22 Aralık 2024 Pazar

 












KÜNYE

Kitap Adı: Peygamber Enok’un Kitabı

Yazarı: Kolektif

Basım: Hermes Yayınları– 17.Basım- 2020

Sayfa: 176

Tür: Din-İnanç


İNCELEME:

Peygamber Enok’un Kitabı

Enok’un Kitabı, MÖ300 ile MÖ100 yılları arasında yazılmış olduğu saptanan, Eski Ahitten daha eski olduğu bildirilen, Yahudi dini külliyatında bulunduğu halde Eski Ahit’e dahil edilmeyen Apokrif yani gizlenmiş bir kitap. 1500 yıldır kayıp olan kitap, 1773 yılında Habeşistan'da bir manastırda 3 nüsha olarak bulundu. Peki neden hem Hıristiyanlar hem de Yahudiler bu kitabı ortadan kaldırmak istedi?

Enok (Hanok) hem Tevrat'ta hem de İncil'de anılmakta. Kuran'da Hz. İdris olarak anılıyor. Hz.Adem’in 7.kuşak torunu, Hz.Nuh'un büyükbabasıydı. Bazı eski yazarlara göre bilim ve sanatları, yazı yazmayı ilk öğreten kişi, Hermes, Thoth ve/veya Merkür ile birdi.

"Kitapta İdris'i de an. Çünkü o, özü sözü doğru olan bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem Süresi 56-57) Kur'an-ı Kerim.

“Adem ve Havva'nın torunları dünyaya daha yeni nüfuz ederken Düşmüş Melekler yeryüzüne indiler... Tanrı'nın emirlerine karşı geldiler. İnsanlarla iç içe oldular. İnsanlara savaş, kozmetik, kıymetli taşlar ve günümüzde yaygın nice ilim ve sanatı öğrettiler. İnsanlarla düşüp kalktılar, melez çocukları dehşet saçan devler Nefilim'di. Sonra dünya çatırdadı, ekseni kaydı ve büyük bir tufan her şeyi alıp götürdü.”

Aslına bakılırsa tek başına okunup anlaşılmanın yanında içerdiği yoğun sembolizm nedeniyle dönemin mistik öğretileriyle birlikte değerlendirmek gerekiyor. 1947 de bulunmuş Ölü Deniz Yazmaları, Tevrat ve diğer semavi dinlerdeki öğretilerle paralellik gösterdiği bildirilmiş.

Yaratılış, Nuh Tufanı, Düşmüş Melekler, Nefiller, Kıyamet, Yargı Günü, Cennet-Cehennem gibi teolojik bilgiler yanında; Güneş-Ay- Gezegen döngüleri, Gün-Ay-Yıl hesaplamaları gibi Astronomik bilgiler veriyor. Ayrıca Enok’un vizyonlarını ve yoğun cehennem tasvirlerini içeriyor. Adalet, iyilik-kötülük, ödül-ceza kavramları üzerine duruyor.

Tesadüfen elime geçen ve merak ettiğim bir kitaptı. Genel olarak semavi dinlerdeki ödül ve cezalandırma bilgileri ile örtüşüyor. Astronomik bilgilerin örtüşmesi ilgi çekici. Geri kalan verilerin konunun âlimlerince değerlendirilmesi daha uygun tabi. Dinler tarihine meraklı kişilerin ilgisini çekebilecek, bu konuda araştırma yapanlar için daha anlamlı olabilecek bir kitap.

  

KİTAPTAN ALINTILAR:

 

“(79.Bölüm)

…3. Günahkârların günlerinde yıllar kısalacak.

4. Topraklarında, tarlalarında tohumları gecikecek. Dünyadaki her şey değişecek! Hiçbir şey zamanına uygun görünmeyecek. Yağmur yağdırılmayacak; gökler yağmuru tutacak.

5. O zamanlarda dünyanın meyvelerin gelişimi engellenecek. Zamanında yetişmeyecekler. Ağaçlar meyve zamanlarında meyve vermeyecek.

6. Ay düzenini değiştirecek, zamanında görünmeyecek. O günlerde Güneş görünecek ama akşam batıdaki büyük arabada seyahat edecek. Normal ışığından daha fazla parlayacak. Yıldızların pek çok lideri düzenlerini bozacak. Yörüngelerini ve görevlerini değiştirecekler.

7. Kendi zamanlarında görünmeyecekler. Tüm yıldız kümeleri günahkârlara susacaklar

8. ve dünyadakiler onlarla ilgili fikirlerinde yanılacaklar. Tutumlarını değiştirecekler.

9. Evet! Yanılacaklar ve kendilerini tanrılar sanacaklar. Onlar üzerinde kötülük artacak,

10. üzerlerine ceza yağıp hepsini yok edecek.”

 

“Vay halinize günaha ve sahtekarlığa temel atanlar, dünyada acılara neden olanlar, çünkü sizin sonunuz da acı ve ani olacak.”

 

“Vay halinize adilleri ezen güçlüler. Mahvedilme zamanınız geliyor. Sizin yargılanma gününüzle birlikte adiller için iyi günler gelecek.”

 

“Vay halinize aptallar, çünkü aptallığınızla mahvolacaksınız. Bilgeleri dinlemiyorsunuz ve o yüzden sizin kaderinizde iyi şeyler yok.”

 

“Dinleyin çocuklarım. Adaletin yolundan yürüyün, adaletsizlik yolunda yürümeyin çünkü adaletsizlik yolunda yürüyenler sonsuza kadar yok olacaklar.”

 

“(91. Bölüm)

1. Bu bilgelik öğretisi Enok tarafından yazılmıştır. Bu öğreti tüm insanlar için, dünyada yaşayacak olan çocuklarım için ve doğruluk ve huzuru izleyecek olan gelecek nesiller için dünyanın bir değerlendirmesini sunmaktadır.

2. Zamanın olumsuzlukları yüzünden ruhlarınız kararmasın. Yüce Olan her şey için bir zaman ayırmıştır.

3. Adil Olan uykudan uyanacak, adalet yolunda yürüyecektir ve onun yolu ve sözü sonsuz iyilik ve rahmettir. O sadıklara merhametli olacak, onlara sonsuz adalet ve güç verecek. Ebedi ışıkta yürüyecek. Günah ise karanlıkta sonsuza kadar yok edilecek ve o günden sonsuza kadar bir daha görülmeyecek.”


19 Aralık 2024 Perşembe

BEN, KİRKE

 











KÜNYE

Kitap Adı: Ben Kirke

Yazarı: Madeline Miller

Basım: İthaki Yayınları– 2.Basım- 2019

Sayfa: 404

Tür: Roman, Fantastik, Mitoloji


İNCELEME:

Ben Kirke / Madeline Miller

Kirke, Güneş tanrısı Helios ile nympha Perseis’in kızı, Aiaie Cadısı. Doğduğu gün, Helios’un kehanetiyle ölümlü bir prens ile evleneceğinin bildirilmesi annesini mutsuz eder. Daha yüce eşleşmelere sahip çocuklar doğurmak üzere teyzelere bırakır Kirke’yi. Kardeşleri arasında en sönük kalan, kendini bulamamış, güçlerini keşfedememiş bir nymphadır Kirke. Sessiz, zayıf, itaatkâr.

"Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım."

Tanrı Prometeus ile karşılaşmasıyla değişim başlar. Sonra denizci Glaukosa aşık olur ve üzerinde bir büyü kullanarak onu ölümsüz bir tanrıya çevirir. Ama sonrasında Glaukos ona yüz çevirir. Kuzenlerinden Skylla ile çatışmaları sonrası yine büyü kullanıp onu bir canavara dönüştürür. Ancak Skylla nın denizlere karışıp ölümlü denizcileri yemesi Kirke yi pişmanlığa sevk eder. Ancak bu büyüler öğrenilir, tanrı Zeus cezasız bırakmaz ve Kirke, Aiaie adı verilen adaya yapayalnız sürgüne gönderilir.

Adaya yaklaşan kimi gerçekten yardıma muhtaç kimi ise suça meyilli denizcilerle sınanır Kirke. Bir gün adasına demir atan Odyseus ile tanışmasıyla çok şey değişir hayatında. Bu ıssız adada, Olymposlu tanrılarla, titanlarla, ölümlülerle, canavarlarla sınavları, anne oluşu, kehanetler nedeniyle oğlu Telegonosu korumaya çalışması ve sonunda onu özgür bırakmak gerekliliğiyle birlikte kendi özgürlüğünü elde etme mücadelesiyle Kirke’nin kendini keşfetme yolculuğu anlatılır.

“-Bu dünyaya bir an daha dayanamayacağım, diye düşündüm.

- Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.”

Mitolojik öğelere hakimiyetimin zayıf olmasından dolayı okumayı biraz ertelediğim ancak su gibi akan masalsı bir kitaptı. Mitolojik bir tanrıçayı konu alsa da bir yandan bir kadının kendini bulma, gücünü keşfetme ve zorluklara karşı mücadelesini anlatması açısından da okumaktan keyif aldım. Mitoloji sevenlere öneridir.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bir engereğe avucunuzdan yemek yemeyi öğretebilirsiniz ama ısırma arzusunu içinden söküp alamazsınız.”

 

“Ne yaparsan yap, demek istedim, aşırı mutlu olma. O zaman başından aşağı ateşler yağar.”

 

“Yüreklerimizde gerçekte ne olduğu bilinseydi kaçımız affedilirdi?”

 

“Borçlarını hissetmemek gençliğe verilmiş bir armağandır.”

 

"Kafeste beslenen bir kuş gibi olmayacağım, diye düşündüm. Kafesin kapısı açıkken bile uçmayacak kadar aptal olmayacağım."


10 Aralık 2024 Salı

İNCE MEMED 4

 












KÜNYE

Kitap Adı: İnce Memed 4

Yazarı: Yaşar Kemal

Basım: Yapı Kredi Yayınları– 37.Basım- 2022

Sayfa: 639

Tür: Roman, Türk Edebiyatı


İNCELEME:

İnce Memed 4 / Yaşar Kemal

Yaşar Kemal’in 32 yılda tamamladığı bu 4 kitaplık seriyi bitirmiş bulunmaktayım. Yazarın kalemi ile bu seri ile tanıştım. Paragraflarca süren yoğun betimlemeleri başka bir yazardan daha böyle lezzetli, keyifli okur muyum bilemiyorum.

3.kitapta İnce Memed “Bir ağa giderse bin ağa gelir” diye düşünmüş, yılmış ama sonra “Bir Memed giderse bin Memed gelir.” diye umut yeşertmişti. İşte son kitapta Memed’in yeşerttiği umutları filizleniyor, her topraktan, her dağdan bir Mehmed doğup yetişiyor. Memed in davasına baş koyan her genç, her köylü adını Memed yapıp zulme direniyor.

Seyran ile evlenen Memed, Hürü anayı da alıp portakal bahçeleri içinde bir Akdeniz kasabasına yerleşir. Kimliğini gizler. Dağlarda ise onun adını Ferhat Hoca çetesiyle birlikte yaşatmaya devam eder. Bu kasabada tanıştığı muallim Zeki Nejat’dan çok etkilenir. Milli mücadele kahramanlarından bu öğretmen, köylüye zulmeden çeltikçiklere karşı köylünün hakkını savunur ancak bu duruma çeltik ağası Şakir Bey el koyar. Bu zulüme ve Zeki Nejat’a yapılana sessiz kalamayan Memed, Şakir Beyi öldürür ve tekrar dağa çıkar.

İnce Memed zengin Ağalardan alıp atası savaşta yitmiş köylüye dağıtan bir halk kahramanıdır. Dilden dile söylenip efsaneleşmiştir. İnce Memed efsunludur, Kırkgöz ocağının mührünü taşır, ona kurşun geçmez. Köylünün gözündeki bu değeri ve gücü ağaların hoşuna gitmez. Çukurova köylülerine eziyeti bitmeyen ağalar kendi canlarından da korkarlar tabi. Bire bin katıp milletvekili Arif Saim Bey’i de kışkırtırlar İnce Memed e karşı. Ağaların adamları ve candarmalar ile eşkıyalar ve Memedler arasında dağlarda, ovalarda kurulan pusular, iz sürmeler, kıyasıya çarpışmalar başlar.

Bu sefer kurşunların hedefinde kimler vardır? Kimler yitik kimler kazanan olacaktır?

Önceki karakterlere ilave yeni karakterleriyle sürükleyici ve aksiyonu yüksek bir okuma ile veda ettim İnce Memede. Aklımda küçük sorular kalmadı değil. Bekledim Memed Hatçeden olan çocuğunu arayıp bulacak mı diye. Kimbilir belki de atını onun için sürüp gitmiştir, ‘Gene geleceğim’ sözüyle.

Bir yandan Cumhuriyetin ilk yıllarına da ışık tutan bu değerli Türk klasiğini okuyunuz efendim, tavsiye ederim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Dünyada çok şey kolay da, insan olmak zor.”

 

“Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa bir daha bitiştirmek zordur.”

 

“İnsan, hangi insan olursa olsun, yaşamı değişir, günü sevinç içinde başlar, sevinç içinde sürer giderse güzelleşir.”

 

“İnsanlar her şeye başkaldırmalı diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe, insanlığın bir sinekten ne farkı olur... İnsanlar eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha beter hale düşecektir.”

 

“İnsanların insanlara güveni kalmayınca, bu dünyada güvenilir bir insanın bile olmayacağına insanların inanması, insanların ölümü demektir.”

 

“İnsanlara umut vermek iyidir de, o umudun altından kalkamamak kötüdür. Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir.”


24 Kasım 2024 Pazar

BEDENİN SİMYASI

 










KÜNYE

Kitap Adı: Bedenin Simyası

Yazarı: Dr. Elif Güveloğlu

Basım: Doğan Yayınları– 1.Basım- 2024

Sayfa: 352

Tür: Sağlık-Tıp, Araştırma-İnceleme, Epigenetik


İNCELEME:

Dr. Elif Güveloğlu, Bedenin Simyası’nda “beden aklı” ile “tabiat aklı”nın uyumuna vurgu yapıyor. Güçlü bir simyacı olan insan bedeninin mucizevi yenilenme süreçlerini ve bu onarım süreçlerine destek olan doğanın sunduğu olağanüstü molekülleri keşfetmeye davet ediyor.

Epigenetik kavramı ve genetik gelişmeler üzerine inşa edilmiş kitap. Epigenetik, genetiğin üzerinde demek. DNA dizilimlerindeki değişikliklere bağlı olmayan kalıtım olarak tanımlanıyor. Epigenetik değişikliklerle bazı genlerimizi “kilitleyebiliyor”, bazılarını ise “açabiliyoruz”. Yani baş döndürücü bilimsel gelişmeler gösteriyor ki genlerimize mahkum değiliz.

Kitapta şu sorulara dolu dolu cevaplar buluyoruz:

Yaşam tarzı, beslenme, soluduğumuz havanın kimyası, fiziği bile genetik mirasımız ile uyumsuz. Bu durumlar genetik ve epigenetik değişimleri nasıl etkiliyor? Peki stres?

DNA’nın genetik kodumuzu içermeyen %96 lık Junk DNA kısmının işlevi ne olabilir?

Ses maddeye etki ediyorsa sesimiz DNA’ya etki edebiliyor mu? DNA bilinçli ya da bilinçsiz verdiğimiz komutları almaya açık mı?

Beyni dinç tutan mekanizmalar ve bunları aktif tutan davranış modelleri neler? Sosyal izolasyon beyni nasıl etkiliyor?

Enflamasyon ve bağışıklık sistemi nedir? Yaşlanma ve kanser arasında nasıl bir bağ var?

Fonksiyonel gıda kavramı (ilaç besinler) nedir?

Faydalı olarak beyan edilen besinlerin ekstratları yerine doğal yollarla besinlerden almanın faydası nedir?

Beyin Gelişimi (BDNF molekülü), Nöroplastise (nöron ve sinir dokunun korunması), kök hücre sağlığı, hücre içi gençlik enerjisi (NAD molekülü) ve gençlik pınarı sihirli hormonu (DHEA), DNA tamir mekanizmaları gibi iyileştirici mekanizmaları aktive edici ilaç besinler neler?

Kalp hastalıkları, sarkopeni (kas zayıflaması), miyelin kılıf onarımı (MS hastalığı), menapoz, depresyon, hormonel sağlık, nörolojik sağlık, gen ve kromozom sağlığı için ilaç besinler neler?

Alzheimer, Parkinson, Hungtington, ALS gibi kronik dejeneratif nörolojik hastalıkların oluşma mekanizmaları nedir? Korunmak ya da tedaviye destek için doğanın sunduğu besinler neler?

Apoptoz (hücre intiharı) ve otofaji (hücrenin kendini yemesi) mekanizmalarının önemi ve destekleyici besinler?

Harici detoks yöntemleri ne kadar faydalı? Doğal detoks organlarımız bağırsak, karaciğer, böbrek ve akciğerlerin verimli çalışması için neler yapılabilir?

Bedenimizde umut molekülleri (miyokinin) ve mutluluk molekülleri (dopamin,endorfin,oksitosin) salgılatmanın yolu?

Yaşlanma mekanizmaları nasıl işliyor? Kalori kısıtlaması bir gençlik aşısı olabilir mi? Acıkma hissiyatı neden önemli?

Kitap alana ilgi duyanlar için başucu kaynağı niteliğinde. Özellikle besinler ve pozitif etki ettikleri alanlarla ilgili verilen bilgiler, ilgili araştırma ve makalelere atıf yapan dolu dolu bir kaynakça varlığı nedeniyle de oldukça güven verici. Anlatımı da oldukça yalın ve anlaşılır. Tek eleştirim bazı konuların fazla tekrarla vurgulanmış olması.

Diyetinizi tekrar elden geçireceğinize eminim. Arı ürünleri, zeytin yaprağı, turunç, adaçayı, biberiye, yeşil çay, karadut, nar, yabanmersini, çiğ soğan, murt, zerdeçal,  sumak, tarçın, tahin, zeytinyağı, hindistancevizi yağı benim öncelikle not ettiklerim. Detay ve çok daha fazlası için okuyun derim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bilgi güçtür, bedenin kendini yenileme ve dönüştürme kabiliyetini bildiğinizde ve bunu tam kapasiteyle çalıştırmaya muktedir olduğunuzda, tek sermayeniz olan bedeninizin ve zihninizin gücünü sonuna kadar kullanabilirsiniz.”

 

"Beyin fonksiyonlarımız birlikte olduğumuz insanlar, yaptığımız işe, hepsinden de öte, beynin hangi bölümlerini daha çok kullandığımıza göre değişebilir, gelişebilir ya da tam tersi körelebilir. Beyin kendi kendini yeniden yapılandırabilir, düzenleyebilir, şekillendirebilir. Bunu yapabilmek için biraz sınırları zorlamak, bilinen alandan yani ‘güvenli’ alandan çıkabilmek gerekiyor; yeni uğraşlar, yeni hevesler, zorlamalar, bilinmeyen yollardan gitmek…"

 

"Fitoterapide bilimsel bakış açısından ‘Bitkiseldir, yan etkisi yoktur!’ ifadesi çok cahilce bir söylemdir bir akıl tutulmasıdır; etkisi olan şeyin yan etkisi de olur olmak zorundadır. Marifet uygun dozu bilime dayanarak ayarlamaktır ve zarar vermeden fayda verecek dozu tayin etmektir."

 

"Besinler genetiğimize etki edebilir mi? Evet kesinlikle eder. Epigenetik değişiklikler DNA’yı değiştirmiyor, hücrelerin genleri ’okumasını’ ve dolayısıyla genlerin aktivitesini değiştiriyor. Kilometrelerce uzunluğundaki DNA nın neresinin nasıl okunduğu hücrenin kaderini belirliyor."

 

"Birçok gıda bize temel yaşam elementlerini verip yaşamı idame etmemizi, doymamızı ve enerji elde etmemizi sağlarken, bazı gıdalar çok daha özel moleküller içeriyor ve bizim ‘iyileşmemizi’ sağlıyorlar, işte bunlar ilaç besinler."


İNCE MEMED 3

 












KÜNYE

Kitap Adı: İnce Memed 3

Yazarı: Yaşar Kemal

Basım: Yapı Kredi Yayınları– 39.Basım- 2022

Sayfa: 629

Tür: Roman


İNCELEME:

İnce Memed 3 / Yaşar Kemal

Serinin 3.kitabı yine yazarın güçlü betimlemeleri ile Çukurova tasvirleri ile başlıyor.

Ali Safa Bey'in ölümü ile tüm ağaları bir can korkusu almıştır. Ağalar yaptıkları zulümün farkındadır çünkü. En büyük korku Murtaza Ağayı sarar ve o da gider izci Topal Aliye sarılır. O da yetmez namlı eşkıyalardan medet umar.  İnce Memed ise gittikçe efsaneleşir. Hatta ne olay çıksa, kim vurulsa ya da öldürülse yerli yersiz İnce Memede atfedilir. Jandarmalar, Yüzbaşı, Kertiş Ali Onbaşı, Asım Çavuş, İnce Memedin peşindedir. Tazı Tahsin de izini sürer. İnce Memed’i yakalayanın namı yürüyeceğinden bu bile bir mücadeleye döner aralarında. Hatta Memed’in kurşun işlemez Yağız Atının bile peşine düşerler.

Bir çatışmada ağır yaralan Memed’e yine yörükler ve Hürü Ana yetişmiştir. Kırkgöz ocağından Anacık Sultan ona hem şifa olur hem de efsunlu mühürlü bir yüzük emanet eder.

Bir gün 9 eşkıya sarpta sıkıştırılır ve öldürülür. Yüzbaşı bayramlarla karşılanır kasabada, İnce Memedi o öldürmüştür ya Ankara ya haber salınır. Bunlar kimdir? İnce Memed içlerinde midir? Ağalar nefes alacak mıdır? Köylüyü bu ağa milletinden kim koruyacaktır? Herkesi bir telaş alır.

Ağalar ya arkaları boş değil. Kendi menfaatlerine çalışıp devletin adını kullanan devlet görevlilerine sırtlarını yaslamışlardır. İnce Memed yakalansın diye yalana yalan katıp ortalığı karıştırırlar. İnsanların kendi menfaatleri, hırsları için doğruyu yanlışı nasıl eğip büktükleri serilir gözümüzün önüne.

Memed ise bu düzeni ve eylemlerini sorgular. Bir ağa gider yenisi gelir, öyleyse ne anlamı vardır bu kovalamacanın? Bu gencecik adamdan eşkıya mı olur hem? Varsın alsın Seyranını, çekilsin dağlardan portakal bahçelerine diye düşünür.  Böyle düşünürken Yörük Battaloğlu, Hürü Ana ve Anacık Sultan ile konuşmalarıyla düşüncesi değişir.

“Bir ağa gidince bin tanesi gelirse, bir İnce Memed gidince, on bin, yüz bin, yüz yüz bin tanesi gelecekti. Ağalar az, fıkaralar çoktu.” Mücadeleden yılmamak lazımdı.

Silahını kuşanır, önce Ferhat Hoca ile Yobazoğlunu mahpustan kurtarır. Düğününü kurdurup Seyran ile evlenir. Sonra da Kasım, Temir, çocuk çoban Müslüm ile peşindeki Mahmut Ağanın peşine düşer.

2.kitaba göre çok daha hareketli bir anlatıydı. Son kitapta halk kahramanı İnce Memed hikâyesi nasıl sonlanacak merak ediyorum. Bu değerli Türk Klasiğini okunmanızı öneririm.

   

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“İnsan her şeyden kurtulur da içindeki kurttan kurtulamaz.”

 

“İnsan, insandan her şeyi beklemeli..”

 

“Kadir kıymet bilen kişi adamlar içinde adam, insanlar içinde insandır.”

 

“Uğruna bu kadar alçaldığımız, zulmettiğimiz, haram yediğimiz, insan öldürdüğümüz yaşamak ne işe yarıyor?”

 

“İnsan canı bu kadar alçalmaya değer miydi? Ne pahasına olursa olsun insan yaşamını sürdürmeli miydi?”

 

"Eğer bir ülkede adalet yozlaşırsa, o memleketin dibi oyulmuş demektir. Adaleti çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz.."

 

“İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.”

 

“Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, isteyen ateşini buradan götürür.”

 

"Eskiden bir tek insanın tırnağına taş değse, bir oymağın, bir aşiretin, bütün şu dünyadaki insanların yüreğine değmiş gibi olur, herkesin yüreği sızlardı. Şimdi ya, şimdi herkes biribirisinin ölüsüne basıp geçiyor, basıp geçiyor, basıp geçiyor."


30 Ekim 2024 Çarşamba

İNSANCIKLAR

 












KÜNYE

Kitap Adı: İnsancıklar

Yazarı: Fyodor Dostoyevski

Basım: Can Yayınları– 39.Basım- 2023

Sayfa: 175

Tür: Roman, Dünya Klasikleri


İNCELEME:

İnsancıklar, Dostoyevski’nin ilk kitabı. Benim de yazardan okuduğum ilk kitap. Orjinal adı ‘Zavallı, Yoksul İnsanlar’ ancak Türkçeye ilk çeviride İnsancıklar adı kullanılmış ve öyle devam etmiş. Yazarın 26 yaşında böyle başarılı bir eserle edebiyat dünyasına girişi, edebiyat çevrelerinde ‘Yeni Gogol doğdu’ olarak lanse edilir. Hatta Dostoyevski kitapta Gogol’a atıf yaparak, kendi karakteri Makar’ın yoksulluğunu Gogol’un Palto eserindeki karaktere benzetir.

Eser, katip Makar Alekseyeviç Devuşkin ile Varvara Alekseyna Dobroselova ‘nın birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyor. 40lı yaşların sonunda yoksul bir katip olan Makar ile 20li yaşların başlarında, ailesini çok erken kaybeden yoksul Varvara uzaktan akrabadır. Aynı avlu içerisinde pencereleri birbirine bakan kiralık odalarda yaşarlar. Bu açlık, sefalet içerisinde birbirlerine yazdıkları mektuplar ile birbirlerinden güç alırlar.

Genç kız imkansızlıkları içinde adama dostça sığınırken, Makar da elinde avucunda ne varsa genç kızın ihtiyaçlarını görerek ona kol kanat gerer. Kış günü ayağına giyecek sağlam bir çizmesi yoktur, ceketi eskimiş ve düğmeleri düşmüştür. Kıyafeti nedeniyle patronuna görünmemeye çalışır. Yine de Varvara nın eksiklerine koşar borçla dahi olsa. Bir çay içmenin bile lüks olduğu zorlu günlerdir her ikisi içinde.

İkisinin de birbirlerine sıcak ve naif hitapları gerçekten iç ısıtıyordu mektuplarda. Güvercinim diye hitap ediyor Makar genç kıza. Kitapta Varvara’nın hayat hikayesini anlattığı mektupta bahsettiği Pokrovski ile yaşadığı duygusal yakınlaşma ve süreç ise oldukça dokunaklıydı.

Kendinden bile gizlemeye çalışsa da Makar ın babacan duygularının yavaş yavaş aşka evrildiğini anlıyoruz. Ancak Makar için katlanılmaz olsa da Varvara yı bambaşka bir gelecek beklemektedir.  

Sınıfsal ayrımın halktaki yansımasına ayna tutan, hor görülmenin, ezilmenin, sefaletin, çaresizliğin, mutsuzluğun karakterler üzerinden işlendiği oldukça başarılı bir eser. Akıcı ve sade üslubuyla kolay okunması bakımından, klasiklere başlangıç için tercih edilebilir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Çok tuhaftı! Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu.”

 

"...biz insanlar, kaygı ve telaş içinde yaşayan biz insanlar, gökteki kuşların kaygısız ve masum mutluluğunu da kıskanmalıyız…”

 

“El için kuyu kazanın, evvela kendisi düşer." Rus atasözü

 

“Bazen saklanır insan, saklanır, yakalanmamak için gizlenir, burnunun ucunu bile göstermeye korkar; yerini belli etmez, çünkü önyargı kol geziyordur...”

 

“Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktır. Mutsuz ile yoksulun birbirinden uzak durması lazım, birbirlerine bulaştırmamak için.”

 

“Zaten zengin insanlar yoksulların kötü kaderlerinden seslice yakınmasını sevmez...”

 

“Ah çok yazık! Ölümün ne gün ne saat bildiğini düşünmek ne hüzünlü... Hiç yoktan ölüveriyor insan...”


23 Ekim 2024 Çarşamba

NASIL DAHA İYİ VE GÜZEL BİR YAŞAM KURARIZ? BEYİNBİLİMİN YANITI

 












KÜNYE

Kitap Adı: Nasıl Daha İyi Ve Güzel Bir Yaşam Kurarız? Beyinbilimin Yanıtı

Yazarı: Türker Kılıç

Basım: Doğan Yayınları– 1.Basım- 2024

Sayfa: 167

Tür: Bilim


İNCELEME:

Beyin cerrahisi alanında uluslararası başarılara imza atmış Prof.Türker Kılıç, “Nasıl Daha İyi ve Güzel Bir Yaşam Kurarız?” sorusunu nörobilimle yanıtlıyor. Yeni bilim metodolojisini tanıtıyor ve bize hem kendimizi hem çevremizi dönüştüreceğimiz yeni bir perspektif öneriyor.

Bilimde kullanılan tümevarım yönteminde daha önce bütünü anlamak için parçayı anlamak gerekiyordu yani parça odak alınıyordu. Ancak gelişen bilim metodolojisi olan Bağlantısallık Matematiği ile artık parçalar değil parçaların birbiri ile kurduğu bağlar, birbirleri ile etkileşimi önemli oldu. Hatta Bağlantısallık matematiği, olasılık hesapları ile gelişip Enformasyon Matemetiğini şekillendirdi. Bunda beynimizin bilgisayar gibi çalışmadığının anlaşılması ve yeni bir matematiksel kavrayışa doğan ihtiyaç etkili oldu. Bu matematiksel yöntem de Nörobilimdeki gelişmelere etkisiyle birlikte Yapay Zeka nın gelişimine hız kazandırdı.

Türker Bey bilimsel yöntemdeki bu gelişim sürecini, Bağlantısallık bilimi ve Yaşamdaşlık Kültürünü anlatıyor. Beyin, Zihin, Bilinç, Canlılık, Zeka, Yaratıcılık, Anlamlandırma, Merak gibi kavramları açıklıyor.

Fiziksel karşılaşmaların anlamlı zihinsel etkileşimler de doğurduğunda tarihi değiştirecek keşifler yarattığının örnekleriyle, Bağlantısallığın önemi ve Ortak Zihin Ağı kavramı üzerinde duruyor.

Yaşam nedir? sorusuna cevap arıyor. Bunu da öncelikle insanın kendini yaşamın merkezinde görme illüzyonunun üzerinde durarak yapıyor.

Bir yapay/doğal zeka ayrımı yok mu? İnsan zekasına doğallık atfetmek yine insan yanılgısı mı?

Zeka insana mahsus mu? Hayvan zekasını içgüdüye indirgemek yine insanın kendini yüceltmesi mi?

Orman mı yaprak için var, yoksa yaprak mı orman için var? Sağlıksız bir ormandaki sağlıksız bir ağaçta sağlıklı bir yaprak olmak ne kadar mümkün?

Yeni Yaşamdaşlık Kültürü nasıl bir hukuk, ekonomi, eğitim ve ahlak anlayışı getirecek?

Yaşamın insan merkezli olduğu hukuk mu, yoksa insanın yaşamı esas aldığı hukuk mu?

Yeni dünyanın sorusu ‘Kendin için ne yaptın?’ mı, yoksa ‘Yaşam için ne yaptın?’ mı olacak?

Açıkçası Türker Bey zihnimdeki ideal dünya modelini anlatıyor ancak yolumuz epey uzun görünüyor. Yazar ele aldığı konuları okuyucunun anlayacağı dille ve dikkat çekici örneklerle sunmuş. Konuya ilgisi olanların okumasını tavsiye ederim. Yazarın son mesajıyla bitireyim:

“Yaşamdaşlık kültürü bizi Nazım’ın dediği gibi, yaşamayı ciddiye almaya çağırıyor. Sonsuz bir merakla, yaratıcılıkla, anlamlandırmayla çoğaltabileceğimiz bir yaşam var önümüzde. Ya yeni bilimin yolundan giderek yaşamı çoğaltıp zenginleştireceğiz ya da gezegenimizin kaynaklarını yok edeceğiz. Yine Nazım Hikmet’in deyişiyle, ‘Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz ya da dünyamıza inecek ölüm’”

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Herhangi bir alandaki üstünlük iddiası, dünyanın merkezi olduğunu düşünen insan için geçerliydi. Oysa şimdi nehrin, toprağın, denizin, havanın, kuşun, börtü böceğin varlığına bağlı olduğumuzu biliyoruz. Bu bilgiyi bir yaşam biçimine dönüştürdüğümüzde yeni bir hayat uzanacak önümüzde.”

 

"İnsan kendisini diğer tüm canlılardan üstün olarak gördüğünde bir süre sonra ait olduğu toplumun da üstünlüğüne inanmaya başlıyor. Bunun sonucunda da tüm dünyada yükselmekte olan milliyetçilik ve faşizm ortaya çıkıyor."

 

“Bilgi insanın yaşama anlayışını değiştirir. Yaşam organize bir enformasyon bir çeşit dildir. İnsanlar yaşantılar üzerinden konuşur çünkü bizler içinde bulunduğumuz ağ ile anlamlıyız ve yaşam dediğimiz bu enformasyon ağı içerisinde yaşantılarımız üzerinden birbirimizle ve yaşamla iletişim halindeyiz.”

 

“Düşünce inançtan ve maddeden güçlüdür. Bilginin enerjisi vardır, düşüncenin de enerjisi vardır. Bizim ihtiyacımız olan inanmak değil, anlamaktır. Sihirbazın yaptığını anlarsanız onun yaptığı artık sihir olmaktan çıkar.”

 

“Zihin tamamen beyine ait bir fonksiyondur. Beyin olmadan zihin olmaz, fakat bilinç yaşama ait bir fonksiyondur. Yaşam olmadan bilinç olmaz.(…) Bilinç, zihnin seçim yapabilme yeteneğidir.”

 

“Özetle bağlantısallık bilimi ve kültürü merakı destekler çünkü zaten merakın üzerine inşa edilir. Merakla başlayan bu sistemde farkında olma, öğrenme, anlama ve anlamlandırma aşamaları birbirini takip eder. Anlamlandırma beyinde ödüllendirme sistemini çalıştırır.”

 

“Zihin-yaşam netliği sağladığımız ölçüde yaşama açılan penceremiz genişler ve kendimizi yaşamı çevremizdekileri net olarak anlamlandırabiliriz.”

 

“Yaşam nedir? (…) Yaşam içinde bulunduğumuz zihin durumudur.”

 

“Önemli olan belirli bir zamanda işlenebilen bilgi miktarı değil, yaratılan anlam miktarıdır.”

 

“Yaratıcılık sürecinin en önemli öğelerinden biri, yalnız kalmayı becerebilmektir.”


19 Ekim 2024 Cumartesi

YABANCI

 












KÜNYE

Kitap Adı: Yabancı

Yazarı: Albert Camus

Basım: Can Yayınları– 74.Basım- 2021

Sayfa: 110

Tür: Roman


İNCELEME:

Varoluşçu düşünce akımının önde gelen isimlerinden ve 1957 Nobel Edebiyat Ödüllü Albert Camus dan ‘Yabancı’ yazardan okuduğum ilk kitap oldu.

“Bugün ‘anne’ öldü. Belki de dün, bilmiyorum.” diye başlıyor roman.

Ana karakter Meursault’un bakımevinden gelen annesinin ölüm haberi üzerine cenazeye katılması ile başlıyor hikaye. Meursault topluma, çevresine, duygulara karşı oldukça kayıtsız bir karakter. Anlamın olmadığı yerde bir anlam varmış gibi davranmayı reddeden, topluma karşı yabancılaşmış bir adam. Cenazede de annesinin ölümüne karşı tepkisiz davranması dikkat çekiyor.

Cenaze dönüşü hayatına kaldığı yerden devam eden Meursault arkadaşları ile bir davete katılır. Arkadaşının husumetlisi ile bir kumsalda karşılaşmaları sonucu işlediği cinayet ise onu hapse gönderecektir. Sorgulamalar ve mahkeme süreci içerisinde de aynı kayıtsızlığı sergilemesi ise onu idam cezası ile yüzyüze bırakır. Ona bu cezanın verilmesinde annesinin cenazesindeki tavırları oldukça etkili olmuştur. Hatta babasını öldüren birine ait başka bir dava ile kıyaslanarak suçu daha ağır nitelendirilir.

Hayata karşı hissiz ve kayıtsız olmak bir insanı öldürmekten daha mı vahimdir? Belki de hiçbir pişmanlık duymaması ve tepkisizliği insanların zihninde çok daha kötü ve korkutucu bir tablo oluşturmaktadır. Toplum, kendi normlarından farklı davranan insanlara karşı daha mı acımasız yoksa?

“Nihayetinde madem ölüyoruz, nasıl ve ne zaman olduğunun ne önemi var.”

Ne hayatın, ne ölümün bir anlamı olduğunu düşünmeyen karakterimiz ise verilen ceza sonrasında durumda bir anlam aramaya çalışır. Verilen cezadan çok, neden verildiğini sorgular. Arada yaşadığı öfke krizleri içinde bile dik duruşu, durumdan çıkış yolu olabilecek bir umut arayışı ve kabullenme. “İnsan eninde sonunda her şeye alışır.”

Karakter analizleri ve karakterin sorgulamalarının okuyucuya yansıtılması konusunda başarılı bulduğum bir eser oldu. Henüz izlemedim ancak Zeki Demirkubuz’un ‘Yazgı’ filminin de bu eserden esinlenerek yapılmış olduğu bilgisini de buraya iliştireyim.

 

KİTAPTAN ALINTILAR:

 

“Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez.”

 

“İnsan bilmediği konularda hep abartılı fikirlere sahip olur. Oysa tersine, her şeyin basit olduğunu kabul etmek zorundayım.”

 

"Umut, nefes nefese koşarken bir sokağın köşesinde, arkadan yetişen bir kurşunla vurulmaktı..."


18 Ekim 2024 Cuma

BİLİNÇALTI

 












KÜNYE

Kitap Adı: Bilinçaltı

Yazarı: Sigmund Freud

Basım: Dorlion Yayınları– 1.Basım- 2018

Sayfa: 168

Tür: Otobiyografi, Psikoloji


İNCELEME:

Sigmund Freud’un Bilinçaltı isimli kitabını Freud’un bilinçaltına yönelik yaklaşımı ve çalışmaları hakkında fikir edinmek üzere almıştım. Ancak kitabın ismi bu anlamda epey yanıltıcı çünkü araştırma-incelemeden çok bir otobiyografi kitabı. Freud’un otobiyografisi yanında da Psikanalizin Tarihçesi ni sunan bir kitap.

Josef Breuer’ın hipnoz ile yönetilen katartik tedavi yönemini Paris’te Prof. Charcot ile çalışmaları sonrasında geliştirerek psikanalitik tedavi yöntemini geliştirme sürecini anlatıyor Freud. Önceleri sinirbilim anatomisi çalışırken psikopatolojiye ilgisinin nasıl yöneldiğini, geriye itim teorisini keşfedişini ve bilinçdışı kavramı üzerinde çalışmaya başladığını anlıyoruz.

Karşı koyma, geriye itilme, serbest çağrışım, telkin, aktarım, bensevi (narsizm), libido, içgüdü kavramlarından bahsediyor. Çocuk Cinselliği, Odipus kompleksi, düş analizi konularının üzerinde neden durduğunu açıklıyor.

Uluslararası Psikanaliz Derneğinin kuruluşu, bir dönem birlikte çalıştığı Adler ve Jung ile yollarının ayrılması, psikanalitik yönteme olumsuz tepkiler, bu yolda ona destek olanlar, kongreler, çalışmalar, çıkarılan dergiler ve yayınlar, bu süreçte yaşadıkları ve kendi duygu düşünceleri anlatılıyor.

Psikanalizde geriye dönüş (regresyon) yönteminin çocukluğa kadar dayandırılmasının nasıl geliştiği ile bilinçaltı ve düş arasında nasıl bir ilişki olduğu gibi konular açıklanıyor. Ayrıca psikanalizin edebiyat, sanat, bilim, pedagoji, din tarihi, mitoloji gibi alanlarla kurduğu ilişkiden bahsediyor.

Daha önce Freud’tan ‘Psikanaliz’ kitabını okumuştum. Bu kitapta da psikanalize dair paralel bir anlatı okudum. Anlatım dili biraz ağır. Anlatım kronolojik sıra bakımından hem biraz karmaşık hem de ara ara tekrarlar mevcut. Bu nedenle ilgimi üzerinde tutmakta zorlandığım yorucu bir okuma oldu benim için. Bilinçaltına dair beklediğim detaylı anlatımı ise bu kitapta bulamadım maalesef.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Çalışmalarımın katartik yönteme eklenerek onu psikanalize dönüştüren birçok öğeleri arasında geriye itim ve karşı koyum öğretisi, çocuk cinselliğinin benimsenmesi, bilinçdışını tanımak için düşlerin çözümlenip değerlendirilmesi en başta geliyor.”

 

“Düş bir (geriye itilmiş) isteğin (maskeli) gerçekleşimidir.”

 

“Güçlü bir düşünceyi savundukları sürece güçlüdür insanlar”

 

“İfade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler...”


7 Ekim 2024 Pazartesi

ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR

 











KÜNYE

Kitap Adı: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Yazarı: J.D. Salinger

Basım: Yapı Kredi Yayınları– 67.Basım- 2021

Sayfa: 198

Tür: Roman


İNCELEME:

Çavdar Tarlasında Çocuklar, J.D.Salinger in ergenlik çağında bir çocuğun iç dünyasına ayna tuttuğu bir roman.

Ana karakterimiz Holden Coulfield yatılı bir lisede okuyan Amerikalı bir çocuk. Ailesi zengin, maddi olarak rahat ancak aile sıcaklığı hissetmiyor. Abisi Allie nin vefatıyla annesi yıkılmış. Diğer abisi D.B. Hollywood da yazarlık yapıyor. Küçük kız kardeşi Phoebe ile arasında sımsıcak bir bağ var, birbirlerine çok düşkünler.

Holden 5.yatılı okulundan da kovulduktan sonra anne-babası ile yüzleşmek istemediği için elinde valizi oradan oraya savruluyor. Bir tek ailesinden Phoebe yi çok özlediğinden onunla gizlice görüşüyor. Düşüncelerini, hislerini de okuyucuyla sohbet edasında anlatıyor. Neler yaşadı, aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, öğretmenleri ile sohbetleri, kendi hisleri, hayalleri, düşünceleri parça parça aktarılıyor.

Kitap derin anlamı olan bir metafor da içeriyor. Yetişkinliğe adım atmasına az kalan ancak yetişkin dünyasından da nefret eden bu çocuğa, büyüyünce ne olmak istediği sorulduğunda:

- Hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta –yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim.”

Masum çocukları masumiyetin yittiği o yetişkin dünyasından, uçurumdan korumak istiyor Holden.

Holden ailesinin yanına dönecek mi yoksa özgür bir hayat hayalini gerçekleştirecek mi?

Kitabın seveni olduğu kadar fazlaca eleştiren de var. Hatta kitap bir dönem sansürlenmiş. Benim de beklentim daha fazlaydı kitaptan doğrusu. Ancak bazı nüansları yakaladığınızda erken yaşta önemli bir kayıp yaşayan ve aile sıcaklığından uzak ergen bir çocuğun psikolojik analizini yapması bakımından hakkını da teslim etmek gerek diye düşünüyorum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın?”

 

”Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.”

 

"Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur."

 

“Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?”

 

“Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra”


2 Ekim 2024 Çarşamba

KAĞIT EV

 












KÜNYE

Kitap Adı: Kağıt Ev

Yazarı: Carlos Maria Dominguez

Basım: Jaguar Kitap – e-kitap uygulama

Sayfa: 90

Tür: Roman


İNCELEME:

Carlos Maria Dominguez den Kâğıt Ev , yazardan okuduğum ilk kitap. Sevgili kitap dostları, kitap okumaya mı âşıksınız yoksa kitaplara mı?

Kısacık bir kitap zaten uzun uzun anlatmayayım bu sefer. Kitap tam olarak ‘Bibliyoman’ bir adamı konu alıyor. Okumanın ötesinde sürekli kitap alan ve asla paylaşamayan bir adam, kitaplığındaki 20 bin kitapla baş edemeyince ne yapmış olabilir?

“Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir.”

Peki ya insanlar kitapların kaderini etkiler mi?

Kitapları amaçları dışında kullandınız mı hiç? Bir altlık, masa, tabure yada sandalye ayağı vs gibi. Kahramanımız Breur ise bambaşka bir yöntem buluyor.

“Kitaplar benim evim.”

Konu kitaplar olunca birçok yazar ve kitabın da adı geçiyor. Çok güzel nüanslar ve alıntılar var ama yine de büyük beklenti ile okumayın derim. Kitap kurtlarının daha çok seveceği, bir oturumda bitecek bir kitap. Ben bir kitap uygulamasından okudum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir; yığılmış kitaplar toplamı değildir asla.”

 

“Bir okur zaten var olan bir yolda ilerleyen bir yolcudur. Ve bu yol sonsuzdur.”

 

“Çoğunlukla bir kitaptan kurtulmak ona sahip olmaktan daha zordur. Kitaplar, sanki asla geri dönemeyeceğimiz bir ânın tanıkları gibi, bir ihtiyaç ve unutkanlık anlaşmasıyla tutunurlar insana.”

 

“Kimse bir kitap kaybetmek istemez. Bir daha okumayacak olsak da başlığında eski, belki de kaybolmuş bir duyguyu taşıyan bir kitabı kaybetmektense bir yüzük, saat veya şemsiye kaybetmeyi yeğleriz.”

 

“Yıllar boyunca kitapları masa bacağı yahut üst üste dizilip üstlerine bir örtü serilerek komodin işlevi gördüklerine tanık oldum (…) İnsanlar kitapların kaderlerini de değiştirir.”


30 Eylül 2024 Pazartesi

ALTINCI KOĞUŞ

 











KÜNYE

Kitap Adı: Altıncı Koğuş

Yazarı: Anton Çehov

Basım: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları– 22.Basım- 2022

Sayfa: 68

Tür: Novella


İNCELEME:

Rus Edebiyatından Altıncı Koğuş , Anton Çehov dan okuduğum ilk eser oldu.

Altıncı Koğuş, bir taşra kasabasında bulunan hastanenin akıl hastalarını yatırdıkları ek binasıdır. Sözde tedavi gören 5 hasta, insani olmayan çok kötü şartlarda barındırılmaktadır.

Ivan Dmitriç burada tedavi gören, eğitimli, zeki bir hastadır. Sorunu sürekli izlendiğini hissetmesidir.

Andrey Yefimiç ise iyi bir aileden gelen, hayatında hiç sıkıntı yaşamamış, acı çekmemiş bir doktordur. Bu taşra kasabasında en çok entelektüel bir sohbet yapabileceği, kültürlü kişilerin özlemini hisseder.

Doktor Andrey Yefimiç ile hasta Ivan Dmitriç in tesadüf eseri karşılaşmaları ve tanışmaları ile doktor aradığını bulmuştur. Aralarındaki felsefi sohbetler zaman zaman çatışmaya dönse de doktor bu sohbetlerden çok keyif alır. Ivan Dmitriç in maruz kaldıkları adaletsizlik, hastane içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullar hakkındaki şikayetlerini Doktor görmezden gelir. Bu durumu değiştirmek için eylemde bulunmaz.

Doktorun bir ‘deli’ ile bu samimi arkadaşlığı ise hastanede gözden kaçmaz, oklar artık doktorun üzerindedir. Andrey Yefimiç büyük yanılgısını ancak Altıncı Koğuşa ‘doktor’ unvanı olmadan düştüğünde fark edecektir.

Kitap karakterler ve ele aldığı konu üzerinden, döneminde Rus aydınlarının ülke sorunlarına kayıtsız kalmasını eleştiriyor. Toplumsal sorunlara ışık tutmayan, değişimi ateşlemeyen kişiye aydın diyebilir miyiz?

Empati kurabilmek, gerçekten karşıdaki kişinin yaşadığı acıyı, zorluğu duyumsayabilmek özel bir yetenek mi?

Bazen ne acı ki birebir kendimiz mağduru olmadan gözümüzün önünde yaşanan olumsuzlukları algılayamıyoruz. Ciddiye almıyor, önemsemiyor, bir kılıf uydurmakta becerikli davranabiliyoruz. Etrafınızda empati gücü yüksek kişiler varsa sıkı sıkı sarılın derim, sayıları düşünüldüğünden çok daha az bence.

Kısacık ancak içeriği açısından derin ve anlamlı bir kitap. Okumanızı öneririm.

  

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“En acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükâfatla sona ermemesi…”

 

“Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, yüzlerce deli dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. “

 

“Her türlü zorbalığın toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet duyguları uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil midir?”

 

“Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder.”

 

“Sıradan bir insan iyiyi ya da kötüyü dışarıdan, yani bir atlı arabadan ya da bir çalışma odasından bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur.”

 

“Hayatın yükü altında ezilebilir, ondan nefret edebilirsiniz, ama onu küçümseyemezsiniz.”

 

"Bence kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor."

 


27 Eylül 2024 Cuma

SİNEKLERİN TANRISI

 












KÜNYE

Kitap Adı: Sineklerin Tanrısı

Yazarı: William Golding

Basım: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 50.Basım- 2021

Sayfa: 261

Tür: Roman, Dünya Klasikleri


 İNCELEME:

1983 Nobel Edebiyat Ödüllü yazar William Golding ’den Sineklerin Tanrısı, yoğun sembollerle bezeli alegorik bir anlatımın kullanıldığı, çok katmanlı ve derinlikli bir kitap.

Gelecekte geçen bir atom savaşından güvenli bir yere taşınan çocuklar, uçaklarının düşmesi sonucu ıssız bir adada mahsur kalırlar. Yaşları 6-12 arasında değişen bu çocukların başlarında hiçbir yetişkin, dolayısıyla onları yönlendirecek bir otorite figürü yoktur. Başta bunun eğlenceli olacağını düşünen çocukları neler beklemektedir?

Hikaye Ralph ve Domuzcuk’un birbirini bulması, suda buldukları denizkabuğunu üfleyerek diğer kurtulan çocukları yanlarına toplamaları ile başlar. Bir lider seçme ihtiyacı duyulur ve  en büyükler Ralph ile Jack arasında bir seçim yapılır. Denizkabuğunun toplayıcı gücü Ralphe şeflik kazandırır. Ancak Jack bunu pek sindiremez. Denizkabuğunun üflenmesi artık bir toplantı çağrısıdır ve kimin elinde ise söz hakkı ondadır. Alınması gereken kararlar vardır ve küçük çocukları yönetmek hiç kolay değildir. Çalışmak değil eğlenmek isterler. Barınak yapılmalıdır, kurtulmalarını sağlayacak sürekli duman çıkaracak bir ateş yakılmalıdır. Jack ise avlanmaya odaklanmıştır. Şişman, gözlüklü ve sürekli astım atakları geçiren Domuzcuk ağır işler yapamaz ama fikirleri ile yol gösterici olur. Diğer etkili karakterler Simon, Roger ve ikizlerdir.

Hem Jack hem Ralph lider karakterlidir ancak Ralph eşitliğe, sevgiye, anlaşmaya inanan, iyiliğe yönelik bir önder; Jack ise zorba, baskıcı ve kötülüğe yönelik bir önder özelliği taşır. Aralarındaki güç savaşı gittikçe büyür. Bir gün adada bir canavar olduğu kuruntusu büyüyüp korkuya dönüşür. Jack bunu avantajına kullanır ve avcılık niteliği, hem güç hem de etin varlığı çocukları yanına çeker. Yüzlerini boyayarak çıktıkları domuz avları içlerindeki vahşiyi uyandırır. Sonunda bir güç sarhoşluğu başlar, çocukların içlerindeki acımasızlık gittikçe artar ve ada resmen bir cehenneme döner. Sineklerin Tanrısı tümüyle egemen olacak mıdır çocuklara?

Ralph demokrasi ve adaleti, Jack diktatörlüğü, Domuzcuk akıl ve sağduyuyu, Simon saf iyiliği, Roger ise saf kötülüğü sembolize eder. Denizkabuğu demokrasi ve ifade özgürlüğünü, Ateş özgürlüğün anahtarını sembolize eder.

Avladıkları domuzun başını kazığa geçirip toprağa saplarlar ve canavara sunarlar. Üzeri sineklerle kaplanan domuz başı, Sineklerin Tanrısı olarak insanın içindeki kötülüğü (şeytan) sembolize eder ve kitaba adını verir.

Çocukların tertemiz birer melek olduğu bir yanılgı mı? Doğuştan hem iyi hem kötü içgüdülerle mi geliyoruz? Yoksa sonradan mı öğreniyoruz? İç dünyamızda da iyi ve kötü güçler sürekli savaş halinde mi? Kazananı belirleyen faktörler ne?

Bu soruları düşündüren ve ürperten, mutlaka okunması gereken bir kitap. Ayrıca kitabın 1963 yapımı bir film uyarlaması da mevcutmuş, henüz izlemedim.

  

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Ah insanın düşünebilecek vakti olsa!"

 

"Bizden başka canavar yok belki"

 

“Acaba bir yangın, dörtnala giden bir attan daha mı hızlı ilerler?”

 

“Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar vermediği gibi.”

 

“Cahilliklerini bilmenin utancı içindeydiler ve bilgisizliklerini nasıl açıklayacaklarını da bilemiyorlardı.”