22 Ocak 2023 Pazar

AYDAKİ ADAM TANPINAR


 











KÜNYE

Kitap Adı: Aydaki Adam Tanpınar

Yazarı: Nazlı Eray

Basım: Everest Yayınları - 1.Basım- 2019

Sayfa:  306

Tür:  Roman


İNCELEME:

Nazlı Eray, hayranı olduğu yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatını kaleme almış ama öyle genelde okuduğumuz biyografilerin aksine biraz kurgu biraz da fantastik öğeler katmış. Kurgu biyografi mi demeliyiz bilemedim. Büyülü gerçekçilik kullanmış yazar. Astral seyahatler yapan, zamandan zamana, mekândan mekâna geçen bir Tanpınar.

Benim de kütüphanemde ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ adlı kitabı bekleyen Tanpınar’ın öncelikli olarak hayatını okumak değerliydi. Romanın ismi ise Tanpınar’ın yarım kalmış romanı ‘Aydaki Kadın’a, Tanpınar’ın yarım kalmışlığına gönderme. Bu değerli yazarı anlatması için sözü Nazlı Eray’a bırakıyorum:

“Boğaz erguvanlarının altında yürürken aşk hayalleri kuran, Beyoğlu’nda Narmanlı Yurdu’nda eski bir hapishaneden bozma rutubetli bir odada en güzel eserlerini yazan, güzel kadınlara hayran, parasız, bir türlü iki yakası bir araya gelmeyen, tozlu pabuçlu “Kırtıpil Hamdi”. Çevresindeki “sükût suikastı”nın kurbanı, kumar masalarında şans arayan, borç para istediği için artık dost toplantılarına çağrılmayan, kadife uçlu kirpikli muhteşem yazar.

(…) Kimsin? Ahmet Hamdi Tanpınar. Ölümünden yıllar sonra Türk edebiyatına damgasını vurmuş, yaşarken arayıp bulamadığı ilgiyi ölümünden sonra tuhaf bir şekilde yakalamış, değişik, zamanının çok ilerisinde bir yazar... (…)

Ve yakın çevren: Dublaj kraliçesi ‘fitne fücur’ Adalet Cimcoz, ilk kadın Hamlet Nur Sabuncu, kil yiyen şair Ahmet Haşim, deli gibi âşık olduğun Nesteren, esrarengiz Sarı Fizikçi. Muhlis Sabahattin’in veremden ölen kızı Melek Kobra ve Rudolf Valentino’ya benzeyen kocası Ferdi Tayfur... Şişli’de bir apartman... İstiklal, Narmanlı Yurdu. Kıyasıya bir hayat, beş parasız ve rüya dolu.” - Nazlı Eray

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

(…)”

 

“Hayatın uzun bir bölümü yaşanmış ve geride kalmıştı. Kapanan kapıların, çekilen perdelerin, unutan belleklerin, değişen bir dünyanın içine girmek artık imkânsızdı. Dönüş yoktu. Ne korkunç bir cümleydi bu. Ama gerçekti.”

 

“Hayatım birden, elimden düşürdüğüm bir tuvalet kâğıdı rulosu gibi yere yuvarlanmış, yokuş aşağı Nur-ı Ziya Sokağı'nın alt taraflarına doğru adeta koşarak gidiyordu. Yerlere sürününce o beyaz kâğıt kirleniyor, hayatım karalanıyordu sanki. Yuvarlanıp giden rulonun arkasından bakakalmıştım. Hayatım incecik bir kâğıt gibi önümden akıp gidiyordu.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder