KÜNYE
Kitap Adı:
Ödev – Nasıl Kendim Olurum?
Yazarı: Emre
Timur
Basım: İz
Bırakan Kalemler Yayınevi– 1.Basım- 2023
Sayfa: 220
Tür: Deneme
İNCELEME:
Varoluşçu
felsefe temelinde eserler veren Emre Timur’dan okuduğum 4. kitap Ödev: tin ve
determinizm üzerine denemeler. Yazar ile düşüncelerini kaleme aldığı felsefe
kitabı Us ile tanışmıştım. Ödev yine varoluşçuluk temelinde yazarın düşüncelerini
kaleme aldığı, bir mukaddime (sunuş) ve beraberine 61 adet deneme içeriyor.
Emre
Timur kalemi ile tanışanlar bilir, sert bir dili vardır, gerçekleri tokat gibi
çarpar yüzünüze. Yine uyuyanların huzurunu kaçıracak sorgulamalar ile geliyor. “Nasıl
yaşanmalı? Hakikat ne? Şimdi ne yapmalıyım? Neden yaşıyorum, benim ödevim ne?”
Ve bunları sorgularken okuyucusunu da kendisine suç ortağı kılıyor.
“Ödev
kendilik mi? Kendim olmak mı ödevim? Hakikatin peşinde koşmak ya da cemiyete
faydalı bir fert olmak mı?”
Doğumumuzdan
itibaren dahil olduğumuz aile, çevre, kültür, inanışlar, alışkanlıklar hatta
bizlerden çok daha önce kazanılmış ve aktarılmış tecrübeler- kolektif
bilinçdışı- nedeniyle sürüklendiğimiz roller, girdiğimiz kalıplar… Gerçekten
biz miyiz sığındığımız kabuk? Tahammül edebiliyor musun aynadaki kendine? Gittikçe
oynadığımız o rolleri kanıksıyor olmak, kendine yabancılaşıyor olmak huzursuz
etmiyor mu seni? Soruyor yazar: “ siz kendinizi hiç özlemiyor musunuz?” ve bir
ödev veriyor bu kitapla, kendiliğimizi keşfetme, kendi anlamını yaratma ödevi.
“İnsan
ne bitmiş bir inşaattır, ne de "tabula rasa" yani boş levha. İnsan
bir yarım inşaat bulur usu, kendisini bulduğunda. İşte o dakikadan sonra
kendisine edinebileceği en değerli ödev -bana kalırsa- kendilik ödevidir. İnsan
kendisi olmalıdır.”
Bu
sorgulamayı yaparken birçok farklı konudan bahsediyor yazar: acı, haz,
mutluluk, huzur, bilinç, bilinçdışı, inkar, ölüm, yalnızlık, özgürlük, özgür
irade, kader, seçim yetisi, us, inanç, değişim, anlam arayışı, ahlak, seks,
aşk, iyi-kötü, adalet ve çok daha fazlası.
Öncelikle
kitap devleti fikrine bayıldım, destekliyorum. Kitaptaki birçok konu, üzerine
düşünmeye sevk edici, bu nedenle ağır ağır okudum. Us kitabına göre yazar bazı
fikirlerinin değiştiğini açıklıkla ifade etmiş, değişim olmazsa olmazımız ne de
olsa. Yine cesurca fikirlerini beyan etmiş. Altı çizilesi o kadar cümle var ki
rehber niteliğinde bir kitap haline gelmiş. ‘Sırıkçı ve yaşam koçu’ yazısında
çok güldüm.
Kitap
tamamen küçük harflerle yazılmış. Dili doğru kullanmaya özen gösterdiğini
bildiğim yazar için yine bir sorgulamadır nedeni sanıyorum.
Severek
okudum. Düşünmeye açık herkese tavsiye ederim.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“hayat,
aralıklı mutluluk anları ve geneline yayılmış bir acı ve sancı değil mi? hayat;
bayat, kuru, yavan yanlarıyla alışıldık ama ani sürprizler ile şaşılası değil
mi? hayat, cehenneme verilen cennet molaları değil mi?”
“bizler
bir şey değiştiremiyorsak hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin bir anlamı
yoktur. Ya dünyayı ya dünyamızı değiştirebiliyor olmalıyız.”
“Baştan
alırsak; kıskançlık "eşitliğe", "eşitlik" ve intikam da
"adalete" evrildi ve en nihayet noktasını "ahlakta" buldu
bu kavramlar. Ve lanet olsun, hepsi de tırnak içindeydi. yargılanamaz,
eleştirilemez, sarsılmaz tabusal yanları, heybetli geçmişleri ve her vicdandaki
eşsiz sızısı ile insan icadı en güçlü yargıç oldular...”
“Usu
olmayan seçemez. seçim yoksa ortada sömürü vardır. edilgeni kim koruyacak?”
“Kendine
yabancılaşman, devamlı huzursuz olman, hiç bir yere ait hissetmemen, uykusuzluk
ve kötü rüyaların sebebi bu işte. bakmaklardan, bakılmaklardan kurtulduğun
anların hiç olmaması. Tüm zamanların kendinden kaçarak geçirilmesi...”
“bu
çöplüğe mutlu olmak için filan gelmedik. her yer adaletsizlik ve kötülük dolu,
çocuklar ölüyor ve açlıktan babalar intihar ediyor; mutlu olmak için geldiğimiz
ve bir ton kişinin mutlu olduğu varsayımı bile kendi başına bir işkence.
mutluluk pozları aldatıcı olabilir, yemeyin. burası cehennem değilse cennet de
değil ve ölüm var ve ayrılık ve hastalık var. o yüzden gerçeklere
katlanabileceğimiz ideal kıvamı tutturmalı, daha çoğuna da çok kaşınmamalıyız”
“iddia
ediyorum ki kitap okuyan toplumda çocuk gelinler, kadın cinayetleri, trafik
ihlalleri, her türlü şiddet eğilimi, cinci hocalar, uyuşturucu bağımlılığı
azalır, dikkat dağınık- lığı azalır, aile içi şiddet azalır, israf azalır ve
kandırılma ihtimali azalır. televizyonlar kapanır, fena mı? tüm bunlar
birçokları için fazla hayalperestçe geliyor ama yanılıyorsunuz. fazla fanatik
bir toplumuz. her problem fanatizmle çözülüyor. kitap okumak fanatizmi
köreltir, ikincisi öfke patlamalarını çözer, üçüncüsü depresyonu azaltır. duygu
kontrolü değil mi tüm sorunlarınızın kökeni? daha kültürlü olma kısmına hiç
girmiyorum bile. mağara adamlığımız incelir işte, fena mı?”
“Demem
o ki kibirle doluyuz. Kendi kibrimizden önümüzü göremiyoruz. Kepler
"uzayın efendisi değilsiniz" dedi, Darwin, "doğanın efendisi
değilsiniz", dedi, Freud da "siz kendinizin bile efendisi değilsiniz,"
diye haykırdı ama sesi henüz ulaşmadı sağır kulaklara.”
“...
yerlerde sürünen okuma oranlarımız ve can çekişen metin anlama kabiliyetimiz,
bana kalırsa kültürde geri kalmamızın başat sebebidir. kırk üniversite bitirmeniz
şart değil; dil, kültürün kendisidir.”
“çocuklarınızı
mutlu bir gelecek yalanı ile uyutmayın. onlara doğru sebepler için öfkelenmeyi,
doğru sebepler için gülmeyi öğretin. tabii kendinize de...”
“işte
insan! cenneti varlığı ile elli yılda çeviren, yokluğunda cehennemlerin elli
yılda cennet olduğu insan. doğada, doğaya zararlı tek şey... kanla, terle,
gözyaşı ve emekle tabiata, cemiyete ve nihayetinde de kendine düşman.”
"hepimizin
inkârları var. inkâr bizi delirmekten koruyan şey.
“Huzur,
uzun zamana yayılan ağız tadına deniyor. Biraz sıkıştırınca mutluluk oluyor,
daha da sıkıştırınca zevk, en yoğunu orgazm.”