KÜNYE
Kitap Adı:
Umudun Rengi Mavi
Yazarı: Özden
Bayraktar Annıbalı
Basım: Doğan
Kitap– 1.Basım- 2024
Sayfa: 270
Tür: Psikoloji
Umudun
Rengi Mavi , Londra’da yaşayan psikolog Özden Bayraktar Annibali’nin hem hayali
günlüğü hem de yıllar içinde, seanslarda danışanlarıyla edindiği çeşitli
deneyimleri harmanladığı bir not defteri.
İlişkisinde
yaşadığı çaresizlik ve çıkmazlar nedeniyle bağlandığı kumar alışkanlığından
kurtulmak isteyen Mahmut Bey,
Çocuk
yaşında annesini, hamileyken eşini, ardından son dayanağı babasını kaybeden,
sonrasında bir umut tutunduğu sevgilisince terkedilen, çocukları için ayakta
durmak isteyen ancak depresyona giren Zeynep Hanım,
Yıllarca
eşinden psikolojik ve fiziksel şiddet gören, tüm bunlara çocukları için
katlanan, çaresiz bir fedakar olarak yaşamış ancak artık kendine değer verip
hayatının iplerini eline almak ve dönüştürmek isteyen Songül Hanım,
Empati
eksikliği, öfke kontrolsüzlüğü gösteren, mükemmellik illüzyonu içinde, hem
eşini hem sevgilisini istediği gibi yönetme çabasında olan ve hayatındaki herkesi
kontrolü altına alma güdüsüyle narsistik kişilik bozukluğu gösteren Kemal Bey,
Yetersizlik
ve değersizlik hissi nedeniyle sürekli onaylanmak isteyen, ilişkilerinde
mutluluğu bulamamış, eşinin intiharı sonrası içi suçluluk duygusuyla kavrulan
Esra Hanım,
Çocukluğunda
yaşadığı tacizin travmasını ve annesinin aşağılayıcı ve eleştirel tavrının
baskısı altında kendine güveni kırılmış, sonrasında erkek kardeşinin intiharı
ile sarsılmış müzisyen Meral Hanım,
kitapta
bahsi geçen danışan öyküleri. Ne yalan söyleyeyim Kemal Bey’e tahammül
edemedim. Ancak benim en merakla okuduğum yazarımız Özden Hanım’ın günlük gibi
kaleme aldığı ama bir yandan da otobiyografik bir romana evrilmiş kendi
hikayesi oldu.
Hepimiz
insanız ve bazı sınavlar yaşıyoruz. Bazen nasıl davranılması gerektiğini bilsek
de uygulamak her zaman kolay olmuyor. Hele ki mevzu bahis Aşk gibi gözümüzü kör
eden, tüm duyguları zirvede yaşayıp aklı bir süreliğine uykuya geçiren bir konu
olunca bazen terzi bile söküğünü dikemiyor anlaşılan. Özden Hanım da kendi
nişanlısı ile yaşadığı süreci, sağlık sorunlarıyla mücadele ettiği dönem
hislerini tüm açıklığıyla aktarmış. Arada kızdığım, ‘ama siz yapmayın bari’
dediğim anlar oldu. Olayın dışından konuşmak kolay ne de olsa. Hayat işte bazen
kabullenemediğimiz gerçekleri görmezden gelmemize neden olabiliyor.
Tüm
bunları anlatırken Özden Hanım amacının yaşam sevgisi ve ümit aşılamak
olduğunu, hayatta yaşanabilecek tüm iniş çıkışlar ve travmalara rağmen ileriye
nasıl adım atabileceğimizi göstermek olduğunu belirtmiş. Kitapta da ait
hissetmenin, onaylanmanın, takdir edilmenin, sevgiyle var olmanın önemi üzerine
durmuş. Bilinçli farkındalık, ana odaklanma, yargılamama, kabullenme gibi şifa
sağlayacak yöntemlere değinmiş. Severek okudum. Psikoloji sevenlere öneririm.
KİTAPTAN SEVDİĞİM
ALINTILAR:
“Zira
patalojik olarak kendilerini başkalarına adayanların çoğu, çocukluklarında
bakım görmemiş, ihmal edilmiş çocuklardır. Çoğunlukla duygusal tatmin
yaşayamamışlardır. Kendilerini sevilmeye layık hissedememiş, onaylanmamış
çocuklar, zaman içinde başkalarına yardım ederek, kendilerini onaylatacaklarını
düşünebilirler.”
“Kişi
çocukluğu, yaşantıları, deneyimleri, düşünceleri, duyguları ve davranışlarıyla
kendine bir hapishane yaratıp burada yaşayabilir. Kendi geçmişine takılı
kalabilir. Bir nevi kendi hapishanesinde, cezasını kendi verir ve kendini en
acımasız şekilde cezalandırabilir. Bu hapishane bazen bir nevi ‘güvenli bölge’
de oluşturabilir. Burada her şey bildik ve tanıdıktır. Kişi hep aynı patikada
ilerler, öğrenilmiş çaresizlikle devam eder her şey (...) Bu hapishaneden
çıkmak için sorumluluk almak gerekir. Bu sorumluluk kişiye kimi zaman korkutucu
ve ağır bir yük gibi gelebilir. Bu noktada yetişkin kimliğimize sarılmamız, onu
yüreklendirmemiz ve harekete geçmek için motive etmemiz gerekir”
“İyileşme
kimi zaman size zaman ayıran, size yargısızca ve şefkatle kulak veren birinin
varlığıyla ortaya çıkar.”