KÜNYE
Kitap Adı:
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Yazarı: Victor
Hugo
Basım: Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları - 23. Basım- 2020
Sayfa: 88
Tür: Roman
KİTABIN KONUSU
İdam cezasına yönelik fikirleriniz
nedir? Sizce bir suçun karşılığı ölüm
olmalı mıdır? Suçlu da olsa bir kişinin hayatını elinden almaya hükmümüz olmalı
mı? Belki sorulabilecek diğer bir soru ise: Geri dönüşü olmayan bu cezayı tereddütsüz
verebilecek adil bir yargılama sistemine sahip miyiz?
Bu konudaki fikirlerinizi tekrar
gözden geçirmeye çağıran bir kitap okumak ister misiniz?
Victor
Hugo gençlik yıllarında, Fransa da bir meydandan geçerken giyotinle
gerçekleştirilen bir idam olayına denk gelir. Halkın idam cezasını izlerken bir
bayram havasındaymışçasına eğlenmelerine tanık olur. Ölüm karşısındaki bu
coşkulu heyecana anlam veremez. İnfaz gerçekleştiğinde halkın alkış ve
ıslıklarla bunu kutlamaları ise yazarı ürkütür. Bu deneyimden sonra amacı
ülkede idam cezasının kalkmasına yönelik farkındalık yaratmak olur ve bu romanı
hazırlar. 1829 da yayınlanan roman çok büyük tepki çeker ve yasaklanması
istenir. Ancak Hugo aydınlardan destek görür. İdam cezasının ülkede 1981 yılında
kaldırılmasında Hugo’nun etkisi çok büyüktür.
Yazar
30 sayfalık önsözünde dönemin hukuk ve adalet sistemine, toplumsal yapısına,
siyasi olayları ve uygulanan idam cezasına yönelik bilgiler paylaşıyor. Bu da
okurken dönemi daha iyi anlamanıza yardımcı oluyor. Hugo idam karşıtıydı ve
idam cezası yerine suçluların rehabilite edilmelerini savunuyordu ki yazar
önsözde idam cezasına yönelik kendi görüşlerini ve eleştirilerini de açıklıkla
belirtmiş. Dönem içinde yaşanan idam infazlarına yönelik yaptığı anlatımlar
gerçekten içinizin kaldırmayacağı hassasiyette. Yaşanan vahşetin nasıl
normalleşmiş olduğuna akıl sır erdiremiyorsunuz.
Romanın
hikâyesine gelirsek idam cezası aldığını öğrenen bir mahkûmun, idam edilene
kadar ki 6 haftalık süreçte aşama aşama yaşadıklarını, düşündüklerini ve duygu
dünyasını ele alıyor yazar. Ölüm korkusu ile baş etmeye çalışan bir adamın
ruhsal durumuna yakından tanık oluyoruz. Mahkûmun suçunu net bilmemekle
birlikte bir cinayet işlediğini anlıyoruz anlatımdan. Bu zaman boyunca taşıdığı
idam cezasının hafifletilmesi umudunun da yıkılmasıyla kaderine boyun eğiyor.
Tek düşündüğü ise küçük kızı oluyor. Mahkûmun kızı ile son görüşmesi ise boğazı
düğüm düğüm ediyor.
Yazar
anlatım tarzıyla okuyucuyu tamamen hikâyenin atmosferine sokuyor. Mahkûm ile
okuyucu arasında empatik bir bağ kuruyor. Kendinizi mahkûmun kimliğinde tüm
olayı yaşarken buluyorsunuz.
Girişte
sorduğum soruların herkes için bir cevabı var elbette. Hümanist bir yaklaşımda
bile bulunsak maktul tarafında olduğumuzda tüm dengelerin değişebileceği çok
hassas bir konu. Yine de idam cezasına yönelik tüm fikirlerinizi ve
duygularınızı tekrar sorgulatacak, iz bırakacak nitelikte bir eser. Okumanızı
öneriyorum.
KİTAPTAN ALINTILAR
“Ölüm
kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı
ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi dünyayla aramda bir sınır olduğunu kesin
bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu.”
"Ne yazık!
Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve konuşurken,
sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu
yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!
....
Demek yaşamak
istediğim tek yer olan o hafızadan şimdiden silindim! Nasıl olur? Demek
şimdiden baba değilim!
...
Artık
gelip beni götürebilirler, hiçbir şey umurumda değil; yüreğimdeki son tel de
koptu."
“Ne
yazık! Ölüm ruhumuzu ne hale getirecek? Onu nasıl şekillendirecek? Ondan ne
alıp ne verecek? Onu nereye yerleştirecek? Bazen dünyaya bakıp ağlaması için
etten gözler bahşedecek mi?”
"Bir
kadın bazen vicdan demektir.”
“İnsan
içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle
koparabileceğini sanır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder