21 Kasım 2023 Salı

İNSAN NEDİR?

 












KÜNYE

Kitap Adı: İnsan Nedir?

Yazarı: Mark Twain

Basım: İlgi Kültür Sanat Yayıncılık– 4.Basım

Sayfa: 304

Tür: Felsefe-Düşünce, Denemeler


İNCELEME:

Çocuk romanlarıyla daha çok tanıdığımız Mark Twain’in İnsan Nedir? kitabı, yazarın düşüncelerini ele aldığı bir felsefe kitabı. Ancak okumuş olduğum İlgi Kültür Sanat Yayınları basımına has içerisinde İnsan Nedir? başlıklı düşünce yazını dışında yazarın kaleme aldığı dönemine özgü olayları irdelediği denemeler de mevcut. O nedenle kitabı 2 bölümde ele almak istiyorum.

108 sayfalık ilk bölüm İnsan Nedir?, ‘Yaşlı Adam’ ile ‘Genç Adam’ın insanın fazileti konusunda karşılıklı fikirlerini ifade edip savunmaya çalıştığı bir bölüm. Yaşlı adam insanın bir makine olduğu, özgür iradesi olmadığı, dış etkenler tarafından şekillendiği, otomatize davrandığı, iyilik yaparken bile tek amacının kendi ruhunu tatmin etmek olduğu fikrini savunuyor. Genç adam ise insanın erdemli bir varlık olduğunu düşünüyor ve farklı örneklerle yaşlı adamın düşüncesine karşı gelmeye çalışıyor. Karşılıklı bir fikir düellosu okuyoruz. Düşüncesi çürütülen ise genç adam oluyor. Her ne kadar yaşlı adamın fikirlerini okurken  ‘yok artık, bu kadar da değil’ desek de örneklerini okuyunca ister istemez sorgulamaya başlıyoruz. Fikirlere katılın ya da katılmayın düşünmeye sevk ettiği için okunası bir bölüm bence.

İkinci ve sadece bu yayınevine özgü 196 sayfalık ilave bölüm ise yazarın makalelerinden oluşan, ilk bölüm ile hiçbir bağlantı kuramadığım, okurken yorulduğum, sıkıldığım, açıkçası okumanın pek de bir kazanım sağlamadığını düşündüğüm bir bölüm oldu. İtiraf edeyim öyle bunaldım ki bazı alanları hızlı okuma ile geçtim. Bana hitap etmedi diyelim. Okumak isteyen okurlar yayınevi seçiminde buna dikkat edebilirler.

Birçok fikre katılmak istemesem de- çünkü bu kadar otomatize canlılar olduğumuzu kabul etmiyorum-  bazı konularda hak vermemenin başı kuma gömmeye çalışmak olduğunu da düşünüyorum, tabi insanın faziletine dair egolardan kendinizi sıyırabilirseniz. Konuya dair fikir olması açısından da ilk bölümden alıntılar paylaşacağım yine sizlerle.

 

KİTAPTAN ALINTILAR:

 

“Beşikten mezara, bir insan, hiç bir eylem yapmaz ki temelinde etken olarak İLK VE EN ÖNCE KENDİSİNİN zihinsel huzur ve ruhsal rahatlığı olmasın.”

 

“İnsanlar, başkaları için günlük fedakarlıklar yaparlar, ancak bu önce kendi iyilikleri içindir. O eylemin önce kendi ruhlarını rahatlatması gerekir. Diğer yararlanıcılar ikinci planda gelir.”

 

“-İnsanı bir şey yapmaya iten temel dürtü neymiş?

-Kendi içini rahatlatma dürtüsü. Kendi ruhunu memnun edip, onun onayını alma ihtiyacı.”

 

“Mizacı ve aldığı eğitim ne yapacağına kara verir, o da yapar; kişi buna engel olamaz, bu konuda hiçbir otoritesi yoktur.”

 

“İnançlar kazanımlardır, mizaçlar ise doğuştandır; inançlar değişebilir, mizacı değiştirebilecek hiçbir şey yoktur.”

 

“Şartlar güçlüdür, ancak tek başına çalışamazlar; bir ortağa ihtiyaç duyarlar. O ortak, kişinin MİZACI’dır, yani doğal eğilimidir. Kişi mizacını kendi icat etmez, onunla DOĞAR ve üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Ayrıca mizacın eylemlerinden de sorumlu değildir. Bunu değiştiremez, hiçbir şey onu değiştiremez, küçük değişiklikler yapabilse bile bu kısa süreli olur. Asla kalıcı olmaz.”

 

“Kişi istediği kadar PLAN yapabilir, ancak SARTLAR adlı sihirbaz devreye girip de meseleyi ele alıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemez.”

 

“Bütün arzular, tercihler, nefretler, hırslar, tutkular, kaygılar, kederler, pişmanlıklar, kahırlar, potansiyel bir delilik kaynağıdır ve fırsat bulduklarında büyümeye, yayılmaya ve tüketmeye hazırdır. Sağlıklı bir zihin yoktur ve şans eseri hastalığının zorlu bir testten geçmemesi dışında, insanı bundan hiçbir şey kurtaramaz.”

 

“Yaygın çılgınlık biçimlerinden biri de fark edilme arzusudur, fark edilmekten elde edilen hazdır.”

 

“İdeallerinizi özenle ileriye, daha ileriye doğru eğitin. Öyle bir zirveye ulaşın ki, bir yandan siz en büyük rahatlığa ulaşırken, onunla bağlantılı olarak komşunuz ve toplumunuz da yararlar görsün.”

 

“Kendi donuk algılarının etkisiyle bir hayvana aptal demek, insana ait bir caka satma, bir densizlik örneği gibi görünüyor.”

 


12 Kasım 2023 Pazar

PAZARTESİ MEKTUPLARI

 










KÜNYE

Kitap Adı: Pazartesi Mektupları

Yazarı: Ege Soley

Basım: Doğan Yayınları– 1.Basım- 2023

Sayfa: 194

Tür: Kişisel Gelişim


İNCELEME:

Yazar Ege Soley, pazartesi günleri kaleme aldığı kendi düşüncelerinden, iç hesaplaşmalarından, çocukluk, annelik, yetişkinlik ve hayata dair genel deneyimlerinden, bu yaşanmışlıklardan çıkardığı derslerden oluşan 44 adet mektubu sunuyor Pazartesi Mektupları kitabında. Bazen zaten bildiklerinizi, bazen ise itiraf edemediklerinizi sorgulatıyor sohbet havasında. Yakın bir arkadaşınız size içini açmış gibi samimi ve yalın.

Kendimi en çok içinde bulduğum ve sevdiğim mektuplar ise:

ž   Dört Yüz Trilyonda Bir

ž   Bu hayatla Ne Yapmalı

ž   İçimdeki Kadınlar

ž   Nereden Nereye Bilemiyorsun

ž   Dünün Hikayeleri

Kitabı ise okuyucusuna şöyle seslenerek bitiriyor Ege Hanım;

“Sevgili arkadaşım,

Hepimizin zor zamanları oluyor. Bazen hayat hepimizin türlü huyunu, sabrını, dirayetini test ediyor. Fakat tüm zorlu zamanlarda, evdeki hesabının çarşıyı tutmadığı günlerde ya da kendini, gerçeğini unutmak için bir yerlerde kaybetmeye çalıştığını fark ettiğinde bunu hatırlamanı isterim senin de.

O köy, senin evin değil. Orası sadece bir durak.

Endişen, yorgunluğun ve korkun senin gerçeğin değil. Onlar sadece duygular. İyisi ya da kötüsü olmayan, gelen geçen, olan ve mutlaka biten duygular.

Tüm duraklar insanlar için ve tüm duygular geçici.

Kendi gürültülü köyümden yeni dönmüş, dolap kapaklarımı yeni kapatmış ve kuytumun köşemin tozunu sessizce almaya başlamışken nihayet, sana da yazmak istedim.

Gürültülü durakların ve türlü duyguların kıymetini hiçbir zaman görmezden gelmemeni, fakat tüm gerçeklerin üzerinde duran kendi sakin, sessiz ve huzurlu gerçeğini de unutmamanı dilerim.”

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

“İnsanı sadece kendi sabahları anlar”

 

“Sahi, şu elindeki hayatla ne yapacaksın?”

 

“Fark etmek, hayatın bize çaldığı müziğe çok güzel notalar ekleyen bir teli.”

 

“Bazen mesela dilinin ucuna gelen her şeyi konuşmamayı öğretiyor hayat ona, bazen de hiçbir şeyi içinde tutmamayı.”

 

“İnsanız, elbet düşebiliriz. Başımız her şey gelebilir. Ama olasılıklar diyarında ümit mi tükenir?”

 

“Miras, etrafındaki herkesle, arkadaşlarınla, sevgilinle, ailenle, çocuklarınla, kedinle, köpeğinle ve hatta sadece kendinle geçirdiğin bu bir sürü çok sıradan ama çok güzel an. Kasaya koyamadığın, tapusunu alamadığın, kullanamadığın, sadece hatırlayabildiğin, elinde, aklında, içinde taşıdığın, seni sen yapan bir sürü kıymetli küçücük zaman.”

 

“Büyümek her istediğini söyleyerek değil, daha fazla susarak oluyor. Büyümek insanı daha zengin değil daha çıplak, daha gürültülü değil daha sakin yapıyor(…) Acıyla, korkuyla ve belirsizliğe beklentisizce açılmakla oluyor. Ve maalesef büyümek beraberinde çoğunlukla coşkulu bir zevk değil, hep ince bir sızı getiriyor.”

 

“Hayat, belki de eninde sonunda bir delikten girip bambaşka bir delikten çıkan bir iğnenin, sabırla, kocaman yastıklara işlediği, büyülü, sürprizli, renkli bir etamin.”


5 Kasım 2023 Pazar

FİRARİ

 










KÜNYE

Kitap Adı: Firari

Yazarı: Hüseyin Özkara

Basım: Dorlion Yayınları– 2.Basım- 2021

Sayfa: 317

Tür: Roman


İNCELEME:

Hüseyin Özkara tarafından kaleme alınmış Firari, dramatik bir olay sonucu yolu akıl hastanesine düşen Selim’in hikayesini anlatıyor.

Selim hastanede kaldığı sürece bazı sanrılar görür ve yaşadığı elem olayın failleri ile ilgili ilgi edinir. Eski arkadaşı Tuna onu bulur ve hastaneden çıkışını sağlar. Tuna, dinlenmesi için Selim’i eski bir dağ evine yerleştirir. Doğa tutkunu olan Selim için bu aradığı fırsat olur. Bir yandan yaban hayatı ile bütünleşirken bir yandan da intikam planını kurmaya başlar. Planını yürütebilmek için ihtiyaç duyduğu teçhizatı toparlayabilmek için Tuna ile sürekli iletişim halinde kalır.

Yeni malikanesinin civarında sık sık yaptığı yürüyüşlerde yolu bir kurt köpeği yavrusu ile kesişir ve Şanslı onun yeni dostu olur.

Bir gün indiği kasabadan dönerken taksici Erdal ile yaptıkları kaza sonrası samimiyet kurarlar ve yeni bir dost edinir. Erdal’ın da önemli sırları vardır. İki arkadaş birbirlerinin intikam yeminlerinde birbirlerine yarenlik edeceklerdir.

Bir de öğretmen Nazlı var. Selim ile kasabada tanışmalarının ardından yakınlaşırlar ve Selim’in gönlünün kapıları tekrar aşka açılmaya başlar. Ancak Nazlı’nın da sırları vardır.

Selim’in akıl hastanesine girmesine neden olan olan olay nedir?

Erdal’ın gizli saklı yaşamasına sebep olan sırrı nedir?

Bu ikili planlarını gerçekleştirebilecekler mi?

Soruların cevapları kitapta. Kitap bu aksiyon dışında okuyucuya doğa ve hayvan sevgisini de çok gerçekçi bir uslupla veriyor. Ormanın, toprağın, çiçeklerin kokusunu, suların şırıltısını duyumsuyorsunuz. Bir köpeğin vefa dolu dostluğuna tanık oluyorsunuz. Ancak kitapta cevaplamayan sorular da mevcut:

Selim Erdal’ı neden yalnız bıraktı?

Erdal’a ne oldu?

Nazlı’nın peşindekiler kim?

Sanıyorum bir ikinci kitap gelecek gibi. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen oldukça akıcı, sade, anlaşılır bir dili var. Yazım hatası ile karşılaşmamış olmak da beni çok mutlu etti. Ancak aksiyon başlayana kadar ki bölüm oldukça uzun ve durağan olduğundan beni biraz sıktı. Son kısım ise epey süratli aktı.

Keyifli okumalarınız olsun. Doğa ve hayvan sevgisi içinizden eksik olmasın diliyorum.

 

KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:

 

"Herkesin sancısı algısı kadardır”

 

“Düşünmek ne sancılı şey, öyle değil mi?” 

 

İyi olmak mı önemlidir yoksa güvenilir olmak mı?

 

“İnsan,  satın  alamayacağı  şeyler  için  savaşmalı,  diğerleri için  çalışmalıdır."

 

“Galiba cahillerin egemen olduğu bir ülkede kendini geliştirmeye çalışmak aptallıktı. Çünkü: Öğrenmek bağımlılık oluştururken cehalet konfordu.”

 

“Bilginin iki tuğla arasına konan harç gibi olduğunu öğrendim. Nasıl ki harç duvarın yıkılmasını önlüyorsa bilgi de insanı ayakta tutuyordu.”

 

“İnsan kendi sınırını aşmadığı sürece başkasına ilham kaynağı olamaz.”

 

“Mutluluk bazen her şeyi bilmemektir.”

 

“Acaba yaşananlar mıydı hayat yoksa yaşanmak istenilen mi? Belki görüp de sustuklarımızdı ya da susarak içimize attıklarımız!”