9 Haziran 2023 Cuma

OLAY


 











KÜNYE

Kitap Adı: Olay

Yazarı: Annie Ernaux

Basım: Can Yayınları– 1.Basım- 2023

Sayfa: 77

Tür: Roman


İNCELEME:

2022 Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış yazar Annie Ernaux’un otobiyografik roman olarak da tanımlanabilecek kısa romanı Olay, 1963 yılında Rouen-Fransa’da yazarın başından geçen bir kürtaj tecrübesini aktarıyor.

Fransa’da o dönem kürtaj hala yasadışı hatta adı telaffuz bile edilemiyor. Ernaux o zamanlar 23 yaşında, üniversitede Edebiyat öğrencisi ve işçi sınıfından muhafazakar bir aileden geliyor. Ve bir gün hamile olduğunu öğreniyor. İlk şoktan sonra kararını veriyor. Hem toplumun hem de devlet politikalarının kendi bedeni ve yaşamı hakkında karar alabilmesi üzerindeki baskıcı tutum ve yasalarına karşı geliyor. Toplum gözündeki başarılı profilini devam ettirmenin, teşhir edilmemenin tek yolu da bu. Ancak verdiği kararı uygulamak hiç kolay değil ve artık tamamen tek başına. Bir kadın olarak yalnız bırakılmışlığı, çaresizliği, itilmişliği, hor görülmeyi yaşıyor. Ancak pes etmiyor, boyun eğmiyor.

Kendi yaşanmışlığının yanında kendiyle aynı kararı alma cesaretini göstermiş ya da otoritenin kararlarına boyun eğmek zorunda kalmış diğer kadınların yaşadıklarına da ışık tutuyor.

Yaşadıklarını kitaplaştırması ile ilgili amacını şöyle açıklıyor kitapta:

''Böyle bir anlatı kızgınlık ya da tiksinti uyandırabilir, münasebetsizlikle suçlanabilir. Her ne olursa olsun, bir şeyi yaşamış olmak, kişiye onu yazmak için ebediyen geçerli bir hak verir. Yüksek hakikat, düşük hakikat diye bir şey yoktur. Ve eğer bu deneyimle kurduğum ilişkinin iznini sonuna kadar sürdürmezsem, kadınların gerçekliğinin karartılmasına katkıda bulunmuş, yeryüzündeki erkek egemenliğinin safında yer almış olurum.''

Çok yalın, dürüst, apaçık bir anlatım, oldukça sarsıcı ve etkileyici. Her kadının bu kitabı okumasını canı gönülden isterim.

Kitap daha önce farklı bir yayınevinden Kürtaj ismiyle yayınlanmış. Aynı isimle 2021 yapımı ödüllü ve sansasyonel bir film uyarlaması da mevcut.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ve her zaman olduğu gibi, kürtajın yanlış olduğu için mi yasak, yoksa yasak olduğu için mi yanlış olduğunu belirlemek imkânsızdı. İnsanlar yasalara göre yargılanıyor, ama yasalar yargılanmıyordu.”

 

“Sessizce ağlıyoruz. Adı olmayan bir sahne bu, aynı anda hem ölüm hem hayat. Bir kurban sahnesi.”

 

“Ve belki de hayatımın gerçek amacı sadece şudur: Bedenimin, hislerimin ve düşüncelerimin yazıya dönüşmesi, yani kavranabilir ve genel bir şeye dönüşmesi, varlığımın başkalarının zihninde ve hayatlarında tamamen erimesi.”

 

"’Yukarıdakilerin’ kendilerini yasaların üstünde görme hakkını ‘küçük insanların’ kabullenmesine borçluydum muhtemelen.”

 

“Japonya’da kürtajla alınan ceninlere ‘mizuko’, yani su bebekleri deniyormuş.”


CEBİMDE YOKTU YÜREĞİMDEN VERDİM

 












KÜNYE

Kitap Adı: Cebimde Yoktu Yüreğimden Verdim

Yazarı: Samiye Yaltırım

Hazırlayan: Elif Karasioğlu Doğaner

Basım: Gece Kitaplığı– 1.Basım- 2020

Sayfa: 102

Tür: Biyografi


İNCELEME:

Cebimde Yoktu Yüreğimden Verdim, Nazım Hikmet Ran’ın kız kardeşi Samiye Yaltırım tarafından abisinin 10. ölüm yıldönümü için hazırlanmış bir metin.

“Canımın parçası Nazım Abim” diye başlıyor bize Nazım Hikmet’i anlatmaya. Selanik’te doğumundan (1902) başlıyor, İstanbul’daki çocukluklarından devam ediyor. 1.Dünya Savaşı dönemleri, abisinin Milli Mücadele’ye katılması süreci, yolculukları, Bursa’ya Fransızca öğretmeni olarak atanması, Moskova’da geçirdiği 3 yıl ve Türkiye’ye dönüş sonrası Aydınlık Dergisi yazıları nedeniyle başlayan karanlık yıllar.

Bu sefer Moskova’da geçen sürgün yılları, çıkan af sonrası vatanına geri dönüşü ancak tutuklanması. Düşünce suçu nedeniyle aldığı cezalar, hapishane günleri, aileye hasret, ailenin özlemi ile geçen zorlu yıllar.

Tabi tüm bunlar yanında Nazım’ın gönül ilişkileri. İlk karısı Nüzhet, sonrasında Piraye ile büyük aşkı. Piraye ile aralarına giren cezaevi süreci ikisi arasına mesafe koyar ancak Nazım bu boşluğu Münevver Hanım ile doldurmakta gecikmez. Sonradan çok pişman olup Piraye’den af dilese de Piraye dönmez. (Burada kızmamak elde değil bir kadın olarak ünlü şaire ama Piraye hakikatli kadınmış.) Tahliye sonrası Münevver ile birlikteliği ve oğlu Mehmet. Hemen sonra tekrar Sovyetlere sürgün günleri. Aşk adamı Nazım Moskova’da da 2 evlilik yapar. Önce Galina (8 yıl) sonra dillere destan aşkı Vera (1960).

3 Haziran 1963 yılında ise Moskova’da hayata gözlerini yumar. Kızkardeşi tarafından vatandaşlık reddi kararının iptali için başvuruda bulunulsa da yanıt alınamaz.

Hikayeleştirilerek anlatılmış akıcı ve bir çırpıda okunabilecek bir Nazım Hikmet biyografisi sunulmuş. Simge Üngör tarafından hazırlanan illüstrasyonlarla da kitap desteklenmiş.

İlave bilgi olarak; belki kız kardeşi de göremedi ama 2009 yılında, ölümünden 58 yıl sonra çıkarılan karar ile Nazım Hikmet’e vatandaşlık iadesi kabul edilmiştir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ben aşığım Samiye, bak mesela şu karşıdaki çınar ağacına aşık olduğum gibi bir ormana da aşığım; emek fikrine aşık olduğum gibi adalete de aşığım,özgürlüğü de . Çünkü yaşamaktır aslında aşık olmak.”

 

“Ne bir şeye çok sevinmeli ne de çok üzülmeli. Eskilerin deyimi ile 'ne gam baki ne dem baki’.”

 

“-Ömer Hayyam adını duydunuz mu? (Nazım Hikmet)

+Kim bilmez Hayyam 'ı (Adalet Bakanlığı Müfettişi)

- Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?

+Bilmiyorum

-Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet bakanını ve sizi kimse anımsamayacak.”

 

“Öyle değil midir? İnsan en çok sevdiği şeylerle imtihan olmaz mı? Sen hayatı da vatanını da hürriyeti de çok sevmedin mi? Ve en çok onlarla sınanmadın mı?”

 

“Kendi tabirinle kimsenin putuna tapmayıp, kimsenin önünde ceket iliklemediğin için çekmediğin kalmadı. Yaşarken bedenin, ölünce de naaşın bu topraklarda haksız yere istenmedi.”


5 Haziran 2023 Pazartesi

GEÇMİŞ ZAMAN KEDİLERİ

 












KÜNYE

Kitap Adı: Geçmiş Zaman Kedileri

Hazırlayan: Fatih Altuğ (Derleme)

Basım: Turkuvaz Kitap– 1.Basım- 2021

Sayfa: 262

Tür: Öykü, Deneme


İNCELEME

Türk Edebiyatından Kedi Metinleri (1870-1950)

Geçmiş Zaman Kedileri, 1870’lerden 1950’lere kedilerin Türk Edebiyatında nasıl temsil edildiği sorusuna 26 adet kedi hikâyesi ile cevap veriyor. Ahmet Haşim, Halit Ziya Uşaklıgil, Fatma Münire, Osman Cemal Kaygılı, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Midhat ve daha birçok değerli isimden öyküler ve denemeler derlenmiş. Birçoğu ilgili dönemlerde gazete ve dergilerde yayınlanmış ve yazım dili nedeniyle yazılar kitap için Latin harflerine çevrilmiş. Bu nedenle çok fazla Eski Türkçe kelime içeriyor. Her sayfa altında kelimeler için sözlük verilmiş.

Kitap tabi ki sadece kedi güzellemeleri içermiyor. İnsan ve kedi ilişkilerinin türlü hallerini içeriyor. İnsan kedi sosyalliği, refakat hikayeleri, aynı anda doğuran kedi ve sahibi, yoldaşlık hikayeleri, kedilerin cinsel gerginliğinin insana yansımaları, kayıp, ölüm ve yas konularını ele alan hikayeler yanında; kedi düşmanı tutumlar, öfke, şiddet ve eziyet hikayeleri de yer alıyor. Kedilerle ilgili bilgi ve görüş içeren birkaç deneme de mevcut.

Dönemin insanlarının kedilere yaklaşımını anlıyoruz ki bence şu döneme kadar pek yol katedilememiş. Kızarak ve eleştirerek okuduğum çok öykü oldu. En sevdiklerim ise; Eski Bir Refik (Halit Ziya Uşaklıgil), Bir Kedi Yüzünden (Hakkı Süha Gezgin) ve Kedim Nasıl Öldü (Hüseyin Rahmi Gürpınar) isimli öykülerdi. Edgar Allan Poe’nun geçen yıl okuduğum Kara Kedi isimli öyküsünün ise kitabın içinde Rıfat Vecdi tarafından yazılmış olarak ve eski Türkçe kelimelerle verilmiş olması biraz ofsayt oldu.

Özellikle 1920 öncesi hikâyeleri okumakta çok zorlandım. Yazıyı ve sözlüğü eş zamanlı takip etmek gerekiyor anlam sağlamak için bu da epey yoruyor. Okumadan önce beklentim biraz daha yüksekti açıkçası. Kedilere hayran biri olmama rağmen benim için ortalama seviyesinde kalan bir kitap oldu.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

“Her ne kadar kedilerin nankör oldukları hakkında bir rivayet varsa da sahiplerine karşı onların da köpekler kadar sadık olduğu bazı vakayiyle müspettir. (…)”

 

“Kediyle kadın arasında gayr-ı kabil-i inkar ince bir müşabehet vardır. Fakat acaba kediler mi kadınlara benzer, yoksa kadınlar mı kedilere benzer?”

 

“Kedi bir esrar definesidir.”


1 Haziran 2023 Perşembe

MUHTELİF EVHAMLAR KİTABI


 










KÜNYE

Kitap Adı: Muhtelif Evhamlar Kitabı

Yazarı: Ömür İklim Demir

Basım: Yapı Kredi Yayınları– 19.Basım- 2022

Sayfa: 105

Tür: Öykü


İNCELEME:

Ceza avukatı, reklam ve blog yazarı Ömür İklim Demir ilk kitabı Muhtelif Evhamlar Kitabı ile birçok prestijli öykü ödülüne değer görülmüş..

10 öyküden oluşan kitap birbirinden çok farklı karakterlerin yalnızlığına, acılarına, korkularına, aşklarına, dostluklarına, kırgınlıklarına, kendileriyle hesaplaşmalarına, evhamlarına ışık tutuyor. Ayrıca bazı karakterlerin hayatları da farkında olarak ya da olmayarak farklı zamanlarda birbirine değiyor. Özellikle ilk 3 hikaye birbiri ile doğrudan bağlantılı gelişiyor, ilki Melda’nın ikincisi Taner’in ağzından anlatılıyor.

1.öykü İçler Dışlar Çarpımı; kocasının ölümünden yıllar sonra hayata tekrar katılmaya karar veren Melda ile mektuplaşma yoluyla tanışan İhsan’ın geçmişlerine hüzünlü bir yolculuk sunuyor. Yüzyüze tanışmaya karar verdikten sonra ki ilk buluşma 1995 yılında gerçekleşen Marmara Oteli altındaki Opera Pastanesi patlaması ile düğümleniyor. Patlama da ölen şair Onat Kutlar’da hikaye içinde anılmış; hem bir karakter hem de bir alıntı vasıtasıyla.

"Durmadan düşünüyorum, ne çok öldük yaşamak için." (Onat Kutlar)

2.öykü Vasati 40; Taner’i tanıştırıp ilk öykünün iç yüzünü ve şaşırtıcı bir ihtimali sunuyor.

3.öykü Tuz; Melda’ya umut veren bir mektup getiriyor.

4.öykü Sonsuz Rasim Abiler Diyarı; sokak bilgesi Rasim abi ile yeni boşanıp kendini sokaklara vurmuş bir adamın dostluğunu,

5.öykü Dün Gece Ansızın; beyaz yakalı bir adamın heyecanlı ve özgür gençlik günleri ile dostluklarını yadedişini,

6.öykü Kartela; Ceren’in Julide için kaygılanırken içinde yaşadığı anlık taciz korkusunu,

7.öykü Saraylı’nın Üç Ölümü; klinikteki kimliği belirsiz bir adamın gerçek hikayesini,

8.öykü İki Oda Bir Salon Yarım Hayat; anlık kararı ile yarım kalan bir hayatın iç hesaplaşmasını,

9.öykü Uzun Uzun Çalan Ziller ve Bir Mutfak Kapısı Hakkında; Rahmi Bey ve bir güzel köpeğin öte dünyada buluşmasını,

10.öykü Sessizliği Öldüren Tuzluk; kocasının ve kardeşinin travmatik ölümüne katlanabilmek için unutmayı seçen Suzan Hanım’ın ve hayatın yükleri altında ezilirken bir de buna tanıklık etmek zorunda kalan oğlu Selim’in kaybolan hayatlarını anlatıyor.

Biraz melankolik bir havası olan oldukça akıcı bir kitap. Özellikle bazı öykülerden sonra bir süre kapağı kapatıp düşünme ihtiyacı duydum ki bu da benim için değerli. En sevdiğim öyküler ise ‘İçler Dışlar Çarpımı’ ile ‘Sessizliği Öldüren Tuzluk’ oldu.


KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ne diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip seni buluyor.”

 

“Öyle güzel bir andı ki, hafızasının köşesini kıvırdı.”

 

“Bütün hatalarımı ve pişmanlıklarımı silecek, başıma gelen her şeyi sanki ona varmak için yaşamışım gibi haklı gösterecek bir amaca ihtiyacım var.”

 

“Yokluğu hissetmek kolay da anlatması zor. Bir vardı, bir yok oldu işte, gerisi boş laf.”

 

“Umut bu, alır gerçeğin ötesine götürür, yol kenarına atar adamı.”

 

“...mutlu son diye bir şey yoktu, uzun vadede bütün hikâyeler mutsuz biterdi.”

 

“Velhasıl hayat beklemiyor, beklemek gibi bir derdi de yok. Biz onu anlayana kadar gelip geçecek.”

 

“Herkes o kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok.”

 

“Tanıdığımız herkesin hayatta olduğu, ölümsüz yıllardı o zamanlar. Rüya gibi... Sanırım bu nedenle rüyalarımda çocukluğumu görmüyorum. Bir rüyanın rüyası kolay kolay görülmüyor.”


YAŞAMDAN ESİNTİLER


 










KÜNYE

Kitap Adı: Yaşamdan Esintiler

Yazarı: Melek Işık

Basım: Gece Kitaplığı– 1.Basım- 2022

Sayfa: 213

Tür: Biyografi- Deneme/Öykü


İNCELEME:

Melek Işık 1967 yılında Öğretmen Okulundan mezun olmuş, Köy Enstitüleri dönemine tanıklık etmiş bir öğretmen. Yaşamdan Esintiler adlı kitabı ise oldukça farklı geldi. Nedeni ise kitabın farklı türlerde 2 ayrı bölümde yazılmış olması.

1. Bölüm yazarın anılarına, yaşantısına ve ülke yönetimine dair dönemsel karşılaştırma ve eleştirilerine değinen, haliyle biraz biyografi biraz deneme türünün iç içe geçtiği bir bölüm olmuş. Yazar çocukluğunu, ailesini, yatılı öğretmen okuluna girişini, ergenliğini, genç kızlığını, öğretmen oluşunu, hizmet verdiği dönemleri, siyasete girişini ve emekliliğini anlatıyor. Tabi bunları anlatırken de birçok ülke gerçeğine, dönemin doğru ve yanlışlarına, eğitimin getirildiği noktaya da ışık tutuyor. Köy enstitüleri neden kapatıldı, buna sebep kimlerdi, kimler faydalandı? Köy enstitülerinde verilen eğitimin kalitesi hakkında bilgi verirken şu an ki cahilliği ve eğitimsizliği eleştiriyor, bu kurumlar kapanmamış olsaydı sahip olabileceğimiz eğitim düzeyine ayna tutuyor. Hem dünün hem bugünün önemli siyasi olayları ve krizlerini eleştiriyor. Kendisi çok gençken okuduğu kitapta bir Avrupa kentinin tasvirinden çok etkileniyor ve bir gün gidip görebilmek hayali kuruyor, başarıyor da. Sanıyorum okuyucularına da aynı hayali kurdurmak amacıyla dünyanın farklı şehirlerine yaptığı gezileri anlatarak bitiriyor bu bölümü yazar.

2. Bölüm ise yazarın ‘tamamen hayal ürünümdür’ dediği, kadını, toplumda kadın olmayı, kadının sorunlarını ve kadın dayanışmasını konu edilen bir öykü olarak kaleme alınmış. Nihal in ağzından dinliyoruz Nihal’in daha bir çocukken ailesinin sorumluluğunu almak zorunda kalmasını, kardeşlerini okutmasını, kimi zaman annesi ve ablasına bile annelik yapmasını, bir kadın olarak yaşadığı zorlukları, hayatta kendi ayakları üzerinde durma mücadelesini. Erkek baskısını, şiddetini her yaşında gerek kendi ailesinde gerek çevresinde hissediyor. Kadının görmezden gelinişini, itilip kakılışını, değersizleştirilmeye ve hayattan soyutlanmaya çalışılmasını; tüm bunlara rağmen kadının ayakta durma ve ‘ben varım, buradayım’ deme mücadelesini kaleme alıyor yazar.

Arka kapak yazısını ise şöyle bitiriyor: “Tüm kadınlar insan onuruna yakışır, şiddetten uzak ve eşit bir hayatı hak ediyor.”

Tek eleştirim bazen düşüncelerin aktarılırken daldan dala atlanılması nedeniyle akışta küçük prüzler oluşmuş. Yine de değindiği konular açısından iki bölümü de ayrı ayrı severek ve dikkatle okudum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Dünyada üst sınıf yaşar, orta sınıf şikayet eder, alt sınıf şükreder. Parayı da üst sınıf yer. Ancak orta sınıf ve alt sınıfta lidere tapar."

 

"En çok da şeriat isteyen kadınlara şaşarım. Nasıl bir akıldır ki, kendini ikinci hatta üçüncü sınıf bir insan konumuna düşürüyor."

 

"Tarihin ilk yıllarında Arapların doğan kız çocuklarını diri diri kuma gömdüklerini öğretmenim anlatmıştı. Acaba babamın soyunda Araplık mı vardı?"