KÜNYE
Kitap Adı:
Görmek
Yazarı: Jose
Saramago
Basım: Kırmızı
Kedi Yayınevi- 9.Basım- 2020
Sayfa: 324
Tür: Roman
İNCELEME:
Jose
Saramago’nun Görmek isimli romanı daha önce kaleme aldığı Körlük romanı ile bağ
kuruyor. O nedenle henüz okumadıysanız önce Körlük romanını okumanızı tavsiye
ediyorum. Saramago’nun virgüllerle bağlanan uzun cümleleri, konuşma çizgisi
barındırmayan diyalogları ve ismi olmayan sıfatlarla tanımlanan karakterleri
ile kendine has yazım tarzı ile buluşuyoruz yine.
Körlük
romanının geçtiği ülkedeyiz yine. Beyaz körlük salgınının üzerinden henüz fazla
zaman geçmemişken yeni bir felaket, olağandışı bir durum geliyor yine kentin
başına. Sandıklar kuruluyor ve bir seçim yapılıyor. Ve oy kullananların yüzde
80’i boş oy kullanıyor. Seçim tekrar ediliyor ve bunun üzerine çok daha yüksek
oranda boş oy kullanılıyor.
Bunun
üzerine hükümet yetkilileri toplanıyor ve bir komplo kurulduğuna inanarak
sıkıyönetim ilan ediyorlar. Halk cezalandırılır. Başkent değiştirilir ve
hükümet üyeleri şehri terkederek yeni başkente taşınır. Şehirde kalan halkın
şehri terketmesi yasaklanır. Sınırlara tanklar ve askerler yerleştirilir.
Sınırdan çıkma konusunda diretenler için ‘vur emri’ verilir. Hükümetin peşpeşe
aldığı yanlış kararlara tanık oluyoruz.
Hükümet
üyeleri bu kararları alırken şehirde bir yağma ve talan, bir kargaşa olacağını
öngörür hatta ister. Öyle ki polisi de şehirden çeker ki ortalık iyiden iyiye
karışsın, halk kendini güvende hissedemesin. Hükümete ihtiyaç oluşsun. Peki ne
olur?
Halk
gayet barışçıl ve huzur içinde yaşamaya devam eder. İhtiyaçları için
birbirlerine yardım ederler. Parlamento üyelerinin canı sıkılır. Ne
yapacaklarını düşünürken bir mektup alırlar. Mektup, daha önce yaşanan körlük
salgınında bir kadının (doktorun karısı) salgına yakalanmadığını, gördüğünü,
hatta bir kişiyi de öldürdüğünü yazar. Hemen bu kadın ‘boş oy’ salgınından da
sorumlu tutulur ve soruşturma için bir komiser tutulur. Ancak komiser masum
birini suçlayamayacağını ifade edince görevden alınır. Ertesi gün bir gazete
ile anlaşılır ve kadının fotoğrafı ve hakkındaki suçlama paylaşılır.
Komiser
hemen duruma müdahale eder, gazeteler ile görüşür. Bir gazete cesur davranarak
haberin düzmece olduğu ve kadının masum olduğu haberini yazar. Halk destek
verir. Ve biz okuyucular içinde bu diktatörlüğün başarısız olacağına dair bir
umut doğar. Ancak önce içişleri bakanı görevden alınır, sonra da komiser bir
parkta başından vurularak öldürülür. Peki hükümetin bu öfkesi karşısında
doktorun karısını ne beklemektedir? Umutlar yerle bir… Hazin bir son…
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Tanımadığınız
birine ağlamaktan daha saygın bir şey olamaz.”
“Kadere meydan okumanın çok çeşitli yolları
vardır ve neredeyse hepsi de boşunadır ve en kötüsünün olacağını düşünmeye
mecbur kalırken en iyisinin olacağına inanmak ise bu yolların en
sıradanlarındandır.”
“Saygı
görmek istiyorsan samimiyet kurma...”
“Huzur
içinde olmak için uykuya ihtiyacımız olmasa çok daha iyi olur.”
“İnsanlar
arasında yapabileceğimiz en kesin ayrım onları zekiler ve aptallar diye ayırmak
değil, zekiler ve aşırı zekiler diye ayırmaktır. Aptallarla ne istersek
yaparız, zekiler karşısında en iyi çözüm onları hizmetimize almak olur, aşırı
zekilere gelince, onlar bizim tarafımızda olsalar bile özünde tehlikelidirler,
bu tehlikeden kaçınamazlar. İşin en tuhaf yanı, ne yaparlarsa yapsınlar sürekli
olarak onlara karşı dikkatli olmamız konusunda bizi uyarırlar ama genellikle uyarılara
dikkat etmeyiz ve sonra sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız."
“İnsan
soyunun ahlaki kusuru ne bugüne özgüdür ne de düne, tarihseldir, çok eski
zamanlardan gelmektedir. Şu an birbirimizle dayanışma içinde gibi görünüyoruz,
fakat yarın birbirimizi yemeye başlarız ve sonda açık savaş evresine geçilir,
anlaşmazlık, çatışma olur. Bu sırada dışardakiler de yan gelip yatarlar ve ne
kadar direnebileceğimize dair bahse girerler, ne kadar sürerse o kadar iyi,
evet, efendim, fakat yenilgi kesin, garanti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder