23 Ocak 2025 Perşembe

BÜYÜLÜ YER

 










KÜNYE

Kitap Adı: Büyülü Yer

Yazarı: Rene Denfeld

Basım: Doğan Yayınları– 1.Basım- 2025

Sayfa: 255

Tür: Roman


İNCELEME:

Büyülü Yer / Rene Denfeld

Büyülü Yer, Amerika da şiddetin, tacizin, tecavüzün, uyuşturucunun, her türlü suçun kol gezdiği bir hapishane. Ne büyük tezat değil mi?

Anlatıcımız, hikayesinin bir kısmını anlatı içinde kırıntılar halinde öğrendiğimiz, en vurucu kısmını ve kim olduğunu ise kitap sonunda öğreneceğimiz bir idam mahkumu. Bu karanlık yere katlanmak için kendine bir hayal dünyası yaratmış ve böylece onun için bu cehennem bir Büyülü Yer’e dönüşüvermiş.

G Bloğu, hafif suçlular koğuşu. Müebbetlik mahkumların kapatıldığı A koğuşu, mahkumların avlu, yemekhane, kütüphane gibi alanlara ulaşımının mümkün olduğu bir koğuş. H koğuşu ise sorun çıkaran mahkumların bir süre adresi olan, ölseniz kimsenin haberinin olmayacağı ses geçirmeyen kapalı koğuşlar. Zindan ise, idama mahkumların kaldığı, yerin altında, penceresi olmayan, dış dünyadan habersiz, bir ampul ile gün dönümünü anladıkları hücrelerden oluşan koğuş. Bu ağır suçluların nefes almak için bu zindandan tek çıkışı ‘tahliye odası!’ idi;  avukatlar ile güvenli görüşebilme için hazırlanmış, içerisinde bir Dugdemona Kafesi bulunan bir odaydı burası. Zindan koridorunun sonunda da mahkumların ‘zehirli serum odası’ dedikleri infaz odası vardı.

Günahkar bir Rahip, Hanımefendi, hapishane müdürü, başgardiyan Conroy, idam mahkumları York, Striker ve Arden, beyaz saçlı çocuk hikayenin temel taşları.

Hanımefendi idam cezası alan mahkumların cezasını müebbete çevirmek için delil toplayıp karşı davaya hazırlayan, avukatlarla birlikte çalışan bir araştırmacı. York’un davasını üstlenir ancak York ölüm cezasının onanmasını ve dava açılmamasını ister. Hanımefendi York’u ikna etmeye çalışırken zamanın daralması nedeniyle delilleri de araştırmaya başlar ve York’un hikayesi önümüzde açılmaya başlar. Ve vurucu o sorular: Kişilerin yaşadıkları travmatik tecrübeler sonunda bir suçluya dönüşmüş olmaları onları affetmek ya da cezayı hafifletmek için bir sebep olabilir mi? Masumiyet ile suçluluk arasında net bir çizgi çizebilir miyiz? Bir suçlu aynı zamanda bir kurban olabilir mi?

Büyülü Yer aslında korkunç bir cehennem. Özellikle de korumasız güçsüz toy bir gençseniz. Hafif suçtan ceza alıp yatıp çıkacağım derken azılı bir suçlunun oyuncağı olarak bulabilirsiniz kendinizi.  Avlu ya da merdivenlerin sessiz köşeleri tam bir kabus olabilir.

Kitap oldukça akıcı ancak belirtmeliyim ki biraz sert. Bir hapishane de başka türlü anlatılamazdı. Her karakterin hikayesi ayrı ayrı işlenmişti ve bazıları gerçekten çok vurucu sonlandı. Romanda ayrıca, bir suçlunun içinde bulunduğu cehennemde bir sığınak noktası olarak kitapları görmesi işlenmiş, böylece edebiyatın yatıştırıcı, iyileştirici gücüne de parmak basmış.  Benim için yeni bir yazardı ve başarılı buldum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Kitaplar hayatıma ihtişam getirmişti, aynı zamanda da anlayış: Hayat bir hikâyeydi. (…) Kitaplar bana gerçeğin taşın dokunuşunda olmadığını, taşın ne anlattığını görmemi sağladı.”

 

“İnsan ölmek istediğini nasıl bilebilirdi ki? Bir an ışık çakıyor da mı anlıyorlardı, yoksa yavaş yavaş mı idrak ediyorlardı?”

 

“Bazı fikirlerin içimde sessiz kalması gerekir, bazı kelimelerin içindeki harfler gibi.”

 

“Tacize uğramamış insanlar vücudun dış hatlarını bulanıklaştırmanın ne anlama geldiğini, derinizin her santiminin dokunulabilecek bir yer olduğunu, bütün deliklerinizin ve ağzınızın başka insanların uzuvlarını sokabileceği bir yer olduğunu anlamazlar. Vücudunuz maddesel olmayı bıraktığında ruhunuz gidecek yer bulamaz ve bulduğu ilk pencereden kaçmaya çalışır. (…) Ruhunuz olmadığında içinizdeki fikirler korkunç şeylere dönüşüyor. Uğursuz canavarlar gibi kontrolsüzce büyüyorlar.”

 

“… Kurbanları değil de katilleri hatırlamamızın ne kadar üzücü olduğunu düşündü. Dünya Hitler’in adını unutup kurbanların isimlerini hatırlasa nasıl olurdu? Kurbanları ölümsüzleştirsek ne olurdu?”


19 Ocak 2025 Pazar

SİDDHARTHA

 



KÜNYE

Kitap Adı: Siddhartha

Yazarı: Hermann Hesse

Basım: Can Yayınları – 56.Basım- 2021

Sayfa: 148

Tür: Roman, Felsefe-Düşünce, İnanç


İNCELEME:

Siddhartha/Hermann Hesse

1946 Nobel Edebiyat ödüllü Alman yazar Hesse, başyapıtı Siddharta için şöyle demiş: Bu kitapta, tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."

Brahman oğlu Siddhartha, arkadaşı Govinda ile birlikte bir kendini bulma yolculuğuna çıkar. Kendi Ben’ini keşfetmeyi, kendi Ben’inin özüne girebilmeyi kendine amaç edinir. Böylece Samana’ların (çileciler) arasına katılırlar. Keşişlerden çok şey öğrenseler de bu yolda aradıklarını bulamazlar. Bir haber işitirler, Gotama (Buddha) isimli bir keşiş Nirvana’ya ulaşmış ve öğretisini yoluna katılanlar ile paylaşmaktadır. Gotama’ya gider, öğretiyi dinlerler ancak iki arkadaşın yolları burada ayrılır. Govinda Buddha ya katılırken Siddhartha arayışına yalnız devam eder.

Ancak uyanışa ermek kolay değildir. Yolu önceleri küçümsediği ‘çocuk insanlar’ın yoluna düşer ve dünyevi sevdalara kapılıp kaybolur. Ticaret, para, aşk, kumar derken içindeki boşluğu tekrar duyumsar ve hayatının amaçsızlığını fark eder. Her şeyini terk edip tekrar yollara düşer ve kayıkçı Vasudeva ile tanışmasıyla manevi doyuma ulaşacağı yeni bir yaşam kurar.

Kitap özünde her şeyin ve herkesin aslında bir bütünün parçaları olduğu odağında anlatılmış, yaşamın özüne ulaşmanın anahtarını sevgi olarak veren bir Hint masalı. Hiçbir şeyin saf iyi ya da kötü olmadığı, her şeyin özünde iyi ve kötü ile bir denge içinde bulunduğu üzerinde duruyor. Farkındalık ile birlikte iyiliği ve sevgi yolunu herkesin keşfedebileceğini, o nedenle herkesin sevgiyi hakettiğini anlatıyor. Sevgi ile bakabilmenin iç huzurun kaynağı olduğunu vurguluyor.

Özellikle inanç odaklı çok incelikli mesajlar veren, değerli bir kitap. Tek bir konuya saplanıp ararsak başka bir şey göremeyiz diyor. Gerçekten bulmak ise bağımsızlık ister. Açık fikirli olmanın, sorgulayabilmenin önemini vurguluyor. Severek okudum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:


“Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmayı beceremez, dışardan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak.”

 

"Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez, yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harf karşısında böyle davranır. Oysa dünya kitabını ve kendi varlığımın kitabını okumak isteyen ben ne yaptım, önceden varsaydığım bir anlam uğruna işaretleri ve harfleri hor gördüm, görüngüler dünyasına yanılsama, dedim; kendi gözümü ve kendi dilimi, nasılsa var olmuş değersiz nesneler saydım.”

 

"Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelik mucizeler yaratabilir ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez."

 

“… düşünmek, nedenleri bilip tanımak demekti, ancak bu yoldan duygular bilgilere dönüşür ve yitip gitmeyerek bir varlık kazanır, içlerindeki özü ışıyarak çevrelerine yansıtırdı.

 

“Sevgi, dostum Govinda, her şeyin başı gibi görünüyor bana. Dünyanın iç yüzünü görmek, onu açıklamak, onu aşağılamak büyük düşünürlerin işidir belki. Ama benim için tek önemli şey, dünyayı sevebilmektir; onu aşağılamamak, ona, kendime ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmektir."

SEMAVER

 












KÜNYE

Kitap Adı: Semaver

Yazarı: Sait Faik Abasıyanık

Basım: Yapı Kredi Yayınları–24.Basım- 2008

Sayfa: 105

Tür: Öykü


İNCELEME:

Semaver/ Sait Faik Abasıyanık

Durum öykücülüğünün öncülerinden olan Sait Faik Abasıyanık’tan okuduğum ikinci kitap oldu Semaver. Ki yazarın ilk kitabı imiş. Ben ilk olarak ‘Mahalle Kahvesini’ okumuştum. Ve durum öykülerinin beni yorduğunu da o zaman keşfetmiştim. Bu nedenle bu kitaba da biraz tereddütlü başladım. Ancak beni biraz şaşırttı. Çünkü bu kitaptaki öyküleri daha sıcak ve yakın buldum. Sanki durum ve olay öykücülüğü arasında bir yerde kalmışlar gibiydi ve olay öyküleri sevdiğimden bana daha fazla hitap etti.

Kitap içerisinde 19 adet öykü içeriyor. Benim en sevdiklerim ise şunlar oldu:

§ Semaver

§  Stelyanos Hrisopulos Gemisi

§  Babamın ikinci Evi

§  İhtiyar Talebe

Yazarın ‘Mahalle Kahvesi’ hariç diğer kitaplarını okumadım ama durum öyküsü sevmeyenler yazarın bu kitabı ile onu tanımak için şans verebilirler. Keyifli okumalar diliyorum hepinize.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unuta­mayanlardır.”

 

“Hepimiz, sırtımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gez­dirmiyor muyduk?”

 

“Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahlûklardı.”

 

“Lisanlarını anlamadığımız insanların haletiruhiyelerini keşfetmek hususunda çok aciziz.”