19 Nisan 2025 Cumartesi

GUGUK KUŞU

 












KÜNYE

Kitap Adı: Guguk Kuşu

Yazarı: Ken Kesey

Basım: Nemesis Kitap - 2023

Sayfa: 397

Tür: Roman


İNCELEME:

Guguk Kuşu / Ken Kesey

“Hikâyenin gerçekte yaşanamayacak kadar dehşetli, gerçek olamayacak kadar korkunç olduğunu düşüneceksiniz! Yapmayın, lütfen. Anlatacaklarımı salim kafayla düşünebilmek hâlâ çok zor benim için. Hem yaşanmamış bile olsa, hepsi gerçek.” (Şef Bromden)

Gerçeği anlatan bir yalan… 60lı yıllar. Yazar bir klinikteki ilaç deneylerine katılıyor 6 ay boyunca. Sonunda ise aynı koğuşa hastabakıcı olarak işe giriyor. Bu ortam etkisinde yaratıyor ilk romanının hikayesini.

Kitap bir akıl hastanesinde geçiyor. Klinikte hastalar Akutlar ve Kronikler olarak ikiye; Kronikler de Ayaklılar, Tekerlekliler ve Bitkiseller olarak üçe ayrılıyor. Üst katta ise Zihinseller koğuşu, Şok Dükkanı ile birlikte hizmet veriyor. Katı bir disiplin hakim. Başlarında Doktor Spivey olsa da asıl sözü geçen diktatör Büyük Hemşire Ratched. Hastabakıcı siyahi oğlanlar Washington, Williams, Warren ise onun sözünden çıkmıyor.

Anlatıcımız Kızılderili Şef Bromden, klinikteki hastalardan, temel karakterlerden biri. Geldiğinden beri sağır ve dilsiz rolü yapan, insan irisi bir adam. Kliniğin süpürge işleri ona yıkılıyor.

Ana karakter Randle Patrick McMurphy, 35 yaşında, itaatsizlik nedeniyle ordudan atılmış, farklı suçlardan defalarca tutuklanmış, Pendleton ıslahevinden sonunda akıl hastanesine transfer edilmiş kızıl saçlı, iri cüsseli asi bir ruh. McMurphy’nin kliniğe gelmesiyle birçok şey değişmeye başlıyor. Kuralları sorgulaması, asiliği, güç gösterisi ve mizahi duruşu diğer hastalara da yansımaya başlıyor.

Bay Harding, Billy Bibbit, George, Cheswick, Sefelt, Fredrickson, Scanlon ve Martini de romanın önemli karakterleri. Her biri kendine has özellikleriyle incelikli işlenmişti.

Klinikte amaç topluma ayak uyduramayan hastaları rehabilite edip topluma kazandırmak. Peki verilen ilaçlar, uygulanan yöntemler gerçekten tedavi amaçlı mı yoksa amaç düzene itaatkar bireyler sağlamak mı? Elektroşok Tedavi klinikte hala uygulanan bir yöntem. Labotomi ise geçmişte kalmış ama söylentileri tüyler ürpertmeye devam ediyor.

McMurphy nin yaydığı düzene başkaldırı rüzgarıyla otoritesi sarsılmaya başlayan güçler, sizce bu duruma nereye kadar izin verecek? McMurpy ve Şef Bromden’i neler bekliyor?

Sistem ile birey arasındaki çatışmayı, direnişi, özgürlük arayışını psikolojik bir temelden anlatan bu kitabı soluksuz okudum. Çok etkileyici ve dramatik bir finale sahipti. Bu kadarını beklemiyorum. Şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca eserin 5 dalda oscar ödüllü bir filmi mevcut.

 

 KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Bu dünya... Güçlülerin dünyası, arkadaş! Varoluş ritüelimizin temelinde güçlünün zayıfı yutarak daha da güçlenmesi yatıyor. Buna göğüs germeliyiz. Doğrusu da o zaten. Doğal dünyanın bir kanunu olarak kabul etmeyi öğrenmeliyiz bu gerçeği. Tavşanlar bu ritüelin içindeki rollerini kabul eder ve kurdu güçlü bellerler. Savunma olarak tavşan; kurt yanındayken sinsileşir, korkaklaşır, atikleşir, kendine delik kazar ve saklanır. Böylece sebat eder ve hayatını sürdürür. Yerini bilir. Kurda asla ve asla meydan okumaz. Akıllılık olur mu hiç öylesi? Söylesene olur mu?”

 

"Kahkahasını kaybeden temel dayanağını kaybeder..."

 

“Baba der ki dikkatli olmazsan insanlar seni o veya bu şekilde kendi uygun gördükleri şeyi yapmaya yahut keçi gibi inat edip, nispet olsun diye istediklerinin tam tersini yapmaya zorlarlar. Baba der ki dikkatli olmazsan insanlar seni o veya bu şekilde kendi uygun gördükleri şeyi yapmaya yahut keçi gibi inat edip, nispet olsun diye istediklerinin tam tersini yapmaya zorlarlar.”

 

“Akıl hastalığının güçle ilgili yönünü hiç fark etmemiştim. Güç. Düşünsene, belki de insan ne kadar deliyse, o kadar güç sahibi olur.”

 

“… kahkahalarla gülüyor. Sırtını kamara çıkıntısına vererek gülüyor, gülüyor, kahkahası denizlere yayılıyor… (…)her şeye gülüyor. Çünkü kendini dengede tutabilmek, hayatın seni zırdeliye çevirmesini önleyebilmek için canını yakan şeylere gülmen gerektiğini biliyor. Her şeyde acı bir yön olduğunu biliyor; (…) ama mizahın acıyı silip yok etmesine izin vermediği gibi, acının da mizahı yok etmesine izin vermiyor.”

 

“Ve hastalandım. Yaptıklarım değildi hastalanmamın nedeni, sanmıyorum. Daha çok toplumun o yüce ve ölümcül işaret parmağının beni göstermesiyle gelen histi... Ve milyonlarca insanın 'Utan. Utan. Utan' diye haykıran yüce sesi. Toplumun farklı olanla baş etme yöntemi budur.”

 

"Hayır. Hayır, dinle beni. Seni öyle yola getiremezler. Sana öyle dümenler çevirirler ki, onlarla mücadele edemezsin. İnsanın içine işlerler. Kafana bir şeyler sokarlar. Senin büyüyüp, işler çevirmeyi tasarladığını anlar anlamaz harekete geçerler. Sen daha küçükken o iğrenç makinelerini çalıştırıp senin canına okurlar. Artık hiçbir şey yapamaz hale gelinceye kadar da uğraşırlar."

 


5 Nisan 2025 Cumartesi

DELİ TARLA

 











KÜNYE

Kitap Adı: Deli Tarla

Yazarı: Şermin Yaşar

Basım: Doğan Kitap

Sayfa: 192

Tür: Öykü


İNCELEME:

Deli Tarla / Şermin Yaşar

"Asla ait olmadığım bir hayatın içinde tek başıma kalakaldım."

67. Sait Faik Hikâye Armağanı Ödülünü kazanan Deli Tarla, yazardan okuduğum 4.kitap oldu. Şermin Yaşar’ın sıcak ve samimi dili yine öykülerine yansıyor. Kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzünlendiren, bazen de sonuyla şaşırtan 16 adet öykü içeriyor.

Benim en sevdiklerim kitaba adını veren Deli Tarla ile Adieu Hala, Ama Böyle Olmadı ve Kamil’in Denizkızı isimli öyküler oldu.

Deli Tarla; baba mirası olarak elden ele atılmaya çalışılan bir tarlayı konu alıyor. Babanın en son tarladan yıldız toplamaya çalışması, aklını yitirmesi korkutuyor mirasçıları. Peki tarla adamı delirtir mi?

Adieu Hala; çocukken Almanya’ya giden annesini bekliyor hala. Bir gün gelip onu alacaklar inanıyor. Böyle böyle zaman geçiyor aklı gidiyor. Gidebilecek mi acaba bir gün Almanya’ya?

Ama Böyle Olmadı; 6.8 kilo doğan kızıl dev Ramiz’in hikayesi. Zaman geçip dev bir insan azmanına döndüğünde hayata karışamıyor, bir süvari zırhı giydirilip koruma yapılıyor. Saklandığı zırhtan çıkabilecek mi Ramiz?

Kamil’in Denizkızı; denizden sürekli denizkızı hikâyeleri ile dönen balıkçı Kamil’in hikayesini anlatıyor. Kamil denizkızında kimi arıyor?

Çıksın Halim; bir başarı hikayesini anlatıyor. İş bulamayan grafiker Mert’in garson olması, kahve falı bakması ve kazancı ile hayalindeki işi kurması konu alınıyor. İlham verici.

Muazzez ve Yelkovan Çetesi ise birçok okuyucu tarafından basit bulunmuş ama ben sevdim. Bir depresyon hikayesini konu alıyor.

Diğer öyküler de güzeldi ancak bahsettiğim vurucu hikayeler yanında biraz geride kaldı. Yine çok sevdiğim bir Şermin Yaşar kitabı oldu. Yazardan favorim hala Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu diyebilirim. Öykü sevenler kaçırmasın isterim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Gülüş anne babadan geçen bir şeydir. Annen baban gülüyorsa sen de gülersin, onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm layığınca oturamaz.”

 

-"Nasıl toparladın Kâmil? Nasıl böyle mutlusun?"

-"Toparlayamadım doktor" dedi. “Emin ol kimse toparlayamıyor. Sadece herkes başka türlü dağılıyor.”

 

“Bir çiçeği dibinde ona hava aldıracak deliği olmayan saksıya diktiğin zaman ister dünya­nın en nadide çiçeği, ister en dirayetli çiçeği olsun, soluyor. Be­nim insana hava aldırabilecek bir aralığım yok. Hiçbir şey tut­muyor toprağımda.”

 

“Kadınlar konuşurken onları anlamak kolaydır, öfkesi, gülüşü, bakışı, sesi, kelimeleri, onun anlatmak istediğinin de ötesini anlatır. Anlayamadığınız kadın: susan kadındır!”

 

“Öfke insanın dilindeki asma kilidi kırıyor nihayetin­de, sakladığınız bütün kötü cümleler saçılıyor etrafa bir an­da.”