KÜNYE
Kitap Adı:
Yörüngede
Yazarı: Samantha
Harvey
Basım: Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları– 1.Basım- 2025
Sayfa: 163
Tür: Roman
İNCELEME:
Yörüngede
/ Samantha Harvey
Bir
uzay kapsülü içinde dünya yörüngesi etrafında 16 dönüş yapan farklı
milliyetlerden altı astronot: Nell, Roman, Anton, Pietro, Chie ve Shaun.
Görevleri meteorolojik verileri toplamak ve bilimsel deneyler yapmak. Günde
onaltı gündoğumu ve onaltı günbatımına tanık oluyorlar. Klostrofobik bir
ortamda kendi sınırlarını da keşfediyorlar.
Astronotlardan
Chie görevdeyken annesinin vefat haberiyle sarsılıyor. Dünyada kopan ve izledikleri
amansız bir tayfunun sevdiklerini tehdit edişini gözlemliyorlar. Yörüngede bu
16 dönüş sırasında kendi korkuları, kaygıları, hayalleri, hedefleri, rüyalarını
irdeliyorlar. Neden astronot olduklarına ya da neden uzayda bulunulduğuna dair
varoluşsal sorgulamalara da giriyorlar. Uzayın sınırsızlığında insanın değeri,
kendine atfettiği anlamsız önemi sorguluyoruz biz de onlarla beraber.
2024
Booker ödülü kazanan bu kitabı gerçekten çok merak ederek aldım. Ancak
beklentimi karşıladığını söyleyemeyeceğim. Konular dağınık, karakterler
derinliksiz, anlatım yorucu geldi. Ele alınan bir iki olay duygudan yoksundu.
Aralarda evrenin, dünyanın varoluşuna, insanın anlamı ve değerine yönelik
yapılan felsefi anlatımlar okunası idi ancak özgün değildi. Bunun dışında ise yoğun
şekilde uzaydan dünya betimlemeleri okuyorsunuz. Fazlaca ara vererek okudum. ‘Okumayın
zaman kaybı’ diyeceğim bir kitap olmaması yanında ‘tavsiye ederim, okuyun’
diyeceğim bir kitap da değildi maalesef. Bir parça hayal kırıklığı ile
vedalaşıyorum bu kitap ile.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Dünya, buradan bakıldığında cennet gibi.(…) O gezegendeyken yukarı bakar ve
cennetin başka bir yerde olduğunu düşünürüz, ama işte astronotlar ve
kozmonotlar bazen şöyle düşünür: belki de hepimiz orada doğmuş olanlar zaten
öldü ve bir ahiretteyiz. Eğer öldüğümüzde gitmemiz gereken olasılığı düşük,
inanması zor bir yer varsa, o cam gibi, uzak küre, güzel yalnız ışık
gösterileriyle, pekâlâ orası olabilir.”
"İnsan
bunu neden yapar? Asla gelişip serpilemeyeceği bir yerde yaşamaya çalışır? Seni
isteyen, dört dörtlük bir dünya tam altında dururken, ne diye evrenin seni
istemeyen noktalarına gitmeye uğraşırsın? İnsanın uzaya duyduğu şehvetin
meraktan mı yoksa nankörlükten mi kaynaklandığından asla emin olamıyor. Bu acayip,
yakıcı özlem onu kahraman mı yapıyor yoksa ahmak mı? Hiç kuşkusuz bir parça
ikisi de."
“Kim insanın gezegene nevrotik saldırışına bakıp bunu güzel bulabilir ki?
Insanoğlunun kibri. Öyle muazzam bir kibir ki, ancak aptallığıyla eşdeğer.
Uzayı delen şu fallik gemilerse kesinlikle kibirin zirvesi; kendini
beğenmişlikten kafayı yemiş bir türün totemleri.”
“İnsanlar
huzuru birbirinde bulamaz mı? Peki ya Dünya’da? Sevecen bir dilek değil bu,
huysuz bir talep. Yaşamlarımızın bağlı olduğu bu biricik şeyi kasıp kavurmayı,
mahvetmeyi, yağmalamayı ve çarçur etmeyi kesemez miyiz?”
“İnsanlığın
geleceğini nasıl yazıyoruz? Hiçbir şey yazdığımız yok, o bizi yazıyor. Biz rüzgârda
savrulan yapraklarız. Rüzgâr olduğumuzu sanıyoruz, oysa sadece yaprağız.”
“Büyük bir önemimiz var, hiçbir önemimiz yok. İnsani başarının doruğuna
ulaşıyorsun ve başardıklarının hiç denecek kadar az olduğunu ve bunu anlamanın
herhangi bir yaşamın ulaşabileceği en büyük başarı olduğunu keşfediyorsun;
buysa hiçbir şey, aynı zamanda da her şeyden daha büyük, daha önemli bir şey.”