18 Ağustos 2025 Pazartesi

BAZEN BAHAR

 












KÜNYE

Kitap Adı: Bazen Bahar

Yazarı: Melisa Kesmez

Basım: İletişim Yayınları– sesli kitap

Sayfa: 119

Tür: Öykü


İNCELEME:

Bazen Bahar / Melisa Kesmez

Öykülerini, üslubunu başarılı bulduğum yazardan okuduğum 3.kitap oldu Bazen Bahar. İçinde 10 adet öykü içeren, akıcı, bir günde okunabilecek bir kitap. Diğer okuduğum iki kitabına nazaran biraz daha hüzünlü ve melankolik bir havası var kitabın. Sanki kış okumalarına havası daha uygun olurmuş ancak ben her mevsim melankoli sevenlerdenim. Yazın daha enerjik kitaplar tercih ediyorsanız sizi hüzünlendirebilir ama hayal kırıklığına uğratmaz.

Yazar öykülerinde yine kadın-erkek ilişkilerini, aile bağlarını, dostluğu, doğanın kıymetini, aidiyeti, kök salamamayı, giden ya da kalan olmayı, eşyalara yüklenen anıları ve anlamları, çaresizliği, kırgınlıkları, yarım kalmışlıkları, yeniden umut edişi işlemiş ince ince. Benim en sevdiğim ve etkilendiğim öyküler; ‘Telefon Kulübesi’, ‘Bir Bahçeyi Beklemek’, ‘Çürümenin Bahçesi’ ve ‘Yılbaşı Ağacı’ oldu.

Bazen Bahar, benim için Nohut Oda’nın önüne geçti ancak favorim hala Küçük Yuvarlak Taşlar ki; biraz daha novella havasında, birbirine bağlı öyküler olmasının etkisi olabilir tabi. Öykü severlere tavsiye ederim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Sen ne kadar kaçsan da, ıskalasan da, görmezden de gelsen, kafanı kuma da gömsen, kalbine kilit de vursan, hayatın sana bir diyeceği varsa, sinsi sinsi bekliyor sırasını, yıllarca. Öyle sabırlı. Öyle fil hafızalı, öyle unutmuyor hayat. Sen sabaha kadar unuttum diye sağalt ruhunu. Gömdüm san. Defter kapanmayınca kapanmıyor.”

 

“Bir roman kahramanı mesela. Kitapta bir laf eder. Altı çizilecek cilalı cümlelerden değil ama, kendi halinde bir cümle. Bir tek sen cımbızlarsın onu kitabın kalabalığından. Sırf sana bir şey anlatır o cümle. Başka herkese susar.”

 

“Bazen gitmenin mi, yoksa kalmanın mı daha zor, daha hüzünlü, daha çekilmez olduğunu anlamamız için hayatın bize bunu bilhassa yaptığını düşünüyorum. İki seçeneğin de kurtuluş olmadığını anlamamız için.”

 

“Bir yarayı iyileştiren her şeyden önce orada bir yara olduğunu kabullenmekti. ”Bir şeyim yok, iyiyim ben’’ dedikçe insan her şeyden önce tedaviyi reddediyordu.”

  

"Hayat beni böyle köşeye sıkıştırmayı, gözümün içine baka baka çelme takmayı severdi. Hayatın unuttuğu bir şey varsa, o da bir yerden sonra daha fazla düşülmediğiydi."

 

"İnsan bazen ne yapsa günün sonunda kendiyle kalıyor."


14 Ağustos 2025 Perşembe

KATYA'NIN YAZI

 











KÜNYE

Kitap Adı: Katya’nın Yazı

Yazarı: Trevanian

Basım: E Yayınları

Sayfa: 232

Tür: Roman


İNCELEME:

Katyanın Yazı / Trevanian

Yazardan okuduğum ilk kitap Şibumi idi ve kalemine hayran olmuştum. Okumayanlar varsa tekrar öneririm. İkinci kitap olarak ise Katya’nın Yazı’nı seçtim ve kitabın kapağını şaşkınlıkla kapattım. O nasıl bir kurgu. Bir aşk romanı okuyacağımı beklerken psikolojik bir tema ile karşılaştım. Dolayısıyla çok tatmin edici bir okuma oldu benim için.

Roman genç tıp doktoru Montjean ile güzel ve aykırı Katya’nın yollarının kesişmesi ile başlıyor. Montjean, Katya’nın yardım talebi üzerine, önce kaza geçiren ikizkardeşi Paul ve sonrasında da babası ile tanışıyor. Paul kibirli ve egosu yüksek bir genç adam, Katya üzerinde oldukça korumacı bir tavrı var. Baba ise Ortaçağ tarihine takıntılı bir bilim araştırmacısı, sakin ılımlı, entelektüel, biraz aklı karışık. Monjean’ın Katya’ya hayranlığı sonrası aile evine gidip gelişleri artıyor. Aile bireyleri ile bireysel ya da birlikte yaptıkları sohbetlerle hem aileyi tanımaya çalışıyor hem de Katya’ya yakınlaşmaya. Ancak sürekli onunla didişen Paul’ün uyarılarına takılıyor. Bir yandan aile sohbetleri, bir yandan Bask toplumunun kültürünü okurken yavaş yavaş aile sırları ortaya dökülmeye, travmalar derinleşmeye ve gözler önüne serilmeye başlıyor.

Kitap sona kadar da yormadan akıcı ilerliyor. Son 50 sayfa ise nefesimi tutarak okudum desem yeridir. İçinden çıkılmaz bir aşk serüveni okurken birden psikolojik derinliği olan bir kurguya evriliyor. Kitabın sonunda ise asla tahmin edemeyeceğiniz sarsıcı bir son sizi bekliyor.

Karakterlerin analizleri ne kadar başarılı derken bir anda psikolojik bir travma ile sonrası buhran ve karakter karmaşasını betimleyen bir hikaye buldum. Özellikle benim gibi psikoloji ve ayrıca ters köşe kurgular sevenler çok sevecektir. Okuyun isterim.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"İnsanın bunu öğrenmesi, geliştirmesi gerek, Jean-Marc. İnsanın kafasını boşaltıp... neşeyi değilse bile, en azından huzuru aramayı öğrenmesi şart. Başka nasıl yaşanabilir..?"

 

“Ama cesaretin nerede bitip duygusuzluğun nerede başladığı belli değildir. Cesaretle kaygısızlığın sınır çizgisi neresiydi?”

 

“Evrende değişmez olan soğuk ve karanlıktır, ışık ve sıcaklık birer kıvılcım kadar küçük ve kısadır demişti. Aynı şekilde yalnızlık ve içe kapanma da insan hayatının değişmezleriydi. Gençlik ve aşk ise geçici şeylerdi. Değerli olmaları, çabucak bitmelerine dayanıyordu zaten. İnsanın kendini kaptırıp bu güzellikleri ebedi sanması çok kolaydı.”

 

"Adalet belki kördür ama, sosyal ağırlıklara karşı da duyarsız değildir. Fakirlere sorular sorulur, söylediklerinin kanıtları aranır, zenginlerin ise ifadeleri kayda geçer, yalnızca imla hatası yapılmamasına dikkat edilir."

 

"Çok saçma. Her çocuk kendini anasına, babasına ebediyen borçlu sanır, ama bu doğru değildir. Eğer ortada bir borç varsa, anayla baba borçludur çocuğa. Onu bu acılar, savaşlar, nefretler dünyasına getirdikleri için. Hem de bir anlık zevk uğruna."