john steinbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
john steinbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2024 Cuma

CENNETİN DOĞUSU

 










KÜNYE

Kitap Adı: Cennetin Doğusu

Yazarı: John Steinbeck

Basım: İletişim Yayınları– 1.Basım- 2021

Sayfa: 644

Tür: Roman


İNCELEME:

Cennetin Doğusu John Steinbeck ten okuduğum 4.kitap oldu. Steinbeck, “Hep bu kitabı yazmak istedim, bu kitabı yazabilmek için çalıştım, bu kitabı yazabilmek için dua ettim" demiş. Karakterler ve işlediği konular açısından çok katmanlı ve dolu dolu bir eser ortaya koymuş.

 “Hikayemiz tek bir hikaye. Bütün romanlar, bütün şiirler, içimizdeki hiç bitmeyen iyi-kötü çekişmesi temeli üzerine kuruludur. Ayrıca bana öyle geliyor ki, kötülük hiç durmadan yeniden canlanıyor; oysa iyilik, erdem ölümsüzdür. Kötülüğün hep yeni, taptaze bir çehresi vardır, oysa erdem dünyada hiçbir şeyin olamayacağı kadar köklü ve saygındır.”

Alıntı kitabın ana konusunu önümüze koyar nitelikte. İyi ve kötü… Kitap okuyucuyu iyilik ve kötülüğün başladığı o yere, Adem ile Havva’ya kadar götürüyor, Habil ile Kabil’in hikayesi üzerine temelleniyor. Öyle metaforlar, felsefi diyaloglar geçiyor ki siz de kendinizi konuyu sorgular buluyorsunuz.

“Timşel”:Hükmedebilirsin (Günaha Hükmedebilirsin)/ Habil-Kabil hikâyesinden

Doğuştan iyi ya da kötü olarak mı doğarız?

Yoksa içinde bulunduğumuz şartlar mı bizi şekillendirir?

İyi/kötü olmak bir seçim midir?

İnsan içindeki kötülüğe hükmedebilir mi?

Kötü/kusurlu bir ruhla doğan, merhametin eksikliğini hissetmez mi?(aşağıda 1.alıntı*)

Eser, Kuzey Kaliforniya’daki Salinas Vadisinde yolları kesişen Hamilton ve Trask ailelerinin nesillerini izleyerek hem bir dönem tarihi anlatıyor hem de karakterlerin derinlerine inerek insanın varoluşuna dair zengin bir çeşitlilik sunuyor. Birinci Dünya Savaşı dönemi, kurak bir coğrafya, değişen dünya… İyi-kötü, güçlü-zayıf, aşk-nefret, korku-cesaret gibi tezatlar çiftler ve kardeşler üzerinden anlatılırken hayaller, pişmanlıklar, erdem, ahlak, şefkat, sevgi, aile temaları konuya eşlik ediyor.

Azimli, neşeli, mucit baba Samuel ile dindar, ilgili anne Liza Hamilton herbiri hayata tutunup başarı sağlayan 9 çocuk yetiştirirler. Sevgi dolu bir aile.

Cyrus Trask’ın ilk eşi oğulları Adam doğduktan kısa süre sonra intihar eder. Baba Trask komşu kızı Alice ile evlenir ve bu evlilikten Charles doğar. Palavracı ve baskıcı baba hayatta bir başarı elde etse de çocukları arasında denge sağlayamaz, genç Trasklar büyürken hırpalanırlar. Adam Trask Cathy ile evlenir ve ikiz çocukları Caleb ile Aaron’ı psikolojik olarak zorlu bir hayat mücadelesi bekler.

Karakterler epey kalabalık, her birini tek tek tanıyoruz ancak kitabın üzerine kurulu olduğu başlıca karakterlerimiz var. Adam-Charles, Caleb-Aaron kardeşlerin birbirleri ile mücadeleleri (Habil-Kabil!), Samuel, Adam ve çekik gözlü hizmetkâr Lee nin dopdolu sohbetleri, ruhu kötülükle mayalanmış Cathy’nin eylemleri iyilik ve kötülüğün kaynağını tekrar tekrar sorgulatacak.

Ölmeden okunacaklar listenizde olması, mutlaka okunması gereken bir eser. Kesinlikle tavsiyedir.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Tıpkı fiziksel hilkat garibeleri olduğu gibi zihinsel ya da ruhsal hilkat garibeleri de olamaz mı? Yüz ve beden kusursuz olabilir, ama çarpık bir gen ya da kusurlu bir yumurta fiziksel hilkat garibeleri üretebiliyorsa, aynı işleyiş kusurlu bir ruh üretemez mi? (...) Nasıl ki bir bebek kolsuz doğabiliyorsa, bir başkası da merhametsiz ya da vicdan potansiyeli olmadan doğabilir. Kollarını bir kazada kaybeden adam bu eksikliğe kendini uyarlamak için büyük bir mücadele verir, ama kolsuz doğan kişi, sadece onu tuhaf bulan insanlar yüzünden acı çeker. Öteden beri kolsuz olduğu için eksikliğini çekmez.”

 

“Bir çocuğun en büyük korkusu sevilmemek, en çok korktuğu cehennem reddedilmektir.”

 

“İnanılmayan bir doğru adama bir yalandan çok daha fazla zarar verebilir.”

 

“Zaman aralığı, zihinde garip ve çelişkili bir meseledir. Rutinle geçen bir sürenin ya da olaysız bir sürenin insana bitmez tükenmez geleceğini varsaymak mantıklıdır. Öyle olması gerekir, ama değildir. Hiçbir süresi olmayan zamanlar, sıkıcı ve olaysız zamanlardır. İlgiyle renklenmiş, trajediyle yaralanmış, sevinçle bölünmüş zamanlar ise hatırada uzun görünen sürelerdir. Olaysızlığın direği yoktur ki üzerine bir süre asabilesiniz. Hiçbir şeyden hiçbir şeye geçen zaman sıfırdır.”

 

“Şuna inanıyorum: Tek bir insanın özgür, kaşif zihni dünyadaki en değerli şeydir. Ve şunun için savaşırım: zihnin yönlendirilmeden, istediği yönde ilerleme özgürlüğü. Ve şuna karşıda savaşmam gerekir: bireyi sınırlandıran ya da yok eden her fikir, din ve yönetim.”

 

“Onca belirsizliğin içerisinde, şundan eminim ki insanlar en üstteki zayıf tabakanın altında iyi olmak ve sevilmek isterler. Hatta kötülüklerinin çoğu sevgiyi kısa yoldan elde etme çabasıdır. Bir insan öldüğünde, yetenekleri, nüfuzu, dehası ne olursa olsun, sevilmeyerek ölürse hayatı kendi nezdinde bir fiyasko, ölümü ise soğuk bir dehşet olsa gerektir.”


23 Şubat 2024 Cuma

GAZAP ÜZÜMLERİ

 












KÜNYE

Kitap Adı: Gazap üzümleri

Yazarı: John Steinbeck

Basım: İletişim Yayınları– 3.Basım- 2023

Sayfa: 540

Tür: Roman


İNCELEME:

John Steinbeck’ten okuduğum 2.kitap olan Gazap üzümleri Amerika’da 1929 yılında başlayıp 10 yıl kadar süren Büyük Buhran dönemini Joad ailesinin yaşadıkları üzerinden konu alıyor.

Çıkan toz fırtınaları tarımla uğraşan ailelerin mahsüllerini mahvetmiş, bankalardan aldıkları kredileri ödeyemeyen bu küçük çiftçilerin topraklarına bankalar el koymuştur. Binlerce aile karınlarını doyurabilmek, ailelerini geçindirebilmek için evlerini, memleketlerini bırakıp göç etmek zorunda kalmıştır.

Joad Ailesi üyelerini Büyükana, Büyükbaba, John Amca, Ana, Baba, büyük oğulları Noah, Al ve Tom, küçük çocuklar Rutie ve Winfield, büyük kızları Rosesharn ve damatları Connie ile köpekleri oluşturur. Zorlukla toparlama aldıkları bir kamyonla ve onlara sadece bir süre yetecek yiyecek ve para ile Oklahoma’dan Kaliforniya’ya iş bulma umuduyla yola çıkarlar. Eski peder Casy de yola çıkarken onlara katılır.

Kalifornia meyve-sebze bahçelerince çok zengindir ve çalışacak çok sayıda işçiye ihtiyaç olduğuna dair broşürler elden ele dolaşır. Joad ailesi kalabalık oluşlarını avantaja çevirecek, her üyeleriyle çalışacak, para biriktirecek, kısa sürede ev ve tarla sahibi olacaklardır. Hayalleri büyüktür. Peki ya gerçekler?

“Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum artık.”

Makineleşmenin artmasıyla insan iş gücünün değersizleştiği bir dönem başlamıştır. Binlerce insan karın tokluğuna bile sayılamayacak ücretlerle bütün gün çalıştırılmakta, insanca olmayan koşullarda yaşamaktadır. Kayıplar, terkedişler, açlık, sefalet, ölüm, hor görülmek, istenmemek, korku ve kaygı dolu bir göç yolculuğu aileyi beklemektedir. Geri dönecek bir yerleri olmadığından geleceğe yönelik umutlarını sürekli taze tutmaya çalışırlar. Ne yazık ki kamptan kampa sürüklenirken Joad ailesinde de yaprak dökümü başlar.

Sefalet içindeki bir ailenin psikolojisini, aile dayanışmasını, bir kadının (Ana) ailesini bir arada tutma çabasını, Babanın ailesine yetememe hissiyatını, açlığı ve çaresizliği vurucu şekilde anlatan, aynı zamanda emek sömürüsü üzerinden kapitalizme ve kurulu sisteme bir eleştiri niteliğinde olan etkileyici bir roman. Ben henüz izlememiş olsam da romanın bir film uyarlaması da mevcut.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“İnsan, alıştığı gürültüyü bile arar.”

 

"Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın."

 

“Beni dinlersen; ne fazla düş kurup kuşlar gibi havalara çık ne de kötümser ol böcekler gibi yerde sürün…”

 

“İnsanları kavga edecek kadar çileden çıkaran, ezilmektir.”

 

 “Mal, birkaç kişinin elinde birikti mi, ellerinden alınır. Başka bir gerçek daha: Halkın büyük bir kısmı aç ve çıplak olunca, istediğini zorla alır. Ve bütün tarih boyunca haykıran küçücük bir gerçek daha; Baskı, ancak baskı altındakileri güçlendirir ve birbirine bağlar. Büyük mal sahipleri, tarihin bu üç haykırışına kulaklarını tıkamışlardı.”

 

“Kuramlar değiştiği ve parçalandığı zaman; okullar, felsefeler ve düşüncenin ulusal, dinsel ekonomik dar ve karanlık yolları gelişip dağıldığı zaman, insan ileriye uzanır; ıstırapla, bazen yanlışlıkla sendeleyerek adımını atar. Adımını ileri attıktan sonra geri kayabilir, ama sadece yarım adım, hiçbir zaman tam adım geriye kaymaz.”

 

“Yaşamayan insanlara cennet umudundan nasıl söz edilebilir?”


23 Mayıs 2023 Salı

İNCİ


 










KÜNYE

Kitap Adı: İnci

Yazarı: John Steinbeck

Basım: Sel Yayıncılık– 18.Basım- 2021

Sayfa: 101

Tür: Roman, Novella, Dram


İNCELEME:

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar John Steinbeck’den yoksulluğun trajedisini ve insanlığın para karşısındaki gözü dönmüşlüğünün getirdiği felaketleri konu edinen bir kısa roman İnci.

Kino, karısı Juana ve bebekleri Coyotito ile birlikte, yoksul ama mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeye çalışan Kızılderili bir ailedir. Kino dedesinden kalma kano ile denizde inci avcılığı yaparak ailesinin geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Etnik kökenleri nedeniyle iş yaptıkları insanlarca hor görülürler.

Yine de Kino ailesinin içinde huzur bulmaktadır. Karısı ve minik oğluna baktığında kulağında huzurlu ve yumuşak ‘Ailenin Türküsü’ yankılanır. Ancak bir gün bebeklerini bir akrep sokar ve çare için doktora koşarlar. Doktor ise Kızılderili ve yoksul aileye yardıma yanaşmaz. Kino’nun gururu incinir. Hemen oğlunu sağlığına kavuşturacak parayı bulmak için denize açılır ve inci peşine düşer. Talihi ona, o zamana kadar bulunan en büyük inciyi sunar. Ya da talihsizliği mi demeli?

Refah ve mutluluk kaynağı olacağına inandığımız beklentilerimiz felaketimiz olabilir mi?

İnciyi paraya çevirmeye çalışırken yaşanan sınavlar, başlarına gelen kötülükler ve trajediler, peşlerindeki insanlardan kurtulmak için girdikleri kaçış mücadelesi.

Hani biz Yeşilçam filmlerinden aşinayızdır ya. Bir şekilde parayı bulan yoksul ve saf karakterimiz önce çevresinin ilgi odağı olur. Hemen akabinde de kötü niyetli kişilerin. Bir şeylerin farkına vardığında ya çok geç olmuştur ya da hayata ve insanlığa karşı tüm umutlarını yitirmiştir. Sonunda kimseye faydası olmaz gelenin.

Ancak Kino ve Juana’yı ise çok daha büyük bir yıkım beklemektedir.

İncinin Türküsü önce umudun türküsüne karışırken, daha sonra kötülüğün ve düşmanlığın türküsü ile birlikte yankılanacaktır. Ailenin Türküsü ise bir çığlığa, bir feryada dönüşür.

Kino’nun denizin derinliklerinden çıkardığı inci, insanlığın derinliklerine ve yaşadığımız dünyaya ayna oluyor. Umudun, hırsın, açgözlülüğün, sahtekârlığın, kötülüğün, yitirilişin, kederin, vazgeçişin üzerine bir bir yansıyor.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bir şeyi çok fazla istemek iyi değildir. Bazen şans ters dönebilir yoksa. Ayarında istemeyi bilmeli kişi.”

 

“İnsanoğlu için açgözlü denmiştir her zaman. Elindekiyle yetinmeyip hep daha fazlasını istediği söylenir. Bunlar küçümseme dolu, eleştiri niteliğinde söylenmiş sözlerdir. Oysa istemek insanın en büyük yeteneklerinden biridir ve onu, bulduğuyla yetinen hayvan türlerinden üstün kılar.”

 

“Ta beşikten mezara dolandırıldığımızı biliyoruz yine de yaşamayı sürdürüyoruz.”

 

“- Dostlarım beni korur.

- Kendi başları derde girmediği sürece.”

 

“Bir hayal bir kere düşünülmeye görsün, öbür gerçeklerin arasındaki yerini alır ve bir daha asla yıkılmaz ama kolaylıkla saldırıya uğrayabilir.”

 

“İncinin yitip gidişi, kendi değerlerinin kıymetini bilmeyenlere verilen bir cezaymış.”

 

"Ve incinin ezgisi bir fısıltıya döndü, silindi gitti."


16 Ocak 2023 Pazartesi

FARELER VE İNSANLAR


 










KÜNYE

Kitap Adı: Fareler ve İnsanlar

Yazarı: John Steinbeck

Basım: Remzi Kitabevi - 22. Baskı- 2011

Sayfa: 110

Tür:  Roman


KİTABIN KONUSU

John Steinbeck tarafından kaleme alınmış Fareler ve İnsanlar isimli eser, işçi sınıfının hayatta kalma mücadelesini, umutlarını, hayallerini, ırkçılığı ve iki arkadaşın merhamet ve sadakat dolu dayanışmasını anlatan hüzünlü bir hikâye. 

Eser Robert Burns’un “insanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler” cümlesi üzerine yazılmış.

Hikâyemizin ana kahramanları George ve Lennie zorlu hayat koşullarında birbirlerine yoldaş olmuş, yersiz yurtsuz, iki mevsimlik işçidir. Birbirlerinden çok ayrı karakter ve özelliklerde bu iki dost aynı zamanda birbirlerinin eksikliklerini de tamamlamaktadır.

George kısa boylu, zeki, iletişim ve ikna gücü yüksek bir adamdır. Lennie ise zekâ geriliği olan, iriyarı ve orantısız güce sahip bir karakterdir. Ayrıca Lennie’nin yumuşak şeylere dokunmak ve okşamak gibi bir takıntısı da vardır. Ancak zekâ geriliği nedeniyle çoğu zaman gücünü kontrol edemez ve istemeden de olsa sevdiği canlıların ölümüne sebep olur.

George sürekli yeni işler bulur ancak Lennie yaptığı hatalarla sürekli başına belaya sokar ve işten atılmalarına sebep olur. George her seferinde Lennie’den dert yanar, onu istemediğini söyler ama sonra söylediklerine pişman olup üzülür ve Lennie’nin gönlünü alır. Her seferinde de bu koca çocuğun arkasını kollar.

Bu iki karakterin dünyada sahip oldukları tek şey aralarındaki dostluk ve hayata tutunmalarına destek olan hayalleridir. Huzurla yaşayacakları bir çiftlikleri olmasını ve içinde çeşit çeşit hayvan beslemeyi umut ediyorlardır. Ve tabi ki birçok tavşan da olacaktır. Hatta bir arazi bulmuş ve burası için bir süre çalışıp para biriktirebilecekleri bir iş bile bulmuşlardır.

Bir gün çalıştıkları çiftlikte Curley’in arsız karısının Lennie’ye sokulması ve Lennie’nin de kadının saçlarını okşamak istemesi bir facia ile sonuçlanır. İşçiler ve tabi ki Curley yaptığının bedelini ödetmek ve aynı şekilde cezalandırmak için Lennie’nin peşine düşerler.

George, Lennie’yi saklandığı yerde bulur ve onu sakinleştirir. Ancak kaçabilecekleri hiçbir yer yoktur.

George bu sefer Lennie’yi koruyabilecek midir?

Peki arkadaşını diğerlerinin vahşi ellerine mi bırakacaktır?

Oldukça acı ve beklenmedik bir son.

" ’Üzülme,’ dedi, ‘Bazen insan mecbur kalır.’ "

 

Mutlaka okunması gereken ve üzerinizde derin iz bırakacak bir eser olduğunu düşünüyorum. Yazar bu öykünün kendi tanık olduğu bir olaydan esinlenmiş olduğunu ve Lennie karakterinin gerçek bir karakter olduğunu söylemiş bir söyleşisinde. Sanırım bu durum hikâyenin üzerimizdeki etkisini bir nebze daha arttırıyor. Ayrıca ABD’de ortaöğretimde zorunlu olarak okutulan bir kitapmış kendisi.

Ben romanı biraz eski bir basımdan okudum. Şu an temin etmek isterseniz Sel Yayıncılık’dan yeni baskısına ulaşabilirsiniz.

 

KİTAPTAN ALINTILAR

"Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnanın bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."

 

“İnsaınn yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur.”

 

“O kadar çok anlattırdı ki, ben de belki bir gün gerçekleştiririz hayalimizi diye umut etmeye başladım.”

 

“Artık birlikte seyahat eden, can yoldaşlığı eden pek kimse kalmadı. Nedendir bilmem. Belki de herkes birbirinden korkuyor bu dünyada."

 

Konusunu ilham aldığı Robert Burns’un 'Tae a Moose' isimli şiirinden bir kaç dize:

 

“Merak etme minik Fare

Bir sen değilsin hayalleri suya düşen.

Fareler ve insanların en sıkı tasarıları dahi

Sıklıkla ters gider,

ve vadedilen mutluluktan geriye

Acı ve keder kalır.

 

Yine de şanslı sayılırsın bana göre!

Hep burada, şimdiki zamandasın:

Ama, of! Gözlerim geçmişe bakar benim,

Kaçan fırsatları arar,

Ve geleceğe bakarım, göremesem de daha,

Tahminler yapar, korkarım!”