KÜNYE
Kitap Adı:
İza’nın Şarkısı
Yazarı: Magda
Szabo
Basım: Yapı
Kredi Yayınları -9. Baskı- 2020
Sayfa: 223
Tür: Roman
KİTABIN KONUSU
Macar yazar Magda Szabo tarafından kaleme alınmış ‘İza’nın Şarkısı’ temeline bir anne-kız ilişkisini alan, kuşak çatışmasını, yalnızlığı, iletişimsizliği ve bencilliği empati odağında ele alan çok etkileyici bir roman.
Iza, babası Vince ve annesi Etelka’nın taşrada büyük zorluklar altında, yokluk içinde ancak yoğun bir sevgiyle büyüttükleri kızlarıdır. Iza okur ve doktor olur. Boşanma ile neticelenen talihsiz bir evlilik sonrasında anne-babasının yanından ayrılarak başkent Budapeşte’ye yerleşir.
Iza
işini ön planda tutan, soğuk, mesafeli, bencil ve kuralcı bir kadındır.
Babasının vefatıyla birlikte annesinin taşrada yalnız kalmasını istemez ve
büyük şehirdeki evinde yaşamak üzere yanına almak ister.
Etelka
ise 49 yıllık eşini kaybetmenin acısı ve umutsuzluğu içindedir. Önünde kendini
bekleyen hayattan korkmaktadır. Kızının ona destek olması ve yanına alması onu
hem mutlu eder hem de yıllardır yaşadığı yeri, evi, anılarını bırakmak onu
zorlamaktadır. Yine de büyük hayallerle ve kızına duyduğu minnettarlıkla
Iza’nın teklifini kabul eder.
Birbirini
çok seven anne ve kızı için birlikte yaşamak ne kadar zor olabilir ki?
Bir
tarafta Iza’nın bağımsızlığa alışkın, kuralcı ve otoriter yapısı, diğer tarafta
ise taşra-şehir hayatı arasında bocalayan, alışkanlıklarından vazgeçen, yeni
hayatına adapte olmaya çalışan ve duygusal bir boşluk içindeki Etelka.
Ve
ana karakterlerimiz dışında hikâyeye yön veren yan karakterlerimiz de mevcut.
İza’nın eski kocası Antal, Antal’ın nişanlısı Lidia ve İza’nın sevgilisi
Domokos da hikâyede etkili kişiler. Tüm karakterlerin birbirleri ile
ilişkileri, kendi duygu dünyaları okuyucuyu farklı sorgulamalara iten etkenler
oluyor.
Kuşak
çatışmalarını, iletişim kopukluğunu, hayalkırıklığını, çaresizliği, yas
duygusunu, özlemi, pişmanlıkları ve empati yoksunluğunu çok güçlü şekilde
yansıtan ve okuyucunun hissetmesini sağlayan bir roman. Bir yandan bir
karaktere kızarken aynı zamanda aynı karaktere hak verebildiğin bir duygu
karmaşası da yaratabiliyor. Herkes kendi penceresinden haklı görünebiliyor. (Yine
de Iza’ya duygularımda kızgınlık ağır bastı benim.) Romanın size yansıttığı bu
duygularla da kendi hayatınızı, davranışlarınızı sorgular buluyorsunuz bir
anda.
Karşımızdakine
karşı bulunacağımız eylem ve davranışlarda empatinin önemi nedir?
Aslında
doğru olduğunu düşündüğümüz şey, karşı taraf için yorucu ve eziyet verici bir
hal alıyor olabilir mi?
İyi
niyetle yaptığımızı düşündüğümüz eylemler karşımızdakini mutsuz ediyor olabilir
mi?
Karşımızdakini
hissetmek ve ihtiyaçlarını doğru anlamak için ne kadar çaba harcıyoruz?
İnsanın
önüne geçemediği faktörlerden biri olan zaman elimizden bu kadar hızlı kayıp
gidiyorken sevdiklerimiz için, özellikle hayatın zorlukları ve endişeleri ile
yüzyüze kalan yaşlılarımız için daha duyarlı ve sevgi dolu olalım. Bunu bir
görev bilinci ile değil yüreğimizden gelerek ve empati kurarak yapalım. Çok geç
olmadan ve pişmanlık duymadan önce… Empati ve sevgiyle kalın.
KİTAPTAN
ALINTILAR
“Benim ne
kabına sığmaz bir şefkate ne de desteğe ihtiyacım var, yalnızca sessizliğe
gereksinim duyuyorum; yorgunum.”
"Hatıralar
kimseye aktarılamıyor, maalesef."
“Bir
şeyler ebediyen son bulur, yeni ve belki daha zorlu bir hayat başlar...”
“Fark
etmeden ölmüş olabilir miydi? Farkına varmadan gelebilir miydi ölüm?”
“Ona kimse
cevap vermedi. Ölüler konuşamaz.”
“Mezarların
üzerinde arılar vızıldıyordu. Güllerin kırmızısını ve gökyüzünün mavisini
hayranlıkla seyrederken, sonsuz bir hayal kırıklığı içini daraltıyordu. Bir
mezarlıkta niye bu kadar güzellik vardı? Gerçeklik bunca farklıyken, bu huzur
görüntüsü, bu vızıldama, dallardaki kuşların şakıması niyeydi? Gerçek olan ölüm
ve evde onu bekleyen kederdi.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder