KÜNYE
Kitap Adı:
Cennetin Doğusu
Yazarı: John
Steinbeck
Basım: İletişim
Yayınları– 1.Basım- 2021
Sayfa: 644
Tür: Roman
İNCELEME:
Cennetin
Doğusu John Steinbeck ten okuduğum 4.kitap oldu. Steinbeck, “Hep bu kitabı
yazmak istedim, bu kitabı yazabilmek için çalıştım, bu kitabı yazabilmek için
dua ettim" demiş. Karakterler ve işlediği konular açısından çok katmanlı
ve dolu dolu bir eser ortaya koymuş.
“Hikayemiz tek bir hikaye. Bütün romanlar,
bütün şiirler, içimizdeki hiç bitmeyen iyi-kötü çekişmesi temeli üzerine
kuruludur. Ayrıca bana öyle geliyor ki, kötülük hiç durmadan yeniden
canlanıyor; oysa iyilik, erdem ölümsüzdür. Kötülüğün hep yeni, taptaze bir
çehresi vardır, oysa erdem dünyada hiçbir şeyin olamayacağı kadar köklü ve
saygındır.”
Alıntı
kitabın ana konusunu önümüze koyar nitelikte. İyi ve kötü… Kitap okuyucuyu iyilik
ve kötülüğün başladığı o yere, Adem ile Havva’ya kadar götürüyor, Habil ile
Kabil’in hikayesi üzerine temelleniyor. Öyle metaforlar, felsefi diyaloglar
geçiyor ki siz de kendinizi konuyu sorgular buluyorsunuz.
“Timşel”:Hükmedebilirsin
(Günaha Hükmedebilirsin)/
Habil-Kabil hikâyesinden
Doğuştan iyi ya da kötü
olarak mı doğarız?
Yoksa içinde
bulunduğumuz şartlar mı bizi şekillendirir?
İyi/kötü olmak bir
seçim midir?
İnsan içindeki kötülüğe
hükmedebilir mi?
Kötü/kusurlu
bir ruhla doğan, merhametin eksikliğini hissetmez mi?(aşağıda 1.alıntı*)
Eser,
Kuzey Kaliforniya’daki Salinas Vadisinde yolları kesişen Hamilton ve Trask
ailelerinin nesillerini izleyerek hem bir dönem tarihi anlatıyor hem de karakterlerin
derinlerine inerek insanın varoluşuna dair zengin bir çeşitlilik sunuyor. Birinci
Dünya Savaşı dönemi, kurak bir coğrafya, değişen dünya… İyi-kötü, güçlü-zayıf,
aşk-nefret, korku-cesaret gibi tezatlar çiftler ve kardeşler üzerinden
anlatılırken hayaller, pişmanlıklar, erdem, ahlak, şefkat, sevgi, aile temaları
konuya eşlik ediyor.
Azimli,
neşeli, mucit baba Samuel ile dindar, ilgili anne Liza Hamilton herbiri hayata
tutunup başarı sağlayan 9 çocuk yetiştirirler. Sevgi dolu bir aile.
Cyrus
Trask’ın ilk eşi oğulları Adam doğduktan kısa süre sonra intihar eder. Baba
Trask komşu kızı Alice ile evlenir ve bu evlilikten Charles doğar. Palavracı ve
baskıcı baba hayatta bir başarı elde etse de çocukları arasında denge
sağlayamaz, genç Trasklar büyürken hırpalanırlar. Adam Trask Cathy ile evlenir
ve ikiz çocukları Caleb ile Aaron’ı psikolojik olarak zorlu bir hayat
mücadelesi bekler.
Karakterler
epey kalabalık, her birini tek tek tanıyoruz ancak kitabın üzerine kurulu
olduğu başlıca karakterlerimiz var. Adam-Charles, Caleb-Aaron kardeşlerin
birbirleri ile mücadeleleri (Habil-Kabil!), Samuel, Adam ve çekik gözlü hizmetkâr
Lee nin dopdolu sohbetleri, ruhu kötülükle mayalanmış Cathy’nin eylemleri
iyilik ve kötülüğün kaynağını tekrar tekrar sorgulatacak.
Ölmeden okunacaklar listenizde olması, mutlaka okunması gereken bir eser. Kesinlikle tavsiyedir.
KİTAPTAN SEVDİĞİM ALINTILAR:
“Tıpkı
fiziksel hilkat garibeleri olduğu gibi zihinsel ya da ruhsal hilkat garibeleri
de olamaz mı? Yüz ve beden kusursuz olabilir, ama çarpık bir gen ya da kusurlu
bir yumurta fiziksel hilkat garibeleri üretebiliyorsa, aynı işleyiş kusurlu bir
ruh üretemez mi? (...) Nasıl ki bir bebek kolsuz doğabiliyorsa, bir başkası da
merhametsiz ya da vicdan potansiyeli olmadan doğabilir. Kollarını bir kazada
kaybeden adam bu eksikliğe kendini uyarlamak için büyük bir mücadele verir, ama
kolsuz doğan kişi, sadece onu tuhaf bulan insanlar yüzünden acı çeker. Öteden
beri kolsuz olduğu için eksikliğini çekmez.”
“Bir
çocuğun en büyük korkusu sevilmemek, en çok korktuğu cehennem reddedilmektir.”
“İnanılmayan
bir doğru adama bir yalandan çok daha fazla zarar verebilir.”
“Zaman
aralığı, zihinde garip ve çelişkili bir meseledir. Rutinle geçen bir sürenin ya
da olaysız bir sürenin insana bitmez tükenmez geleceğini varsaymak mantıklıdır.
Öyle olması gerekir, ama değildir. Hiçbir süresi olmayan zamanlar, sıkıcı ve
olaysız zamanlardır. İlgiyle renklenmiş, trajediyle yaralanmış, sevinçle
bölünmüş zamanlar ise hatırada uzun görünen sürelerdir. Olaysızlığın direği
yoktur ki üzerine bir süre asabilesiniz. Hiçbir şeyden hiçbir şeye geçen zaman
sıfırdır.”
“Şuna
inanıyorum: Tek bir insanın özgür, kaşif zihni dünyadaki en değerli şeydir. Ve
şunun için savaşırım: zihnin yönlendirilmeden, istediği yönde ilerleme
özgürlüğü. Ve şuna karşıda savaşmam gerekir: bireyi sınırlandıran ya da yok
eden her fikir, din ve yönetim.”
“Onca
belirsizliğin içerisinde, şundan eminim ki insanlar en üstteki zayıf tabakanın
altında iyi olmak ve sevilmek isterler. Hatta kötülüklerinin çoğu sevgiyi kısa
yoldan elde etme çabasıdır. Bir insan öldüğünde, yetenekleri, nüfuzu, dehası ne
olursa olsun, sevilmeyerek ölürse hayatı kendi nezdinde bir fiyasko, ölümü ise
soğuk bir dehşet olsa gerektir.”