KÜNYE
Kitap Adı:
Büyülü Yer
Yazarı: Rene
Denfeld
Basım: Doğan
Yayınları– 1.Basım- 2025
Sayfa: 255
Tür: Roman
İNCELEME:
Büyülü
Yer / Rene Denfeld
Büyülü
Yer, Amerika da şiddetin, tacizin, tecavüzün, uyuşturucunun, her türlü suçun
kol gezdiği bir hapishane. Ne büyük tezat değil mi?
Anlatıcımız,
hikayesinin bir kısmını anlatı içinde kırıntılar halinde öğrendiğimiz, en
vurucu kısmını ve kim olduğunu ise kitap sonunda öğreneceğimiz bir idam
mahkumu. Bu karanlık yere katlanmak için kendine bir hayal dünyası yaratmış ve
böylece onun için bu cehennem bir Büyülü Yer’e dönüşüvermiş.
G
Bloğu, hafif suçlular koğuşu. Müebbetlik mahkumların kapatıldığı A koğuşu,
mahkumların avlu, yemekhane, kütüphane gibi alanlara ulaşımının mümkün olduğu
bir koğuş. H koğuşu ise sorun çıkaran mahkumların bir süre adresi olan, ölseniz
kimsenin haberinin olmayacağı ses geçirmeyen kapalı koğuşlar. Zindan ise, idama
mahkumların kaldığı, yerin altında, penceresi olmayan, dış dünyadan habersiz,
bir ampul ile gün dönümünü anladıkları hücrelerden oluşan koğuş. Bu ağır suçluların
nefes almak için bu zindandan tek çıkışı ‘tahliye odası!’ idi; avukatlar ile güvenli görüşebilme için hazırlanmış,
içerisinde bir Dugdemona Kafesi bulunan bir odaydı burası. Zindan
koridorunun sonunda da mahkumların ‘zehirli serum odası’ dedikleri infaz odası vardı.
Günahkar
bir Rahip, Hanımefendi, hapishane müdürü, başgardiyan Conroy, idam mahkumları
York, Striker ve Arden, beyaz saçlı çocuk hikayenin temel taşları.
Hanımefendi
idam cezası alan mahkumların cezasını müebbete çevirmek için delil toplayıp karşı
davaya hazırlayan, avukatlarla birlikte çalışan bir araştırmacı. York’un
davasını üstlenir ancak York ölüm cezasının onanmasını ve dava açılmamasını
ister. Hanımefendi York’u ikna etmeye çalışırken zamanın daralması nedeniyle
delilleri de araştırmaya başlar ve York’un hikayesi önümüzde açılmaya başlar. Ve
vurucu o sorular: Kişilerin yaşadıkları travmatik tecrübeler sonunda bir
suçluya dönüşmüş olmaları onları affetmek ya da cezayı hafifletmek için bir
sebep olabilir mi? Masumiyet ile suçluluk arasında net bir çizgi çizebilir
miyiz? Bir suçlu aynı zamanda bir kurban olabilir mi?
Büyülü
Yer aslında korkunç bir cehennem. Özellikle de korumasız güçsüz toy bir gençseniz.
Hafif suçtan ceza alıp yatıp çıkacağım derken azılı bir suçlunun oyuncağı
olarak bulabilirsiniz kendinizi. Avlu ya
da merdivenlerin sessiz köşeleri tam bir kabus olabilir.
Kitap
oldukça akıcı ancak belirtmeliyim ki biraz sert. Bir hapishane de başka türlü
anlatılamazdı. Her karakterin hikayesi ayrı ayrı işlenmişti ve bazıları
gerçekten çok vurucu sonlandı. Romanda ayrıca, bir suçlunun içinde bulunduğu
cehennemde bir sığınak noktası olarak kitapları görmesi işlenmiş, böylece edebiyatın
yatıştırıcı, iyileştirici gücüne de parmak basmış. Benim için yeni bir yazardı ve başarılı
buldum.
KİTAPTAN SEVDİĞİM
ALINTILAR:
“Kitaplar
hayatıma ihtişam getirmişti, aynı zamanda da anlayış: Hayat bir hikâyeydi. (…)
Kitaplar bana gerçeğin taşın dokunuşunda olmadığını, taşın ne anlattığını
görmemi sağladı.”
“İnsan
ölmek istediğini nasıl bilebilirdi ki? Bir an ışık çakıyor da mı anlıyorlardı,
yoksa yavaş yavaş mı idrak ediyorlardı?”
“Bazı
fikirlerin içimde sessiz kalması gerekir, bazı kelimelerin içindeki harfler
gibi.”
“Tacize
uğramamış insanlar vücudun dış hatlarını bulanıklaştırmanın ne anlama geldiğini,
derinizin her santiminin dokunulabilecek bir yer olduğunu, bütün deliklerinizin
ve ağzınızın başka insanların uzuvlarını sokabileceği bir yer olduğunu
anlamazlar. Vücudunuz maddesel olmayı bıraktığında ruhunuz gidecek yer bulamaz
ve bulduğu ilk pencereden kaçmaya çalışır. (…) Ruhunuz olmadığında içinizdeki fikirler
korkunç şeylere dönüşüyor. Uğursuz canavarlar gibi kontrolsüzce büyüyorlar.”
“…
Kurbanları değil de katilleri hatırlamamızın ne kadar üzücü olduğunu düşündü.
Dünya Hitler’in adını unutup kurbanların isimlerini hatırlasa nasıl olurdu?
Kurbanları ölümsüzleştirsek ne olurdu?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder