KÜNYE
Kitap Adı:
Muhtelif Evhamlar Kitabı
Yazarı: Ömür
İklim Demir
Basım: Yapı
Kredi Yayınları– 19.Basım- 2022
Sayfa: 105
Tür: Öykü
İNCELEME:
Ceza
avukatı, reklam ve blog yazarı Ömür İklim Demir ilk kitabı Muhtelif Evhamlar
Kitabı ile birçok prestijli öykü ödülüne değer görülmüş..
10
öyküden oluşan kitap birbirinden çok farklı karakterlerin yalnızlığına,
acılarına, korkularına, aşklarına, dostluklarına, kırgınlıklarına, kendileriyle
hesaplaşmalarına, evhamlarına ışık tutuyor. Ayrıca bazı karakterlerin hayatları
da farkında olarak ya da olmayarak farklı zamanlarda birbirine değiyor.
Özellikle ilk 3 hikaye birbiri ile doğrudan bağlantılı gelişiyor, ilki Melda’nın
ikincisi Taner’in ağzından anlatılıyor.
1.öykü
İçler Dışlar Çarpımı; kocasının ölümünden yıllar sonra hayata tekrar katılmaya
karar veren Melda ile mektuplaşma yoluyla tanışan İhsan’ın geçmişlerine hüzünlü
bir yolculuk sunuyor. Yüzyüze tanışmaya karar verdikten sonra ki ilk buluşma
1995 yılında gerçekleşen Marmara Oteli altındaki Opera Pastanesi patlaması ile
düğümleniyor. Patlama da ölen şair Onat Kutlar’da hikaye içinde anılmış; hem
bir karakter hem de bir alıntı vasıtasıyla.
"Durmadan
düşünüyorum, ne çok öldük yaşamak için." (Onat Kutlar)
2.öykü
Vasati 40; Taner’i tanıştırıp ilk öykünün iç yüzünü ve şaşırtıcı bir ihtimali
sunuyor.
3.öykü
Tuz; Melda’ya umut veren bir mektup getiriyor.
4.öykü
Sonsuz Rasim Abiler Diyarı; sokak bilgesi Rasim abi ile yeni boşanıp kendini
sokaklara vurmuş bir adamın dostluğunu,
5.öykü
Dün Gece Ansızın; beyaz yakalı bir adamın heyecanlı ve özgür gençlik günleri ile
dostluklarını yadedişini,
6.öykü
Kartela; Ceren’in Julide için kaygılanırken içinde yaşadığı anlık taciz
korkusunu,
7.öykü
Saraylı’nın Üç Ölümü; klinikteki kimliği belirsiz bir adamın gerçek hikayesini,
8.öykü
İki Oda Bir Salon Yarım Hayat; anlık kararı ile yarım kalan bir hayatın iç
hesaplaşmasını,
9.öykü
Uzun Uzun Çalan Ziller ve Bir Mutfak Kapısı Hakkında; Rahmi Bey ve bir güzel
köpeğin öte dünyada buluşmasını,
10.öykü
Sessizliği Öldüren Tuzluk; kocasının ve kardeşinin travmatik ölümüne
katlanabilmek için unutmayı seçen Suzan Hanım’ın ve hayatın yükleri altında
ezilirken bir de buna tanıklık etmek zorunda kalan oğlu Selim’in kaybolan
hayatlarını anlatıyor.
Biraz
melankolik bir havası olan oldukça akıcı bir kitap. Özellikle bazı öykülerden
sonra bir süre kapağı kapatıp düşünme ihtiyacı duydum ki bu da benim için
değerli. En sevdiğim öyküler ise ‘İçler Dışlar Çarpımı’ ile ‘Sessizliği Öldüren
Tuzluk’ oldu.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Ne
diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip
seni buluyor.”
“Öyle
güzel bir andı ki, hafızasının köşesini kıvırdı.”
“Bütün
hatalarımı ve pişmanlıklarımı silecek, başıma gelen her şeyi sanki ona varmak
için yaşamışım gibi haklı gösterecek bir amaca ihtiyacım var.”
“Yokluğu
hissetmek kolay da anlatması zor. Bir vardı, bir yok oldu işte, gerisi boş laf.”
“Umut bu,
alır gerçeğin ötesine götürür, yol kenarına atar adamı.”
“...mutlu
son diye bir şey yoktu, uzun vadede bütün hikâyeler mutsuz biterdi.”
“Velhasıl
hayat beklemiyor, beklemek gibi bir derdi de yok. Biz onu anlayana kadar gelip
geçecek.”
“Herkes o
kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri
aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok.”
“Tanıdığımız
herkesin hayatta olduğu, ölümsüz yıllardı o zamanlar. Rüya gibi... Sanırım bu
nedenle rüyalarımda çocukluğumu görmüyorum. Bir rüyanın rüyası kolay kolay
görülmüyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder