gerilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gerilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2025 Pazartesi

ÖRÜMCEK AĞI

 











KÜNYE

Kitap Adı: Örümcek Ağı

Yazarı: Max Seeck

Basım: Doğan Yayınları– 1.Baskı- 2025

Sayfa: 432

Tür: Roman, Polisiye-Gerilim


İNCELEME:

Örümcek Ağı / Max Seeck

Örümcek Ağı, bir İskandinav polisiyesi ve Finlandiyalı yazarın ‘Dedektif Jessica Niemi’ serisinin ikinci kitabı. İlk kitap Cadı Avcısı imiş. İki kitap karakterler olarak ortaklıklar içerse de olaylar ile ilgili bağ olmadığından tek başına da okunabilir ki ben bilmeden öyle yaptım.

Kitap iki Instagram fenomeni Lisa Yamamoto ile Jason Nervander in aynı gün kaybolması ile başlayan ve ardından da bir kadın cesedinin sahile vurmasıyla derinleştirilen bir soruşturmayı konu alıyor. Lisa en son ünlü bir Rap şarkıcısının lansmanında görülüyor. Jason ın tel sinyali kadın cesedinin bulunduğu sahil bölgesinde bulunuyor. Cesedi bulunan kadın Ukraynalı Olga Belousova resmen Finlandiya’ya hiç giriş yapmamış ve kolunda sigara yanıklarına benzer küçük yanıklardan muntazam bir çember oluşturan bir iz mevcut. Olganın üzerinde manga karakterlerine benzer kıyafetler, kanında ise bir kurbağa zehri var. Ve Lisa nın odasında da kendi kaleminden çıktığı söylenen manga kıyafetli kadın çizimleri…

Şiddet Suçları Birimine yeni atanan Amir Helena Lappi (Hellu) soruşturmayı dedektif Jessica Niemi’nin yürütmesini ister. İki karakter arasında soğuk rüzgarlar hiç dinmez. Jessica ekip arkadaşları Yusuf, Rasmus Susikoski, Ninna, Jami Harjula, adli tabip Sissi Sarvilinna ile arap saçına dönen bu vakayı çözmeye adar kendini. Ancak bu sırada kendi travmaları, annesi başta olmak üzere geçmişin hayaletleri ve yeni amiri Hellu peşini bırakmaz.

Suçlu diye peşine düşülen müttefikler, masum sanılan suçlular, bir alternatif tedavi yöntemini bağımlılığa çeviren bir alternatif sağlık çetesi, Manga fetişizmi ve bunu kullanan bir fuhuş çetesi, gençlere cinsel danışmanlık yapan eğitimli seks terapisti bir peder… Dedektif Niemi’nin herkesten sakladığı özel yaşamı… Oldukça zeki ve aktif bir soruşturma ekibi…

Tempoyu aktif tutan, sürekli hedef şaşırtan, sonunda okuyucuyu ters köşe yapabilmiş bir polisiye gerilim. Oldukça akıcı ve sürükleyici. Ben severek okudum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Sonuçta hepimiz temelde ölüyüz; bizi ayıran tek şey sonumuzun zamanlaması."

 

“İnsanlar trajedinin o zorlayıcı yönüne illa kendi gözleriyle tanık olma, kendi gözleriyle görme ihtiyacı duyuyordu. (…) İşin özü insan günlük yaşamın monotonluğunu kıracak trajedileri arayan gerçek bir leş yiyiciydi.

 

“Gerçek her zaman az çok görünürdür… Gerçek, renklendirilmesi gereken konturlardır ve bu renkler her zaman hazır bir şekilde seni beklemez. Bazen onları oldukları yerden çıkarmak için zorlukları aşmak gerekir.”

 

“Büyücünün senin hangi kartı seçtiğini bilmesine gerek yok… Senin kartının yanındaki kartı bilmesi yeterli.”


13 Temmuz 2024 Cumartesi

LAZARUS

 











KÜNYE

Kitap Adı: Lazarus

Yazarı: Lars Kepler

Basım: Doğan Kitap– 1.Basım- 2024

Sayfa: 510

Tür: Polisiye-Gerilim


İNCELEME:

“Bazen geçmiş gömülü kalmaz”

Lars Kepler, İsveçli Alexandra Coelho Ahndoril ile Alexander Ahndoril çiftinin takma ismidir. Önceden kendi romanlarını yazan çift Joona Linna serisini yaratmış. Lazarus ise serinin 7.kitabı. Benim seriden habersiz temin ettiğim ve okuduğum kitap, seriden bağımsız da okunabilecek bir nitelikte. Serinin 4.kitabı Kum Adam’ın devamı olduğunu öğrendim sonrasında ancak kitapta hikayenin öncesi ile ilgili yeterli açıklama yapıldığından okurken bir eksiklik hissetmedim.

Lazarus yeniden diriliş anlamına geliyor. Kum Adam kitabında öldüğü açıklanan seri katil bu kitapta yeniden karşımıza çıkıyor. Peki ama nasıl?

Avrupanın farklı kentlerinde vahşice cinayetler işlenmeye başlar. Kurbanlar daha önceden hüküm giymiş suçlulardır. Cinayetlere dair ele geçen bulgular kurbanların dedektif Joona Linna ile bağlantısı olduğunu gösterir. Katil Joona Linna’ya mesaj mı göndermeye çalışmaktadır? Cesetlerin üzerindeki bazı işaretler Joona’nın geçmişinden bir düşman olan Jurek Walter’a işaret eder. Ancak Jurek ve ikiz kardeşi İgor yıllar önce bir operasyonda Joona ve dedektif Saga Bauer tarafından öldürülmüştür.

Cinayetlerin sayısı arttıkça Joona’nın şüphesi daha güçlü hale gelir. Ancak üstlerini duruma ikna edemez. Daha önceki operasyonda görev almış Adli tıp profesörü Nils Ahlen bu şüpheye önce ihtimal vermez. Joona önce Saga’yı ve ailesini uyarır. Jurek hayattaysa öncelikle Saga ve Joona dan intikam alacaktır ve bu ailelerinin tehlikede olduğu anlamına gelir. Jurek düşmanının ailesini kaçırıp tabut ya da varillerle toprağın altına canlı canlı gömen, düşmanının sonuçsuz arayışını, çırpınışını ve sonunda pişmanlık yükü ile intihar etmesini keyifle izleyen, zeki ve psikopat bir katildir.

Joona soruşturmayı Saga ve Nathan Pollock a devreder. Sevgilisi Valeria ve kızı Lumi’yi korumak tek amacıdır. Valeria ciddiye almaz ve Loona ile gitmeyi kabul etmez. Loona kızına gizli bir mesaj gönderir ve kimsenin tespit edemeyeceği bir buluşma noktasında buluşup gizli bir sığınağa kaçarlar. Saga ise babası ve down sendromlu kız kardeşi Pellerina ile rutin hayatına devam eder.

Detaylı analizler tüm ekibi Jurek’e yönelik şüphenin gerçekliğine nihayetinde ulaştırır ancak bu sürede Jurek adımlarını sinsice planlamışıtr. Son derece kanlı ve şiddet içeren yeni cinayetlerin tarzına bakarak Jurek yalnız değildir. Otopsisi yapılmış ikiz kardeşi olmadığına göre kendine yeni bir suç ortağı bulmuş olmalıdır. Kunduz, Jurek’in yeni askeridir.

Saga ve Nathan, Jurek ve suç ortağına ulaşabilecek mi? Soruşturma devam ederken Joona saklanmayı sürdürecek mi? Jurek hayatta kalmayı nasıl başarmış? Jurek kardeşinin intikamını alacak mı? Ve hikaye her bir karakter için nasıl sonuçlanacak?

Heyecanı sürekli aktif tutan, sert köşelere sahip, oldukça sürükleyici, su gibi akan bir polisiye gerilim. Yalnız okuyucu yaş grubu için uyarayım, şiddet dozu epey yüksek. Kurgusunu ve gerilimi aktif tutuşunu sevdim. Özellikle türü sevenlere tavsiye ederim.


20 Mart 2024 Çarşamba

HİKAYE HIRSIZI

 












KÜNYE

Kitap Adı: Hikâye Hırsızı

Yazarı: Jean Hanff Korelitz

Basım: Altın Kitaplar Yayınevi– 1.Basım- 2024

Sayfa: 335

Tür: Roman, Gizem-Gerilim


İNCELEME:

Jean Hanff Korelitz in gizem-gerilim türündeki romanı Hikâye Hırsızı okuyucuya roman içinde roman, kurgu içinde kurgu sunuyor.

Ana kahramanımız Jacob Finch Bonner (Jake) çocukluğundan beri ünlü bir yazar olma hayalleri kurmuş, eğitimini buna göre planlamıştır. İlk romanı Mucizenin Keşfi basıldığında başarılı bir çıkış yapmış, The New York Times Book Review tarafından ‘yeni ve dikkate değer’ bulunmuştur. Ancak ikinci romanı başarı sağlayamamış, 3. Ve 4. taslak çalışmaları ise tam bir hayalkırıklığıdır. Jake yazar tıkanıklığı yaşamaktadır. Bu sürede Ripley Üniversitesinde yaratıcı yazarlık atölyesinde ders vererek geçimini sağlamaya çalışır.

Yeni dönem öğrencileri arasında tanıştığı Evan Parker isimli genç ise hayatında bir dönüm noktası olacaktır. Evan kendi taslağının çok başarılı olduğu konusunda iddialıdır ve derslerde kimseyle paylaşmayacağını belirtir. Konu ile ilgili fikrini almak için sadece birkaç sayfalık bir taslağı Jake ile birebir ofisinde paylaşır. Jake konudan çok etkilenir hatta içten içe oldukça kıskanır.

Yıllar sonra yine aklına Evan Parker ın hikâyesi gelir ve bunca zaman roman hakkında hiçbir şey duymadığına, neden hala basılmadığına şaşırır. Küçük bir araştırma sonrası şaşırtıcı haber karşısındadır: Evan Parker ölmüştür. Peki ya o dâhiyane hikâye? Öylece unutulup gitmesine izin mi vermelidir? Acaba Evan başkası ile fikrini paylaşmış olabilir mi?

Yüksek egolu ve ukala Evan, kimseye hikâyesini göstermemiştir, Jake bundan emin olur. Tabii hikâyenin ziyan olmasını istemez ve romanı kendisi kaleme alır. Zira T.S. Eliot’ın da dediği ya da daha doğrusu büyük olasılıkla Oscar Wilde’dan “alıntıladığı” gibi: İyi yazarlar ödünç alır, büyük yazarlar çalar. Hem zaten sadece birkaç sayfa taslaktır gördüğü, Evan ın ana konusunu kendi geliştirecektir. Bu kadarı çalmak sayılmaz diye düşünür. Yoksa çalmak mıdır?

Romanı Beşik basılır, beklediği gibi büyük ses getirir. The New York Times çoksatanlarda aylarca 1.sırada kalır. Söyleşiler, imza günleri, tv programları derken Spielberg ile film anlaşması. Jake hayal ettiği büyük üne kavuşmuştur. Bu arada bir radyo programında tanıştığı Anna’ya aşık olur. Anna, Jake için tereddüt etmeden yaşadığı şehri ve düzenini değiştirir, kısa süre içinde evlenirler.

Ve bir gün bir mail alır. “Sen hırsızsın!”

Peki ama kim bu? Bu gerçeği kim bilebilir? İntihal konulu maillerin devamı da gelecektir. Jake derin araştırmalara başlar. Evan’ı, yaşadıklarını, çevresini, ailesinin başına gelenleri… Ve sırlar bir bir ortaya dökülür. Bu hikaye kimin hikayesidir? Esas hırsız kimdir? Jake uçurumun kenarında dans etmektedir.

Stephen King’in de okunmasını tavsiye ettiği romanda Jake ve Evan dünyasında akan hikaye ile Beşik romanındaki hikaye aralıklı verilerek işleniyor. İlk 100 sayfası biraz ağır akıyor ancak yazarlık ve yazım süreçleri hakkında güzel bilgiler veriliyor. Devamında ise bir cinayetin ayrıntılarına ve bir aile sırrına hızla yöneliyoruz. Ters köşe bir sonla bitiyor kitap. Çözdüm sandığınız nokta üzerine bir sır daha açılıyor, benden söylemesi. Ben biraz erken çözdüm durumu ancak Jake’in akıbeti tahminlerimden üzücü oldu. Tavsiye ederim.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Hiç kimse senin hikâyeni anlatamaz.”

 

“Herkesin kendine özgü bir sesi ve başka hiç kimsenin anlatamayacağı bir hikâyesi vardır. Ve herkes yazar olabilir.”

 

“Kendi deneyimlerinizin içine sıkışıp kalırsanız, gerçekten başınıza gelen şeylerin ötesini görmekte zorlanabilirsiniz.”

 

“Yaşamında başarıyı yakalayan her insanı ağlatmak için can atan birileri mutlaka vardır.”

 

“Konu ya iyidir ya da değildir. Eğer konu sağlam değilse en iyi yazar bile bir şey yapamaz. Ama konu sağlamsa en kötü yazar bile işi batırmaz.”

 

“Eğer bir metin çalışmasında, hayrete düşüren, dehşet verici, sağlam bir olay örgüsünün dışında bir şey yoksa bu bir resmin kuruyan boyasının üzerinde çizgilerin ortaya çıkıvermesi gibi bir şeydir.”


18 Mayıs 2023 Perşembe

PSİKİYATRİST

 












KÜNYE

Kitap Adı: Psikiyatrist

Yazarı: Wulf Dorn

Basım: Pegasus Yayınları – 13.Basım- 2020

Sayfa: 416

Tür: Psikolojik Gerilim

 

İNCELEME:

 “Kimseye inanma

Kendine bile güvenme

Gerçeği arama

Gerçek seni bulacak”

Ellen Roth, erkek arkadaşı Chris ile birlikte Orman kliniğinde Psikiyatrist olarak çalışmaktadır. Chris arkadaşı Alex ile birlikte bir yurtdışı seyahatine çıkar ve hastalarını Dr. Ellen’a devreder. Bir hasta dosyası vardır ki üzerine Chris tarafından ‘ÖİV’ (Özellikle İlginç Vaka) olarak işaret konmuştur. Ellen isimsiz hastanın yanına gittiğinde şiddet maduru, konuşamayacak durumda olan, çok korkmuş ve aşırı ağır kokan bir kadın vaka ile karşılaşır.

"Kara adam, kara adam. Kim korkar kara adamdan?... Ama o gelince ondan kaçarız..." (çocuk tekerlemesi)

İsimsiz hasta Kara Adam’ın peşinde olduğundan ve onu almaya geleceğinden korkar ve Ellen’dan yardım ister.

“O Geldiğinde Beni Koruyacağına Söz Ver!”

Ellen hastadan etkilenir ve meslektaşı Mark Behrendt’e bahsedip görüş ister. Mark hastayı görmeyi kabul eder ancak hasta klinikte yoktur. İsimsiz hasta sırra kadem basmıştır. İşin ilginç yanı klinikte hastanın varlığından haberdar olan sadece Ellen ve Chis’tir. Chis ise telefonun bile çekmediği çok uzak bir diyardadır.

Ellen, Mark karşısında zor bir duruma düşer. Bir yandan vakanın varlığını ispat etmeye çalışırken bir yandan da Kara Adam tarafından tehditler almaya başlar. Üzerine ise kara bir kurt kabusları olmaya başlar.

Ellen’ın başının dertte olduğuna ikna olan Mark, hacker arkadaşı Volker ile birlikte ona yardım etmeye çalışır. İsimsiz hastanın ve kara adamın peşine düşerler. Ellen’ın isimsiz hastaya dair çizdiği robot resimin veri tabanlarında aratılması sonuç verir. Kadının adı Lara Bouman’dır. Ellen ile ortak yanı ise doğum tarihi ve yeridir.

Sonrasında Ellen kaçırılır. Korku, şiddet ve paranoyadan oluşan Ellen’ın zihninin dehlizlerinde bir serüven başlar. Her şey başladığı yerde, herkesin kötülüğü çektiğini düşündüğü o yer olan Salinger Çiftliğinde sona erer. Peki Ellen ile Lara’nın bağı nedir? Kara Adam kim? Chris nerede?

Seyahatten dönen Alex, Ellen’ın başına gelenleri öğrenir ve kliniğe koşar. Mark ile görüşmeleri ise tüm düğümün çözülmesini sağlayacaktır.

Yaşanan travmaların üzerini örtmek, duyguları ve acıları bastırmak mümkün müdür? Derine itilmiş ve silinmiş travmalar bir şekilde uyanabilir mi? Bilinçdışı unutur mu? Bir dissosiyatif füg sendromu hikayesi.

Okurken yaptığınız tahminleri sürekli çürüten ve sonunda ise ters köşe yapan, oldukça akıcı, anlatı ile sürükleyici ve öğretici bir roman. Psikolojik gerilim severlere öneridir.

  

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Ne sebepten olursa olsun, biri kendinden zayıf olana kötü davrandığı takdirde, bu bana göre işlenen tüm suçlardan daha kötüdür."

 

"Gerçek her zaman göründüğü gibi değildir."

 

"İnsanın kişiliği ne kadar kırılgan bir şey, diye düşündü. Tıpkı cam gibi kırılgan. Bir hastalık- sadece bir anı, insanı benzersiz yapan şeyi parçalamaya ve geride boş bir beden kılıfı bırakmaya yetiyordu."

 

“İnsan bazen kendine yalan söylemekte o kadar uzun süre başarılı olur ki sonunda kendi uydurduklarına inanmaya başlar."

 

"Hepimizin öğrendiklerini ilk kez tek başına hayata geçirmek zorunda kalacağı bir an vardır."

 

''Biri hayatına veda etmeye karar vermişse, bunu söylemiyor. Yapıveriyor.''

 

"Zayıflığını gösterirsen diğerleri seni yiyip bitirir."

 

"Acı tek gerçek duygudur.''


9 Nisan 2023 Pazar

KAIKEN


 











KÜNYE

Kitap Adı: Kaiken

Yazarı: Jean Christophe Grange

Basım: Doğan Kitap- 1.Basım- 2013

Sayfa: 383

Tür: Roman, Polisiye-Gerilim


İNCELEME:

Jean Christophe Grange’ın yine polisiye türündeki romanı Kaiken 3 bölümde anlatılıyor: Korkmak, Savaşmak ve Öldürmek.

Kitabın ismi olan Kaiken, samurayların gerekli bir durumda onurlu bir ölüm için kullanmaları amacıyla eşlerine hediye ettikleri bir Japon hançeri. Kitap da Japon kültürüne yönelik detaylı bilgiler içeriyor.

Paris cinayet bürosu başkomseri Olivier Passan, Japon kültürü hayranıdır. Japon bir manken olan Naoko ile evli ve iki çocuğu vardır. Ancak Naoko ile boşanmak üzeredirler.

Kitap bir seri cinayet olayı ile başlıyor. Başkomiser ve yardımcısı Fifi, hamile kadınların karınlarını yarıp, çıkardığı fetüsleri yakan, kendisine Doğumcu lakabı verilmiş bir seri katilin peşindedirler. Passan bu vahşi cinayetleri Patrick Guillard isimli bir galericinin yaptığını düşünmektedir ancak kanıt olmadığı için sürekli elinden kaçırır. Guillard ile ilgili yaptığı araştırmalar da ilgi çekici sonuçlar vermiştir. Ailesi tarafından reddedilmiş, yurtlarda büyümüş, hermafrodit olan, cinsiyetini kendi seçemeden ameliyat edilmiş, iğnelerle hormonal olarak erkek cinsiyete yönlendirilmiştir.

Eşzamanlı olarak Passan’ın evinde de birtakım olaylar yaşanır, önce buzdolabında bir fetüs bulunur, sonra ise çocuklarından alınmış kan banyo duşundan verilir. Ailesi tehdit altındadır. Passan ise yaptığı hata nedeniyle davadan alınır. Ancak Fifi’nin desteği ile işin peşini bırakmaz. Yaşanan olaylar Passan’ın haklı olduğunu gösterir. Ancak tam katil ve olayların sorumlusunun yakalandığı düşünülürken hikâye başka bir yere evrilir. Ailesi ile ilgili tehditler devam etmektedir. Artık Naoko merkezdedir.

Durumu araştıran Passan, Naoko ile ilgili büyük bir sırrı öğrenecektir. Naoko ise bir an önce Japonya ya dönmeli ve geçmişi ile yüzleşmelidir. Bu hesaplaşma için yanına sadece Kaiken’ini alacaktır.

Heyecanı yüksek, soluksuz okunan, olaylarla ilgili detaylarda okuyucuyu şaşırtan bir polisiye kovalamaca. Daha önce Kızıl Nehirler isimli romanını okuduğum yazarın bu kitabını da severek okudum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.”

 

“Bizleri genlerle belirlenmiş bedenler dünyaya getirir, ama çok daha derine inersek düşüncelerden yaratılırız.”

 

“Dünkü çiçekler bugünün rüyalarıdır yahut dünkü hatalar bugünün kâbuslarıdır.”

 

“Bir insanın gerçeği tıpkı dövme gibidir: Onu ya yatakta ya da morgda görürsünüz.”

 

“Gökyüzü herkesindir,”