KÜNYE
Kitap Adı:
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Yazarı: Ahmet
Hamdi Tanpınar
Basım: Dergah
Yayınları– 54.Basım- 2020
Sayfa: 382
Tür: Roman
İNCELEME:
Saatleri
Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Osmanlının son dönemlerinden
Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan bir dönemi irdelediği bunu yaparken birey
üzerinden toplumu ele aldığı, yoğun bir ironi ve sembolizmin kullanıldığı bir
kurgu romandır. Romanda ana motif zamandır.
Roman
Tanzimat öncesini (1.bölüm), Tanzimat dönemini (2-3.bölüm) ve Cumhuriyet
döneminin ilk yıllarını (4.bölüm) konu alır. Hem modernleşme, batılılaşma
süreci hem de gelenekçi yapıya eleştiriler içerir. Yirmiden fazla karakter
üzerinden ülkenin kültür devrimi geçirdiği süreçte yaşadığı sorunlar,
çıkmazlar, değer yargıları üzerinde değerlendirmelerde bulunur. Bunu sembolizm
kullanarak yapmaktadır.
Romanın
anlatıcısı Hayri İrdal ana karakterimizdir. Fakir bir ailede büyümüş, okul ile
ilgilenmemiş, yeteneksiz, saatlere meraklı bir çocuktur. Muvakkit Nuri Efendi’nin
yanında zaman geçirmeye başlar, saatçiliği öğrenmeye çalışır. Nuri Efendi zaman
kavramı üzerine bir felsefe oluşturmuş, filozof ruhlu bilge bir adamdır. Bu
dönem Hayri İrdal için çok önemli olacaktır. Nuri Efendi geleneğin, doğu
kültürünün olumlu yönlerini, çalışma azmini, dürüstlüğü simgeler.
Daha
sonra askere gidip döndükten sonra bir boşlukta bulur kendini. Hayri pasif, iradesiz,
realist, karar almaktan yoksun bir karakterdir. Etrafındaki karakterlerin sürüklemesiyle
hayatını yönlendirir. Ayrıca Hayri’nin babasından kalma ayaklı duvar saati
Mübarek de hikayede önemli bir yer işgal eder.
Seyit
Lütfullah esrarkeş, meczup, gaipler dünyası ile bağlantıda bir adamdır.
Geleneğin olumsuz yönlerini, Osmanlının yanlışlarını simgeler.
Aristidi
Efendi eczacıdır, seyit lütfullah’ın etkisiyle simya ile altın oluşturmaya
çalışırken hayatını kaybeder. Batı ile doğu kültürü arasında kalmışlığı
simgeler.
Hayri
ruhani dünyaya iletişim kuran medyumlardan oluşan İspritizma Cemiyetinde
çalışmaya başlar. Cemal Bey patronudur.
Abdüsselam
Bey kalabalık ailesiyle bir konakta yaşayan zengin bir adam. Zamanla yanındakiler
ayrılır ve yalnız kalır. Osmanlıyı ve dağılmasını sembolize eder. Abdüsselam ın
servetiyle ilgili bir dedikodu nedeniyle Hayri deli muamelesi görür ve psikolog
Dr.Ramiz ile tanışır. Dr.Ramiz Avrupa da psikanaliz eğitimi almış, yerli yersiz
uygulamaya çalışmaktadır. Dr.Ramiz batı hayranlığının ve taklitçiliğinin
sembolüdür.
Hayri,
Dr Ramiz sayesinde Halit Ayarcı ile tanışır. Soyadından anlaşılacağı üzere
etrafına, topluma ayar verecek, bir nizam kuracak, her duruma uyum sağlayan,
yaratıcı, kendine ait bir gerçeklik düzeni olan, girişimci bir adamdır. Halit
Ayarcı ile tanışması Hayri’nin hayatını değiştirir. Hayri’nin hayatındaki
2.büyük karakter olacaktır. Ülkedeki tüm saatlerin doğru zamanı göstermesini
sağlamak amacıyla Saatleri Ayarlama Enstitüsünü kurarlar. Aslında bir ihtiyaç
olmayan bir meslek yaratır ve onu ihtiyaçmış gibi pazarlar Halit Ayarcı. Bunda
da muvaffak olur hatta fikir yurtdışına bile açılır ve kabul görür.
Kitapta
Hayri İrdal Türk halkını, geçiş dönemindeki arada kalmışlığı, Halit Ayarcı ise
Cumhuriyeti, devrimi, gelişmeyi sembolize eder. Hatta Halit Ayarcının Türk
halkını ayağa kaldıran Atatürk ü simgelediği yorumu yapılır.
Oldukça
ağdalı bir dili olmasına rağmen ilk bölüm sonrası oldukça akıcı gelişiyor
hikaye. Psikoloji, sosyoloji, felsefe unsurlarını ve dili çok başarılı işleyen
bir roman. Kullanılan sembolizmi düşünerek okuduğunuzda ise adeta bir başyapıt
oluyor. Mutlaka okuyunuz.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
"Saatin
kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve
mekan, insanla mevcuttur!"
“İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana,
insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan
insana konuşamaz.”
“Böylece
hem geriliğe lâyık olduğu cezayı veriyor, hem de ileri düşünüşün hakkını teslim
ediyorduk. İnsan yaratılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek
imtiyazların teşvikine de muhtaçtır.”
“Bizzat
iyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün
bulunmasıyla kabildir.”
“Bazen
düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet
ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için
neler yapmayız?”
“Dinlemesini
biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir şeye yaramasa bile insanın
boşluğunu örter, karşısındaki ile aynı seviyeye çıkarır!”
“Belki
de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği
ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.”
“Kitaplara
bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vakfı akıldır. Fakat kendi
hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini
göremezsiniz.”
“Şu
hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir.”
“Realist
olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. Belki onunla en faydalı
şekilde münasebetimizi tâyin etmektir. Hakikati görmüşsün ne çıkar? Kendi
başına hiçbir mânası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye
yarar? İstediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden
başka ne yapabilirsin? Bir şey değiştirir mi bu? Bilâkis yolundan alıkor seni.
Kötümser olursun, apışır kalırsın, ezilirsin.”
“…
bilmek ikinci derecede kalır. Yapmak vardır, sadece yapmak! Bilgi bizi
geciktirir. Zaten ne sonu, ne de gayesi vardır. Mesele yapmak ve yaratmaktadır.
Bilselerdi, bilselerdi... Fakat bilselerdi bunu yapamazlardı. Bu heyecana, bu
icada, bu kendiliğinden bulmağa erişemezlerdi. Bilgi buna mani olurdu. (...)
Çünkü yaratmak yaşamanın ta kendisidir.”
“İş
insanı temizliyor, güzelleştiriyor, kendisi yapıyor, etrafıyla arasında bir
yığın münasebet kuruyordu. Fakat iş aynı zamanda insanı zaptediyordu (...)
İnsan kaderinin ve tarihin büyük sırrı burada idi.”
“Sabır,
insanoğlunun tek kalesidir.”
"Bütün
hayatım boyunca dikkat ettim. İnsanın daima en çok korktuğu şeyler başına
geliyor."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder