sığınır.

Düşsel dünyanın adı Yr Krallığıdır ve kendine özgü bambaşka bir dili vardır. Düşen Tanrı Anrerrabae, Kara Tanrı Lactameon ve Gizleyici Tanrıça Idat ilk başlarda Deborah’a kraliçeleri gibi davranır ve saygı duyarlar. Koro sürekli dünyanın hayaletleri tarafından seslendirilir ve sürekli hakaretler yağdırır. Tanrılar ise Deb’i dünyaya karşı korur ve yol gösterir. Tanrılar sürekli hatırlatır: ‘Sen onlardan değilsin. Sen hiçbir zaman onlardan biri olmadın’

Ancak zaman geçtikçe iki dünya çatışmaya başlar. Zihni bu düş dünyası içinde yeni oluşumlar oluşturur. Yr’nin gizinin ortaya dökülmesine engel olmak için Sansür ve cezalandırmak için de Kuyu oluşur. İki dünya arasında kaldığı, kişilik bölünmesi yaşadığı ya da ‘yanlışlar’ yaptığında Tanrıların, Koro’nun ve Sansür’ün sürekli bağrıştığı, korkunun, anlamın, dilin, ışığın yok olduğu Kuyu’ya düşer ve çıktığında uzun süre bir karmaşa yaşar. Artık bu düşsel dünyanın kraliçesi değil, tutsağı ve kölesi olmuştur. Kendi yarattığı bu düşsel dünyanın da canını acıtması ile başarısız bir intihar girişiminde bulunur ve sonucunda Şizofreni teşhisi ile akıl hastanesine yatırılır.

Bundan sonra Deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının iç yüzüne tanık olacağımız bir kurtarma operasyonu başlar. Deborah’ın tedavi süreci, doktorların yaklaşımı, yaşadığı sanrılar, geçirdiği aşamalar, diğer hastalar ile iletişimi, diğer hastalar üzerinden farklı deneyimler, toplumsal değer yargıları, normal-anormal kavramları üzerine bir yolculuk başlar.

Deborah tekrar gerçek dünya ile bağ kurabilecek midir?

Çocukları yetiştirirken onlar için düşündüğümüz ‘en iyi’, aslında öyle olmayabilir mi? Bizim düzenimiz onun yıkıntısına sebep olabilir mi? Pedagojinin, bir çocuk ile iletişimin önemini gözler önüne seriyor. Eli, sesi bir çocuğun dünyasına dokunan herkes için – ebeveyn, eğitmen, öğretmen, doktor vs.- okunmalı.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:


“Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?”

 

''Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim... Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tüm gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu sa­vaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şey­ler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı ko­ca bir yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!" (Dr. Fried)

 

"Bütün hasta insanların hastanelerde olduğunu mu sanıyorsun sen?" (Dr. Fried)

 

“Bütün hasta insanlar denetleyemedikleri güçlerinden nasıl da korkuyorlar! Nedense, yalnızca insan olduklarına, yalnızca insan boyutunda bir öfke duyduklarına bir türlü inanamıyorlar.” (Dr. Fried)

 

"Akıl hastası olmanın en kötü yanı, hayatta kalabilmek için ağır bir bedel ödenmesi."

 

“Cehennemin eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar.”

 

"Acıtma kuramsal bir şeydir. Asıl acıtan şey, kendinden başka herkesin yaşamını yönlendiren güçlerce tekmelenip dışlanmak, yıllarca deli olarak yaşamak, kimseye bir şeyi anlatıp kendine inandıramamak."

 

"Bazen insan boyun eğemeyeceği bir şeyle savaşmak zorunda kalıyor ve deliliğin güvenli bir şey olduğu bir yere sığınıyor."

 

“Anılar biçim olarak değişmeyebilir, ama yıllar boyu önemlerinin vurgulanması onlara korkunç boyutlar kazandırabilir.” (Dr. Fried)

 

"Ölmek istiyorsam, kendimi niçin kurtarıyorum?"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder