19 Haziran 2025 Perşembe

YALAN DOLAN

 











İNCELEME:

Yalan Dolan / Veronica Raimo

İtalyan Edebiyatından ödüllü genç bir yazar olan Raimo, kurmaca ile otobiyografinin sınırlarının birbirine karıştığı, biraz muzip, biraz alaycı bir üslup ile kaleme almış romanını. Kadın yazarların romanlarını yayınlama kararı alan yayınevinden çıkan bu ilk örnek, gülünç ve aykırı bir büyüme ve özgürleşme hikayesi olarak tanıtılmış.

Kaygı bozukluğu yaşayan aşırı kontrolcü bir anne, işkolik, öfke sorunu yaşayan ve takıntılı bir baba, dahi ve yine yazar olan bir ağabey. Veronica’nın çocukluğu, gençliği, cinselliği keşfi, kadınlığı, aile ilişkileri. Daha çok babasına dair anıları üzerinden aslında anılarımızın gerçekliğine dair bir sorgulama.

Belleğimizdeki tüm anılar gerçekten hatırladığımız gibi mi yaşandı? Bizim anılarımız üzerindeki katkımız nedir? Benim dikkatimi en çok çeken kısım burası oldu açıkçası. Muzip bir anlatı gibi gelse de aslında satır aralarından içsel bir travmanın da kokusunu almadım değil usul usul.

Yaz aylarında zaman geçirmelik, zihin dağıtmalık okumalar arayanlar için iyi gelebilir ancak çokça övülen bu kitap benim beklentimi karşılamadı ne yazıkki. Konu geçişlerindeki dağınıklık, karakterlerin derinliksizliği, anlatının yüzeyselliği hoşuma gitmedi. Ve en önemlisi bence duygusuz bir anlatımdı. Bir duyguyu yazmak değil hissettirebilmek başarı.  Fazlaca şişirilmiş bir kitap olduğunu düşünüyorum. Mutlaka okunmalı gibi bir tavsiyede bulunamayacağım o nedenle. Sevenleri kızmasın tabi, bana hitap etmedi, zevkler diyelim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Okuduğum kitap iyi değilse bu sefer de kâğıt israfını dert ediniyorum. Bu derdimi daha derin bir düşünceye dönüştürüyorum. Bu felaket için kurban edilmiş her masum dal için üzülüyorum. Tüm gün bu gibi nedenlerle canından olmuş başka masum dalları düşünerek kederleniyorum. Kitapçıları, kütüphaneleri, sonsuz dal mezarlıklarını düşünüyor ve anılarımızın bir parçasını geleceğe, bizden sonra gelenlere iletmek uğruna yarattığımız kıyıma yanıyorum.”

 

"Ömrümce bardağın dolu tarafını görmedim. Boş tarafını da görmedim. Bardağı her an devrilecekmiş gibi gördüm. Ya da hiç göremedim. Zaten bardak da yoktu. Hiçbir şey yoktu."

 

“Anılarımızın çoğu biz farkına varmadan terk eder belleğimizi; geri kalanları biz yeniden doldururuz, çevreye saçarız, şevkle abartırız, kapı kapı dolaşan seyyar satıcılar gibi methederiz, hikâyemize kulak verecek birini ararız. İndirimli, yarı fiyatına. Bellek benim için küçükken oynadığım o zar oyunu gibi; Asıl olan nafile mi, hileli mi olduğuna karar verme meselesi.”