KÜNYE
Kitap Adı:
Yitik Paradigma: İnsan Doğası
Yazarı: Edgar
Morin
Basım: Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları- 4.Basım- 2019
Sayfa: 248
Tür: Bilim, Araştırma-İnceleme,
Antropoloji-Etnoloji-Sosyoloji
İNCELEME:
“Doğa
ile kültürü birbirinden ayırmaktan artık vazgeçmek gerektiğini, kültürün
anahtarının bizim doğamızda, doğamızın anahtarının da kültürde bulunduğunu
söyleyen Morin'e göre, biyolojik evrim ve kültürel evrim, bütünsel insanlaşma
olgusunun karşılıklı ilişki içinde olan ve birbiri içinden geçen iki boyutudur.
İnsanlaşma, sadece biyolojik ya da tinsel bir evrim değil, genetik, ekolojik,
beyinsel, toplumsal ve kültürel eklemlenmelerin sonucu karmaşık ve çok boyutlu
bir bünye oluşumu, bir morfogenezdir.”
Kitap,
insan, toplum ve doğa üzerine düşünmek isteyenler için çok önemli bir başvuru
kaynağı. Antropoloji, sosyoloji, etnoloji, biyoloji alanlarına ilgi duyanlar
tercih edebilirler. Herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir kitap değil maalesef,
akademik ve ağır bir dili var. İlgi alanı olmayanları fazlaca zorlayacaktır.
KİTAPTAN SEVDİĞİM
ALINTILAR:
“Bugün ölmekte olan insan kavramı değil, tabiattan ve kendi doğasından kopartılmış, yalıtılmış bir insan kavramıdır; son bulması gereken şey, kendi akılcılığının şatafatlı imgesine hayran kalan insanın kendini putlaştırmasıdır.”
“İnsan
türünün kur davranışını, boyun eğmeyi, hiyerarşik grup yapısını, bölge
kavramını icat etmediği nasıl kesinse toplumun bir insan icadı olmadığı da
artık aynı ölçüde kesindir. Hatta insan toplumlarına özgü kimi niteliklerin,
çoktan pek çok hayvan toplumunda ortaya çıkmış olduğunu da söyleyelim.”
“Altmışlı
yıllara kadar hayvan davranışları kâh otomatik tepki veya refleksler, kâh
otomatik dürtü veya içgüdüler tarafından yönetiliyormuş gibi görülüyordu. Bu
yönlendirici unsurların işleyişi, organizmanın korunma, hayatta kalma ve üreme
ihtiyaçlarını tatmin etmeye yönelikti. Hâlbuki ekolojinin ilk keşifleri bize
hayvan davranışının hem örgütlü, hem de örgütleyici davranışlar olduğunu
gösteriyor.”
“Yazgımızın,
primatlar da dâhil bütün hayvanların yazgısından çok farklı olduğu apaçık;
diğer hayvanlara boyun eğdirdik, onları ehlileştirdik, soylarını tükettik,
sürdük, kafesledik veya korumaya aldık. Biz ise, kendimize taştan ve çelikten
kentler inşa ettik, makineler icat ettik, şiirler, senfoniler yarattık, uzayda seyahat
ettik. Doğadan gelmekle ve doğa dışı ve hatta doğaüstü olduğumuza inanmamamız
mümkün mü?”