KÜNYE
Kitap Adı:
Intermezzo
Yazarı: Sally
Rooney
Basım: Can
Yayınları– 3.Basım- 2024
Sayfa: 477
Tür: Roman
Intermezzo
/ Sally Rooney
Yazardan
okuduğum ilk kitap oldu. Kitap iki erkek kardeşin arasındaki ilişkiyi merkezine
alıyor.
Ana
karakterlerimiz Peter ve Ivan’ın babalarının cenazesi ile başlıyor kitap. İki kardeş
birbirinden bir hayli farklı. Peter 33 yaşında, avukat, kalabalıklar içinde
kendini yalnız hisseden, üstten bakan, aileden erken ayrılmış büyük kardeş.
Ivan ise satranç dâhisi, çocuksu, babaya daha bağlı, daha asosyal küçük kardeş.
Babalarının ölümü ile birlikte tek ortak noktaları Yas. Yaşadıkları yas süreci
içinde birbirlerinden beklentileri, yaptıkları hatalar, fark etme süreçleri ve
telafi etme çabaları.
Peter,
Slyvia ve Naomi arasındaki aşk üçgeni. Slyvia 30lu yaşlarda, hukukçu, akademisyen,
çevresince saygı duyulan bir kadın. Naomi ise 20li yaşlarda, uçarı, arzulu, genç
bir üniversite öğrencisi. Peter’ın denge kurma çabası içindeki dengesizliği.
Ivan
ise bir satranç organizasyonunda tanıştığı Margaret ile yakınlaşır. Margaret
30lu yaşlarda, yeni boşanmış, biraz tutucu, hala eski eşinin markajında bir
kadın. Kendinden genç bir adamla birlikte olma gerçeğini sindirmeye çalışan Margaret
ile abisine bu durumu kabul ettirmeye çalışan Ivan’ın kurmaya çalıştığı denge.
Aile
bağları üzerinden kurulan sosyal ilişkiler, karakterlerin yaşadığı önyargılar,
sorgulamalar, haklı-haksız eleştiriler, yüzleşmeler, savunmalar.
Genelde kitapları araştırarak alırım ancak çok satanlarda olduğunu görüp son anda alışverişime eklediğim bir kitaptı. Karakterlerin oldukça uzatılan iç konuşmaları, tamamlanmayan cümleciklerle dolu paragraflar yorucu bir okumaya neden oluyor. Oldukça hacimli olan kitabın yarısına kadar ‘bu kadar popüler olan ne var şimdi?’ düşüncesi ile okudum açıkçası. Edebi bir derinliği olmayan, karakter derinliği yaratamamış, kurgu açısından sıradan bulduğum bir kitaptı. Derinliksiz bulduğum cinsellik temelli kadın-erkek ilişkilerine anlam yükleme çabası zorlama geldi. Son 100 sayfada gelişen kardeşler arasındaki çözülme ve duygu durumu ile neyse ki bir şey hissettirdi dedim. Gereksiz uzatılmış ve popülerlik kazandırılmış bir kitap olduğunu düşünüyorum. Hiç sevmedim demek de fazla olur sanki o nedenle beklentimi karşılamadı diyerek bitiriyorum.
“Hayat,
nihayetinde, içine hapsolduğu ağdan kurtulmuş falan değil. Hapsolduğu ağdan
kurtulup özgürleşen hayat diye bir şey yok: Hayatın kendisi o ağ, insanları
yerli yerinde tutuyor, olayları anlamlı hale getiriyor. Kısıtlamaları
paramparça edip anlamsız bir varoluşu sürdürmek mümkün değil. İnsanlar,
başkaları olanaksız kılıyor bunu. Fakat başkaları olmasa hayat da olmaz.
Yargılama, kınama, düş kırıklığı, çatışma: İnsanlar birbiriyle bağlarını bu
araçlar sayesinde sürdürüyor.”
“Bir
zamanlar hayatın bir şeylere varması gerektiğine, çözümlenmemiş tüm sorular ve
çatışmaların bir tür büyük sonuca ulaşması gerektiğine inanıyordu. Buna benzer,
tuhaf biçimde yeteri kadar incelenmemiş inançlar hayatının, kişiliğinin temelinde
yatıyor. Anlama usdışı bağlılık.”
“Geçmişte
yapabileceği farklı şeyleri düşünerek kendini delirtebilir insan.”
“Peki
ya hayat bir dizi birbirleriyle bağlantısız deneyimin toplamından ibaretse? Bir
şeyin neden anlamlı bir biçimde başka bir şeyi takip etmesi gerekiyor?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder